HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin düzenlediği Çukurova Bölge Konferansı'nın açılışında konuştu.

Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Temelli, İstanbul seçimiyle ilgili de konuştu.

"Ne zaman bir seçim yaklaşsa hemen bir harekat başlatıyorlar" diyen Temelli, "İstanbul seçimine yönelik bir senaryo ile karşı karşıyayız. Tıpkı daha önce Afrin’de, Cerablus’ta olduğu gibi. İktidarlarını devam ettirmek için Kürt meselesini, demokrasi meselesini çözümsüz" ifadelerini kullandı.

Temelli'nin açıklamaları şöyle:

Bütün ülkelerin hassasiyetlerinden bahsediyor Sayın Öcalan. Evet, bütün ülkelerin hassasiyetleri önemlidir. Bunu gözeterek bir dış politika yürütülmelidir. Cumhuriyet tarihinde buna benzer bir politika ile uzun süreli bir yönetim anlayışı zaten şekillenmişti. Bu kritiktir. Ama AKP’nin Suriye üzerine kurguladığı siyaset, bölgeyi içinden çıkılmaz bir yere sürüklemiştir. DAİŞ terör örgütüyle mücadele etmek yerine tam tersine bu örgütün yarattığı istikrarsızlıktan ve terör ortamından yararlanacak bir dış politikayla kendini var etmeye çalışan bir iktidar var. Aynı şeyi bugün Pençe Harekatı ile Irak'ta görüyoruz. Ne zaman bir seçim yaklaşsa hemen bir harekat başlatıyorlar ve ona da uyduruk isim vererek bunun kamuoyunda adeta PR çalışmasını yapıyorlar. 

PENÇE HAREKATI'NIN YAPILMA GEREKÇESİ İSTANBUL SEÇİMİ

Evet, bugün Pençe Harekatı nedeniyle o bölgede yaşayan insanlar büyük bir riskle karşı karşıyalar. Yerlerinden yurtlarından ediliyorlar, yaşamlarını yitiriyorlar. Bu harekatın yapılma gerekçesine baktığınızda işte İstanbul seçimidir. İstanbul seçimine yönelik bir senaryo ile karşı karşıyayız. Tıpkı daha önce Afrin’de, Cerablus’ta olduğu gibi. İktidarlarını devam ettirmek için Kürt meselesini, demokrasi meselesini çözümsüzlüğe mahkum eden, tekçi anlayışlarını iktidarda tutmak için sürekli olarak bir düşmanlık politikası izliyorlar.  

Bu politikaların sürdürebilmesi için de her geçen gün ülkeyi, ülke insanını mağdur etmeye daha fazla yoksullaştırmaya da devam ediyorlar. Yolsuzluk almış başını gitmiş. Her yanından sorun fışkıran bir ülke haline gelmiş durumdayız. Bütün dünya Türkiye'deki bu akıl almaz gidişatı anlamaya, yol göstermeye çalışıyor. Her seferinde Türkiye uluslararası ilişkiler düzleminde, uluslararası hukuk düzleminde düzgün adımlar atacağı yerde hala müflis tüccar anlayışıyla pazarlık peşinde. Oradan S-400 alayım, öbür taraftan F-35 anlaşması yapayım. Yeter ki savaş devam etsin, yeter ki ben iktidarda kalayım. Ama ülke insanı ölmüş, ülke insanı yoksulluğa mahkum edilmiş umurlarında değil. Her geçen gün bunun yeni örneklerini görüyoruz. 

31 MART SEÇİMLERİNDE TÜRKİYE DEMOKRASİSİ İÇİN ÖNEMLİ ADIM ATTIK

Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu şey demokrasidir, barıştır. Nasıl bir demokrasi ve nasıl bir barış istediğimiz konusunda sözümüzü güçlü bir şekilde ortaya koymalıyız. Öyle de yapıyoruz. 31 Mart yerel seçimlerine giderken bir strateji ortaya koyduk. İddiamız Türkiye'nin demokratikleşmesi iddiasıydı. 3-5 belediye kazanma meselesi değildi. Belediye meclis üyeliklerinde sandalye hesabı değildi. Mesele çok netti. Türkiye'de demokrasi meselesi, Kürt meselesi vardır, Türkiye'de barış meselesi vardır. Bunlara dair çözüm üretmeliyiz. Bunu da kim yapacak? Kuşkusuz HDP yapacak. Öyle de oldu. Ortaya koyduğumuz strateji ile Türkiye demokrasisi açısından önemli bir adım attık. Yeni bir siyasi kulvarın yolunu açtık. 

Şimdi İstanbul seçimlerine giderken çağrımız aynı minvaldedir. Gelin yan yana, omuz omuza verelim. Demokrasi, barış mücadelesini yükseltelim. Bu meseleyi ancak hep birlikte çözebiliriz. "Bunu yapmanın yolu Demokrasi İttifakıdır" dedik. Bu ittifak çerçevesinde tüm demokrasi güçlerine, toplumsal muhalefete, muhalefet partilerine, sivil toplum örgütlerine, Türkiye'de demokrasiden yana siyaset yapacak kim varsa herkese çağrı yapıyoruz. Şimdi bunun zamanıdır. Tüm bu meselelere yanıt üretme zamanıdır. 

TÜRKİYE'NİN ACİL BİR DEMOKRATİK ANAYASAYA İHTİYACI VAR

Konuşmamın başında tecritten bahsettim. 2015'te mutlak tecrit başlamadan önce bir mutabakat metni Türkiye'de dolaşıyordu. Dolmabahçe Mutabakat Metni. 10 madde, çok nettir, temiz. Aslında Türkiye'yi bir şeye davet ediyor. "Gelin anayasanızı yapın"a davet ediyordu. Demokratik bir anayasa sürecine davet ediyordu. Eşit yurttaşlık temelinde bir araya gelecek, kendi anayasasını yapacak, kendini içinde var edecek ve bulacak bir anayasa davetiydi bu. Evet bugün biz de bunu yapıyoruz. Türkiye'nin acil bir demokratik anayasaya ihtiyacı var. Bu demokratik anayasa Türkiye toplumunda uzun süredir iktidar tarafından mayalandırılan kamplaşmaya, kutuplaşmaya son verebilecek bir ruhu taşımalıdır. Bunu var etmeliyiz. 

Daha dün Belediyeler Birliği Meclisi’nde seçimler yapılıyor. Bakıyorsunuz yine o kutuplaştırıcı akıl, dışlayıcı mekanizma çalışıyor. HDP temsiliyeti yok. Oysa Türkiye'de 3 büyük şehri, 8 kenti, onlarca ilçeyi HDP yönetiyor. HDP yerellerde iktidar, güçlü bir iktidar. Ama geldiğinizde TBB seçimlerinde HDP’nin dışlanmasını görüyorsunuz. Neden? Bu ayrımcı zihniyetten.