HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Bursa İl Kongresi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Erdoğan'ın İstanbul'da Millet Bahçesi açılışındaki konuşmasını eleştiren Temelli,"Bu Gezi’ye taktı kafayı. Rüyasına giriyor. Gezi’deki demokrasi dersinden nasibini almayanlar bugün bu zırvalarla karşımıza çıkıyor. Zırvadır bunlar, siyasi gevezeliktir. Bu gevezeliğe son vermenin yolu tıpkı Gezi’de olduğu gibi yan yana gelmektir" dedi.

Temelli'nin konuşmasından satır başları şöyle: 

Madem siz barışa yanaşmıyorsunuz, halka, insanlara zulmetmeye devam edeceksiniz, bizim de sözümüz olsun, biz de bu iktidarı devireceğiz.

Evet devireceğiz, hem de çok yakın zamanda. Bu savaş iktidarına karşı, biz barıştan, demokrasiden yana o büyük buluşmayı gerçekleştirmek için yeniden tüm Türkiye halklarına çağrı yapıyoruz. Diyoruz ki, “yerel demokrasi ile başlayalım. Halklarımız, emekçiler yerellerde iktidara gelsin ve buradan önemli bir yol açılsın. Bunu başarabilirsek bu ülke tek adam rejiminden, bu anlamsız inattan kurtulacaktır. Bunu başarabiliriz. Yerel seçimler bu anlamıyla çok önemlidir. Yerel seçimlerde Türkiye halklarının, emekçilerinin, kadınlarının demokrasiye, barışa hasret herkesin yan yana gelmesi, güçlü ittifaklar kurması hayati önemdedir. Bunu başarabiliriz. Atacağımız bu adım sadece bir yerel seçim başarısı olarak kalmayacaktır. Bu adım, Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasinin inşası için, kadim halkların bir arada yaşayacağı barışı var edebilmek için atılmış güçlü bir adım olacaktır. 

Bundan korkuyorlar, bu güçlü iradeden korkuyorlar. Herkesi mücadeleye davet eden, 40 yıllık mücadele geleneğinin iradesinden korkuyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar bir adım geri attıramadılar. 24 Haziran seçimlerine giderken yapmadıkları hile, şiddet, şaibe, baskı kalmadı. Biz ne yaptık? Onların tüm zulmüne rağmen o barajı onların kafasına yıktık. 31 Mart yerel seçimlerine giderken de aynı şekilde yerellerde hep birlikte iktidara geleceğiz. Biliyoruz yine hile yapacaklar, kaymakamıyla, valisiyle, jandarmasıyla her türlü seçim hilesine başvuracaklar. İşte gözaltılar, anlamsız tutuklamalar, fezlekeler karşımızda. Ama her şeye rağmen nasıl ki 24 Haziran’da barajı bunların kafasına yıktıysak, şimdi de tüm belediyelerimizi alarak bu gidişata son vereceğiz.

GEZİ'DEKİ DEMOKRASİ DERSİNDEN NASİBİNİ ALMAYANLAR BUGÜN ZIRVALIYOR

Çıkmış İstanbul’da Millet Bahçesi açılışı yapıyor, diyor ki “biz Gezi’deki gibi yakıp yıkmıyoruz, millet bahçesi yapıyoruz”. Bu Gezi’ye taktı kafayı. Rüyasına giriyor. Her gece Gezi’yi rüyasında görüyor. Faizler artıyor, Gezi’den, dolar artıyor, Gezi’den, yağmur yağıyor Gezi’den... Çünkü Gezi’den alması gereken dersi almadı. Gezi bir demokrasi yürüyüşüydü. Hepimiz önemli dersler aldık Gezi’den. Bu yürüyüş onun kabusu, o yüzden hala Gezi’yi suçluyor. 

Geçen gün Türkiye’nin en saygın bilim insanları gözaltına alındı. Bu insanlar Gezi’de bir örgüt kurmuşlar, bu örgüt dışarıdan eylemci getirmiş, bu eylemciler piyano çalmışlar, kırmızı elbise giymişler, sessizce durmuşlar. Tehdide bakar mısınız? Karşımızdaki akıl bu. Gezi’deki demokrasi dersinden nasibini almayanlar bugün bu zırvalarla karşımıza çıkıyor. Zırvadır bunlar, siyasi gevezeliktir. Bu gevezeliğe son vermenin yolu tıpkı Gezi’de olduğu gibi yan yana gelmektir.

O gençler ölürken dönüp bakmayanlara “gün gelir ölüm sizin de kapınızı çalar” dedik, şimdi ölüm herkesin kapısını çalıyor. Biz gençlerimizin ölmesini istemiyoruz; gençlerle birlikte bir gelecek var etmek istiyoruz. Artık bu ölümlere, bu savaşa son vermeliyiz. Bu iktidardan kurtularak gençlerin geleceğine hep birlikte sahip çıkmalıyız.

SOYLU'NUN PARMAĞI 31 MART'TA SANDIĞA SIKIŞACAK

Biz barıştan söz ettikçe, gençlerle, kadınlarla beraber geleceğe sahip çıktıkça saldırıları durmak bilmiyor. Çünkü savaştan besleniyorlar. Bunu söylediğimde söylemedikleri nefret sözü kalmadı, olmadık saldırıda bulundular. Dedim ki “Afrin Afrinlilerindir”. Vay efendim bu nasıl lafmış. Eğer siz Afrinlileri Afrin'den kovar, orayı ÖSO çeteleriyle işgal ederseniz, oranın malının mülkünün üzerine oturursanız bunun adı "zeytin dalı" değil "zeytin talanı" olur. İnsanları yerlerinden yurtlarından etmişler, ekmeğine el koymuşlar, zeytinin üzerine oturmuşlar, o çeteler zeytini satmış, bir de bunun ticaretini yapmışlar. Bunu söyleyince o İçişleri Bakanı olacak zat gelip bizim vekillerimize parmak sallıyor. Sen değil Meclis'e 400 kişiyle, 4000 kişi ile de gelsen, değil parmak ne sallarsan salla, halkın vekilleri sana karşı mücadele etmeye, halkın hakkını savunmaya devam edecek. Çok gördük biz o parmakları, çok duyduk o tehditleri. Hepsi unutuldu. Hiçbirinin halkın nazarında zerre kadar itibarı yok. Senin de olmayacak. O salladığınız parmaklar 31 Mart’ta o sandıklara sıkışıp kalacak.

Bu halk kendine yapılan her türlü zulmün, tehdidin yanıtını nasıl geçmişte verdiyse, nasıl barıştan yana tavrıyla, kararlılığıyla verdiyse gene verecek. Sen bir yere belediye başkanı olacaksın diye, Saray’dakinin iktidarı devam etsin diye bu halkı tehdit ediyor, bu halka savaşı dayatıyorsun. 

Bu devam ettiği sürece bu zulüm bitmez. Gelin halklar, emekçiler omuz omuza verelim, hem Türkiye’ye,hem Suriye’ye barış gelsin; hem Türkiye’ye hem Ortadoğu’ya huzur gelsin. Suriye’deki çözümsüzlük bu iktidarın ömrünü uzatmak için arayıp da bulamadığı bir şey. Bakın “İdlib’i çözeceğim” dedi, İdlib içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ne zaman seçim yaklaşsa tehditler başlıyor. 24 Haziran’dan önce Kandil vardı, şimdi de Rojava var. Fırat’ın Doğusu, Minbiç diye savaş söylemleri, Kobanî’ye saldırılar başladı. Savaşı gösterip iktidarı çalmak peşinde. Buna izin vermeyeceğiz. Onun “ülkenin hayrı” dediği şey, bilin ki Saray’ın konforudur. Bilin ki o kendi çıkarınadır.

EMEKİLİKTE YAŞA TAKILANLARA KAYNAK YOK, SAVAŞA VAR

Bakın Cumhurbaşkanlığı bütçesi 3 kat artmış. Emeklilikte yaşa takılanlara kaynak yok, sağlığa, eğitime kaynak yok. Nereye var, Cumhurbaşkanlığı'na, Diyanet'e ve savunma sanayine var. Yönetim anlayışları bu. Dini istismar etmek, savaşa devam etmek, halka baskı ile zulmetmek... Bu 3 ayak üzerine kurulu bir iktidar var. Bu üç ayağın üçünü de kırmak lazım… Her türlü inanca eşit yaklaşım diyoruz. Diyanet İşleri Başkanı'nın yaptığı gibi sadece tek bir mezhep üzerinden halka yaklaşmak ayrımcılıktır. Savunduğu mezhebin mensupları bile buna karşı çıkarken bu iktidar insanları ayrıştırmaya devam ediyor.

Eğitim, sağlık içinden çıkılmaz bir halde. Bakın Bursa’ya gelirken şehir hastanesi inşaatını görürsünüz. Ama siz Bursalılar göremezsiniz çünkü kilometreler var arada. Hastalansanız, hastaneye giderken iyileşirsiniz. Aradaki mesafe sağlıklı yürüyüş için ideal… Neden yapıyor bunu, insanların sağlığını düşündüğü için mi? Hayır, Saray'ın konforunu düşündüğü için. Yol yaparak, köprü yaparak, şehir hastanesi yaparak Türkiye’yi öyle bir borç batağına sürüklediler ki Türkiye 30 yıl boyunca bu borçları ödeyecek. Şehir hastanelerine hasta garantisi gelmiş. Yani taahhütlerin yerine gelmesinin yolu, halkın hasta olmasına bağlı. Hasta zihniyet budur. Bu zihniyetten kurtulmamız gerekiyor.

ERDOĞAN DANİMARKADA YAŞADIĞINI SANIYOR

Yolsuzluğun yüksek olduğu ülkelerde işsizlik, enflasyon ve iktisadi kriz vardır. İktisadi krizlerin bedelini halk öder. Yine öyle oluyor. Bakın enflasyondan dolayı ücretler eridi, “herkes fedakarlık yapsın” diyor. Sen yap. Bu krize sizin zihniyetiniz sebep olmadı mı? İşsizlik, yoksulluk içinde kıvranan halk nasıl fedakarlık yapacak? Her şeyleri yalan, doğru söyleseler hasta olurlar. O kadar rahat yalan söylüyor ki, diyor ki “bu ülkede fikir özgürlüğü var, bu ülkedeki düşünce özgürlüğünü başka bir ülkede bulamazsınız.” Ben anladım ama... Hatırlar mısınız, bir ara tarihleri karıştırıyordu, şimdi de memleketleri karıştırıyor. Demek bu Danimarka’da yaşadığını sanıyor, tatile geliyor buraya. Hani tatile gittiğinizde her şey güllük gülistanlıktır. Bu da demek ki öyle. Bu ülkede fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü, insan hakları meseleleri hiç bu kadar sıkıntılı olmamıştı. Birçok insan fikrinden dolayı cezaevinde, gazeteciler cezaevinde; Cumhurbaşkanı diyor ki “bu ülkede düşünce özgürlüğü var”. Böyle bir yalan dolan, hile ile karşı karşıyayız.