HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli Urfa'da konuştu.

Temelli, "Bakın habire aday arıyorlar, bir türlü bulamıyorlar. Pazarlıklar, görüşmeler HDP’ye dokunmadan sürüyor. Bizsiz olmaz. Biz bu denklemin çözümüyüz. Bizi ötekileştirerek, yok sayarak yaptığınız siyasetin Saray'dan farkı olmaz. Bizimle beraber siyaset yapmayı herkes içine sindirecek. Bize düşmanlık yaparak ülkenin önünü açamazsınız. Gelin Türkiye’nin adayında, emek demokrasi güçlerinin adayında, halkların mücadelesinin önünde yürüyen adayda hep beraber buluşalım. Türkiye’nin önünü hep beraber açalım" dedi.

Temelli'nin konuşmasından satırbaşları şöyle:

Ana dilimle hitab edemiyorum, çünkü Kürt düşmanlığı uzun yıllardır bu toprakların kadim halklarına reva görüldü. Urfa öyküleriyle büyüdüm. Bir adalet şehrini anlatırdı dedem. Bu güzel Urfa insanların sevgiyi, barışı büyüttüğü bir kent. 

Tüm bu güzelliklerin üzerine çöreklenmiş bir ceberrut devlet anlayışı. Halkları mağdur eden bu ceberrut devlet anlayışını AKP ile yaşıyoruz. Biraz önce toplantımızı engellemek için bile ellerinden geleni yaptılar. Bu güzelliklere düşman olan anlayıştan kurtulmak zorundayız. 

Bu iktidar demokrat olduğunu, Kürt sorununu çözeceğini söyleyerek yola çıktı. Kendinden önceki tüm iktidarlardan daha fazla Kürt düşmanı oldu. Kürtçe yayınları, kurumları yasaklamak, Kürt vekillerin vekilliklerini düşürmek, hatta Kürt illeri lafının bile söylenmesine tahammülsüz olmak...

Birçok arkadaşımız ceza aldı, birçok arkadaşımız tutsak. Çünkü barış istediler, bir arada yaşamanın siyasetini yaptılar. Ortak vatanda yaşam mücadelesi verdiler. Onlar bir suçları olduğu için değil bir sevdaları olduğu için tutsaklar. 

Türkiye 7 Haziran’dan bugüne savaş politikasına esir edildi. Önce Kürt illerine saldırıldı. Binlerce insan mağdur edildi. Çok sayıda insanı yitirdik. Savaş politikaları hız kesmedi. İçeride değil, Afrin’de de aynı şeyi uyguladı. IŞİD artığı çetelerle Afrin’de yağma gerçekleştirdi. Afrin Afrinlilerindir. Çıkın oradan!

Ülkenin başına musallat olan bu iktidarı 25 Haziran’da def edeceğiz 

Kürt düşmanlığı üzerinden sürdürülen savaş politikasını Suriye’de de sürdürüyor. Biliyorusunuz Kobane günlerinde de aynı şeyi Kobane’ye yapmaya çalıştılar, Kobane halkı direndi. Bugün de Afrin halkı direndi ve bu talancıları Afrin’den def edecektir. Bizler de bu ülkenin başına musallat olan bu iktidarı 25 Haziran’da def edeceğiz. 

Savaş politikaları ile ayakta duran bu iktidar Kürt düşmanlığı yaparak milliyetçi Türk oylarıyla beslenmek istiyor. Kalkıp kurt işareti yapıyor, Kürk halkını aşağılamaya çalışıyor. Kürt halkı gerekli cevabı verecek. Daha önce de verdik, şimdi çok daha güçlü bir cevap vereceğiz. 

Savaş politikaları yıkımdır. Sadece Kürdistan’da değil, Türkiye’nin her yerinde yıkımdır. Türkiye’de yoksul halk, işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler bu politikaların mağdurudur. En büyük mağduriyeti de Urfa, Mardin, Şırnak, Hakkari çekiyor; ama artık her yere sirayet etti. Bu ülkede kimsenin huzuru kalmadı. 

Biz dedik ki HDP, DTK, HDK olarak; Kürt sorununu çözmezseniz bu sorun her şeyin çürümesine neden olur, demokrasi sorununa neden olur. Tersinden de doğru. Bu ülkede demokrasi sorunu çözülmeden Kürt sorunu çözülmez. Biz demokrasi mücadelesiyle başta Kürt sorunu olmak üzere tüm sorunların çözüleceğini düşünüyoruz

Biz mücadelemizi bu yüzden Kürtlerle, Ermenilerle, Süryanilerle, Ezidilerle yapıyoruz, ama aynı zamanda emekçilerle, kadınlarla sürdürüyoruz. Kim ki mağdur, onu bu onurlu mücadeleye çağırıyoruz. 

Şimdi önümüze bir fırsat çıktı. Bu mücadele bir kez daha yükseltilerek bu iktidardan kurtulma fırsatı yaratılır. Gelin bu mücadeleyi büyütelim, her şeyi yutan bu kara delikten, bu Saray'dan, bu tekçi anlayıştan kurtulalım. Bunlar kayyumcu. Bunlar demokrasi ne bilmezler. Bunlar için demokrasi, bunların menfaatine engel olan şeydir. Bunlar için demokrasi zaman zaman başvuracakları bir takiye yöntemidir.

Kayyumun tek sebebi Kürt sorununun çözümsüz kalması 

Bütün belediyelerimize kayyum atadılar. Bir kuruşluk yolsuzluk yakalayamadılar belediyelerimizde. Her şeyi incelediler, müfettişler gönderdiler, ama bir kör kuruşluk yolsuzluk yakalayamadılar. Neden kayyum atadınız dediğimizde, yolsuzluk var diyorlar, belediye hizmetleri kötü diyorlar. Hepsi yalan. Kayyumun tek sebebi Kürt sorununun çözümsüz kalmasıdır. Çözümsüz bir Kürt sorunu, savaş politikası, yolsuzluk demektir. 

AKP milletvekillerinin Kürtlüğü seçim zamanı akıllarına geliyor

Bugün Viranşehir’de, Halfeti’de, Bozova’da, Suruç’ta kayyum atanmışsa tek nedeni bu zihniyettir. Bunlar o kadar kayumcu ki, kendi belediyelerine bile kayyum atıyorlar. O kadar kayyumcular ki, Meclis Başkanı bile kendini Mithat Hoca’nın yerine kayyum atıyor. Sonra kalkıyor o Meclis Başkanı, 'Kürt illeri dedirtmem' diyor. Kendi grubunda Kürt vekiller var. O Kürt vekiller kalkıp diyemiyor ki, ben o illerin vekiliyim. Onlar aranızda dolaşacak ve bin türlü yalan söyleyecekler. Diyecekler ki, çözüm sürecini biz var ederiz, ancak biz barış getiririz. Hiçbir şey yapamazsınız. Siz kendi kimliğinize daha sahip çıkamıyorsunuz neyin çözümünü getireceksiniz. Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı size hakaret ediyor, susuyorsunuz. Seçim zamanı gelince Kürtlüğünüz aklınıza geliyor. Hadi oradan, sizden hiçbir şey olmaz.

İnançlarımıza sahip çıkacağız, her türlü inanca saygı göstereceğiz 

İnsanlar kimliklerini onurla taşımalıdırlar. O kimlikler onları var eder. Bu coğrafyada hepimiz bir arada kimliklerimizle onurlu bir şekilde yaşıyoruz. İnançlarımıza sahip çıkacağız, her türlü inanca saygı göstereceğiz. İster mütedeyyin, ister Alevi, ister inançsız. Bir arada yaşamak insanın erdemidir. Birbirimizle güç bulur, birbirimizle bu zenginliği var ederiz. İşte Urfa böyle bir yer. Urfa 12 bin yıllık tarihiyle dünyaya örnek. Bu kentten öğreneceğimiz çok şey var. Urfa halkı tüm Türkiye’ye bir kez daha gösterecek.

Bugüne kadar Urfalılara, Kürt illerine yapılan zulme son vermek, tüm Türkiye’yi ve tüm bölgeyi kurtarmaktır. Bugün Suriye’de, bugün Irak’ta bu çatışmalar varsa, Türkiye’de bu şiddet varsa, bunu sonlandırmak bizlerin elinde. Bizler bunu başarabiliriz.

İşsizliği İstatistik Kurumu Başkanı'nı arayarak, enflasyonu da Merkez Bankası Başkanı’nı arayarak düşürüyorlar

Nereye gitseniz herkes işsizlikten yakınıyor. Türkiye’de işsizlik oranını düşürdük diyorlar. 12’den 10.7’ye düşürmüşler. Bunlar işsizliği şöyle düşürüyorlar. İstatistik Kurumu Başkanı aranıyor, işsizliği bu ay düşür diyorlar. Enflasyonu da Merkez Bankası Başkanı’nı arayarak düşürüyorlar.

İnanılmaz bir zenginliğin nasıl bu hale getirildiği AKP’nin tarım politikasında gizli 

Hadi diyelim ki düşürdünüz. Nerede düşürdünüz? Urfa’da işsizlik oranı yüzde 17. Kürt illerinde ortalaması yüzde 20. Gençlerimiz üniversite bitiriyorlar. Yüzde 30’u işsiz. İşsizlik yoksulluk demek, toplumsal barışın yok edilmesi demek. Bugün işsizlik kıskacında olan en önemli yerlerden biri Urfa'dır. Bu bereketli topraklarda nasıl oluyor da bu kadar işsizlik oluyor? Bütün dünyanın iktisatçıları bir araya gelse bunu başaramaz, bunlar başarıyor. Bu kadar bereketli topraklarda bu nasıl oluyor? 

Bu bereketli toprakların çiftçisi borçlu, esnafı borçlu. İnanılmaz bir zenginliğin nasıl bu hale getirildiği bu AKP’nin tarım politikasında gizli. Sadece Urfa’da ekip biçeceğiniz tahılla tüm Ortadoğu’yu doyurursunuz. Bugün bu ülke tahıl ithal ediyor. Diyorlar ki, dolar çıktı. Çıkar tabii. sen kendi tahılını ithal edersen dolar çıkar. Ekmek pahalılaşır. 

İşin en önemli noktası hakça, adilce paylaşmaktır Ama diyorlar ki, benim damatlar var, oğlanlar var, kızlar var, Saray'ın masrafı var, var var var… Hakça paylaşmadığınız yerde üretimi de yaptırmıyorsunuz. Tarımın gelişmesine engel oluyorsunuz. Tarım arazilerine santraller kuruyorsunuz. Bakın Mersin’deydik, esnaf, çiftçi kan ağlıyor. Mersin’de ne yapıyorlar? Nükleer santral. Neden? Rusya nükleer santral karşılığında elektriği 4 katına satacak. Hangi araziyi sulayacaksınız, hangi çiftçi ekebilecek? Bu mümkün değil. Çiftçi bunu yapamazsa esnafın da geliri olmaz, yoksulluk yaygınlaşır. 

Bütün bu zulmü sürdürmenin yolu da savaştır, Kürt düşmanlığıdır. Tam sesinizi çıkaracaksınız, devlet tepenize çörekleniyor. Siz bölücü müsünüz, ne istiyorsunuz diyor.  Biz hakkımız istiyoruz, biz ekmeğimizi istiyoruz, geleceğimizi istiyoruz. 

Bu bereketli toprakların kadim halkları olarak yan yana gelmeliyiz. Biz herkesi siyaset yapmaya çağırıyoruz. Hangi inançtan hangi görüşten olursa olsun bir arada siyaset yapmaya çağırıyoruz. AKP’nin bu zulmünden kurtulmanın yolu hak mücadelesidir. Bunu da en iyi bu coğrafyada yaşayanlar bilir. Artık buna son verme zamanı geldi.

Ben söyleyince "hakaret" o söyleyince "Cumhurbaşkanı" 

Durum o kadar vahim ki, panik halinde olamayacak bir iş daha yaptılar. Seçimleri 24 Haziran’a aldılar. Tek bir amaçları var, bir an önce seçim yapmak, yangından malı kaçırmak. Bunlar oy çalma konusunda da uzmanlaşmışlar. 16 Nisan’da oyları çaldılar, referandum sonucu Anayasa değişikliği gerçekleşti. O Anayasa değişikliğinden tek madde yürürlükte, o da partili Cumhurbaşkanlığı. Bir gün bakıyorsunuz Cumhurbaşkanı, bana hakaret edemezsiniz diyor, arkadaşlarımız tutuklanıyor, vekilliklerimiz düşürülüyor. Bu kadar akıl dışı bir şey olamaz. Bu kararı veren yargıçlar Saray'da işe girmişler. Arkadaşlarımız Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılanıyor. O da parti başkanı ben de parti başkanıyım. Ben söyleyince hakaret, o söyleyince Cumhurbaşkanı.

Biz sana baş eğmeyiz 

24 Haziran’dan sonra yürürlüğe girecek diğer maddeler. Göreceksiniz bunun 20 katı zor olacak. Çünkü bu Erdoğan’ın kendisi için uydurduğu bir sistem. Diyor ki, ben uydurdum siz de uyun. Uymazsanız şiddet, savaş, zulüm. Uymayacağız! 

Hala bizi tanımamış. 16 yıldır bu ülkede siyaset yapıyor, hala bu işi çözememiş. Türkiye halklarını, Kürt halkını anlayamamış, HDP’yi anlayamamış. O sanıyor ki, etrafındakiler gibi ne derse herkes rıza gösterecek. Öyle bir şey yok. Biz sana baş eğmeyiz, zulmünden de korkmuyoruz.

Zindanlardaki arkadaşlarımız özgür kalsın diye 7 gün 24 saat çalışacağız 

Bu panikle seçimlere gidiyor. Sanıyor ki kazanacak. Kazanamayacaksın. 24 Haziran’da seni süpüreceğiz Bu zulme son vereceğiz; şifresi de 7/24. 7 gün 24 saat çalışacağız. Herkesi bu mücadeleye katacağız. Demokratik siyasetin önünü açmak için, zindanlardaki arkadaşlarımız özgür kalsın diye, ortak vatanda demokratik cumhuriyeti var edelim diye 7 gün 24 saat çalışacağız. 7 Haziran'da yarım bıraktığımız işi 24 Haziran'da tamamlayacağız

Onların yöntemleriyle değil, herkesi dahil edeceğiz. Herkesi mahallelerimizde seçim güvenliği platformları kurarak bir araya getireceğiz, oylarımıza sahip çıkacağız.

AKP iktidarı kendi seçmeninin iradesine bile saygı duymuyor

Bakın daha seçim sonuçları ortada yokken koalisyon kurdular. Pazarlık yaptılar. Kendi seçmeninin iradesine bile saygı duymayan bir iktidar var karşımızda. O zaman bütün muhalefet yan yana gelmeli. Onların yöntemleriyle değil. Mücadelemizi yükselterek, demokrasi ve onurlu barış mücadelesini yükselterek. Bunu başarmak için 24 Haziran’da sandığa gideceğiz. Seçim bizim için amaç değil, ama önemli. Seçimden sonra da mücadelemiz devam edecek.

Bizi yok sayarak yapılan siyasetin Saray'dan farkı olmaz

Biz kendi adayımızla seçimlere gireceğiz. Bizim adayımız Türkiye’nin adayı, Yeni Yaşamın adayı, geleceğin, umudun adayı, demokrasi mücadelesinin adayıdır. 

Bakın habire aday arıyorlar, bir türlü bulamıyorlar. Pazarlıklar, görüşmeler HDP’ye dokunmadan sürüyor. Bizsiz olmaz. Biz bu denklemin çözümüyüz. Bizi ötekileştirerek, yok sayarak yaptığınız siyasetin Saray'dan farkı olmaz. Bizimle beraber siyaset yapmayı herkes içine sindirecek. Bize düşmanlık yaparak ülkenin önünü açamazsınız. Gelin Türkiye’nin adayında, emek demokrasi güçlerinin adayında, halkların mücadelesinin önünde yürüyen adayda hep beraber buluşalım. Türkiye’nin önünü hep beraber açalım.