HDP Adana İl Örgütü, "Durmayalım Dur Diyelim, Faşizmi Durduralım" sloganıyla Uğur Mumcu Meydanı'nda HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay'ın da katılımıyla "Vicdan, Adalet ve Demokrasi Mitingi" düzenledi.

Mitinge Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Sanatçı Pınar Aydınlar da katılırken Kemalbay konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yarın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yapılacak referandumla ilgili konuşan Kemalbay, "Bir halk kendi kendini yönetmek istiyor, sana ne?" dedi.

Kemalbay'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

Eş Genel Başkanlarımızın rehin alınmasından bu yana 325 gün geçti. AKP-Saray iktidarının elinin altında her şey var. Yasama, yürütme, yargı… Fakat hala korkuyor. Hala HDP’nin halkın iradesi ile seçilmiş milletvekilleri, eşbaşkanları, belediye eşbaşkanları ve partililerini rehin tutuyor. Hala Yüksekdağ’ın sesinden korkuyor. Onu yargılamak için 30 kişilik bir salona götürmek istediler. Çünkü konuşmalarında kendilerini yargılamasından korkuyorlar. Adana’nın yiğit evladı Yüksekdağ’ın gözlerinin içine bakmasından korkuyorlar. Yüksekdağ hapsedilerek susturulamaz, siyasetten tasfiye edilemez.

Eş Genel Başkanımız Demirtaş, sazının teline vurduğunda Saray’ın pencereleri titriyordu. Demirtaş’ı 4 duvar arasına koydular şimdi Demirtaş şiir yazıyor, kitap yazıyor. Demirtaş’ı bizden kopartamadılar. Hukuksuz bir şekilde yapılan uygulamaları, partililerimize yönelik yapılan saldırıları kınıyoruz. Selam olsun zindanlarda direnen tüm partililerime.

BİR HALK KENDİ KARARINI KENDİSİ VERİR SANA NE?

AKP iktidara geldiğinde çok büyük vaatlerde bulunmuş ve halklarımızdan kredi almıştı. Ancak bu kredileri harcadığını görüyoruz. AKP-Saray iktidarının halkımıza vereceği tek bir iyilik kalmamıştır. Şimdi de Ortadoğu’da savaş kışkırtıcılı yapıyor. Bir halk karar vermiş, kendi kendini yönetmek istiyor. O halkı tehdit ediyor. Sana ne? Herkesin kendi kendini yönetme hakkı var da Kürt halkının neden olmasın? Kürt halkı bu dünyada hep sömürge olarak mı yaşayacak? 4 parçada Kürt halkı özgürlüklerini elde etmek istiyorsa Türkiye halklarının söylemesi gereken “dayanışma içerisindeyiz” demektir. Türkiye devletinin Irak Kürdistan’ına savaş açmasını istemiyoruz. Rojava’ya savaş açmasını istemiyoruz. Dostluk ve dayanışma içerisinde bir Türkiye istiyoruz ve bunu bizler yaratacağız.

AKP-Saray-Bahçeli iktidarı bir önceki dönemin tekçiliğini, inkarcılığını başka bir kılıfla kendisini yeniden inşa etmeye çalışıyor. Türkiye emekçilerine ırkçılık ve şovenizm zehirli şerbeti içerilmek isteniyor. Bizlere, Türkiye emekçilerine Kürt halkı ile omuz omuza olmak düşüyor.

SURİYELİLER SİZİN MİSAFİRİNİZ DEĞİL REHİNENİZ

Bu topraklarda 3 buçuk milyonu aşkın Suriyeli perişan. Diyorlar ki “Onlar bizim misafirimiz” Yok artık! Bunu kimse yutmuyor. Suriyeliler sizin rehineleriniz, onları batıya karşı koz olarak tutuyorsunuz. Suriyeliler mülteci statükosu kazanmasın diye misafir olarak tanımlıyorlar.

Adana’da Saya işçileri hepimize ders verdi, kulaklarımızı onların direnişine açalım. Saya işçilerinin sömürüye karşı yan yana durmak gerekiyordu. Suriye işçilerini de yanlarına alarak grev düzenlediler ve bu mücadele başarıya ulaştı. Adana’daki Saya işçilerinin mücadelesini bütün coğrafyamıza yaymalıyız. Bütün göçmen işçilerle kardeşçe yaşamak ve bizleri sömüren sisteme karşı birlikte mücadele yürütmek zorundayız.

Saya işçilerine selam olsun, mücadeleleri bize örnek olsun. Türkiye’de işçi sınıfı ağır sömürü altında. Her gün en az 3 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Bu dünyanın yükü işçilerin emekçilerinin sırtlarında. En büyük gelir uçurumu tüm dünya içinde Türkiye’de. Her gençten birisi işsiz. Gençlerin umudunu çalan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Bu kadar çok iş cinayeti ancak bir diktatörlük altında gerçekleşebilir. Nuriye ve Semih bedenini 200 gündür açlığa yatırdı. Bu “Büyük Türkiye” ne yapıyor? Nuriye ve Semih’ten de korkuyor bu yüzden onları tecrit altına aldı. Fakat bizler Nuriye ve Semih’in yanındayız. Faşizme karşı verdiğimiz bu mücadele aynı zamanda Nuriye ve Semih içindir.

Türkiye bir barış ve müzakere süreci yaşadı. Neden bu masa devrildi? Türkiye halkları tarihten öğrendikleri ile şuna karar verdiler; Bizler halklar bahçesinde yaşıyoruz. Bizler birlikte yeni bir yaşamı inşa edebiliriz. İşte bugün ittifak haline gelen odaklar o gün harekete geçtiler. “Biz halkların bu talepler etrafında buluşmasını, HDP’yi, bileşenlerini, Kürtleri, sosyalistleri durdurmalıyız” dediler. O masayı AKP Genel Başkanı devirdi. Sayın Öcalan’ın tecrit alında tutulmasının nedeni savaş politikasının halklarımıza dayatılmasıdır.