HDP Halklar ve İnançlar Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, Dersim Katliamı’nın 83’üncü yıl dönümüne ilişkin yazılı açıklama yaptı.

“Dersim’in adı, dili ve tarihi resmen iade edilmeli”  ifadelerini kullanan Hatimoğullar, “1937 – 1938 tarihlerinde Dersim’de tarihte eşi benzeri az bulunan bir etno dinsel katliam gerçekleştirildi. Resmi kurum verilerine göre Dersim Katliamında, 13 bin 160 kişi öldürülmüş ve 11.818 kişi de batı illerine sürgüne gönderilmişti. Oysa yerel kaynaklara göre hakikat; kadın ve çocuk ayrımı yapılmadan gerçekleştirilen bu soykırımda 70 bin civarında insan katledildi. Öncelikle arşivlerin tamamı açılmalı, mahkeme kayıtları kamuoyuna sunulmalı, katliamda yer almış failler gıyaben de olsa yargılanmalı. 15 Kasım 1937’de idam edilen Seyid Rıza ve yol arkadaşlarının mezar yerleri belirlenmeli, sürgün edilen ve evlatlık verilen çocukların/Dersim’in kayıp kızlarının belgeleri açıklanmalıdır. Dersim halkı açısından hiç kaybolmayan Dersim’in adı, dili ve tarihi resmen iade edilmeli” dedi.

HDP Halklar ve İnançlar Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları’nın açıklaması şu şekilde:

Dersim Katliamında yitirdiğimiz canları, katliamın yıldönümü kabul edilen 4 Mayıs’ta saygıyla anıyoruz. Dersim halkı 37-38 katliamına büyük tufan, yıkım ve yok oluş anlamına gelen ‘Tertele’ adını verdi. Roza Şaye yani ‘ikinci kara gün’ olarak tarihe geçen bu büyük katliam, Ermeni soykırımından sonra Türkiye’de yaşanmış en büyük katliam olarak tarihin kara sayfalarında bir utanç olarak durmaktadır.

Otoriteye baş eğmeyen, bağımsız ve özgür olmayı yaşam şekline dönüştüren Dersim, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar hemen tüm iktidarlar tarafından operasyon yapılması gereken bir coğrafya olarak anıldı. Padişahların hâkim olmak için ferman çıkardığı, Şeyhülislamların “katli vaciptir” dediği Dersim’e yapılan askeri operasyonların sayısı dahi bilinmiyor.

Tek millet, tek din, tek dil anlayışı çerçevesine kurulan ulus devlet idarecileri, 25 Aralık 1935 yılında 2884 sayılı ‘‘Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında” kanun çıkarıp, ‘tedip’ ve ‘tenkil’ harekâtı için çerçeve çizdi. Tunceli Kanunu’yla resmi olarak adı değiştirilen Dersim’de, 4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla da on binlerce insan katledildi.

1937 – 1938 tarihlerinde Dersim’de tarihte eşi benzeri az bulunan bir etno dinsel katliam gerçekleştirildi. Resmi kurum verilerine göre Dersim Katliamında, 13 bin 160 kişi öldürülmüş ve 11.818 kişi de batı illerine sürgüne gönderilmişti. Oysa yerel kaynaklara göre hakikat; kadın ve çocuk ayrımı yapılmadan gerçekleştirilen bu soykırımda 70 bin civarında insan katledildi.

Tarihe ‘’38 Kırımı’’ olarak da geçen katliam sürecinde on binlerce Dersimli sürgüne gönderildi ve binlerce çocuk da evlatlık verildi. Dersimliler, katliamdan sağ kurtulan ve evlatlık verilen çocukların akıbetini ise hiç öğrenemedi. Dersim’in kayıp kızlarından hiç haber alınamadı.  

Devlet, 83 yıl sonra da olsa bu vahşi katliamın hakikatiyle yüzleşmeli. Bunun için de Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu kurulmalı. Öncelikle arşivlerin tamamı açılmalı, mahkeme kayıtları kamuoyuna sunulmalı, katliamda yer almış failler gıyaben de olsa yargılanmalı. 15 Kasım 1937’de idam edilen Seyid Rıza ve yol arkadaşlarının mezar yerleri belirlenmeli, sürgün edilen ve evlatlık verilen çocukların/Dersim’in kayıp kızlarının belgeleri açıklanmalıdır. Dersim halkı açısından hiç kaybolmayan Dersim’in adı, dili ve tarihi resmen iade edilmeli.

Devlet hakikatle yüzleşme temelinde katledilenlerin ailelerinden ve Dersim halkından özür dilemelidir. Bu coğrafyada her şeyden çok ihtiyaç duyduğumuz toplumsal barış ve demokratik Türkiye bu tarihsel yüzleşmelerle inşa edilebilir.