HDP Grup Başkanvekileri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Karadeniz’de yaşanan sel felaketinin tüm boyutlarıyla araştırılması, idari ve siyasi sorumlularının ortaya çıkarılması için Meclis araştırması talebiyle önerge verdi.

HDP önergede Karadeniz’de her yıl yaşanan yoğun yağışların can kayıplarının ve büyük tahribatların yaşandığı felaketlere dönüşme nedeninin TBMM’de kurulacak komisyonda araştırılmasını ve sonuçları üzerinden çevre politikaları oluşturulmasını istedi.

HDP Meclis araştırması gerekçesinde, ekolojik dengeleri bozan ve doğayı tahrip eden politikalara, sorumsuz ve yanlış çevre ve imar politikalarına ve iklim krizinin etkilerine vurgu yapıldı.

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında imzalanan Paris İklim Anlaşması’nı imzalamadığı hatırlatılan gerekçede, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2019 yılında başlattığı, Karadeniz Bölgesi İklim Değişikliği Eylem Planı’nın gerçekte ne kadar uygulanabildiği de kamuoyunun merak ettiği konuların başında gelmektedir" denildi.

HES İNŞAATLARI, DERE YATAKLARINDA YAPILAŞMA, PLANSIZ AĞAÇ KESİMLERİ, YIĞILAN TOMRUKLAR...

Evrensel’in haberine göre, gerekçede öne çıkan tespitler şöyle:

"Akan her suya ve dereye, niteliğine ve durumuna bakılmaksızın, HES inşaatlarının yapıldığı Karadeniz’de, dere yataklarında gözü dönmüşçesine rant amaçlı yapılaşmaya izin verilmesi bütün çevre felaketlerine davetiye çıkarmaktadır. Dere kenarlarına ve yataklarına evlerin inşa edilmemesi gerekirken, yüksek katlı binaların, kamu kurumlarının ve hatta üniversitelerin yapılmış olması; AKP iktidarının merkezi olarak bu adımlara seyirci kalması hatta teşvik etmesi; yerel yönetimlerin ise bu imar anlayışı ile büyük rant alanları ve imkanları yaratıyor olması kamuoyunda konuşulan konuların başında gelmektedir. Kastamonu, Sinop ve Bartın’da son yaşadığımız felaket de bunlardan kaynaklanmaktadır.

Bölgeye yapılan yüzlerce HES barajı da, dere yataklarını doğrudan etkilemiş, dere yataklarına rant uğruna izin verilen yapılaşma ise sel felaketlerine davetiye çıkarmıştır. Son felaketteki can kayıplarının en çok olduğu Kastamonu’nun Bozkurt İlçesi’nde HES kapaklarının patladığı iddia edilmektedir. Ayrıca defalarca çeşitli düzeylerdeki uzman ve yetkililer tarafından yapılmış olan uyarılara rağmen, yerleri değiştirilmemiş ve tehlikeli biçimde dere kenarlarına yığılmış olan tomrukların da, selle birlikte sürüklenerek köprüleri tıkadığı ve çok büyük yıkıma ve ölümlere yol açtığı görülmektedir. Sinop Ayancık’ta da benzer sorunların yaşandığı bildirilmektedir. Plansız ve yoğun yapılan ağaç kesimleri sonucu dere kenarlarına yine plansız olarak yığdırılan devasa tomrukların yol açacağı tehlikelerin ortadan kaldırılmasının yine rant amacıyla engellendiği de çok açıktır.

TMMOB’nin 2018 yılında yaptığı açıklamada, “Yıllardır bölgede yaşanan sel olaylarıyla ilgili yaptığımız inceleme ve değerlendirmelerde üç ortak noktanın öne çıktığını gözlemliyoruz: İlki dere yataklarındaki yapılaşma; ikincisi, Karadeniz Sahil Yolu’nun oluşturduğu setin derelerin Karadeniz’e ulaşmasına engel olması; üçüncüsü de HES’ler nedeniyle derelerin akış rejiminin bozulmasıdır. Bu üç temel sorun çözüme kavuşturulmadan, bölge halkının can ve mal güvenliğinin sağlanması mümkün değildir” tespitinde bulunulmuş, ancak yetkililerin olumlu yönde bir adım atmadığı görülmüştür.

"YAĞIŞLARIN FELAKETE DÖNME NEDENLERİ ARAŞTIRILMALI"

Karadeniz’de her yıl yaşanan yoğun yağışların, özellikle son birkaç yılda can kayıplarının ve büyük tahribatların yaşandığı felaketlere dönüşme nedeni TBMM’de kurulacak komisyonda araştırılmalı ve sonuçları üzerinden ciddi çevre politikaları oluşturulmalıdır. Bu konu ile ilgili şimdiye kadar verdiğimiz soru önergeleri yanıtsız bırakılmış, açılmasını talep ettiğimiz komisyonların kurulmasına 'Hayır' denilmiştir. Bu ayıba artık son verilmeli, Meclis çatısı altında bir araştırma komisyonu kurularak Karadeniz bölgesi daha büyük yıkımlardan kurtarılmalıdır. Doğa ve ekolojik denge ile uyumlu bir siyasetin geliştirilmesi için bu komisyon bir başlangıç olmalı ve yaşanabilecek olası felaketlerin önüne geçilebilmelidir. TBMM’nin önünde duran öncelikli görevlerden biri şu anda budur."