Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) dün başlayan 1’inci Merkezi Örgütlenme Konferansı devam ediyor.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, bugün tamamlanacak olan konferans bileşenleri ile yapılan tartışmaların ardından açıklamada bulundu.

Temelli, “Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü konularında siyasi ve tarihsel sorumluluğu gereği olarak her kesimin açık tutum belirlemesi gerekir. Başta CHP olmak üzere Parlamento'da yer alan ve Parlamento dışında olan tüm siyasi partileri toplumsal barış için sorumluluk almaya, savaş politikalarına karşı harekete geçmeye çağırıyoruz. Demokratik müzakereyi ilke edinen ve barışı örgütleme mücadelesi veren bizler, ülkenin baskı ve çatışma sarmalından kurtulabilmesi için üzerimize düşen tüm sorumluluğu ve siyasi riskleri göğüsleme konusunda tek bir tereddüt dahi yaşamamaktayız” dedi.

Temelli yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Konferanslarımızın sonuncusu olan 1’inci Merkezi Örgütlenme Konferansımızı gerçekleştiriyoruz. Konferansımızda önemli tartışmalar, önümüzdeki döneme dair politik ve örgütsel yol haritamıza dair önemli tartışmalar söz konusu.

Bununla ilgili konferans sonuç metnini yarın sizlerle paylaşılacak. Ama biz bugün burada bütün konferans delegasyonumuzla ve kongrelerimizle DTK Eşsözcüleri ve kongre üyesi arkadaşlarımızla HDK Eşsözcüleri ve arkadaşlarımızla, tüm bileşen eş başkanlarımızla birlikte sizlere bir açıklama yapmayı uygun gördük. Bunu politik ahlaki sorumluluğumuz gereği yapıyoruz. Çünkü bugün Türkiye çok derin politik ve iktisadi kriz içindedir. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu barış ve demokrasi konusunda tüm Türkiye halkları, toplumu inisiyatif almalıdır. Bu amaçla karşınızdayız ve şimdi açıklamamızı sizlerle paylaşacağım:

Yerel seçimler sonrasında başlattığımız çalışmalarda halkımız, tüm bileşenlerimiz, kurumlarımız ve örgütlerimizle, sivil toplum kuruluşlarıyla çok sayıda toplantı ve görüşme yaptık. Bu görüşmelerde Türkiye’de derinleşen ekonomik, siyasal ve sosyal krizlerin çözümünün ertelenemeyecek kadar acil olduğunu bir kez daha tespit etmiş bulunuyoruz.

‘YA KAOS YA DEMOKRATİK, ONURLU BİR BARIŞ’

Başta Türkiye olmak üzere tüm Ortadoğu’da oldukça kritik bir eşikten geçmektedir. Son dört yıldır yaşadığımız baskı, otoriterleşme ve adaletsizlik sarmalı ülkeyi geri dönülemez bir noktaya götürmektedir. Önümüzde iki yol bulunmaktadır. Bunlardan birincisi on yıllar boyu sürecek bir kaos ortamı, ikincisi ise demokratik ve onurlu bir barış ile daha güçlü bir toplum seçeneğidir.

‘BARIŞ İÇİN ÜZERİMİZE DÜŞEN SORUMLULUĞU YERİNE GETİRMEYE HAZIRIZ’

Türkiye’de kaosa karşı toplumsal barışın inşası için tüm siyasi çevrelerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, sendikaların, vicdan sahibi tüm bireylerin tutum alarak tarihi bir sorumluluk üstlenmeleri gerekmektedir. Bizler bu süreçte toplumsal barışın gerçekleşmesi için; sorunların konuşarak ve demokratik bir müzakere anlayışı ile çözülebileceğini düşünüyoruz. Bunun için üzerimize düşen tüm sorumluluğu almaya da hazırız.

‘ÇÖZÜMSÜZLÜK DEVAM EDERSE DEMOKRATİK DİRENİŞİ YÜKSELTECEĞİZ’

Toplumsal barış ve adalet temelinde bir siyaseti Türkiye halklarının hizmetine sunmak tüm siyasi aktörlerin öncelikli görevidir. Hiç kuşkusuz savaş başta emekçiler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere tüm toplumun bugününe ve yarınına saldırıdır. Şu çok açık ki, siyasi iktidarın ana gövdesi olan AKP, yaşanmakta olan sorunların kaynağıdır ve bu sorunların çözümünde de birinci dereceden muhataptır. Bu sorunların ortak akılla çözülebilmesi için siyasi iktidar çatışma, kutuplaştırma ve gerginlik yaratan politikalardan vazgeçmeli, demokrasi ve hukuk dışı uygulamalarına son vermelidir. Siyasi iktidarın çözümsüzlük üreten politikalarına devam etmesi halinde bütün halklarımızla beraber demokratik direnişimizi yükselteceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

‘CHP VE BÜTÜN SİYASİ PARTİLERİ SORUMLULUK ALMAYA ÇAĞIRIYORUZ’

Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü konularında siyasi ve tarihsel sorumluluğu gereği olarak her kesimin açık tutum belirlemesi gerekir.

Başta CHP olmak üzere Parlamento'da yer alan ve Parlamento dışında olan tüm siyasi partileri toplumsal barış için sorumluluk almaya, savaş politikalarına karşı harekete geçmeye çağırıyoruz.

Demokratik müzakereyi ilke edinen ve barışı örgütleme mücadelesi veren bizler, ülkenin baskı ve çatışma sarmalından kurtulabilmesi için üzerimize düşen tüm sorumluluğu ve siyasi riskleri göğüsleme konusunda tek bir tereddüt dahi yaşamamaktayız.

‘ÖZGÜRCE SİYASET YAPMANIN YOLLARI AÇILMALIDIR’

Siyasetin özgürce icra edilmesi ve evrensel hukuk normları ile toplumsal barışın sağlanması için açık çağrı yapıyoruz. Çağrımızda ısrarcıyız.

Biz, coğrafyamızdaki halkların ve inançların artık barış, demokrasi ve eşitlik temelinde bir arada yaşamasının mümkün olduğuna inanıyoruz. 31 Mart yerel seçim sonuçları da, Türkiye halklarının ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı ve barış karşıtı siyasetin bitmesi gerektiğine dair inancı teyit etmiştir. Bu anlamıyla siyasi partiler başta olmak üzere tüm sivil toplum örgütlerini tartışmaya ve çözümler geliştirmeye davet ediyoruz.

‘OPERASYON TEHDİDİNDEN VAZGEÇİLMELİ ÖCALAN’IN GÖRÜŞMELERİNE İZİN VERİLMELİDİR’

Öte yandan Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerginliği tırmandıran askeri yığınağın operasyon tehdidinin son bulmasının bölgesel barış için son derece önemli olduğunu hatırlatıyoruz. Bu coğrafyada yapılması gereken tank, top yığınağı ile savaş çağrıları yapmak değil, bölgenin tüm siyasi aktörleri ile müzakere yürütmektir.

Yapılması gereken, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde yerel demokrasi çerçevesinde eşit, özgür ve demokratik bir rejimin inşasıdır.  Bu anlamıyla Sayın Öcalan’ın 2 Mayıs’ta yapılan avukat görüşmesinde kamuoyu ile paylaştığı 7 maddelik deklarasyon sorunların çözümü açısından son derece önemlidir. Sorunların çözümü ve bölge barışı için Sayın Öcalan’ın avukatları ve siyasi heyetler ile görüşmeler yapmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.

‘SINIR ÖTESİ OPERASYONLARIN KAYIPLARI TARİFSİZDİR: İNSAN CANI, HUZUR VE GELECEK’

Şu çok açık ki, Kuzey ve Doğu Suriye’ye veya Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına yıllardır yapılan çeşitli askeri müdahaleler ve sınır dışı operasyonlarla kazanılmış bir şey yoktur. Ama kayıplar tarifsizdir. Kaybedebilen insanların canıdır, huzurdur ve gelecektir. Bu adımlar bölgesel istikrarsızlığı artırmakta, komşularımız başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesi ile sorunlar yaşamamıza neden olmaktadır. İçeride ve dışarıda barışçıl değil çatışmacı ve savaşçı politikaların sürdürülmesi, var olan sorunların derinleşmesine ve çözümden daha fazla uzaklaşılmasına sebep olmaktadır.

‘KÜRTLER SALDIRILARA KARŞI DEMOKRATİK ULUSAL BİRLİĞİ İNŞA ETMELİDİR’

Bölgesel ve küresel güçlerin Kürtler arası gerginlikten beslenen politikaları, Kürtlerin büyük bedel ve mücadele ile elde ettiği kazanımlar için de büyük bir tehdittir. Son günlerde Mexmûr Kampı'na dönük ambargo ve kuşatma ile Türkiye’nin  sınır ötesi askeri saldırılarına karşı Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamentosu acilen tutum almalıdır. Bu tutum Kürtler arası çatışmadan uzak durmanın ve Demokratik Ulusal Birliği inşa etmenin gerekliliğidir. Kürtler için Ulusal Birlik partiler ve kişiler üstü bir yerde durmaktadır. Bu nedenle Kürtler arasında gerginliğin son bulması için her kesimin üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmesi tarihsel bir görevdir.

Değerli basın mensupları, bir kez daha barışın kötüsü, savaşın iyisi olmaz diyoruz. Siyasi iktidarı ve muhalefeti çatışma ve savaş politikaları yerine barış politikalarını ortak akılla üretmeye çağırıyoruz.