Anayasa Mahkemesi’nin, HDP’nin kapatılması için hazırlanan iddianameyi iade etmesinin ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Anayasa Mahkemesi kapatılmalı” açıklamasına tepki geldi.

HDP, muhalefet partilerine “hukuki darbe girişimine karşı sesleri yükseltme” çağrısında bulundu.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılması ve 687 kişi hakkında siyasi yasak getirilmesi talepli iddianameyi usul yönünden reddetmesinin yankıları sürüyor.

HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, iddianame reddi kararıyla ilgili Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına işaret ederek, bunun Türkiye’nin anayasası, demokrasisi ve hukuk devleti açısından ciddi tehdit olduğunu dile getirdi.

Amerika’nın Sesi’nden Yıldız Yazıcıoğlu’nun haberine göre Günay, “Anayasa Mahkemesi ‘Bu çöp metni kabul edemem’ diyor, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nı muhatap alarak ‘Bu metin kabul edilemez’ diye hüküm kuruyor. Ancak bunun karşısında iktidar küçük ortağından ses geliyor. Üstelik bu kez ‘HDP’nin kapatılması yetmez AYM’nin kapatılması da acildir’ diyerek kendisinin istediği yönde karar vermeyen yargıyı tehdit etmeye başladı. Bu bir siyasi partinin dili değil, yargıyı hedef alan bir darbecinin dilidir. Bu ülkede daha önce ‘anayasa kitapçığı’ fırlatıldığı gerekçesiyle yer yerinden oynadı ama şimdi iktidar ve ortağı mütemadiyen anayasayı ihlal ediyor, AYM’nin kapısına da kilit vurmaktan bahsediyor ama belli çevreler bu durum normalmiş gibi yaklaşıyor. Bu artık kötülük ötesi bir durumdur ve biz bununla mücadele halindeyiz. Biz işleyen bu darbe mekaniğine karşıyız! Biz bu hınç ve kin hukuku ile mücadele edeceğiz” dedi.

Bu noktada HDP adına muhalefet partileri ve toplumsal muhalefet kesimlerine seslenen Günay, “Anayasa’yı da kapatmaktan bahsedenler iktidara hükmettiklerini de açıkça ilan etmiş oluyorlar. Aynı şekilde tehdit tüm partileredir, tüm muhalefetedir. AYM’yi kapatma çağrısı yaparak anayasal düzeni ortadan kaldırmakla tehdit eden Bahçeli’ye tavsiyemiz şudur; kurumlara kapatma çağrısı yapacağına kendi içine kapansın, kapansın ki içindeki faşist ruh ve faşizm ile yüzleşebilsin. Türkiye’nin yararına olan budur. Tüm Türkiye halklarına sesleniyoruz: Konu HDP olmaktan çoktan çıktı. Ülkenin en önemli kurumlarından olan Anayasa Mahkemesi’ne yapılan tehdit ortadadır. Bu herkesi ilgilendiren, ülkenin kaderini kökten değiştirecek bir tehdittir. Tüm siyasi partileri bu darbeci mantığa karşı ses olmaya, temiz bir siyaset, demokratik bir ortam için seslerini yükseltmeye davet ediyoruz. Çünkü tüm toplum, demokrasi ve değerler hedeftedir. Bu gizli kapaklı değil, açıkça yapılmaktadır” diye konuştu.

“AYM ŞİMDİLİK HUKUKA AYKIRI BU OYUNUN PARÇASI OLMAMIŞTIR”

HDP Parti Sözcüsü Günay, AYM’nin iddianameyi reddetmesiyle ilgili “Birazcık hukuk bilgisi olan ve vicdana sahip hiç kimse bu tutarsız, gerçek dışı metne karşı başka türlü bir karar çıkmayacağını elbette biliyordu.

Kısacası, iddianamede başsavcının belirttiği eylem-durum ve tespitlerin ‘odağında’ partinin olduğu tezi şimdiden çürümüştür. AYM bu karar ile iktidarın partimize karşı yürüttüğü intikam siyasetini deşifre etmiştir. AYM bu kararıyla ‘mezardan insanları çıkarıp yargılayamazsınız’ demiştir. Yaşamını yitirmiş olmasına rağmen arkadaşlarımız sevgili Dengir Mir Mehmet Fırat, İbrahim Ayhan, Fırat Yaman gibi isimlere siyaset yasağı istenmiştir. Hukuki zeminden bu kadar yoksun bir iddianame eğer kabul edilseydi, halkın vicdanında derin yaralar açılırdı. Dolayısıyla AYM, bu kararı vererek en azından şimdilik demokratik siyasete ve evrensel hukuka aykırı bu oyunun parçası olmamıştır” değerlendirmesinde bulundu.

HDP’Lİ KADINLAR İSTANBUL SÖZLEŞMESİ İÇİN DAVA AÇTI

Bu arada HDP’li milletvekilleri ve Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş eşliğinde HDP Kadın Meclisi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptali için Danıştay’a başvuruda bulundu.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Danıştay önündeki açıklamasında hakimlere seslenerek, “Ya kadınlardan yana tavır alacaklar, hukuktan yana tavır alacaklar ya da kadın düşmanı politikalardan yana tavır alacaklar ve her gün kadınları nefessiz bırakan iktidara biat edecekler. Bir tercih yapacaklar; ya hukuku esas alıp bu yöntemle sözleşmeden çıkılamayacağını net bir şekilde ifade edecekler ya da son dönemlerde artık nereye koyabileceğimizi bilmediğimiz yorumlarla her sözleşmeden tek adamın iradesi ile çıkmanın önünü açacaklar. İnanıyoruz ki bu başvuruları birilerinin kulaklarına fısıldadığı yaklaşımla değil, hukukun kendilerine verdiği yetki ve toplumsal vicdan sonucunda değerlendireceklerdir” dedi.

AKP’nin yıllar içerisinde politikalarıyla kadın hakları aleyhine pek çok olumsuzluğa imza attığını vurgulayan Başaran, “AKP’nin politikaları sonucunda her gün, her an kadınları eşitsizliğe, kadınları aile içerisine, kadınları makul ve makbul kimliğine sıkıştırmaya çalıştı. 2008’de ‘en az 3 çocuk doğurun’ dedi AKP Genel Başkanı (Erdoğan). ‘Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum’ dedi, sonra Kadın Bakanlığı kaldırılıp Aile Bakanlığı yapıldı. Kürtaj yasağı getirildi, AKP kadınları eve hapsetti eve! Sosyal yardım adı altında cinsiyetçi iş bölümüne mahkum etti, kadınların siyasi alanda varlığını kayyımlar aracılığıyla yok etti. Müftülük Yasası çıkardı. En nihayetinde de İstanbul Sözleşmesi’ni feshetti” diye konuştu.

Anayasa ve kadınlar açısından İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmediğini kaydeden Başaran, “İstanbul Sözleşmesi’nden hukuken de, kadınlar ve toplum nezdinde de geri adım atılmadı, AKP Genel Başkanı çıktı bu sözleşmeden, ama halen Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nin bir tarafıdır. Meclis’e getirdiklerinde kendi içlerinde dahi muhalefet edecek kişiler olduğunu biliyorlardı ve bu yüzden Meclis zeminine getirmediler. Bir darbe ile bu sözleşmeden çıktıklarını ilan ettiler. Bugün biz Danıştay’a tam da bu nedenle başvuruyoruz. Çıkma yöntemi, usulü hukuka aykırıdır. Uluslararası sözleşmelere nasıl imza konuşuyorsa, yani Meclis’e getirilip görüşmeler yapıldıktan sonrasında bu sözleşmeler imzalanıyorsa, aynı yöntemlerle bu sözleşmelerden geri çekinilebilir. Tek adam rejimi ‘Ben yaptım, oldu’ diyerek kadınlar için bu kadar önemli olan bir sözleşmeden geri çekilemez. Hukuken de ahlaken de bu kabul edilebilir bir adım değildir” ifadelerini kullandı.