Halkların Demokratik Partisi (HDP), AKP ve MHP’nin “çoklu baro teklifi” olarak bilinen “Avukatlık Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ile ilgili muhalefet şerhi düştü.

Baronun tarihsel sürecine değinilen şerhte, “Avukatlar, bugün de hala yürürlükte olan kendi başına bir teşkilatlanmayı, XIV. Louis’in Hükümdarlığı altında ‘baro’ denilen bir kuruluşla geliştirmişlerdir. Yani ‘baro’ yapısı ilkin Fransa’da ve imparatora bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Ancak avukatlar hükümdarın gölgesinde kalmayı tercih etmeyerek bağımsız bir statü kurmak adına çalışmalar yürütmüşlerdir. İşte bu bağımsız statü; avukatlık mesleğinin tam da doğasından gelmektedir” denildi.

‘MESLEĞİNİN SONLANDIRILMASI DEMEK’

Baroların gelişimindeki özelliklerinden birinin eleştiri olduğu kaydedilen şerhte, “Avukatlar ve dolayısıyla barolar, hak savunusunun en kristalize biçime evrilmesini eleştirinin gücüne borçludur” görüşü yer aldı. Avukatlığın yargı gücünün en bağımsız yapısını oluşturduğunun belirtildiği şerhte, “Uzun yıllara dayalı bir mücadele sonucunda elde edilen kazanımlar ve mesleki örgütlenmenin, bu yasa eliyle sonlandırılması demek avukatlık mesleğinin de sonlandırılması ile aynı anlamı taşımaktadır. Üstelik bu yasa hiç de acil olmamasına rağmen Covid-19 bulaş riskinin had safhada olduğu bir dönemde baroların katılımı olmaksızın geçirilmek istenmektedir” ifadelerine yer verildi.

‘BÜYÜK BİR TALİHSİZLİK’

Şerhte, çoklu baro teklifinin bir alt yapısının olmadığı, baroların görüşlerine yer verilmeden hazırlandığı ve mesleğin sorunlarına çözüm olacak nitelikte olmadığı eleştirisi yapıldı.

Yasa teklifinin, otoriter bir yönetim biçiminin izdüşümü olduğunun belirtildiği şerhte, yeni bir yasa teklifi için çalışmalar yürütülmesi gerektiği ifade edildi.

Teklifin Anayasa’ya aykırı olduğu ve “çoklu baro” sisteminin dünyanın başka hiçbir yerinde görülmediğine dikkat çekilen şerhte, “İki bin avukatın imzası ile teşkil edilecek baroların avukatlık meslek örgütü olarak nitelendirilmesi son derece talihsizdir” görüşüne yer verildi.

‘YARGIDA KADROLAŞMA HAREKATI’

Teklifin “iktidarın yargıda kadrolaşma harekatı” nitelendirildiği şerhte, savunma hakkının kısıtlanmasının yanı sıra bireyin savunma hakkının da kısıtlanacağı uyarısında bulunuldu.

Şerhte, şunlar kaydedildi:

“Bir istibdat yöntemi avukatlara yönelik uygulanmak istenmekte ve bunun için ilk hedef avukatların meslek örgütlerinin parçalanması olarak belirlenmektedir. Savunmanın devre dışı bırakıldığı bir yargılama, baştan kadüktür. Bu kanun metnine göre çoklu baro sistemi oluşturularak avukatların eşitsiz koşullarda görev yapmaları kaçınılmaz olacaktır.”

‘MÜCADELE SEKTEYE UĞRATILIYOR’

Şerhte, şu ifadeler yer aldı:

“İki bin imzayı bulan avukatların hangi amaca göre bir baro oluşturacağı, diğer barolarla ilişkisinin hangi yasal düzey ve formatta olacağı müphemdir. Hal böyle iken adli yardım, CMK gibi hizmetlerin, avukat adaylarının staj yöntemlerinin hangi esaslara göre belirleneceği bilinmemektedir. Bir ilde avukat sayısı ile orantılı birden fazla baronun avukatlık ücret tarifesinden tutun da ortak değerleri hayata geçirmesi aşamasında da sorun yaratacağı ve mesleki disiplini yerle bir edeceği kaygısı hasıldır. Her bir baronun bir siyasi parti gibi yahut bir şirket gibi yapılara dönüşmesinin yaratacağı kaos, bireyin hak arama mücadelesini de sekteye uğratacaktır.

AZINLIĞIN ÇOĞUNLUĞA TAHAKKÜMÜ

Delege sayılarında yapılan değişiklik temsilde adalet değil azınlığın çoğunluğa tahakkümünü doğuracak niteliktedir. Getirilen düzenleme sayıca çok olan büyük il barolarının etkinliğinin azaltılması ve küçük illerin etkinliğinin arttırılmasına yol açmaktadır.

Elbette bu teklifin kamuoyuna duyurulması esnasında da ‘Anadolu Barolarının’ güçlendirilmesi amacına yapılan vurgu; İstanbul, Ankara ve İzmir barolarının hedef alındığını ifade etmektedir.

Teklif yasalaştığında, bünyesinde Türkiye’nin toplam avukat sayısının yüzde 60’a yakınını temsil eden bu illerin Birlik Genel Kurulunda temsil oranı yüzde 10’un altına inecektir.”