Gülten Madenli / Demokrat Haber

HDP'nin İstanbul 1. bölge milletvekili adayı Çağdaş Küçükbattal, neden HDP'de olduğuna, Gezi'den Roboski'ye uzanan sürece, yine Gezi ile HDP'nin kesişme noktalarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Gezi direnişinde bir gözünü kaybeden Küçükbatal, "HDP'nin talepleriyle Gezi'nin talepleri aynı. Gezi HDP'yi içerir, HDP de Gezi kitlesinin taleplerini," dedi.

Demokrat Haber'e konuşan Çağdaş Küçükbattal'ın açıklamaları şöyle:

HDP İstanbul vekil adaylarının en genç olanlarındansınız. Peki, Neden HDP?

HDP sol bir parti. Türkiye’deki faşizmi yenmek için birleşik bir cephe ve antifaşist bir karakterin olması gerekiyor. HDP bu cepheyi oluşturabilmek için şu an yegâne güç. Sosyalistlerden antifaşistlere, çevrecilerden kadın özgürlük mücadelesi veren arkadaşların hepsinin bir arada bulunduğu ortak bir yapı. Faşizm yenilecekse birleşik cephe ile yenilebilir; HDP ise bu anlamıyla çok önemli. Ben de bu yüzden HDP'liyim diyorum.

Sınıfsal bir emek mücadelesinin yanı sıra resmi tarihin parçalanması gereken halklar, inançlar, kimlikler sorunu da var.

Ulus-devlet inşa edilirken tek dil, din, ırk, bayrak üzerine inşa edildi. Bütün halkların kimliklerin inançların dillerin tek bir potada eritilmesiyle inşa edilen,  katliamlarla soykırımlarla oluşan bir tarih. Aday görüntülerimizde de tarihsel ezilmişliği, köklerinde ve kendilerinde olan insanlarımız oluşturuyor. Kadın özgürlük mücadelesi içinde konumlanmış, tutuklanmış hayatlarında bedeller ödemiş ya da işçi sınıfı ve sendikal mücadele veren, yıllarca gençlik mücadelesi içinde kalmış tutuklanmış, işkence görmüş arkadaşlarımız var. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkesi amacına yönelik de faşizm tahlili yapabiliriz. 

Gezi direnişçisi ve mağdurusunuz. Direniş anında barikatlarda tek gözünüzü kaybettiniz. Gezi direnişi, gençlik ve Rojava Devrimi'ne giden sürecin tahlili nedir sizce?

Kürdistan'da büyük isyanlar oluyordu ama bunu batı aynı şekilde karşılamakta yetersiz kalıyordu. Dengesiz bir gelişim vardı devrimci dinamikler açısından ya da ezilen halklar açısından. Gezi ayaklanmasında bahsedilen bazı talepler vardı, halkın biriken öfkesi, özellikle gençliğin biriken öfkesiyle bir patlama anı olmuş oldu Türkiye’nin çeşitli yerlerinde de. Oradaki talepler ekoloji, LGBTİ ve kadınların hakları vb. Halk Gezi'yi aldığında ortak toplumsal mülkiyet ilişkisi inşa edilmesine çalıştılar. Orada bizim hayalini kurduğumuz dünyanın minyatürü yaratılmaya çalışıldı. Gezi komünleri dediğimiz dayanışma ağı örüldü. İnsanlar dışarıdan desteklerini sundular, ortak kütüphaneler, çalışma ortamları oluşturuldu. Birlikte kararlar alınıp sonrasında forumlar yoluyla birlikte kararları yürütmeye başladık. Bunlar güzel özyönetimsel araçlardı. Rojava Devrimi'ne baktığımızda karakteri bir kadın devrimi oluşu ve gençliğin de aktif bir şekilde katılımı. Orada oluşun özyönetim anlayışı, komünler meclisler yoluyla halkın kendi kendini yönetmesi, pratiği ve duruşudur. Gezi ile Rojava'nın bağını buradan kurmak gerekiyor bence.

Gezi mücadelesi sürecinin HDP'nin oluşumunda etkileri var mıdır, varsa etkileri nelerdir sizce?

Gezi'yle HDP arasında doğrudan öyle bir bağ kurabiliriz. Çünkü HDP'nin talepleriyle Gezi'nin talepleri aynı. HDP'de Gezi kitlesi taleplerinin tam da karşılığı aslında. Yeni yaşam bildirgesinde de bunu gördük çok somut olarak. Doğanın talanına karşı, emekçilerin hakkını savunan, gençliği yozlaşmış bataklıktan çıkaracak, 12 Eylül karanlığının getirdiği YÖK’ün alaşağı edilmesini sağlayacak tek tek maddeler var. Bunlar kâğıt üzeri değil, HDP'de bir araya gelen dinamiklerin yıllardır verdikleri mücadeledir. Bunlar Gezi'nin de bileşenidirler, HDP'nin ana karakterini oluşturmaktadırlar. Gezi'yle bağını buradan kurmak gerekiyor. Daha çok Gezi HDP'yi içerir, HDP de gezi kitlesinin taleplerini

"Gezi'de neden Kürtler yoktu," gibi bir toplumsal algı yaratılmaya çalışıldı, sizin tanıklığınız nedir?

Gezi'de Kürtler, Ermeniler, Türkler yoktu gibi bir değerlendirme yapmak başlı başına bir önyargı ve manipülasyon faaliyetini içeriyor. Pratik anlamda soruyorsanız barikatın başındaydılar. Çok net görüntü ise, BDP bayraklı bir gencin Türk bayraklı bir genç kadının elinden tutarak tomalardan sıkılan gazdan kurtarmaya çalışmasıdır.Ben ve gözünü kaybetmiş sakat arkadaşların büyük çoğunluğunu tanıyorum. Onlarla daha önce bir araya gelmiştik. Bugün büyük kısmı HDP çalışanı ve destekçisi. Pratik yansıması bu şekilde oluyor. Orada ulusalcı dediğimiz birtakım çevreler vardı ve Kürt halkının orada bulunmasına tahammül edemiyorlardı, provakasyon içindeydiler. Böyle bir ortamda Kürtler hala orada bulunma iradesi gösteriyordu. Gezi'de yaşananlar çoktandır Kürdistan’da yaşandığından deneyimlerini aktarıyorlardı. Meclisler, özyönetim araçları birdenbire ortaya çıkmadı, bunlar tarihsel deneyimler yoluyla açığa çıkıyor. Bu coğrafya da Kürt halkının bizzat yaşadığı deneyimlerdi. Bu deneyimler aktarım yoluyla gezide bütün güzellikleri açığa çıktı. "Gezi'de Kürtler yoktu" demek aslında Gezi'de Kürtleri istemeyenlerin söylemiydi, Gezi'yi Kürtlerle anmayı istememe durumudur. Asında onlar sosyalistleri de istemiyorlardı, sadece Kürtleri değil, LGBT ve kadınları da istemiyorlardı. Mustafa Kemalin askerleriyiz diye o alanı ehlileştirmeye çalışıyorlardı. O yüzden "Kürtler yoktu" demek onlar için mantıklı.

Haziran Hareketi için diyecekleriniz nedir, nasıl bir yapılanma bu?

Birleşik Haziran Hareketi içinde sol diyebileceğimiz yapılar da var, ama onun dışında Kemalizm’e saplanmış, temel varlığını oradan kurgulayan bir çok yapı da var. BHH Gezi hareketini içselleştirmekten ziyade bunu bir fırsata çevirmeye çalışıyor bence. Bu nedenşe "fırsatçı" bir hareket olarak değerlendiriyorum.

Tarihin temel dinamikleri ise HDP'de buluştu. Ve bugün AKP'de vücut bulmuş 12 Eylül karanlığının önümüze koyduğu barikatları bütün bileşenlerimizle HDP olarak alaşağı edeceğiz. Anti demokratik 12 eylül simgesi olan % 10 barajını da yıktıktan sonra daha geniş toplumsal kesimli mücadele alanlarımız çıkacak ve anti demokratik yasaların yıkılmasına götürecek bizi. Bize vereceği o özgün moral ve motivasyon, yada seçim çalışmaları boyunca yaptığımız çeşitli örgütlenmeler, mahalle meclisleri, seçim büroları ve gençlik meclisleri, okullarda kampüslerde örgütlenmeler aslında seçimlerden sonrada o mücadeleyi sürdürecek muazzam kalıcı örgütlenmeler diyebiliriz.

Gençler siyasi yapıları nasıl değiştirir, HDP’ye katacağı dinamizm nedir?

Başta siyasi yapının içinde temsil haklarının olması gerekiyor ki kendi dinamizmini açığa çıkarabilsin.  Bugün kadınlar için nasıl bir örgütlenme söz konusuysa, kadın meclislerinin geldiği yapı nasıl ki kadınları meclislerde eşit temsil etmeye zorluyorsa, gençlik mücadelesi açısından da böyle büyüyüp dinamikleştikçe kendini o alanlarda dayatıyor diyebiliriz. Bir gençlik kolu değil de şu anda gençlik meclislerinden bahsediyoruz. Kendi siyasi kararlarını alarak kendilerini yönetmesi gibi bir yapı.  Kadınların bugünkü kazanımları gibi. Gençliğin aynı eşit düzeyde temsilinin sağlanması gerekir. Böylelikle gençlikte kendi dinamiğini açığa çıkaracaktır. Toplumun en dinamik kesimi olduğu için, o büyük enerjiyi açığa çıkaracak olan yine kendisidir. Çok çabuk hareket eder hızlı konumlanır zekidir ve mücadele gençlik üzerinden konumlanacaktır. Gençlik gelecektir sosyalizmdir.

Sistem içindeki parlamentoda sizin gibi devrimci gençler vekil olduğunda hayaliniz neleri değiştiriyor bugünden ve yaratıcı eylemleriniz neler olabilir.

Kendi cephemden 8 yıldır gençlik mücadelesiyle tanıştım. Sosyalist basın ve ardından Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nde çeşitli alanlarda sosyalizm mücadelesi yürüttüm. Kampüslerde, emekçi semtlerinde, ezilenlerin haber almasını sağlamada, barikat başlarında varlığımızı koruduk. Adaylığımı mücadelenin bir parçası olarak görüyorum. Genç arkadaşlarımızın ya da benim adaylığım da mücadelenin başka bir yerinde konumlanmak anlamına geliyor. HDP Gençlik Meclisi sokaktaki taleplerini gerçekleştirmeye çalışacak tek güçtür; AKP, MHP ya da CHP gençliği olamayacağına göre. YÖK’e karşı, staj sömürüsü, polis şiddetinin fütursuzca kullanımına karşı koyma mecliste HDP gençliğinin görevlerinden bazıları. Şayet giremezsek aynı şekilde sokak mücadelesine devam ediyor olacağız. Yaratıcı eylemleri ise daha önce düşünmemiştim. Aslında çok yaratıcı eylemler çıkabileceği kesin. En son diren meclis diye yapılan bizim vekillerimizin başını çektiği CHP vekillerinde dahil olduğu, puşi ve gaz maskesi ile girme oturma eylemleri yaratıcı eylemlerdi. Muhtemelen benzer ve daha yaratıcı eylemlerimiz olur diye düşünüyorum gençler olarak.

Gençliğin emek, özgürlük gibi temel sorunları neler? 

Şöyle bir kıskaç altındalar: Emekçi semtlerinde devlet destekli uyuşturucu çeteleri faaliyetleri var. Liseliler staj sorunuyla karşı karşıya ya da lise önlerinde uyuşturucu satıcığı kullanılması, üniversitelerde YÖK nefes almayı engelliyor ve nice bunu n gibi sorunlarla gençlik kendini var etmeye çalışıyor. Emek özgürlük dediğimiz şey emeğin kurtuluşu ve özgürleşmesiyle gerçekleşecektir. Tek başına reformlar değil, toplumsal sosyal bir devrime ihtiyaç vardır. Gerçekleşmesi için gençliği mücadeleye katabilmeliyiz aslında talepler çerçevesinde. O mücadele sonucunda da emeği kurtarma ve üretken emek dediğimiz herkesin istediği şekilde neye emek vermek istiyorsa o şekilde konumlandığı bir düzen yaratabiliriz aslında.

Genç bir vekil adayı olarak yaptığınız parti çalışmalarınızda insanlar nasıl karşılıyor sizi. Barajı geçme tedirginliğiniz var mı?

Çok alışık olmadıkları bir durum başta biraz garipsiyorlar. Hatta genç bir aday olarak dolaşıp  esnaf ziyaretlerinde  tavsiyeniz var mı, nedir istekleriniz, nasıl bir çalışma yapmamızı istersiniz diye sorması bile çok şaşırtıyor onları nasıl olabilir diye düşünüyorlar. İletişim kurduğumuzda ise hoşlarına gidiyor, sahici biraz da sempatik buluyorlar.  Karşılıklı enerjimiz etkileşim gösteriyor ve sonunda belki de gençliğimiz de onları ikna ediyordur diye düşünüyorum. Baraj konusunda da bir tedirginliğim yok. Fazlasıyla aşacağımıza inanıyorum. Tek tek çalışma yürüttüğümüz bütün alanlarda faşist provakosyanlar oluyor ve oy verme sayım süreçlerinde de yaşayacağız ama her şeye rağmen barajları yıkacağız. Hilelerle aşamadık diyelim, seçim çalışması vasıtası nedeniyle hayatın her alanında muazzam bir örgütlenme içindeyiz. Gençlikde kendini konumlandırıyor, ulaşamadığımız insanlar çalışmalara dahil oluyor. Geldiğimiz sokak hareketine döner ve mücadelemize devam ederiz. Sonuçta mecliste mücadele için bir araç. Mecliste ana muhalefet pozisyonunda olamazsak sokakta mücadele veren arkadaşlarımızın yanında yerimizi alacağız. Fark eden sadece bu olacak

Söyleşimizdeki son sözünüz ne olmalı?

Asıl önemli olan şu: Biz kafalardaki barajı çoktan geçtik.