DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, “Kürdistan'da savaşı yürütenler, darbe sürecini başlatanlar son bir yılda Kürdistan'ı laboratuar halinde kullanarak, Ankara'da bir darbeyi gerçekleştirmenin hazırlığını yapıyorlardı. Kürdistan'ın dağlarını ve şehirlerini bombalayan uçaklar Amed'ten kalkıp Ankara'yı da bombaladılar “ ifadelerini kullandı.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Ara Dönem Genel Kurul Toplantısı Diyarbakır’da toplandı.
 
Toplantının açılış konuşmasını yapan Dicle, kritik bir süreçten geçtiklerini belirterek, 15 Temmuz akşamı beklenmeyen ama kendilerine yabancı gelmeyen siyasi bir darbeyle karşı karşıya kaldıklarını söyledi.
 
Demokratik cumhuriyetler dönemi denilen 21'inci yüzyılda, askeri darbenin geliştiğine dikkat çeken Dicle, bunun sıradan bir gelişme olmadığını ifade etti.
 
Dicle, "Türkiye gibi Avrupa Birliği'ne girmeye çalışan ve kendisini demokratik bir ülke olarak göstermeye çalışan bir ülkede darbe yapılıyorsa, bunun üzerinde durmak gerektiğini" dedi.
 
Dicle'nin konuşmasının devamında şunları söyledi:
 
"İki şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi Kürt halkının darbe teşebbüsünün gerçekleştiği anda net bir tavır göstermesiydi. Çünkü biliyordu ki yapılan bütün askeri darbelerin sonu kendisine dayanıyor.
 
İkincisi ise, darbe gecesi Türkiye toplumunun sokaklara dökülüp meşru hakkını kullanmasıydı. Yapılan darbe girişiminde tuhaftır ki Türkiye'de ilk kez halk, sokağa inip direnme hakkını ortaya koymuştur. Dileriz aynı tavır geliştirilecek sivil darbelere karşı da olur.
 
Türkiye'de darbelerin bu kadar tekrarlandığı konusunun yapısal nedenlerine dönmek isterim. Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında böyle değildi. 23 Nisan’da  kurulan Meclis,  darbeci geleneğe karşı Gazi Meclisi denen bugünkü Meclis, Kürtleri tanıyordu.
 
Her kimlik kendi ifadesini bu Meclis'te buluyordu. Hiçbir kimliği reddetmeyen, Alevi toplumu dahil tüm inanç farklılıklarını kapsayan bir anlayış hakimdi. 1921 Anayasası bu ruh üzerine oluşturuldu. Buna uygun idari sistemler düşünülmüştü. Bir anlamda adem-i merkeziyetçi bir yaklaşım, yani özerk bir yönetim esas alınıyordu. O Meclis, Kürdistan'a özerkliği kabul eden bir Meclis'ti.
 
ÇÖZÜM SÜRECİNİN BİTİRİLMESİ DARBEYE ZEMİN HAZIRLADI’
 
İlk darbe olarak gerçekleştirilen 1924 Anayasası yapıldı. Otoriter, tekçi bir anayasadır. Hepsinin kaynağı o zihniyet değişiminde, o demokrasiye evirilebilecek gelişmelere nokta koymaktı. Bu nokta koyulduktan sonra, artık cumhuriyette askeri darbeler ardı arkası gelmeye başladı.
 
Arada elektronik ve post-modern darbeler gerçekleşti. Hepsinin kaynağında cumhuriyetin sarsılan temellerini yeniden inşa etmek. Bu inşa temeli de tekçi, otoriter bir sistemi inşa etme manasında gerçekleşmiştir.
 
Sayın Abdullah Öcalan'ın amacı demokratik bir cumhuriyete geçişi sağlayabilmenin hamlesini gerçekleştirmekti. 5 Nisan 2015 yılında Başbakan süreci bitirdiğinde yapılan bu darbeye zemin hazırladı.
 
'AKP, MURSİ AKİBETİ İLE KARŞI KARŞIYA'
 
Öcalan şuna da dikkat çekiyordu; 'AKP'yi uyarıyorum. Bu ordu NATO'nun ordusudur, kendileri dizayn edeceklerini sanıyorlar, ama öyle değil. Göz kırpıldığı zaman Mursi'nin akıbetiyle karşı karşıya kalacaklarını bilmelidirler'.
 
AKP ne yaptı, bir savaş başlattı, İttihat ve Terakki ile ittifak yapanlarla kol kola girdi. Eğer bu zihniyet ile devam ederlerse, Sayın Öcalan'ın öngörüleri halen geçerlidir. Bir rota tutturulamazsa, en yakında bildikleri, bugün kol kola gezdikleri kesimlerin eliyle Mursi'nin akıbetiyle karşılaşabilirler.
 
'KÜRTLERE VE DEMOKRATİK ÇEVRELERE YÖNELECEKLERİNİ DÜŞÜNÜYORUZ'
 
Kürt sorunu çözülmeden demokratik çözüm ve demokrasi gelişmez. Türkiye'yi güvenceye alacak yol, demokrasinin ve barışın yoludur. Bunların uzak olduğunu görüyoruz. Yeni bir Milliyetçi Cephe oluşturulduğunu görüyoruz. Alevileri ve Kürtleri dışladıklarını görüyoruz. Fetullahçı kesimleri tasfiye ettikten sonra Kürtlere ve demokratik çevrelere yöneleceklerini görüyoruz.
 
'KÜRTLER DARBEYE PİRİM VERMEDİ'
 
Kürdistan'da savaşı yürütenler, darbe sürecini başlatanlar son bir yılda Kürdistan'ı laboratuar halinde kullanarak, Ankara'da bir darbeyi gerçekleştirmenin hazırlığını yapıyorlardı. Kürdistan'ın dağlarını ve şehirlerini bombalayan uçaklar Amed'ten kalkıp Ankara'yı da bombaladılar. Ne ekersen onu biçersin! Kürtlere bu kadar düşmanlık yaparsan, sonuç bu olur. Ama buna rağmen Kürtler bu darbeye prim vermediler.
 
'ÖCALAN İÇİN SABRIMIZ SO NOKTADA'
 
Sayın Öcalan'ın 5 Nisan'dan beri bir tecrit altında olduğunu ve ailesiyle görüştürülmediğini biliyoruz. Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'nın hayatının tehlikede olduğu bir süreçte, sadece Adalet Bakanı'nın bilgilendirmesinden tatmin olamayız.
 
Görüşmelerin tekrar başlaması, çözüm masasına dönülmesi konusunda bir testten geçtiğinizi bilmeniz gerekiyor. Halkımızın nabzı bu temelde atıyor. Sayın Öcalan'dan haber alınıncaya kadar, giderek artan bir tempoyla meydanlarda olmayı, bu konuda sabrımızın son noktasına dayandığını göstereceğiz."

(Kaynak: DİHA)