Cafer Solgun / Demokrat Haber

Siyaset bilimci Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’in Taraf gazetesine verdiği mülakat, özellikle iki yönüyle dikkat çekici ve tartışmaya değer öngörüler içeriyor.

Birincisi, Gürsel’e göre, Kürt sorununun çözüm sürecine girmesi, Türkiye’de siyasetin yeniden kurulması demek oluyor.

Ve ikincisi, buna bağlı olarak, CHP, bu yeni duruma adapte olamazsa tasfiye olur. Gürsel, bu tespitini CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra da sosyal demokrat bir parti olamayışına, politika üretemeyişine ve bünyesindeki ulusalcılar nedeniyle “şizofrenik” bir parti haline gelmesine dayandırıyor. Sonuç olarak da “CHP’nin bölünmesi lazım, ben başka çıkar yol göremiyorum” diyor.

Sözü dolandırmadan Seyfettin Gürsel’in malum olanı ilan ettiğini belirtmeliyim.

Yıllardır benim de yazdığım gerçeklere temas etmiş sayın Gürsel. Ama içerisine girilen yeni süreç, gerçekten de CHP’yi artık “durumu idare etmeyi” kolay kolay başaramayacağı bir keskin ikilemle karşı karşıya bırakmış durumda.

CHP’nin sosyal demokrat olma iddiası ile Türkiye’nin temel meseleleriyle ilgili hiçbir politikası bağdaşmamakta. Durum, artık hiçbir demagoji ile karartılamayacak kadar açık ve nettir.

Kürt sorununda Kürtlerin temel haklarını tanımaya (“vermeye” değil “tanımaya”) dayalı bir demokratik, barışçıl çözümü savunmayan, savunamayan bir parti, ne “sosyal” ne de başka türlü “demokrat” olabilir mi?

Alevilerin temel taleplerini tanımayan, tanıyamayan, bunun demokratik mücadelesini vermeyen bir partinin de olamayacağı gibi…

Aynı şekilde, her taşın altından “kutsal”, “yüce” türü sıfatlandırmalarla birlikte “devlet”in çıktığı bir devlet ve yönetim tarzının muhafızlığını yapmanın da demokrat veya sosyal demokrat olmakla hiçbir alakası yoktur.

Yeni anayasa sürecinde, darbe anayasasının ideolojik özünü (yani ruhunu) aşmak gereğini savunmayan, anayasanın yegane hareket noktasının evrensel temel hak ve özgürlükler olması gerektiğini savunamayan bir partinin sosyal demokrat olma iddiası laf-ı güzaf olmaktan başka nedir?

Daha kestirme bir ölçü söyleyeyim: CHP’nin 6 oku, Kemalist resmi ideolojinin temel prensipleridir. Bu ideolojiyi tartışmayan, tartışamayan, tartışmak şöyle dursun siyasi varlığının varlık gerekçesi gören bir parti, sosyal demokrat filan olduğunu daha ne kadar iddia edebilir?

Bugüne değin durum “idare” edilmiş olabilir. Ama artık “idare” edilecek gibi değildir. Deniz Baykal boşuna mı CHP grubuna ayar yapmak için ortaya çıktı?

CHP içinde gerçekten yenilikçi, sosyal demokrat bir damar varsa, ki ulusalcıların arkalarından kampanya yürüttükleri birkaç kişi nezdinde olduğu kanısındayım, bunların demokrat dünya görüşlerini koruyarak bu CHP’de siyaset yapma imkanlarının her geçen gün ortadan kalktığını düşünüyorum. Örnek: Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın istifası…

CHP’de 'sahici bir bölünme' memleket için son derece hayırlı bir gelişme olacaktır. Ve bu bölünme, o 6 okun tartışılması temelinde cereyan ettiği ölçüde daha da hayırlı olacaktır. Çünkü AKP’ye alternatif olmak iddiası, ancak bu temelde hayatiyet kazanabilir…