Fetullah Gülen'in en yakınındaki isimlerden biri olan, 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu'ndan sonra AKP kanadına geçen Hüseyin Gülerce, Akit'e verdiği röportajda, Fehmi Koru'nun "Fethullah Gülen tarafından kumpasa geldiğini" iddia etti.


Koru'nun, 17 Aralık sonrası Pensilvanya'ya giderek, kamuoyunda 'sulh mektubu' olarak anılan Gülen'in gerginliğin sona ermesine yönelik çağrısını getirdiğini hatırlatan Gülerce, "Koru’nun iyi niyetlerle Pensilvanya’ya gitmesi hükümeti oyalamak için Pensilvanya’nın kumpasıydı. Gülen, Koru üzerinden bir mizansen hazırladı ve hükümete karşı kumpas kurdu" şeklinde konuştu. 

Hüseyin Gülerce ayrıca, o dönem Yalova'ya kendisine kahvaltıya gelen Mustafa Yeşil'in, "Tayyip Bey 30 Mart’ı göremeyecek. Ya akıl hastanesine gidecek ya da intihar edecek" dediğini kaydetti.

Gülerce, 17-25 Aralık sürecinde operasyonlar başarılı olsaydı Fetullah Gülen'in ülkede "diktatörlük kuracağını" da söyledi.

Gülerce'nin açıklamalarından bir bölüm şöyle: 

17-25 Aralık gecesi, sizin de içerisinde bulunduğunuz cephede, neler oluyordu?

17 Aralık’tan sonra hükümet bir şaşkınlık yaşadı. 17-25 Aralık arasında çok önemli olaylar oldu. En önemlisini biliyorsunuz. Abdullah Gül’ün Fehmi Koruvasıtasıyla Pensilvanya’da bir görüşme talep ettiği iddiasıdır. İddiası diyorum çünkü; 22 Aralık’ta Fehmi Koru Pensilyanya’ya gitti. 20 Aralık’ta ne olmuştu? 20 Aralık’ta Fetullah Gülen’in bedduası var; “Ocaklarına ateşler düşsün, yuvaları yıkılsın, önleri kesilsin” diye. Şimdi bedduanın üzerine nasıl oluyor da Gül’ün elçisi olarak Pensilvanya’ya geldiği söylenen Koru’ya Gülen bir sulh mektubu veriyor?  Gazeteci ve Yazarlar Vakfı ne diyor? “Cumhurbaşkanı Gül Bir elçi gönderdi” diyor. “Hem kendi görüşlerini aktarmak, hem de Hocaefendinin görüşlerini almak üzere”. Ama Koru öyle demiyor. Koru, “Ben sıkıntıyı gördüm, kendiliğimden gittim” diyor. Şimdi olaylara bakınız. Koru gitmeden 1 gün önce beddua var... Gülen, Başbakan Erdoğan ile bütün ipleri koparmış. Fehmi Koru gidiyor ve ona Cumhurbaşkanına götürmek üzere bir mektup veriliyor. Bir de ilave yapılıyor; “Başbakan da okusun” diyor. Fehmi Koru ayın 24’ünde dönüyor. Ayın 25’inde ne var? 25 Aralık darbesi var. Yani Gülen, hükümeti, Cumhurbaşkanını oyalamak için bir de mektup meselesi icat ediyor. Koru’nun iyi niyetlerle Pensilvanya’ya gitmesi (bence Alaattin Kaya devreye girdi) hükümeti oyalamak için Pensilvanya’nın kumpasıydı. Gülen, Koru üzerinden bir mizansen hazırladı ve hükümete karşı kumpas kurdu.

Peki bugün 17-25 Aralık süreci gerçekleşmiş olsaydı, nasıl bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık?

Eğer 17-25 Aralık darbesi gerçekleşmiş olsaydı AK Parti’nin yönetimine Fetullah Gülen damgasını vururdu. Onun istediği insanlar Başbakanlık ve bakanlık koltuklarına oturacaklardı. Bu insanlar Tayyip Bey’i Gülen’in telkinleriyle Türkiye’ye ihanet etmekle suçlayacaklardı. Hatırlayınız 17-25 Aralık sürecinde AK Parti’den istifa eden Ak Partili milletvekilleri de var. Yani o istifa eden milletvekillerinin bir kısmı bakan olacaklar. Biliyorsunuz, İdris Naim Şahin eskiden İçişleri Bakanıydı. Yani AK Parti’siz hükümet kurulamıyor. Erdoğan’ı devirdikten sonra AK Parti hükümeti tamamen Fetullah Gülen’in etkisinde bir hükümet olacaktı. Sonrasını ben düşünmek bile istemiyorum, Allah korudu. Biliyorsunuz HSYK ellerinde. Emniyet istihbaratı, terörle mücadele, kaçakçılık şubesi ellerinde. Emniyet, yargı, bürokrasi ve iktidar dörtlüsüyle Türkiye’de sesini çıkaranın işini bitirirlerdi. 17-25 Aralık darbesi gerçekleşmiş olsaydı bugün Türkiye’de Fetullah Gülen diktatörlüğünü yaşamış olacaktık. İşte o zaman asıl diktatörlük neymiş insanlar görürdü.

Peki, 17-25 Aralık süreci başarılı olmuş olsaydı bugün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pozisyonu ve Fethullah Gülen'in pozisyonu ne olurdu?

Ne olurdu? Fethullah Gülen'in Erdoğan'a düşmanlığı ortaya çıktı. "Firavun, Yezid, deccal, Nemrut" daha neler neler diyor. Beddua kasetinde yüzündeki kin ve nefreti gördük, o kadar kin ve nefretle dolmuş olan Gülen, Erdoğan'a neler yapmazdı? Yargı marifetiyle Tayyip Bey'i yargılayacaklardı. Öyle uydurma suçlar söyleteceklerdi ki insanlara Tayyip Bey'i cemaat tabanından nasıl Türkiye'nin en büyük haini diye anlattılarsa, bu defa bunu bütün Türkiye'ye anlatmaya başlayacaklardı. Sonra nereye kadar götürürler bu işi bilmiyorum. Ben bir şey söyledim biliyorsunuz. Mustafa Yeşil 30 Mart yerel seçimlerinden birkaç hafta önce Yalova’ya evime kahvaltıya geldi. Yanında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı da vardı. Yeşil dedi ki; "Tayyip Bey 30 Mart’ı göremeyecek. Ya akıl hastanesine gidecek ya da intihar edecek…” (soL)