Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin kış oturumuna katılmak üzere Strasbourg'a giden Gül, uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal gibi yeni anayasanın mutlaka kısa ve öz olması gerektiğini belirterek, "Ne kadar detaylı olursa o kadar kısıtlama olur." uyarısını yaptı.


KISITLAYICI DEĞİL ÖZGÜRLÜKÇÜ ANAYASA

"Bizim kısıtlayıcı değil özgürlükçü bir anayasamızın olması lazım." diyen Cumhurbaşkanı, "Nasıl bazı ülkeler var ki yüzyıl önce yazılan anayasaları hâlâ ayakta ve ufak rötuşla gidiyor. Eğer o kadar detay olsaydı onlar da bugün böyle olmazdı... Önümüzdeki çağı getirecek temel ilkelerini koyan bir anayasa olmalı." ifadelerini kullandı. Gül, yöntem konusuna da dikkat çekerek yeni anayasanın mümkün olan en geniş katılımla hazırlanması gerektiğinin altını çizdi. Meclis'te uzlaşma sağlanması durumunda referanduma gerek kalmayacağını ifade etti. Güney Afrika'nın model alınması fikrine karşı çıkarak, "Biz Avrupa Konseyi'nin kurucusu bir ülkeyiz. Kendi değerlerimiz de var. Bu örnekler doğru değil." dedi. Görev süresiyle ilgili tartışmalara ise kesinlikle girmeyeceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Gül'ün sorulara verdiği cevaplar şöyle:


NASIL BİR ANAYASA?

-Burada alınacak kriterler gayet açık olmalı. Çok detaylı da olmaması lazım. Ne kadar çok detaylı olursa o kadar kısıtlayıcı olur. Detay, özgürlük vermek için değil, kısıtlamanın bir aracıdır. Bizim kısıtlayıcı değil, özgürlükçü bir anayasamızın olması lazım. Önümüzdeki yüzyılın anayasası olması lazım. Gelecek yüzyılın anayasası olması lazım.

Nasıl bazı ülkeler var ki yüzyıl önce yazılan anayasaları hâlâ ayakta ve ufak rötuşla gidiyor. Eğer o kadar detay olsaydı onlar da bugün böyle olmazdı. Temel ilkelerini koyan bir anayasa olmalı. Önümüzdeki çağı getirecek anayasa...

-Anayasa'da hangi maddeler değişsin?

-Tek tek şunu değiştirelim, şunu değiştirmeyelim dediğimiz andan itibaren bu, işi çıkmaza sokuyor. Olacak işleri olmaz yapıyor. Metotta hata yaparsak esasta kaybediyoruz. Metot konusunda epey de ders aldık. Anayasalar ne kadar çok katılım, ne kadar çok herkese hitap eden bir metotla yazılırsa kabulü de o kadar kolay oluyor. Ben farklı partilerin ve farklı grupların böyle bir anayasa konusunda temelde farklı düşündüğü kanısında değilim.


SİYASİ PARTİLER, MECLİS VE YENİ ANAYASA

-Seçime gidilirken partiler yeni anayasa ile ilgili temel ilkelerini açıklamalı mı?

-Bu acaba kutuplaşmayı artırır mı, olacak işleri olmaz yapar mı, çekincem var açıkçası. Genel niyetlerini açıklasınlar. Neticede bunu uzmanlar yapacak. Seçim sonrası ortam çok önemli. Anayasa yapmak için seçim sonrası ortamı düşünmek gerekir.

-Metot olarak Güney Afrika modelinden söz ediliyor...

-Güney Afrika bize niye model olacak? Biz Avrupa Konseyi'nin kurucusu bir ülkeyiz. Bizim tabii ki kendi doğru değerlerimiz var. Bunlar varken oradan bu, buradan bu örnekler doğru değil.

-Yöntem olarak herkesin katılacağı bir anayasa olmasını tercih edeceğinizi söylediniz...

-Bu, yapılacak işi imkânsıza götürüyor. Onun bir ayarı vardır. Yani herkesin katkısını sağlayacağı, sürecin içinde olacağı bir durum. Daha önceki dönemleri gördük. Yapılacak işi yapamaz hale getirip kendimizi kilitleyecek hale de getirmemeliyiz.

-Parlamento yeni anayasayı yapmaya yetkili olacak. Onu referanduma mı sunacak?

-O zaman Meclis'i gölgelersiniz. Eğer Meclis'te uzlaşı varsa referandum gerekmez.


ANAYASA VE İÇ SORUNLAR

-Bir anayasa değişikliğine gidilmezse iç sorunların daha ağırlaşacağı endişesini taşıyor musunuz?

-Türkiye, kendi kabına sığmıyor. Onun için parça parça anayasa değişikliği yaptık. O değişiklikleri yapmasaydık o zaman dar bir ceketin içinde olacaktık. Türkiye'nin bütün sorunlarının daha kolay halli açısından, Türkiye'nin daha güvenli bekası açısından ben daha iyi bir anayasayı gerekli görürüm. Tabii ki daha iyi bir anayasa daha çok nefes aldıracaktır. Türkiye'nin yükünü de azaltacaktır.

 -Askerî yönetimin giydirdiği deli gömleğini parça parça çıkarmak yerine toptan değiştirmek mi?

"Güzel bir benzetme. Ben Meclis'te de söyledim. O anayasanın yapılış şekli, mantığı, hedefi, sistematiği, özlediği Türkiye farklı. Anayasa'dan sonra çıkan bazı temel kanunlar var. MGK, MİT kanunları gibi... Bütün bunlar hepsi Anayasa'nın devamı olarak hatta daha da söyleyeyim, Türkiye çok partili sisteme geçerken, yine çok partililer rüştüne ermemiştir diye çıkarılan yasalar var. Bunları çekindiğim için söylemiyor değilim. Çok konuşulduğu için söylemedim. Onun için değişiklikler yapıyorsunuz ama değişiklikler yaparken anayasaların sistematiği, metodu, amacı bozuluyor. Kendi içindeki yapısı bozuluyor. Nereden alırsan al tezatlar da içeriyor. Onun için tertemiz bir anayasa... 


SİYASÎLERE USLUP UYARISI

-Seçim sonrası bir siyasi uzlaşma olur mu?

-Niye olmasın? Türkiye'nin ihtiyacını karşılamak için bu anlayış niye olmasın?

-Seçime doğru giderken partiler arasındaki üslup farklarını tehlike olarak görüyor musunuz?

Burada öyle bir tehlike var açıkçası. İkaz eden adam konumuna düşmek istemem. Herkesin aklı başında çünkü. Fakat daha büyük şeylere mani olabilir. Bazen dil yarası, kılıç yarasından daha çok iz bırakıyor. Seçim sonrasını düşünmek lazım, Türkiye'yi yeni bir anayasaya hazırlamak lazım. Herkes Türkiye'ye, bir çocuğun annesi gibi davranmak zorunda.


BAŞKANLIK SİSTEMİ

-Başkanlık sistemi için ne düşünüyorsunuz?

-Bunların hepsi tartışılabilir. Her şey tartışılabilir. Ama her şey tam bilinerek talep edilirse bu konuda bir şey demem. Tam detaylara girilmeden 'şöyle böyle olur' denilirse olmaz.

-Sanki bir çekinceniz var...

Şüphesiz ki çekincem var. Ama avantajları da, dezavantajları da var. Fakat 'Bilerek biz bunu istiyoruz' diye karar verilirse...

-AK Parti 367 üstünü aldı geldi. Ben başkanlık sistemini uygun buluyorum, ona göre değiştiriyorum derse, referanduma gidiyorum derse?..

-Ben ona girmem. Bir şeyin gerçekleşmesine yardımcı olmak istiyorum. Bunu kaçırmayalım.


“İSTANBUL'DA ÇIKIP DOLAŞMAYI ÖZLÜYORUM.”

-İstanbul'da çıkıp dolaşmayı özlüyorum. Geçen bir grup avukat geldi. Onlara 'Beyaz Saray'ın orada Marmara Kıraathanesi var (Beyazıt'ta), Küllük'ün oradan gideceksin' dedim. Hepsi Washington'ı anladı. Oysa ben İstanbul'u anlatıyordum. Arkadaş, 'Ben 1982 doğumluyum' dedi. O zaman fark ettim, zamanın nasıl akıp gittiğini.


“GÖREV SÜRESİYLE İLGİLİ TARTIŞMAYA GİRMEM.”

-Beş mi, yedi yıl mı (Cumhurbaşkanı'nın görev süresi?

-Ona girmem.

-Meclis Başkanı, "Seçim sonrası birinci öncelikli konu cumhurbaşkanının görev süresidir. Bunu YSK değil, Meclis belirlemeli." dedi...

-Ben bu konuyla ilgili hiçbir şey söylemem. Usul, metot bazen esasın önüne geçmemeli.

(internethaber)