Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Özgür Radyo'da yayınlanan Farklı Ses Farklı Yorum özel programının canlı yayın konuğu oldu.

Dün Cumhurbaşkanı Sarayı'nda bir araya gelen AKP, CHP ve MHP liderlerinin görüşmesine ilişkin Yüksekdağ, şunları söyledi:

“Saray’daki görüşmede Anayasa konusunda varılan anlayış birliğine dair bizim elimize ulaşan kesin bir bilgi yok. Ama yeni bir Anayasa sorunu Türkiye’nin temel sorunlardan birisi. Ancak şunu sormaya hakkımız var: 3 partinin Saray’da bir araya gelmesi vesilesi ile Saray’ın vesayetini güvence altına alan, Başkanlık veya Partili Cumhurbaşkanlığı'nı güvence altına alan bir anayasa yapılmasında mı uzlaşma sağlandı?

Gazeteci Derya Okatan'ın hazırlayıp sunduğu programa katılan Yüksekdağ, Okatan'ın sorularını şöyle yanıtladı:

* AKP, CHP ve MHP liderleri dün Cumhurbaşkanı Sarayına çıktılar. Uzlaşı görünümü verildi. CHP’den siyasetin normalleşmesi adına olumlu bir görüşme yapıldı açıklaması geldi. Bu değerlendirmelere katılıyor musunuz?

Saray’da yapılan görüşme siyasette normalleşmeden ziyade siyasetteki OHAL’in görüntüsüdür. Normalleşme değil, olağanüstü halin ortaya çıkardığı tablolardan birisidir. Siyasi iktidar OHAL kararını, siyasetteki yeniden dizaynı, HDP’yi de bu dizaynın dışında bırakarak yerine getiriyor. Siyasette bazı şeylerin normalleşebilmesi için farklılıklarına rağmen bütün siyasi kurumların birbirini dinleyebileceği bir zeminin oluşturulabilmesi gerekiyor.

* HDP neden Beştepe’deki görüşmenin dışında tutuldu?

Çünkü HDP 1 yıldan beri, oluşturulmaya çalışılan Saray vesayetinin karşısında konumlanmış bir partidir. Türkiye’de darbe ve dikta rejimlerinin önünü kesebilecek tek partidir. Dün Saray’da olmamaktan dolayı üzülmüyoruz. Meclis'te konuşulması gereken bir konuyu Saray'da konuşarak, Saray’ın vesayeti altına girmemiş olmak bizim için onur vesikasıdır.

* HDP’nin dışta tutulmasının nasıl sonuçları olur?

Saray’daki buluşma bir milli tekçi cephenin oluşturulmasına hizmet edecektir. Muhalefeti de tekleştirmeyi öngörüyorlar ve başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Saray’ın muhalefeti diye bir alan oluştu. Halk muhalefetini temsil eden tek siyasi parti HDP’dir. Bir yörüngeye girmeyen, otoriter rejimlerin altında hareket etmeyen, darbeye ve diktaya karşı mücadele eden tek parti olarak ortaya çıktı.

HDP’nin dışta tutulması bizim için “Ne büyük bir felaket” dediğimiz bir konu değil. Ama bu sadece HDP’ye karşı alınan bir tutum değil Kürt halkına, eşit yurttaşlık isteyen Alevi halkına, gençlere, kadınlara, tüm ezilenlere dönük bir kutuplaştırma çabasıdır. Siyasi iktidar gerilimi sürdüreceğini söylemiş oldu. Saray ve AKP, hala darbeden ders çıkarmış görülmüyor ki hala gerilimi artırıyor. Bu gerilimin Türkiye için hiçbir faydası yoktur.

* CHP’nin mitingini, Kılıçdaroğlu’nun okuduğu manifestoyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu manifestoda Ergenekon ve Balyoz davalarından yargılananlara iade-i itibar verilmesi talebi de var, ayrıca değerlendirmenizi isterim.

CHP’nin Saray’a çıkması Taksim’deki buluşmanın yanlış olduğu anlamına gelmez. Mitingi olumlu buluyoruz. CHP’nin tavrında en eleştirdiğimiz ve yanlış bulduğumuz yan, söylemleri ile pratiği arasındaki uyumun sağlanamamasıdır. Taksim’de “Biz darbe istemiyoruz tam demokrasi istiyoruz” diyorsanız pratiğinizin de buna uyması gerek. CHP yönetiminin darbe ve otoriter rejime karşı tam ve kararlı bir tutum aldığını düşünmüyoruz. Ama bu Taksim’deki buluşmayı değersizleştirmez. Saray’a sundukları bildirgede de tek yanlılık buluyoruz. Tam demokrasi herkese demokrasi demektir. Belli bir kesime demokrasi istiyor başkasına istemiyorsanız demokratlık iddianız tutarsızdır.

* Size göre CHP’nin bildirgesinde ne eksik?

Kürt halkının, Alevi halkının, işçi ve emekçilerin özgürlük talepleri eksik. OHAL vurgusu eksik. Böyle bir ortamda OHAL uygulamalarına çok büyük bir hayır denilmesi gerekir. CHP sanki OHAL normal bir halmiş gibi görmezden geliyor. Tek başına Meclis’te karşı çıkmak yetmez.

Kürt illerinde yaşanan ölümlerin yeterince eleştirilmemesi çok büyük bir eksikliktir. Kürt illerindeki talebin demokrasi arayış talebi olarak tanımlanmaması çok büyük bir eksikliktir. Cizre’de yaşamını yitiren yurttaşlarımız için adalet istemeyenler, görevden alınan eş belediye başkanlarının göreve iadesini istemeyenler Balyoz, Ergenekon davasında yargılananların görevine iade edilmesi talebini öne çıkarıyor. Tam demokrasi diyorsanız, herkese demokrasi istemeyi başaracaksınız. Balyoz, Ergenekon davasında yargılananların göreve iade edilmesi talebinin arkasında yine devletin ele geçirilmesi mücadelesi vardır. Kendilerinin devleti, malı, mülkü haline getirebilmek için mücadele yürüttüler. Oysa devletin, yönetim aygıtlarının demokratikleştirilmesi gerekir.

* Başbakan Binali Yıldırım Saray’daki görüşmeye dair Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu. Yeni Anayasa konusunda anlayış birliğine vardıklarını söyledi. Bu nasıl bir anlayış olacak? Anlayış birliğinin kapsamına dair size gelen bilgiler var mı?

Saray’daki görüşmede Anayasa konusunda varılan anlayış birliğine dair bizim elimize ulaşan kesin bir bilgi yok. Ama yeni bir Anayasa sorunu Türkiye’nin temel sorunlardan birisi. Ancak şunu sormaya hakkımız var: 3 partinin Saray’da bir araya gelmesi vesilesi ile Saray’ın vesayetini güvence altına alan, Başkanlık veya Partili Cumhurbaşkanlığı'nı güvence altına alan bir anayasa yapılmasında mı uzlaşma sağlandı?

Yeni bir Anayasa'nın en temel katılımcı unsurlarından birisi HDP, bu anlaşmaya varıldığı yerde yok.

* Başbakan HDP’nin de bu sürece katılacağını söyledi, katılacak mısınız?

HDP bu sürece katılmak için hiçbir otoritenin onayına ihtiyaç duymadı, bundan sonra da duymaz. Biz yıllardır demokratik Anayasa için mücadele ediyoruz. Yeni Anayasa, pazarlık masalarında kurulamaz. Bunun adına demokratikleşme denilemez. Gerçekten yeni bir Anayasa mücadele ederek, yaşamda demokratik dengeleri oluşturarak yapılır. Eğer yeni bir Anayasa yapacaklarını iddia ediyorlarsa bu köhneleşmiş tutumlarından vazgeçmeleri gerekir.

* Anlaşılıyor ki Erdoğan başkanlık sistemine geçiş için darbeyi bir lütuf olarak görüyor. Bu koşullarda başkanlık sistemine geçilebilir mi?

Hesapları bu. Bu hesaplar karşısında bütün Türkiye’nin yararına olan bir alternatif zemin oluşturulmuyor. Bir rejim değişikliği yaşanıyor. Türkiye toplumu rejim değişikliği tartışmalarına iktidar tarafından itildi, bu bir tıkanmanın sonucuydu. Geleneksel devlet anlayışı Türkiye toplumunu artık taşıyamıyor. Egemenler de bu sorunu çözmek için antidemokratik yapıyı güçlendirdi.

* Peki HDP nasıl yönetir?

Bu sürecin katılımcı demokratik bir biçimde yönetilmesi gerekir. Artık Türkiye’de despotik tarzda rejim dizayn etme dönemi pratik olarak kapanmıştır. Bundan sonrası artık felakettir. Devlet yönetme iddiasında olan kesimlerdir yaşanan ve yaşanacakların sorumlusu. İhtiyaç duyduklarında sokaklara çağırdıkları halkın doğrudan yerelden yönetimde olması gerekir. Yetkiler ve haklar tek elde toplanmamalıdır. Özyönetim dediğimizde, demokratik özerklik dediğimizde kıyameti koparıyorlar oysa bunlar halkın yönetime katılması sürecidir. Darbeye karşı en etkili denetim ve yönetim mekanizmasını bu şekilde kurabiliriz.

* Darbe zemini dediğiniz bu mudur?

Darbe ile mücadele adını verdikleri şey başka bir darbenin ortaya çıkışına zemin hazırlıyor. Sadece darbeye girişenlerle hesaplaşmakla yetinmiyor siyasi iktidar. Onların yanından geçenlerle, doğrudan darbe faaliyetinde bulunmayanlarla da hesaplaşmaya kadar götürüyor süreci. Bugün 50 bin kişinin görevden alınması, 6 bin kişinin tutuklanması, 15 bine yakın kişinin gözaltına alınması, onlarca kurumun kapatılması, kamusal alanda söz söyleyen bir dizi insanın mengeneye alınmasına yol açtı. Bu darbe mekaniği hep vardı. Biz 1 yıl önce çözüm süreci buzdolabına taşındığında darbe mekanizmasının devreye gireceğini söyledik. İmralı’dan söylenen şeyler bir bir doğrulanıyor. Memleketin bir tarafında savaş yaşanıyor. Bu koşullarda huzur ve istikrarın sağlanması mümkün müdür? Generallere Kürt illerini bombalama görevini veren hükümet darbecileri kendi elleri ile besledi. Bu kadar saf mısınız? 14 yıldır akılsızlıkla mı yönetiyorsunuz iktidarı? FETÖ adı verilen yapıyı güçlendiren onlardır. Darbeci arıyorlarsa yanlarında duranlara baksınlar.

* Saraydaki görüşmede Gülen cemaati ve PKK’ye karşı da ortak adımların atılacağı söylendi. Bu anlayış birliği Kürt sorununda varılan politikalara dair bundan sonrası için neyi işaret ediyor?

Kürt sorununu güvenlik öncelikli bir sorun olarak görmeyi sürdürüyorlar. Yazık, Türkiye halklarına yazık. O kadar gizleniyor ki can kayıpları… İster Türk olsun ister Kürt olsun, ister dağda olsun ister kışlada, bu memleketin evlatlarına yazık. Vatan, millet çarpıtmaları ile aynı yurdun evlatları arasında eşitsizlikten doğan bir çatışma yaşanırken gerçekleri çarpıttılar ve bu memleketin çocuklarına bedelini ödettiler. 3 partinin bir araya gelip böyle bir şey söylüyor olması yanlışı doğru yapmaz. Bir yalanı 5 bin kişi ile bir araya gelerek de söyleyebilirsiniz bu onu yalan olmaktan çıkarmaz. Eğer siyasi bir uzlaşma zemini yaratmak istiyorlarsa bütün Meclis’in demokratik çözüm sürecinin tekrar başlatılması için çağrı yapması gerekir.

Dört parti tarihte ilk kez ortak bildiriye imza attı. Çok önemli bir olanak doğmuştu. Ama Saray buna tahammül edemedi. Yaptığı ilk şey HDP’yi dışta tutmak oldu. Meclis’e atılan ilk bomba dokunulmazlıkların kaldırılmasıdır. Biz bunu bir darbe süreci olarak tanımladık. Eğer bir uzlaşma zemini arıyorsanız Meclis’i merkeze alacaksınız. Bir yıl önce böyle koşullar yoktu memlekette. 5 Nisan’da süreç buzdolabına kaldırıldı ve savaş süreci başladı. 2 yıl önce kimse yarınından emin olamaz durumda değildi.

* Ezilenlerin gelecek kaygısını çok yoğun yaşadığı bir süreçte HDP neler yapacak?

Bizler 1 yıldır OHAL uygulamalarının tam ortasındayız, 1 yıldır darbenin karşısındayız. Biz 1 yıldır tankların karşısında siyaset yaptık. Kafamızdan kurşunlar, gaz fişekleri geçerken sivil demokratik direnişte ısrar ettik. Yaptığımızı daha güçlü bir biçimde yapmaya devam edeceğiz.

Biliyorsunuz sokaklar AKP’li kesimlere açılıp bizlere kapatılmıştı. Ancak bizler bu durumu en son yaptığımız İstanbul mitingi ile kabul etmeyeceğimizi duyurduk. Bir miting programı ile demokratik kesimlerle bir araya gelmek istiyoruz.

* Sokaklarda IŞİD zihniyetinde olan çok fazla kişi var. Buna karşı en fazla mağdur olanlar da kadınlar. Kadınlar ne yapacak?

Biz onun için diyoruz barışın en önünde kadınların olması gerektiğini düşünüyoruz. 2-3 gün içinde kadınlar sokağa çıkamaz hale geldi. Bu süreç boyunca tacizler yaşandı. Kadınlar açısından bu kaos ortamlarının çok tehlikeli olduğu görüldü. Cumhurbaşkanı’nın çağrısıyla sokağa çıkan kadınlar için bile fetva yayınlandı, kadınlar için sokağa çıkmak caiz değildir diye. Kendi yanlarında olan kadınlara bile ilk 2 günden sonra hadi siz evinize gidin diyorlar.

Televizyon programlarına bakıyorsunuz kadın bulmakta zorlanıyorsunuz. Dün bir tane buldular onu da programdan attılar. Yarın öbür gün belki meslekten atacaklar.

Kadınların sokaklarda olmasını önemsiyoruz. Bu nedenle biz genel miting programlarımızın yanında kadın buluşması planları da aldık.

İstanbul, Ankara ve Mersin’de kadın buluşmaları olacak. Ayrıca Van, Adana, Dersim, Diyarbakır’da da genel mitingler olacak. İlerleyen zamanlarda da devam edeceğimiz mitinglerimiz olacak. Bilhassa kadınları davet ediyorum. HDP mitingi olarak görülmesin sadece. Demokrasi isteyen herkesi çağırıyoruz.

* Daha kalıcı bir demokratik cephe çalışmalarını konuşalım. Sol, sosyalist, demokratik kuvvetlerin ortak bir cephede buluşmaması için gerekçeleri kaldı mı sizce?

Hiçbir gerekçe kalmadı. Bağımsız bir demokrasi bloğunun ortaya çıkmasında bir gecikme yaşandı. Gecikmiş olsa dahi bir demokrasi saflaşmasının yaşanması mümkündür. Çeşitli adımlar atıldı, girişimlere başlandı. Siyasi partiler tarafından başlatılan bir çalışma değil daha çok aydın, akademisyenler, bireysel katılımcıların yürüttüğü çalışmalar oldu. Biz siyasi partiler olarak destek oluyoruz. İkincisi emek ve demokrasi güçlerinin çağrısıyla başlatılan bir çalışma var. Biz tüm bu demokrasi mücadelelerinin tam içinde olacağız. AKP-Saray iktidarının yaratacağı yıkımın önüne geçebilmesi için Meclis içi muhalefet ile Meclis dışı muhalefetin birleşmesi gerekir. Biz Meclis’teki muhalefet partilerinden birisi olarak Meclis dışındaki muhalefet ile birleşmek noktasında çok ciddi bir tutum aldık. Benzer bir tutumu CHP’nin de alması gerekir. Çok yoğun bir beklenti de var.

* Sokaklardaki provokasyon gruplarına bakınca bir iç savaş riski görüyor musunuz?

İç savaşın kapısına gittik geri geldik. Darbe karşıtı kitlelerin çoğu sokağa çıkamadı. Siyasi iktidarın kendisine bakıp neden sorusunu sorması gerekir. Memleketi iç savaşın ortasına götürme tehlikesini görmek sokağa çıkma tereddüdünü yaratmıştır. Eğer siz demokratik bir iklim oluştursaydınız, sokakları bize yasaklamasaydınız 10 bin kişi ile Taksim’i doldurmak için sabaha kadar sela okutmak zorunda kalmazdınız. Darbeye karşı milyonlar aynı amaç için sokağa çıkardı.

* Yayınımızın sonuna geldik, son cümleleriniz varsa almak isterim.

Bizim memleket zor ama şairin dediği gibi, yapı yükseliyor ve yükselecek. Yaşamın bütün alanlarında dürüstlük, özgürlük ve demokrasiden yana bir yapıyı güçlendirebiliriz. Bu yapıyı güçlendirmekten vazgeçmeyelim.

(Demokrat Haber)