HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, özyönetimin Osmanlı dahil hiçbir ülkeyi yıkmadığını, katı merkeziyetçiliğin Türkiye'yi böldüğünü savunarak, "Türkiye bir gömleğin içine sıkıştırılmış. Her seferinde bu gömleğin dikişleri atılıyor. Yaptığımı suç olarak görmüyorum" dedi. 

Milletvekilliği düşürülen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında geçtiğimiz yıl İzmir'de düzenlenen "Özyönetim" konulu panelde yaptığı konuşma nedeniyle açılan davanın ilk duruşması İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. "Örgüt propagandası yapma" iddiasıyla hakim karşısına çıkan Yüksekdağ, tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi'nden SEGBİS sistemi ile savunma yaptı. 

Yapılan kimlik ve adres tespitinin ardından savunma yapan Yüksekdağ, Van halkının iradesiyle seçilmiş bir vekil olduğunu belirterek, "Halkımızın seçme hakkı ihlal edilmiştir. Yargı mekanizması tarafsız davranmıyor. Bütün bir toplum yargısıdır. Bütün ülke vatandaşlarına eşit yaklaşmak zorundadır. Ancak siyasetin etkisi altındadır. Benim hakkımda karar veren hukukçular FETÖ soruşturması nedeniyle görevden alınmıştır. Aldıkları karar hukuki değildir. Bende isterdim çok sade bir savunmayla karşınızda olayım. Ama çok karmaşık bir soruşturmayla karşınızdayım. Yargı siyasetin baskısı altında, siyaset yargının baskısı altında. Türkiye toplumunun geleceğini, barışa özlemini savunuyorum” dedi. 

'YARGI SUÇ İŞLEME MEKANİZMASINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ'

Yargının vereceği kararın çok önemli olduğuna da değinen Yüksekdağ, şunları aktardı: “Ben bütün bedelleri göze alarak siyaset yaptım. Bu gün burada olmasam belki dışarıda öldürülecektim. Benim için burada olmak önemli değil. Barış diyenlere bütün kapılar kapatılıyor. Türkiye’de barış isteyen insanların demokratik yollardan mücadele etme isteğini yok etmek istiyorlar. Ben bütün bedelleri üzerime alıyorum. Can vermek gerekiyorsa veririm. Yargıyı suç işleme mekanizmasına dönüştürerek bütün toplumun barış umudu elinden alınıyor. Bu yargılamalarda bütün Türkiye halkının umudu ortaya koymuştur. Onun için bu davalarda buna göre hareket edilmesi gerekiyor.” 

‘PANELDEKİ KÜRSÜYÜ MECLİS'TEKİ KÜRSÜ GİBİ DEĞERLENDİRDİM'

Panelin polisler tarafından kayda alındığını hatırlatan Yüksekdağ, “Polis fezlekesi tarafından dava açılması bizim dokunulmazlığımızın kalkması ile ne kadar ilişkili olduğunu gösteriyor. Panelde yaptığım konuşma ile Meclis'te yaptığım konuşma aynıdır. Kayıtlarını getireceğim. Kazandığım kürsüyü nasıl değerlendirdiysem, paneldeki kürsüyü o şekilde değerlendirdim. Türkiye’de rejim fiilen değişmiştir. Referanduma sürükleniyor. Bunu yapanlar özgürler. Ama bizlerin bir tartışma yapma özgürlüğü yok. Özyönetimde idari yapı değişsin dedik, biz bunu tartıştık. Türkiye’de de bunun tartışmasının yapılması gerekiyor. Ama olsun buda bir tarihtir. Türkiye siyasetçilerinin Meclis kürsüsü yerine bunu yargı karşısında tartışmasını tarih yazacak. 

‘SİYASET ÖLÜMLLERİN ÖNÜNE GEÇMELİ'

İzmir içinde Ankara içinde yapabiliriz. Bu birliği bozmaz. 2 yıl boyunca Türkiye’de barış tartışması yaptık. Nice canlar toprağa düştü. Siyasetin bu ölümlerin önüne geçmesi gerekirken, bunun krizini yapıyor. Panelde de bunları konuştuk” diye ifade etti.

TÜRKİYE BİR GÖMLEĞİN İÇİNE SIKIŞTIRILMIŞ

Panelde "Özyönetim"in tarifini yaptığına dikkat çeken Yüksekdağ, şöyle devam etti: “Ege’den Fransa’dan örnekler verdim. Cizre ve Sur halkının bu bayrağı yükselttiğini söylemişim. Özyönetim doğrudan yerel yönetimlere katılma talebiyle ortaya çıktı. Müthiş bir tarihi vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanına kadar Kürdistan, Lazistan vardı. Bunlar başta Osmanlı dahil hiçbir ülkeyi yıkmadı. Katı merkeziyetçilik Türkiye’yi bölüyor. Türkiye bir gömleğin içine sıkıştırılmış. Her seferinde bu gömleğin dikişleri atılıyor. Bizim önerdiğimiz model bir çok ülkenin modelidir. Biz panelde de bunlar konuştuk. Ölen çocukları, sivilleri, bedeni çırılçıplak teşhir edilen kadınlar, Taybet Ana'nın cansız bedeni sokak ortasında günlerce bekleten sistemi her zaman eleştirdim, eleştirmeye devam edeceğiz. 

YAPTIĞIMI SUÇ OLARAK GÖRMÜYORUM

Yüzlerce insan mahallerini bırakmadı. Panelde yaptığım konuşmasının halk talebi olarak görülmesini istiyorum. Halkın meşru talepleri tartışılmadan boğulup gidiyor. Yargı Cizre’de yaşananların hesabını soramıyor. Cizre’de katliam yapıldı. Katliamı yapanların kim olduğu ortaya çıkmadı. Bodrumlarda yüzlerce sivil öldürüldü. O insanlar evlerini terk etmedikleri için bodrumlardaydılar. Bizde bunların hesabını soruyoruz. Katledilenlerin aileleri sizden değil, bizden hesap soruyor. Cizre’de yapılan katliam için BM oturum yapacak ne yazık ki. Biz neden el kapısına gidiyoruz. Bu bize yakışmıyor. Köprüleri mezara götürmeyeceğiz. Eli ayağı tutan her iktidarın yapacağı şeylerdir. Bunlarla iyi iktidarız diye karşımıza çıkıyorlar. İyi iktidar örnek olur. Ben şuan bu sözlerden dolayı yargılanıyorum. Hepimiz için tarihsel bir süreç yaşıyoruz. Yaptığımı suç olarak görmüyorum.”

KADINLARDAN YÜKSEKDAĞ’A: SENİ SEVİYORUZ

Savunmasının ardından hakimin Yüksekdağ’a alabileceği ceza için hükmün açıklanması kararını isteyip istemediğini sordu. Yüksekdağ, “Yaptığımı suç olarak görmüyorum. Kararı da istemiyorum. Hepsini göğüslemeye hazırım” dedi. 

Heyetin kararını açıklaması sırasında salonda bulunanların ellerini kaldırarak Yüksekdağ’a selam vermesini, Yüksekdağ’da gülümseyip ellerini kaldırarak karşılık verdi. Salonda bulunan kadınlar Yüksekdağ’a seslenerek “8 Mart Dünya Kadınlar Günün kutlu olsun. Seni çok seviyoruz. Halkın selamını getirdik” dedi. 

Bunun üzerine heyet salonda bulunanları çıkarak, kararını açıkladı. 

Avukatların İstanbul’da devam eden dava ile birleştirilmesi talebini ile dokunulmazlığın geri verilmesi talebini ret eden mahkeme heyeti, davayı hiçbir gerekçe göstermeden 9 Mayıs’a erteledi.

KAYNAK: DİHABER