HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, parti olarak, yarın düzenlenecek 'bayrak yürüyüşü'ne yönelik eleştirilerine gelen tepkilere yanıt verdi. Yüksekdağ, "Bizim karşı çıktığımız şey bayrağın bayrağın kutsiyetinin ve bayrağın birleştirici değerlerinin ırkçılığa şovenizme alet edilmesidir. O bayrağın alında kızılında Kürdün de Türkün de Lazın da Çerkezin de kanı var. O bayrağın kızılı oradan gelmiş. Kızılını gölgesini türkçülüklerine faşizmlerine alet etmeye kalkmasınlar" dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) organizasyonuyla yarın düzenlenecek olan ‘Bayrağını al da gel. Teröre hayır, kardeşliğe evet’ yürüyüşüne yönelik HDP’den bir eleştiri de Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’dan geldi. Seçim sürecinde ve sonrasında parti genel merkezlerinin saldırılara uğradığını vurgulayan Yüksekdağ “Partimizin önündeki Türk bayrağına da saldırdılar. Biz perşembe günü düzenlenen yürüyüşün amacının gayesinin bayrağın temsil ettiği kutsiyete sahip çıkma hareketi olduğunu düşünmüyoruz. Eleştirdiğimiz şey budur” dedi.

‘ÖNÜNDE BAYRAK ASILI OLAN PARTİMİZİ YAKTILAR’

Yüksekdağ, yarın ki yürüyüşe yönelik şu açıklamada bulundu:
Önünde Türk bayrağı asılı olan genel merkezimize saldıran güruh da bayraklarla gelmişlerdi, parti genel merkezimizi yaktılar. Bizim karşı çıktığımız şey bayrağın bayrağın kutsiyetinin ve bayrağın birleştirici değerlerinin ırkçılığa şovenizme alet edilmesidir.

Kimse Türk bayrağını, ırkçı kafatasçı savaş yanlısı emellerine alet etmeye kalkmasın. Yürüyüşlerde bayrağın gölgesine sığınarak faşizm yapmasın. O bayrağın alında Kızılında Kürdün Türkün de Lazın da Çerkezin de kanı var. O bayrağın kızılı oradan gelmiş. Kızılını gölgesini Türkçülüklerine, faşizmlerine alet etmeye kalkmasınlar. Biz buna itiraz ediyoruz, ederiz. O bayrakta Kürdün kanı var Türkün olduğu kadar. Arabın, Lazın, Pomağın, Gürcünün, Türkiye’nin bugünkü birliğini oluşturan bütün halkların kanı var. Bu halkların kanının oluşturduğu bayrağı bir ulus adına başka bir ulusa karşı kimse kullanamaz.

‘BAYRAĞIN KUTSİYETİNE HAKARET’

Biz o nedenle bu süreç içerisinde bu ırkçı faşist yürüyüşler ve linç hareketleri esnasında Türk bayrağının kullanılmasını, bayrağın kutsiyetine hakaret olarak görüyoruz. halklara karşı yapılan en büyük hakaret olarak görüyoruz. Yarın öbür gün bunlar tarih sayfalarında esas değerleri neyse böyle anılacaklar. Ve tarih karşısında hesap verecekler.

Bu kadar büyük bir vahşeti, iğrençliği bizlere, vatanseverlik adına dayatanlar tarih sayfalarında çok karanlık bir şekilde anılacaklar. Siyah kara yazılarla yazılacaklar.

‘BİZLER KİMSENİN ÖLMESİNİ İSTEMİYORUZ’

Ve perşembe günü gerçekleştirilecek yürüyüş, soruyorum. Bizler karakolların basılmasını istemiyoruz, askerlerin polislerin ölmesini istemiyoruz. Buna da karşı çıkıyoruz. Gerillaların ölmesini de istemiyoruz. Bizler sivillerin bu süreç içerisinde yaşamını kaybetmesini istemiyoruz. Ama bu süreç içerisinde bu gerçekleştirilecek yürüyüşte terörün her türlüsüne karşı tutum alacaklar mı?

‘35 GÜNLÜK BEBEĞİN ÖLÜMÜNÜ DE LANETLEYECEKLER Mİ?’

Son 2 hafta, aynı zamanda çok ağır biçim devlet terörünün yaşatıldığı bir süreçtir. Cizre’de yaşamını kaybeden 35 günlük bebeğin ölümünü lanetleyecekler mi? Ekmek almaya giderken fırın kapısında katledilen, keskin nişancılar tarafından öldürülen 75 yaşıondaki ihtiyarın katledilmesini lanetleyecek mi?

Sütünü emdiği annesiyle birlikte babaannesiyle birlikte vurulan 2,5 yaşındaki çocuğun öldürülmesini lanetleyecekler mi? Cesedi kokmasın diye buzdolabında muhafaza edilen, birisi 10 birisi 12 yaşındaki iki tane çocuğun yaşadığı işkenceyi, lanetleyecekler mi, kınayacaklar mı? İşte bunlar çok önemlidir.

‘YÜRÜYÜŞTE BARIŞA GÜÇLÜ BİR ÇAĞRI ÇIKACAK MI?’

Bizler o nedenle şiddete karşı, şiddetin her türlüsüne karşı bütün Türkiye olarak ses verelim, tepki verelim diyoruz. Silahların kullanılmasını kınayalım. Hep birlikte barışa davet edelim. Bu yürüyüşte barışa güçlü bir çağrı çıkacak mı? Bizim ilgilendiğimiz soru budur.”