Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven’in, İmralı Adası’nda uygulanan tecride karşı 8 Kasım 2018’de başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi 128’inci gününde devam ediyor.

Yayılarak devam eden açlık grevi eylemlerine yönelik baskılar da arttı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve HDP üyeleri Sevican Yaşar, Salih Cansever, İsmet Yıldız, Salih Tekin ve Bilal Özgezer’in 3 Mart’ta il binasında başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine, Van milletvekilleri Tayip Temel ve Murat Sarısaç ile parti üyeleri, Abdulhalik Kurt ve Yusuf Ateş de dahil oldu.

Açlık grevi eylemine yönelik 3 Mart’tan bu yana düzenlenen 3 ayrı baskında il binasının kapıları kırıldı, milletvekilleri darp edildi ve HDP üyelerine şiddet uygulanarak gözaltına alındı. Şimdiye kadar 7 HDP üyesinden 4’ü tutuklandı.

8 Mart’ta düzenlenen ve il binasının kapılarının kırılarak, milletvekillerinin tekmelendiği ikinci baskın sırasında nöbet eyleminde olan Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları, Öcalan’a yönelik tecrit uygulamasına, açlık grevi eylemleri ve yapılan baskına ilişkin çok ciddi iddialarda bulundu.

‘AÇLIK GREVİ BİR TUTUMDUR’

Tecridin İmralı Adası’nda başlatıldığını ancak Kürt halkının iradesini kırmaya yönelik uygulama olduğunu ifade eden Farisoğulları, “Bu tecrit Kürt halkına diz çöktürme uygulamasıdır. Buna karşı başlatılan açlık grevi direnişindeki talepler, Kürt halkının talebidir. Bu aynı zamanda Ortadoğu’da sürdürülen savaş politikalarına karşı bir tutumdur” dedi.

‘AKP VE MHP’NİN ÇAPINI AŞAN BİR KARAR’

Tecrit sisteminin Kürt halkına yönelik “İmha” politikalarının devamı olduğunu dile getiren Farisoğulları, “İmha politikalarını pratikleştiren adımlar, aynı zamanda açlık grevlerine dönük bir uygulamadır. Çok derin ve yaman Kürt düşmanlığı söz konusu. Mevcut AKP-MHP faşizminin, hatta Ergenekon ve Gladio artıklarının bütünlüklü olarak almış oldukları bir karardır. Ergenekon veya Gladio’nun Türkiye temsilciliğine soyunan MHP’nin kendisi, politik icrası da AKP tarafından pratikleştirilen bir karar var. Ancak AKP ve MHP’nin çapını aşan çok daha kapsamlı bir karar olarak görüyoruz” diye konuştu.

‘DEVLETİ BAŞKA GÜÇLER YÖNETİYOR’

Tecrit uygulamasının hukuka aykırı olduğunu ve açlık grevi eylemlerinin hukuka uyması talebiyle başlatıldığını anımsatan Farisoğulları, “Kendi yasalarını işletirlerse ortada bir sorun kalmaz. Bireye münhasır hukuk olmaz. Hukuk kapsayıcıdır, herkes içindir. Ortada hukukun zerresi kalmadı. Bir devleti yasal kurumları yönetir. Eğer başka güçler bu devleti yönetiyorsa, hukuktan, adaletten söz edilemez” diye konuştu.

‘KATLETME MANTIĞIYLA GELDİLER’

Farisoğulları, açlık grevi eylemlerine yönelik baskılar ve 8 Mart akşamı partisinin il binasında devam eden açlık grevi eylemine yönelik polis baskınında kendisinin de darp edilmesine ilişkin şu iddialarda bulundu:

“Müteakip zamanlarda parti binamız basıldı. Arkadaşlarımız en demokratik ve en barışçıl açlık grevi eylemine girdiği için gözaltına alındı. Bunu bile bastırma üzerine politikalar uygulanıyor. 8 Mart akşamı il binasına gelen bin kişilik emniyet güçleri içerisinde farklı bir kesim vardı. Bir katletme mantığıyla geldiler. Bu kentin bir vekili olarak bize karşı hiç bir kural tanımadılar. Birçoğunu ilk defa o gece gördüm. Bunlar kim? Açığa çıkması gerekiyor. Kendisini polis şefi veya müdür olarak tanımlayan bu kişiler kim? Polis müdürü ‘ben devletim’ diyerek kendini tanıtıyor. Ben seni ezerim demek istiyor, devletin bütün gücünü kullanırım demektir.”

‘SENİN GİBİ DEVLET OLMAZ OLSUN’

Kendisini “Ben devletim” olarak tanıtan polis müdürüne karşı “Senin gibi devlet olmaz olsun” sözlerini yineleyen Farisoğulları, şunları ifade etti:

“Senin şahsında simgeleşen devlet olmaz olsun. O gece farklı güçler vardı. Bunları piyasaya süren kim? İçişleri Bakanı ve ilgili kesimlere soruyorum; bu gayri nizami güçler kim? Kime bağlı? Nereye bağlı? Bunun açığa çıkması gerekiyor. Devletin kolluk güçleri böyle bir tutumun içine girmez. Milletvekillerini linç etme, uzun namlulu silahları göğsüne dayayarak, tekme tokatla saldırmak! Böyle güvenlik gücü olmaz. Bunlar farklı bir yerden yetki almışlar. Gladio artıkları, kontur-gerilla unsurları perdenin arkasından çıkıp, muhalif kesimleri tehdit eden tutum ortaya koyuyorlarsa, bu gayri nizami güçler bunların harekete geçirdiği güçlerdir. Baskın yapan polisler devletin yasal kolluk kuvvet güçleri değildi. Uzun namlulu silahlarla bir parti binası basılıyor ve milletvekillerine silah doğrultuluyorsa, bu başka bir şeydir.”

‘HESABI 31 MART’TA SORULACAK’

Açlık grevi eylemlerine yönelik baskıların Kürt halkının iradesini kırmaya yönelik politikalar olduğunu sözlerine ekleyen Farisoğulları, şunları söyledi:

“Kürt halkı yerinde. Kürt halkı iradesine en üst düzeyde sahip çıkıyor. İmha politikalarının sonuç vereceğini tahmin ediyorlardı; sonuç vermeyince daha aleni bir şekilde kırım politikasını devreye soktular. 31 Mart seçimlerinde de onların bu coğrafyadaki umutlarını halk kıracak. Halk, kırım politikalarının hesabını 31 Mart’ta soracak.”

Kaynak: Mezopatamya Ajansı