Radikal yazarı Ezgi Başaran, Kobani'de YPG ve YPJ'nin IŞİD karşısındaki zaferinin ardından, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın sarf ettiği sözleri değerlendiren bir yazı kaleme aldı.

Arınç'ın, "Son gelişmelere göre IŞİD'in direnci kırıldı ve Kobanê'yi terk ettiği yönünde haberler geliyor. Türkiye'nin bu konuda olumlu bir rolü olduğunu umarım unutmazlar. Biji serok Obama diye bağıracaklarına Türkiye'nin her konuda bu işgale karşı oradaki insanlara nasıl desteğini olduğunu hatırlayanlar umarım çıkar," sözlerini hatırlatan Başaran, "Emin olun Türkiye’nin Kobane konusunda ne tür bir destek sağladığını hiç unutmayacaklardır," dedi ve Türkiye'nin Kobani'de süren savaş boyunca sergilediği tavrı ve yaklaşımı bazı örneklerle hatırlattı:

(...)Örneğin; aynı Başbakan Yardımcısı Arınç’ın Ekim ayının ortasında “Kobane’de bin civarında savaşan grubun olduğu söyleniyor. PYD'li silahlılardan da kaçıp Türkiye'ye sığınmak isteyenlerin olduğunu bilsinler. Orada ciddi bir karşılık veremiyorlar. Bekledikleri yerlerden hiç destek gelmedi. Adam kaçırmak kolay ama Kobani'de savaşmıyorlar, savaşamadılar, hiçbir şeye de ihtiyaçları yok. Daha başka şeyler de söyleriz de mahcup olurlar, iş bu kadarla kalsın. Mesele Kobani değil, mesele Kobani bahanesiyle çok özledikleri ayaklanmayı gerçekleştirmek. Buna yıllarca muvaffak olamadılar. Bundan sonra da olamayacaklar. Dünyayı başlarına yıkarız” dediğini…

Örneğin; Suruç sınırında gözleriyle gördükleri, bir çok defa uluslararası saygın basın kuruluşlarının muhabirleri (Washington Post, Wall Street Journal, Independent, London Review of Books, Newsweek, Counterpunch, Huffington Post, New York Times) tarafından (fotoğraf ve video ile de) belgelenen Türkiye askeri ile IŞİD militanlarının ‘dostane’ ilişkisini…

Örneğin; ABD’nin zekice bir strateji manevrayla ‘dost güçler’ ilan ettiği YPG/YPJ savaşçılarının gayretinin, Türkiye devleti tarafında “Kobane düştü düşecek. Zaten Kobane’nin Türkiye’yle ne ilgisi var? Ankara’yla ne ilgisi var? Diyarbakır’la ne ilgisi var” şeklinde karşılık bulduğunu…

Örneğin; “Kuzey Irak’tan sonra bir de Kuzey Suriye istemiyoruz” diyen Türkiye’nin, oradaki Kürt kantonunun silinmesi için Makyevelizm’in kitabını yazarak Suriye’de hortlamış tüm radikal İslamcı oluşumlara göz kırptığını, Barzani’yi kullanarak ‘Kürtleri birbirine düşürme’ eski taktiğini devreye soktuğunu…

Bunların hepsini akıllarının bir köşesinde tutacaklardır.

Dediğim gibi hatırlamak, Kürtler için bir varoluş aracıdır. O bakımdan… Kaygınız olmasın.

Başaran'ın yazısının tamamı için tıklayınız.