Ankara’da Hopa olaylarını protesto eden 28 kişi hakkında ‘THKP-C Devrimci Yol Devrimci Gençlik’ isimli terör örgütüne üye olmaktan dava açıldı. Hazırlanan iddianamede aynı eylemde yer alan BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü için ise “Kızıldere operasyonunda Ertuğrul Kürkçü isimli terörist ise sağ olarak yakalanmıştır” deniliyor. Savcıların nerede duracağını bilmesi gerektiğini söyleyen Kürkçü, “Oldu olacak bunu Mustafa Suphi’ye kadar götürsünler. Hatta Karl Marx’a kadar yolu var” dedi. 

Meclis’te bile özür dilendi
İddianame hakkındaki yorumunu almak için aradığımız Kürkçü, öncelikle 13 Ekim tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda, BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan’ın konuşmasıyla yaşanan ‘terörist’ tartışması sonrası vekillerin özür dilediğini ve Meclis’in hiçbir üyesine hiçbir başka üyenin ‘terörist’ diye hitap edemeyeceğinin kayıt altına alındığını hatırlatıyor. Kürkçü, “Türk milleti adına karar veren mahkeme bu özre dikkat etmelidir. Savcının iddianamesindeki bu tür hususları göz önüne alarak bu iddianameyi iade etmelidir” diyor.

İddianamenin Hopa eyleminde yaşananları kırk yıl önce kurulmuş ve bugün artık varlığını sürdürmeyen bir örgüte bağlamaya, bu örgütün kalıntısı olarak kabul ettiği kişilerle ilişkilendirmeye çalışmasına dair de Kürkçü’nün görüşleri şöyle: “O zaman derim ki, tam olsun THKP-C, Mahir Çayan ve benimle bağlamakla yetinmesinler. Biz o zaman bunu Mustafa Suphi’ye kadar taşıyabiliriz. Biz onun davasını takip ediyoruz. Üçüncü Enternasyonal’den meclise, oradan Rus Avrupa Devrimi’ne, Rosa Luxsemburg’a, Karl Marx’a kadar taşıyabiliriz. Bunların hepsi iddianamede yazabilir. Savcıların nerede duracağını bilmesi gerekir. Ben ve benim katıldığım olaylar zinciri, Sıkıyönetim Mahkemeleri’nden çıkan 1803 sayılı af yasası bu fiilleri ve kovuşturmaları ortadan kaldırdı. Davaları sona erdirdi. Sicil kayıtlarını ortadan kaldırdı. Bütün sabıka kayıtlarını sildi vs. Türkiye’deki hukuk tekniği açısından bu davalar ve sonuçları hukuken yok hükmündedir. Mahkeme bunlara müracaat edemez çünkü yok. Polis fezlekesinde böyle yazıyorsa polisin kayıtları da bu bakımdan kusurludur. Bu açıdan savcının yaptığının kabul edilmez olduğunu, HSYK’nın kendiliğinden devreye girebileceğini düşünüyorum.

Kürkçü’nün bu tartışmalar içinde gözden kaybolmasını istemediği en önemli meseleyse Başbakan’ı protesto etmenin Türkiye’deki en ağır suçlardan biri haline gelmesi. “Vahim olan esasen bu” diyor Kürkçü ve devam ediyor: “Hopalı muhaliflerin, Hopa halkının mücadelelerini paylaşmaya devam edeceğiz. Burada kolluk güçleri tarafından işlenmiş bulunan suçun takibi için ısrarlı olacağız. Bizden isteyecekleri her şeyi yerine getirmeye hazırız. Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nda bu meseleyi gündeme getireceğiz.” 

‘Kayıtlar silinmeliydi’
Avukat Bahri Belen Bayram da, Ertuğrul Kürkçü’yü sicil kayıtlarıyla ilgili söyledikleri konusunda haklı buluyor. Avukat Bahri Belen Bayram, 1803 sayılı yasanın geçici ikinci maddesine göre bu tarihle ilgili kayıtların iki ay içinde silinmesi gerektiğini vurguluyor.

Kızıldere’de 39 yıl önce ne olmuştu?
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını engellemek için 27 Mart 1972’de NATO üssündeki yabancı görevlileri kaçıran Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Sarıhan ve Ahmet Atasoy- Kızıldere’de asker ile çatışmaya girdiler. Kürkçü dışındakiler yaşamını yitirdi. Kürkçü 14 yıl cezaevinde kaldı. (Radikal)