Ertuğrul Kürkçü, düzenlediği basın toplantısında, “Halkların Demokratik Kongresi”nin divanını seçtiğini söyledi. Kürkçü, divanın, kendisiyle birlikte toplantıda da hazır bulunan İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, BDP İstanbul milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Sırrı Süreyya Önder ile Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Prof. Dr Fatma Gök'ten oluştuğunu belirtti.

‘HAYATLARINI KAYBEDEN YURTTAŞLARIMIZ ARASINDA AYRIM GÜTMÜYORUZ’

Halkların Demokratik Kongresi’nin çatışmalarda hayatlarını yitiren herkesin aileleri ve yakınlarının acısını paylaştığını belirten Kürkçü, “Hayatını kaybeden yurttaşlarımız arasında bir ayrım gütmüyoruz” dedi.

Terörle Mücadele Kanunu'nun bu haliyle varlığını sürdürdüğü sürece demokratik siyaset ve demokratik bir anayasa tartışması için uygun koşullardan söz edilemeyeceğini öne süren Kürkçü, “Demokratik bir anayasa devletin kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmesi yolunu kapamalıdır” diye konuştu.

“SİVİL BİR 12 EYLÜL REJİMİ”

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, hükümeti, "Sivil bir 12 Eylül rejimi kurmak"la eleştirdi. Son yaşanan gözaltılar için de "Çiller dönemi gözaltıları" dedi.

HDK Meclis Divanı Üyesi ve BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, son gözaltı ve tutuklamalara dikkat çekerek, "BDP'ye omuz veren aydınlar Prof. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu'nu da önüne katan gözaltı ve tutuklama dalgası, 12 Eylül askeri rejiminden, Çiller dönemi olağanüstü hal uygulamalarından nitelikçe farksızdır ve onlardan farklı bir sonuç vermeyeceğini öngörmek için de tarih ve siyaset bilgisinden hiç nasiplenmemiş olmak gerekir" dedi.

Terörle Mücadele Kanunu'nu, "AKP iktidarının başlıca siyasal bastırma araçlarından biri, şiddetle hiçbir pratik ilişkisi olmayan muhaliflere doğrultulmuş bir kıskaç" olarak değerlendiren Kürkçü, "TMK bu haliyle varlığını sürdürdüğü sürece demokratik siyaset ve demokratik bir Anayasa tartışması için uygun koşullardan söz edilemez" diye konuştu.

Çatışmalar nedeniyle yaşanan can kayıplarını anımsatan Kürkçü, şöyle konuştu: "Halkların Demokratik Kongresi çatışmalarda hayatlarını yitiren herkesin aileleri ve yakınların acısını paylaşıyor. Hakları için mücadele ede geldiğimiz yoksul emekçi ve çiftçi çocuklarının hangi üniforma altında, ya da hangi vesileyle hayatlarını kaybetmiş oldukları bu muazzam trajedi içinde yalnızca bir ayrıntıdır. Onlar hayatlarını kaybettiler, muktedirler iktidarlarını sürdürdüler."

Hükümetin Kürt sorunu karşısındaki tutumunu Kongre olarak eleştirdiklerini söyleyen Kürkçü, hükümeti "Sivil bir 12 Eylül rejimi kurmak"la eleştirdi, "Halkların uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmış kolektif haklarının varlığını temelden inkâr eden bu anlayış ister istemez Kürt halkının taleplerine de 'güvenlik' bakış açısıyla yaklaşıyor, siyaseti emniyete endeksliyor. Bu yol sonunda, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklanan isyanın sebeplerini gidermek yerine bugün olduğu gibi Kürt muhalefetini kriminalize etmeye, suçla ilişkilendirmeye, Türkiye'yi bir tür ilan edilmemiş sıkıyönetimle yönetmeye, sivil bir 12 Eylül rejimi kurmaya varıyor" diye konuştu.

Ertuğrul Kürkçü, Van depremine de değinerek, "Van Depremi sadece plansız, çarpık kentleşmenin, kâr amaçlı yapılaşmanın bir ur gibi büyüyerek Türkiye'nin doğusunda da batısında da insan hayatını tehdit etmeyi sürdürdüğünü göstermekle kalmadı. Deprem, medya şimdi örtbas etmeye, unutturmaya çalışsa da kendi eliyle toplumun bağrında büyüttüğü ırkçı nefretin de ne kadar derinlere sirayet ettiğini apansız ortaya serdi. 'Deprem Van'da da olsa…' diye söze başlayanların açığa vurduğu asıl kötülük, onların bunu bir 'kötülük olsun' diye söylememiş olmalarındaydı. Onlar o sözleri her gün her yerde, dost meclislerinde ve aile arasında, mahallede ve asla bir tepkiyle karşılaşmaksızın söyleye geldikleri için TV kameraları önünde de iç rahatlığıyla dillendirebildiler" dedi.

Anayasa sürecini anımsatan Kürkçü, Halkların Demokratik Kongresi'nin bu konudaki görüşlerini de açıkladı: "Halkların Demokratik Kongresi, AKP'nin bir tek parti devleti haline gelmiş olmasının demokratik bir çözüm, demokratik bir anayasa için mücadeleyi her zamankinden daha önemli kıldığı görüşündedir. Demokratik bir Anayasa, her şeyden önce Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığında bir tür 'şeflik' rejimi halini almış olan yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki hâkimiyetini sınırlamayı esas almalı, Başbakan'ın her aklına esenin yasa halini alamayacağı, devletin kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmesi yolunu kapatmalıdır" diye konuştu.

Halkların Demokratik Kongresi'nin yapısı ve amaçları hakkında bilgi veren Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, "Halkların Demokratik Kongresi bu anlamda Türkiye’de yaşayan halklar ve kültürlere kendilerini tanımaları ve kendi suretlerinde yeni bir toplum kurmak için sahip oldukları olanakların farkına varmalarına yardımcı olan bir aynadır" dedi.