HDP İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

“Doğrudan doğruya hükümetin kontrolünde olan bir alete dönüşmüştür medya” diyen Katırcıoğlu, “Medya geçmiştekinden çok daha önemli. Ancak RTÜK’ün organizasyon yapısında ilginç bir tablo var. Kendi yasasında seçimlere ilişkin bir sürü ayrıntı var ama mesela biz 3. büyük partiyiz TBMM’de, MHP’nin 2 temsilcisi var RTÜK’te, bizim hiç yok. TRT dışındaki medya kuruluşlarına bakalım. Türkiye’de 7 tane medya grubu var. Hepsi devletten ihale alıyor. Turkuaz başta olmak üzere. Bu dünyanın hiçbir yerinde olamaz. Devletle iş yapan medya kuruluşu olamaz. Ben geçmişte hemen her hafta NTV ve CNN’e, Kanal 24’e çağrılan bir akademisyendim. Bir gün bir telefon aldım ve kara listeye alındığımı öğrendim. Bir daha da çıkamadım” dedi.

Katırcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

Türkiye maalesef merkezileşme yolunda ilerleyen bir dokuya sahip. Sadece ekonomide değil, siyasette hatta sosyal hayatta da bu merkezileşme söz konusu. Bu iyi bir gidiş değil çünkü merkezileşme bir toplum için felaketi çağıran bir olgu. Bu denli bir merkezileşme ile Türkiye iyi bir yere gitmez.

‘MEDYA DOĞRUDAN HÜKÜMETİN KONTROLÜNDE OLAN BİR ALETE DÖNÜŞTÜ’

RTÜK, medya sektöründe var olan farklı oyuncular arasındaki ilişkileri regüle etmek için kurulmuştu. Çünkü medya sektörü çimento sektörü gibi değildir. Medyanın ürettikleri; toplumun sosyal, kültürel dokularına etki etme yeteneğine sahiptir. Bugün siyaset bilimcileri, modern siyasetin medya siyaseti olduğunu söylerler. Bu denli önemli bir alanın regüle edilmesi de kaçınılmazdır.

RTÜK yasasında açık açık söyler, amaç olarak haber alma özgürlüğünün sağlanmasından, ayrımcılık yapan yayınların durdurulmasından, medyada tekelleşmenin önlenmesinden söz eder. Böylelikle farklı, güçlü oyuncuların toplumu siyasi olarak etkilemesini önlemeyi amaçlar.

Bu kurum, mali bakımdan özerk ve bağımsız bir kurum olmalıydı. Ama geldiğimiz yer itibariyle bu kurum mali, siyasi ve idari bakımdan özerk değildir. Başka bir ülkede olsa derhal müdahale edilmesi gereken bir sektörken, medya sektörü yatay ve dikey olarak tamamen tekelleşmiş durumda. Doğrudan doğruya hükümetin kontrolünde olan bir alete dönüşmüştür medya.

‘ARADIĞIMIZ ŞEY PARLAMENTONUN İTİBARI DEĞİL, SİYASET’

Ben bu Meclis’e geldiğim günden beri gözlediklerimden şu sonuca varıyorum; bu yeni sistemde Cumhurbaşkanı tüm partilerden kurtuldu, AKP dahil. Tümüyle parlamentonun üzerinde bir yere kendini çekti. Medya üzerinden siyaset yürütüyor.

Dikkat edin, Cumhurbaşkanı Meclis’e gelmiyor. Biz genel kurulda konuşmaya çıktığımızda kime hitap edeceğimizi bilmiyoruz. Karşımızda bir yürütme yok. Arkadaşlarımız bir arayış içinde, “parlamentonun itibarı yok oldu” diyorlar. Ama aradığımız şey itibar değil siyaset. Çünkü siyaset ikna etme sanatı olarak tanımlanır. Bir muhatabınız olacak ve karşılıklı ikna süreci yaşanacak. Ama böyle bir şey artık yok. Şu anda Meclis’te siyaset boğulmuş durumda.

‘TRT’NİN HDP’YE 1 SANİYE BİLE YER VERMEMESİ NORMAL Mİ?’

Medya geçmiştekinden çok daha önemli. Ancak RTÜK’ün organizasyon yapısında ilginç bir tablo var. Kendi yasasında seçimlere ilişkin bir sürü ayrıntı var ama mesela biz 3. büyük partiyiz TBMM’de, MHP’nin 2 temsilcisi var RTÜK’te, bizim hiç yok. Bu normal geliyor insanlara.

Gelelim TRT’ye. TRT, toplumun vergileriyle finanse edilen bir kamu kurumu. TRT’nin 24 Haziran seçimlerinde adaylara ayırdığı sürelere bakın. Cumhurbaşkanı’na 181 saat, İnce’ye 15 saat, Akşener’e 3 saat, Karamollaoğlu’na 1 saat, Perinçek’e 38 dakika, Demirtaş’a 32 dakika ayrılmış. 16 Nisan’da ise AKP 164 saat, CHP 11 saat, MHP 2 buçuk saat; HDP 1 saniye bile değil. Bu size normal geliyor mu? Ben bunu anlamakta zorlanıyorum.

‘7 MEDYA GRUBUNUN HEPSİ DEVLETTEN İHALE ALIYOR’

TRT dışındaki medya kuruluşlarına bakalım. Türkiye’de 7 tane medya grubu var. Hepsi devletten ihale alıyor. Turkuaz başta olmak üzere. Bu dünyanın hiçbir yerinde olamaz. Devletle iş yapan medya kuruluşu olamaz. Bu da normal geliyor hepinize.

RTÜK bir regülasyon kuruluşudur. Piyasayı regüle etmesi onun için de bağımsız olması gerekir. Ama durum ortada. Türkiye’nin merkezileşmesi açısından nereye geldiğimizi gösteren bir durum.

‘MEDYA BENİ DE KARA LİSTEYE ALDI’

Ben geçmişte hemen her hafta NTV ve CNN’e, Kanal 24’e çağrılan bir akademisyendim. Bir gün bir telefon aldım ve kara listeye alındığımı öğrendim. Bir daha da çıkamadım.

Demokrat Haber/Ankara