Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hiç kimsenin kadına yönelik şiddeti, adına ''töre, gelenek, namus davası'' diyerek meşrulaştıramayacağını belirterek, ''Kadına yönelik şiddet vicdansızlıktır, insafsızlıktır, hiç tereddüt etmeden söylüyorum; alçaklıktır'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Büyük Anadolu Otelinde düzenlenen Türk Metal Sendikası 16. Kadın Kurultayına katıldı. Kurultayda bir konuşma yapan Erdoğan, yarın kutlanacak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün, ülkenin ve dünyanın tüm kadınlarına, özellikle de tüm çalışan kadınlara hayırlı olmasını diledi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

''Buradan, sizler aracılığıyla, ülkemin dört bir yanındaki emekçi kadınlara selamlarımı gönderiyorum. Anadolu'nun, Trakya'nın fabrikalarında, atölyelerinde, imalathanelerinde elleri nasırlanmış, alın teriyle kazanan, evine ekmek götüren tüm hanım kardeşlerimi selamlıyorum. Çukurova'da pamuk tarlalarında, Karadeniz'de çay bahçelerinde, fındık bahçelerinde, Menderes Ovasında buğday tarlalarında alın teriyle toprağı adeta sulayan tüm hanım kardeşlerimi sizler aracılığıyla selamlıyorum. Ülkemin dört bir yanındaki çilekeş, vefakar, cefakar kadınları, hanım kardeşlerimizi selamlıyorum. Buradan, annelerimizi, evinde çocuğunu yetiştiren, evinin direği, evinin onuru kadınlarımızı, hanım kardeşlerimizi selamlıyorum. İstismarın, ucuz iş gücünün, düşük ücretin mağduru yapılmak istenen, terörün ve törenin baskısı altında kalan, alçakça cinayetlere hedef gösterilen kadınları selamlıyorum. Afganistan'ın yoksul kadınlarını, Irak'ın dullarını, Darfur'un çilekeş kadınlarını, Filistin'in mağdur, mazlum kadınlarını, dünyanın her yanındaki ezilmiş kadınları selamlıyor, kendilerine Türkiye'nin dayanışma mesajlarını yolluyorum.

8 Mart Dünya Kadınlar Gününün, ülkemin tüm kadınları için, dünyanın tüm kadınları için, istismarın son bulmasına, baskıların sona ermesine, cinayetlerin, tecavüzlerin tükenmesine, barışa, dostluğa, kardeşliğe ve dayanışmaya vesile olmasını yürekten temenni ediyorum.''

''İstismarın kötü olduğunu ancak kadın emeğinin istismarının kötüden de kötü olduğunu'', ''ayrımcılığın kötü olduğunu ama kadına yönelik ayrımcılığın, kötünün de ötesinde insanlık dışı olduğunu'' vurgulayan Başbakan Erdoğan, konuşmasında kadına yönelik şiddete de vurgu yaptı.

Erdoğan, şunları kaydetti:

''Şiddet, dünyanın neresinde olursa olsun, kime yönelik olursa olsun kötüdür ama kadına yönelik şiddet, vicdansızlıktır, insafsızlıktır, hiç tereddüt etmeden söylüyorum; alçaklıktır. Hiç kimse, kadına yönelik şiddeti, adına 'töre, gelenek, namus davası' diyerek meşrulaştıramaz.

Bizim medeniyetimiz, 'Cennet, annelerin ayakları altındadır' der. Bizim medeniyetimiz, 'Annenize, babanıza yanınızda yaşlandıklarında öf bile demeyeceksiniz' diye emreder. Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, kadın erkek demeden, yaşlı çocuk demeden canı, hayatı, insanı kutsal görür, mübarek görür, dokunulmaz görür. Hiç kimse aksini iddia etmesin, hiç kimse kendi kaba şiddetini mazur ve meşru gösterme çabası içine girmesin. Bizim geleneklerimiz kadını, evin de ailenin de sosyal hayatın da ekonomik hayatın da en merkezinde görür ve böyle kabul eder.

8 yıldır, işkenceye nasıl sıfır tolerans gösteriyorsak, aynı şekilde şiddete, özellikle de kadın ve çocuklara yönelik şiddete sıfır tolerans gösteriyoruz. Kadına yönelik şiddetin, toplumda çok eskiden bu yana kanayan bir yara olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki kadına yönelik şiddetin her zaman üstü örtüldü, mesele aile içinde tutulmaya çalışıldı, 'kol kırılır, yen içinde kalır' denildi. Hayır; ben kolu olmayan bir vücudu yen içinde kalsa bile ne yapayım. Böyle saçmalık mı olur? İlk kez bizim dönemimizde mesele ciddiyetle ele alındı, derinlemesine araştırmalar yapıldı ve bu konuda istatistikler tutulmaya başlandı.''

-''12 HAZİRANDA SAYI ARTACAK''-

AK Parti'nin Kadın Kolları Başkanlığının, 2010 yılı şubat ayında, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için geniş katılımlı bir çalıştay yaptığını, 3 Mart 2011'de ikinci bir çalıştay düzenlenerek acil yapılması gerekenlerin ilgililere aktarıldığını anlatan Başbakan Erdoğan, bu dönemde, TBMM'de tesis ettikleri Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun, şiddetin önlenmesi için atılacak adımlar üzerinde çalıştığını ifade etti.

İlgili tüm kurumların da koordinasyon halinde, şiddeti önlemek üzere tedbirleri yoğunlaştırdıklarını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şunu da özellikle hatırlatmak durumundayım; 1 Haziran 2005'te Türk Ceza Kanunu'nu değiştirdik ve töre cinayetlerine müebbet hapis cezası getirdik. 2006 yılında yayınladığımız, kadın ve çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi yönündeki genelgeyle bu sorunun üzerine daha kararlı şekilde yürüdük. Anayasada yaptığımız değişiklikle kadın erkek fırsat eşitliğini çok güçlü bir zemine kavuşturduk. 12 Eylül halk oylamasıyla kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık getirdik. Artık genelgelerde veya yasalarda değil, daha üzerine çıktık, Anayasal teminat altına aldık. Çünkü daha güvenilir, daha güvenli olmasını temin için.

Evinde şiddete uğrayan kadınlara sahip çıkmak, onları korumak adına sosyal hizmet sağlayacak evler inşa ettik, etmeye devam ediyoruz. 8 yıl boyunca, kadın haklarını samimi ve kararlı şekilde savunduk. Kadının, siyasette yer alması için en önemli mücadeleyi biz verdik. Şu anda bizim grubuzda 30 bayan arkadaşımız parlamentoda görev yapıyor, milletvekili. Anamuhalefet partisinin 8 milletvekili var, diğer partinin 2 bayan milletvekili var. Bu, bu işe ne kadar önem verdiğimizi gösteriyor ve inşallah bu seçimlerde 12 Haziranda bu sayı çok daha artacaktır.''

Kurultayda konuşan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik'in konuşmasına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ben Başmüzakereci Egemen kardeşimin ekibini iyi analiz etmesini özellikle tavsiye ederim. Şu anda Başmüzakereci arkadaşımın yanındaki müsteşar yardımcısı bir bayan arkadaşımdır, şu anda Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Brüksel teşkilatının başındadır. AB Genel Sekreterliğinin 14 tane üst düzey yöneticisi var. Bu 14 üst düzey yöneticinin 8'i bayandır. AB Genel Sekreterliğinde tüm çalışanların yüzde 58'i bayandır. Bunu özellikle ifade etmek istedim. Çünkü biz kadın haklarının erkekler eliyle değil bizzat kadınlar tarafından savunulması gerektiğine inanıyoruz.

Nasrettin Hoca'nın hikayesini biliyorsunuz. Damdan düştüğünde hemen doktor arıyorlar. 'Bana doktor getirmeyin, bana bir tane damdan düşen getirin' diyor. Benim hanım kardeşlerimin derdinden erkekler şöyle böyle anlar. Asıl anlayan kimdir, kendisi. Hanım kardeşimin kendisi anlar. Dolayısıyla bu işin mücadelesini de kavgasını da birinci derecede hanım kardeşlerimizin vermesi lazım. Onun için kadın yöneticileri teşvik ediyor, yerel yönetimlere kadın elinin daha fazla değmesini istiyor, siyasette kadınların daha aktif olarak yer almasını istiyoruz.

Onun için dikkat ederseniz Milli Eğitim Bakanlığımızı bir kadın bakanla, müsteşarı aynı şekilde bir kadın müsteşar ve ekibi de daha çok bayan arkadaşlarla takviye ediyoruz, güçlendiriyoruz. Niye? Yeni kuşaklar, yeni nesiller onların elinde yetişsin istiyoruz. On yıllar boyunca, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadın milletvekili oranı yüzde 4'ü geçememiştir. İlk kez bu dönemde yüzde 9,4 olmuştur. İl genel meclislerinde, belediye meclislerinde kadınların daha fazla yer almasını sağladık. Fakat biz bütün bunlara rağmen bunları yeterli görmüyoruz. Daha fazla kadının siyasete katılması için samimi çaba gösteriyoruz.''

Zaman