Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni'nde açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, “Hayatın dinamizmi hiçbir alanı boş bırakmıyor, siz kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, bu yönde bir vizyon ortaya koymazsanız kendinizi gecekondulara, çirkin betonarme binalara, son zamanlardaki gibi modern görünümlü çelik ve cam yığınlarına mahkum olursunuz. Tek şey para… para… para…” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni'ne katıldı.
 
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
 
‘YETERİ KADAR İDRAK EDEMEDİĞİMİZİ KABUL ETMEK MECBURİYETİNDEYİZ'
 
Kültür sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin gerçek manada bağımsız olabilmesi en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Ülke olarak bu gerçeği yeteri kadar idrak edemediğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz. Bu ödüllerimizin değerlerimizi önce kendi insanımıza sonra bütün dünyaya tanıtmada arzu ettiğimiz neticeyi almasını temenni ediyorum. Hiç şüphesiz onların gerçek yeri milletimizin kalbidir, gönlüdür, hafızasıdır. Verdiğimiz ödül sadece işte bu ahde vefanın tescilidir. Kültür, sanat ve ilim insanlarımızın ülkemize katkıları, güvenlikten ekonomiye, sağlıktan spora kadar diğer alandaki hizmetlerden daha aşağı görülemez.
 
‘KAT ETMEMİZ GEREKEN ÇOK MESAFE VAR'
 
Esasen kültür-sanat alanlarında gelişemeyen ülkelerin, bağımsızlığını sürdürülebilmesi mümkün değildir. Ülke olarak maalesef bu gerçeği yeteri kadar idrak edemediğimizi kabule etmek mecburiyetindeyiz. Sadece yeni değerler yetiştirme noktasında değil, küresel düzeyde anlatma ve büyük kitlelerin onları tanımaları konusunda da kat etmemiz gereken çok mesafe var. Cumhurbaşkanlığı olarak "Marifet iltifata tabidir" sözünden hareketle hiçbir saplantıya katılma kültür, sanat, ilim insanlarımızı takdir amaçlı bu ödülleri veriyoruz. Farklı kamu kurumları tarafından yapılan bu değerlendirmeleri artık Cumhurbaşkanlığı bünyesinde toplayarak devletin en üst makamlı ödülleri noktasına getirdik.
 
Bu yılki Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülleri, edebiyat alanında Mustafa Kutlu'ya, tarih alanında Sayın Prof. Dr. Kemal Karpat, müzik alanında Prof. Dr. Erol Parlak; az önce de ifadeleriyle bize yük yükledi, YÖK de çalışmalarını yapsın, müzik üniversitesi kurma alanında adımlarımızı atalım, sinema alanında Şener Şen'e verilmiştir. Vefa Ödülü için de merhum Ordinaryüs Prof. Süheyl Ünver'e verilmiştir. Emsalsiz eserlerini belediye başkanlığı döneminde toplumla buluşturmak bize ayrıca güç katmıştır. Bilindiği gibi kültür dediğiniz, sanat dediğiniz hususlar bir anda üretilip bir anda yok edilen kıymetler değildir.
 
Hepsinin arkasında çok eski, güçlü bir birikim vardır. Şu gerçeği de biliyoruz, sizin sağlam bir ekonomik, askeri, siyasi gücünüz yoksa kültürünüzü, sanatınızı yaşatmakta, geliştirmekte zorluk çekersiniz. Hatta tam tersi yönde bir akıbete de düccal olursunuz. Türkiye olarak, Türk milleti olarak böyle bir felaketi kısmen yaşadık, yaşıyoruz. Arka arkaya maruz kaldığımız travmalar bizi beka sorununa öylesine odakladı ki diğer hususlara zaman ayıramadık. Pek çok alan gibi kültür sanat konusunda da yanlış bir strateji tercih ettik.
 
Bizi bir cam fanusun içine hapsedemeyiz. Tarihin bir noktasında dondurup bırakamayız. Karşılıklı etkileşim mutlaka olacaktır. Diğer alanlarla birlikte kültür sanatta da sadece kopya çektik, taklit ettik. Onları da kötü bir şekilde yaptık. Kendimize ait olanları geliştirmek şöyle dursun, mevcuda dahi sahip çıkamadık. Bu sürecin sonunda ise ne özü, ne şekli itibariyle dünyaya söyleyecek sözü olmayan bir ülke, toplum haline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldık. Bu demek değildir ki hiçbir şey yapılmamıştır. Elbette çok takdire şayan kültür sanat eserleri ortaya konmuş, ancak bunlar sınırlı bir alanda kalmış, kendi toplumumuza dahi ulaşmakta zorlanmıştır.
 
‘TEK ŞEY PARA… PARA… PARA…'
 
Hayatın dinamizmi hiçbir alanı boş bırakmıyor, siz kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, bu yönde bir vizyon ortaya koymazsanız kendinizi gecekondulara, çirkin betonarme binalara, son zamanlardaki gibi modern görünümlü çelik ve cam yığınlarına mahkum olursunuz. Tek şey para… para… para… ‘BU ACI
 
GERÇEKLER BAŞIMIZI ÇEVİRDİĞİMİZ HER YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR'
 
Siz kendi edebiyatınızı, kendi sinemanızı üretecek zemini inşa edemezseniz bireysel gayretlerle sınırlı dar bir alana sıkışıp kalırsınız. Bu acı gerçekler başımızı çevirdiğimiz her yerde karşımıza çıkıyor. Şu gerçeği sizlerin huzurunda bir kez daha tekrarlamak istiyorum; Türkiye'nin geçtiğimiz 14 yılı alt yapıdaki tarihi başarı hikayeleriyle doludur, hayata geçirilen projeler, elde edilen neticeler gurur vericidir. Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı üzgünüm, biri eğitim, diğeri kültür sanat. Önümüzdeki dönem bu iki alanı önceliklerimizin en üstüne çıkarmak zorundayız.
 
Değerli misafirler, bugün burada ödül vereceğimiz kültür, sanat, ilim insanlarımızın her biri toplumda öneme sahiptir. Gerçekten çok önemli başarılara imza atmış bu değerlerimiz, geleceğimiz için kutup yıldızıdır, rehberdir. Mustafa Kutlu hocamız hikayelerinde kimi zaman "İyiler ölmez" diyerek, kimi zaman "Beyhude ömrüm" diyerek Anadolu insanını anlatmıştır. Tutunamayanlara, tutunma durumunda olmayanlara iyisiyle kötüsüyle her insan Mustafa Kutlu hocamızın hikayelerinde kendine yer bulur. Mustafa Kutlu hocamız iyi ki varmış, iyi ki yazmış diyoruz. Kemal Karpat hocamız ülkemizin siyasi tarihini en iyi anlatan hocalarımızdandır.
 
Tarihi kendi ideolojilerine göre inşa etmeye çalışanların aksine, Karpat hocamız yaşananları titizlikle yazmıştır. Prof. Dr. Erol Parlak hocamız ömrünü türkülere adamıştır, 6 yaşında başlayan ve bu şekilde gelişen bir ömür. Hem alaylı hem okullu olarak çalıştığı bu alanda türkünün profesörü olmuştur. Derlediği türküler, keşfettiği teknikler kültür hayatımızı zenginleştirmiştir. "Neşet Babamızı kaybetmedik, tarihe kaydettik" sözüyle vefakarlığını göstermiştir.
 
‘ŞENER ŞEN'İ ANLATMAYA GEREK VAR MI BİLMİYORUM'
 
Şener Şen'i anlatmaya gerek var mı bilmiyorum, zaten eserleriyle konuştu, konuşuyor, inşallah konuşacak. Türk sineması dendiğinde onun olmadığı bir sahnenin aklımıza gelmesi mümkün değildir. Hababam Sınıfı'ndaki Badi Ekrem'den Eşkıya'daki Baran'a, Züğürt Ağa'dan Kabadayı'ya geçmek kolay olmamıştır. Tiyatro serüveni var ki, takdir edilesi bir durumun da üstündedir.
 
Süheyl Ünver hocamızı da rahmetle yad ediyoruz. Son Osmanlı beyefendilerinden olan hocamızın geleneksel sanatlarımızın ihyasında ülkemize çok büyük hizmetleri geçmiştir. Kendisinin tarihi ve kültürel mirasımızın kaydının tutulması konusunda gösterdiği gayreti asla unutmayacağız. Tıp doktoru olmasına rağmen kültür hayatımıza yaptığı katkılarla milletimizin gönlünde unutulmaz bir yer edinmiştir. Kişiliğinin etkileri, vefatının ardından geçen uzun zamana rağmen hala sürüyor.
 
Kendi kültür, sanat, ilim eserlerimizle tüm dünyada konuşulacağımız, tüm dünyayı etkileyeceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyorum. Bu duygularla bir kez daha ödül alan kültür, sanat, ilim adamlarımızı kutluyorum. Birikimleri, emekleriyle ülkemize, milletimize değer katan hocalarımıza, kültür insanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
 
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kazananları:

Şener Şen — Sinema
 
Mustafa Kutlu — Edebiyat
 
Erol Parlak — Müzik Kemal
 
Haşim Karpat — Sosyal Bilimler ve Tarih
 
Feridun Özgören — Geleneksel Sanatlar
 
Süheyl Ünver — Kültür ve Sanat Vefa Ödülü