Emek Partisi (EMEP) İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının 10. yılı dolayısıyla yazılı açıklama yayımladı.

 Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan imzasıyla yayımlanan açıklamada, “Ne İstanbul Sözleşmesi gibi kadınlar için yaşamsal önemdeki bir sözleşmenin tarafı olmak ne de sözleşmeden çekilme kararı vermek tek adamın iki dudağının arasından çıkan bir söze bağlı değildir. Kadınların yaşamlarına ilişkin böylesi önemli bir kararın, iktidarın kirli ittifak ilişkilerine kurban edilmesini kabul etmiyoruz” dedi.

Evrensel’in haberine göre, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan imzasıyla yapılan açıklamanın tam metni şu şekilde:

“İstanbul Sözleşmesi ya da Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılmasının üzerinden 10 yıl geçti. Bu dönemde Türkiye sözleşmeye adını veren devlet olurken, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözleşmenin hazırlanması ve imzaya açılması sürecinde Türkiye’nin öncü rolü sıklıkla propaganda edildi, sözleşmeye övgüler dizildi.

Son on yılda bölge ülkelerindeki iç savaşlar, ülkede muhafazakâr politikaların yükselişe geçmesi, Kürt illerinde artan çatışmalar ve ekonomik krizle olarak şiddet katbekat yükseldi, halk nefes alınamayacak hale getirildi. İfade etmek gerekir ki buna bağlı olarak kadın cinayetleri, kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel suçlar da ülke gündeminin her zaman ilk sıralarında yerini aldı.

Bugüne gelindiğinde ise, bu kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla yine Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir gece yarısı, amasız fakatsız “Gireriz, girdiğimiz gibi de çıkarız.” denilerek sözleşmeden çekilme kararı alındı.

Son 20 yıldaki kadın cinayetleri çetelesi, çocuk istismarcılarını affetme girişimleri, nafaka hakkına ve kadınların neredeyse tüm medeni haklarına saldırılması iktidarın kadın politikasını ayan beyan ortaya koyuyor. Tam da bu sebeple İstanbul Sözleşmesi’nin, kendi dönemsel siyaseti gereği tek sözüyle yok sayanların sayesinde değil; kadınların sokaklarda, fabrikalarda, iş yerlerinde, kampüslerde, bulundukları her yerde verdiği şiddetsiz ve eşit yaşam mücadelesi ile kazanıldığını hatırlatıyoruz.

Sözleşmenin imzaya açılmasının 10. yılı vesilesiyle tekrar söylüyoruz; ne İstanbul Sözleşmesi gibi kadınlar için yaşamsal önemdeki bir sözleşmenin tarafı olmak ne de sözleşmeden çekilme kararı vermek tek adamın iki dudağının arasından çıkan bir söze bağlı değildir. Kadınların yaşamlarına ilişkin böylesi önemli bir kararın, iktidarın kirli ittifak ilişkilerine kurban edilmesini kabul etmiyoruz.

Eşitlik içinde ve şiddetsiz bir yaşam kurma gücünü ellerinde taşıyan tüm kadınları, sözleşmeyi ve mücadeleyle kazanılmış tüm haklarımızı korumak için birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Haklarımızdan, hayatlarımızdan ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!

*Cinsiyet eşitliği ve kimseye cinsiyeti, cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliği nedeniyle ayrımcılık yapılamayacağı tartışmasız bir biçimde kabul edilsin. Hayatın her alanında kadınların eşit temsilini sağlamak, eşitliği hayata geçirmek için somut adımlar atılsın. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için Kadın Bakanlığı kurulsun.

*Nafaka hakkına, boşanma süreçlerinin zorlaştırılmasına ve arabuluculuk uygulamasına, çocuk yaşta evliliklere af getirilmesine; kısacası kadınların ve çocukların kazanılmış haklarına yönelik tüm tartışmalara son verilsin. 6284 Sayılı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nın uygulanmasındaki eksiklikler giderilsin, kadına yönelik şiddete karşı acil önlem planı açıklansın. Boşanma süreçlerinde de istihdam, barınma ve eğitim olanakları sağlansın. Kadınları şiddete karşı güçlendirecek politikalar hayata geçirilsin. Cezasızlığın ortadan kaldırılması için İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulansın.

*Kadınların 7/24 ulaşabileceği, farklı dillerde hizmet veren, ücretsiz, sadece kadına yönelik şiddet alanında çalışan ayrı bir Alo Şiddet Hattı kurulsun; kadın danışma merkezleri ve yeterli sayıda sığınak açılsın.

*Kadına ve çocuğa yönelik şiddetle ilgili bağımsız bir veri toplama yöntemi geliştirilsin ve kamuoyuna düzenli olarak bu veriler açıklansın.

*Kürtaj gibi temel sağlık hizmetlerine güvenli, zamanında ve ücretsiz erişim için gerekli adımlar atılsın.

*Cinsel şiddetle mücadele koordinasyon ve kriz merkezleri kurulsun. Dijital şiddet ve ısrarlı takip yasalarda tanımlansın ve cezası belirlensin.

*Özellikle kız çocuklarını örgün eğitimin dışına iten, çocuk yaşta evlendirmelerin ve çocuk işçiliğinin önünü açan 4+4+4 parçalı eğitim sistemine son verilsin. 12 yıl kesintisiz ve parasız eğitime geçilsin. Toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitimin her kademesinde zorunlu ders haline getirilsin. “Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi” tüm gerekleri yerine getirilerek uygulansın.

*İstanbul Sözleşmesi’nin de hükme bağladığı üzere, ülkemizde mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan bütün kadın ve çocukların şiddete karşı korunması konusunda eşit haklara sahip olması için açık ve net düzenlemeler yapılsın.

*Her mahallede ve işyerinde kolay ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli ve 24 saat hizmet verebilecek kreş, etüt merkezi ve çocuk bakım merkezi açılsın.

*İşyerinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti ve ayrımcılığı önlemek, eşitliği sağlamak için etkin politikalar uygulansın, örgütlenme hakkının önündeki tüm engeller kaldırılsın. Sendikalar cinsiyet eşitliğini her alanda sağlama, kadın işçilerin haklarını güvence altına alma ve uygulanmasını sağlama sorumluluğunu yerine getirsin.