EMEK Partisi (EMEP) Kars İl Başkanı Uğur İbrahim Özdemir, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yayımladığı açıklamada kadın mücadelesine dikkat çekti.

Pandemi kısıtlamalarına rağmen dünyada ve Türkiye’de kadınların sokaklarda hakları ve kazanımları için mücadele ettiğini anımsatan Özdemir, “Geniş kadın kesimleri en temel haklarına yönelik saldırıları püskürtmek için pandemi kısıtlamalarına rağmen kitlesel gösteriler yapmaya devam ettiler. Dünyanın dört bir köşesinde irili ufaklı eylemler ile hak gasplarına karşı birlikte mücadelenin yollarını aradılar. Arjantin’de 25 yıllık kürtaj hakkı mücadelesi pandemi koşullarına rağmen direnişin çıtasını düşürmeyen kadınların kazanımıyla sonuçlanırken, Hindistan’da milyonlarca emekçinin grevinde kadınlar en önde yer aldılar. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde gerici hükümetlerin din otoritelerini arkalarına alarak saldırdığı İstanbul Sözleşmesi’nin korunması ve uygulanması için Türkiye' de kadınlar seferber oldular” dedi.

Pandemide artarak devam eden kadına şiddet ve kadın cinayetlerine karşın dünyadaki hükümetlerin yeterli tedbirleri almadığını ifade eden Özdemir, “Halk yığınları sefalet ve açlık anaforuna çekilirken dibe itilen ise yine kadınlar oldu.  Sermayenin hizmetindeki uluslararası “sivil toplum örgütleri” artan ev içi şiddete dair ‘gölge raporlar’ açıklamakla yetinirken, eve kapanma uygulaması tüm dünyada kadınların canları pahasına gerçekleştiriliyor. Hükümetler dünyanın hiçbir yerinde kadınları korumak adına etkili adımlar atmıyor. Kadın sığınma evleri kapatılıyor, kamuya ait yardım hatları devre dışı bırakılıyor ve yargı süreçleri askıya alınıyor. Yalnız bırakılan kadınlar, artan cinayetler ve şiddet yüzünden suç mahalline dönen evlere mahkûm edilmiş durumda” ifadelerini kullandı.

Kadın mücadelesinin toplumun bütün kesimlerini kurtaracağını vurgulayan Özdemir, “Yalnızca kadın olmaları nedeniyle yaşadıkları ortamda çifte bir sömürü ve baskıya maruz kalan kadınların kendisiyle birlikte tüm toplumu sömürü ve esaretten kurtaracağı bir dünya tarihte kanıtlarıyla birlikte göz önündedir” dedi.                                    

EMEK Partisi (EMEP) Kars İl Başkanı Uğur İbrahim Özdemir’in açıklaması şu şekilde:

164 yıl önce taleplerini dile getirmek için greve giden tekstil işçilerine pervasızca saldıran ABD polisinin fabrikaya kilitlediği işçilerden 120 kadın emekçinin de yanarak can vermesiyle simgeleşen 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü; sözde "çağdaş" dünyada hala yerkürenin tüm emekçi kadınları için mücadele günü olmaya devam ediyor.              

En acı tecrübeleriyle tanık olduğumuz Covid-19 salgını insanlığın yaşamını etkileyen bir halk sağlığı krizi olmakla kalmadı, sermaye devletlerinin vahşi sömürücü özünü de emekçi yığınlar nezdinde gözler önüne serdi.

Kamusal sağlığın özelleştirilmesi, sağlık hizmetine erişimin önünde aşılması mümkün olmayan bir bariyere dönüşmüş durumda. Bilimsel bilginin metalaşması yüzünden, milyarlarca insan salgından kurtuluş için en büyük umut olan aşıya ulaşamıyor. Asgari düzeyde bir eğitime ulaşmak bile o kadar zorlaştı ki eğitim hakkından yoksun hale gelmek normal karşılanır oldu.         

Kısmi çalışma, geçici istihdam, belirli süreli sözleşmeli çalıştırma gibi sosyal güvencesizlik uygulamaları salgın bahane edilerek yaygınlaşırken bir yandan da kitlesel işsizliğe dönüştü.

Pandemi karşısında çözümsüzlük geçim olanaklarını yitiren, düş kırıklığı yaşayan yığınlar yarattı.

‘ARTAN EV İÇİ ŞİDDETE DAİR ‘GÖLGE RAPORLAR’

Halk yığınları sefalet ve açlık anaforuna çekilirken dibe itilen ise yine kadınlar oldu.

Sermayenin hizmetindeki uluslararası “sivil toplum örgütleri” artan ev içi şiddete dair ‘gölge raporlar’ açıklamakla yetinirken, eve kapanma uygulaması tüm dünyada kadınların canları pahasına gerçekleştiriliyor. 

Hükümetler dünyanın hiçbir yerinde kadınları korumak adına etkili adımlar atmıyor. Kadın sığınma evleri kapatılıyor, kamuya ait yardım hatları devre dışı bırakılıyor ve yargı süreçleri askıya alınıyor.

‘KADINLAR SUÇ MAHALLİNE DÖNEN EVLERE MAHKÛM EDİLMİŞ DURUMDA’

Yalnız bırakılan kadınlar, artan cinayetler ve şiddet yüzünden suç mahalline dönen evlere mahkûm edilmiş durumda.

Salgının kontrolünün mülk sahibi sınıfların emrindeki devlet aygıtıyla yürütülemeyeceği gerçeğini en çok işçi ve emekçi kadınlar hissediyor.                   

Pandemiden tüm kesimler bir şekilde etkilendi, ama devletler sahibi olan sermaye sınıfının yardımına koştu ve hala da koşmakta.

İşçilerden, emekçilerden elde edilen kamu fonları para babalarının hizmetine sunuldu, vergi borçları silindi, yeni teşvik paketleri hazırlandı.

Buna karşılık, son birkaç on yılın neoliberal “kadın girişimciliği” programları kapsamında boynuna mikro-kredi zinciri takılan küçük üretici kadınlar artık ödemeleri mümkün olmayan bir borç cenderesine sokuldu ve mülksüzleştirildi.

Çok az bir kısmı ucuz emek gücü sömürüsünün çarkları arasında, büyük bir kısmı da işsizliğin pençesinde güvencesizliğin saflarına katıldı. Bir bütün olarak işçilerin kıdem tazminatı, emeklilik ve işsizlik fonu gibi tarihsel kazanımlarına saldırılar yoğunlaşırken, kadın işçilerin analık izni gibi hakları fiilen ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.  Kadın işçiler işyerinde daha çok mobbing, taciz ve aşağılamaya maruz bırakılıyor.

Kısacası, kadınlar kapitalizmin krizi ve sözde pandemi yönetiminden sadece “ev köleleri” olarak değil, aynı zamanda “ücretli köleler” olarak da etkilendi. “Kapanma”yı sadece evde değil, işyerlerinde de yaşadılar.                                            

Tüm bu saldırılara rağmen sağlık emekçisi kadınlar, dünyanın dört bir yanında halkın sağlığı için fedakârca çalışarak, sağlık hakkına ve kendi taleplerine sahip çıkıp, mücadele ederek öne çıktılar.

Yalnızca kendi yaşamsal hakları için değil, halk sağlığının kapitalist vahşete kurban edilmemesi için de direniyorlar. Geniş kadın kesimleri en temel haklarına yönelik saldırıları püskürtmek için pandemi kısıtlamalarına rağmen kitlesel gösteriler yapmaya devam ettiler. Dünyanın dört bir köşesinde irili ufaklı eylemler ile hak gasplarına karşı birlikte mücadelenin yollarını aradılar. Arjantin’de 25 yıllık kürtaj hakkı mücadelesi pandemi koşullarına rağmen direnişin çıtasını düşürmeyen kadınların kazanımıyla sonuçlanırken, Hindistan’da milyonlarca emekçinin grevinde kadınlar en önde yer aldılar. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde gerici hükümetlerin din otoritelerini arkalarına alarak saldırdığı İstanbul Sözleşmesi’nin korunması ve uygulanması için Türkiye' de kadınlar seferber oldular.       

Yalnızca kadın olmaları nedeniyle yaşadıkları ortamda çifte bir sömürü ve baskıya maruz kalan kadınların kendisiyle birlikte tüm toplumu sömürü ve esaretten kurtaracağı bir dünya tarihte kanıtlarıyla birlikte göz önündedir.                                            

YAŞASIN 8 MART! YAŞASIN EMEKÇİ KADIN DAYANIŞMASI!