Akil İnsanlar Heyeti'nde yer alan isimler Meclis Genel Kurulu'na gönderilen "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı"nı yorumladı.

Tasarının başlığında "terör" ifadesi bulunmasını eleştiren Prof. Dr. Doğu Ergil, bu tanımın demokrasi yoluyla Türkiye'nin barışını yapma anlayışından çok uzak olduğunu belirterek tasarıyı eleştirdi.

Prof. Dr. Hüseyin Yayman ise tasarıyı "müzakerelerde ikinci aşamanın başlamasının ilanı" olarak yorumlarken, Öztürk Türkdoğan da tasarının herkesin beklediği anlamdaki Müzakere Çerçeve Yasası niteliğinde olmadığını söyledi.

Çözüm sürecine ilişkin hükümet tarafından hazırlanan ve bugün "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı" başlığıyla Meclis Genel Kurulu'na gönderilen yasa tasarısı hakkında ilk yorumlar, yasa tasarısının ilk adım olması açısından önemli fakat içerisinde eksikliler barındırdığı yönünde.

Yasa tasarısını Akil İnsanlar Heyeti üyeleri Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Hüseyin Yayman ve İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan değerlendirdi.

'TERÖRİZM BİR SONUÇTUR'


Yasa tasarısının "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı" şeklinde sunulmasını eleştiren Akil İnsanlar Heyeti üyesi Prof. Dr. Doğu Ergil, "terör" tanımının demokrasi yoluyla Türkiye'nin barışını yapma anlayışından çok uzak olduğunu belirterek tasarıyı eleştirdi.

Ergil, "Hala Kürt sorununu bir demokratikleşme ve toplumun yönetime katılma sorunu olarak değil, bunların gerçekleşmemesinin sonucunda ortaya çıkan toplumsal hoşnutsuzluk ve şiddet neden olarak görülüyor. Terörizmle mücadele mantığıyla mücadeleye yaklaşmak zihniyetinden vazgeçilmemiştir. Yani hala terörizmle mücadele mantığı var bu yaklaşımda. Terörizm bir sonuçtur. Toplumsal bütünleşme, toplumsal katılma ve toplumsal memnuniyetin olmadığı yerde hoşnutsuzluğun belirtimiyle başlayıp bunun artık şiddetle dile getirilmesine varan bir uyumsuzluk sürecinin göstergesidir. Bu hala toplumdan gelen tepkinin bir sapkınlık bir anomali ve bir terörizm eseri olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Bu bakış açısı çözülmediği sürece bu sorun çözülmez. Bu sorun Türklerle Kürtlerin arasındaki barışı tesis etmenin sorunu değildir. Türkiye'nin devletle toplum ve toplumun devletin taraf tutması nedeniyle çeşitli kesimleri arasında çıkmış olan uyumsuzluk sorunudur. O yüzden demokrasi üzerinden Türkiye'nin barışını tesis etmesi lazım. Bu bütün kesimlerin hem kendi aralarında hem de devletle yapacağı barışla mümkün olur. Bunun da tek çaresi ileri bir demokrasidir. Biz hala bırakın ileri demokrasiyi olağan bir demokratik sistemi kuramadık. Kuramadığımız sürece de bu sorunlar düzelmez" dedi.

'TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME KISMİ KANUNLARLA OLMAZ'

Yasa tasarısının somut olmadığını belirten Ergil, 'Onu yapacağız, bunu yapacağı, bunu şu şekilde yapacağız' şeklinde ama neyin yapılacağı belli değil. Somut hiçbir adım yok. Demek ki ciddi hiç bir hazırlık yapılmadı. Bize somut bir şey diyemiyorlar" dedi.

Toplumsal bütünleşme kısmi kanunlarla olmayacağına dikkat çeken Ergil, "Bu çok daha kapsamlı strateji ile mümkün olur. Bunun ekonomik boyutları var, siyasi, hukuki boyutları ile var. Bu seçim arifesinde 'Siz bizi oyalıyorsunuz' diye Kürt siyasi hareketinin tepkisini engellemek için yapılıyor. Ama bunun oyalama olduğu o kadar belli ki hiç somut bir şey yok. Türkiye'nin barışını sağlayacak adımların atılamamasına üzülüyorum" diye konuştu.

'TASARI DAHA ÖNCE YAPILMALIYDI'

Prof. Dr. Hüseyin Yayman ise yasa tasarısını müzakerelerde ikinci aşamanın başlamasının ilanı olarak gördüğünü belirterek, tasarıyı çok olumlu bulduğunu ve daha önce yapılması gerektiğini söyledi.

Tasarının geldiğimiz an itibarı ile tarafların demokratik çözümdeki kararlılıklarının ve duruşunun göstergesi olduğuna dikkat çeken Yayman, "Bu anlamda bu tasarı ile bir psikolojik aşama daha aşılmış olacak. Bunun için çok önemli bir adımdır" dedi.

Tasarıyı "Müzakere Yasası" olarak adlandıran Yayman, "Bu tasarı çözüm sürecinde artık tünelin ucundaki ışığın gözüktüğünün ve sürecin sona yaklaştığının de en önemli işaretlerinden bir tanesidir" dedi.

Tasarının "Terörü bitirme tasarısı" olarak adlandırmasını ise "tali" bir mesela olarak gören Yayman, "Burada önemli olan tarafların kararlılığıdır. İlk BDP-HDP heyeti İmralı'ya gittiğinde de çok karamsarlık vardı. Önemli olan geldiğimiz noktadır" dedi.

'BEKLEDİĞİMİZ MÜZAKERE ÇERÇEVE YASASI NİTELİĞİNDE DEĞİL'

İHD Genel Başkanı ve Akil İnsanlar Heyeti üyesi Öztürk Türkdoğan da tasarının herkesin beklediği anlamdaki Müzakere Çerçeve Yasası niteliğinde olmadığını belirterek, "Bunun olabilmesi için bir muhataplık ilişkisinin kurulması lazım. Burada Kürt siyasi hareketi, Sayın Öcalan ile bir muhataplık ilişkisi yok. Hep örtülü yazılmış. Sorunun muhatabını örtülü anlatmaya çalışıyor. Bu da olaya halen güvenlikli bakış açısı ile yaklaştığını gösteriyor" dedi.

"Kürt sorunun terör sorunu değildir. Kanunun adı 'Terör sorunu' ile başlıyor. Meclis'te kurulan komisyonun adı olabilirdi. Güvenlikli bir bakış açısı ile hazırlanmış. Bunu eleştiriyorum. Hükümet çıkıp 'Biz böyle hazırladık ama fiiliyatta görüşüyoruz' diyebilir" ifadesini kullanan Türkdoğan, kanunun adının ve muhataplık ilişkileri konusunun mutlaka yeniden ele alınması gerektiğine işaret etti.

'KANUN, SÜRECİN MİMARI ÖCALAN'I GÖRMEZDEN GELİYOR'

Kanun ile Bakanlar Kurulu'nun rahatlatıldığını ve ona oldukça geniş yetkiler verildiğini söyleyen Türkdoğan, "Hukuk tekniği bakımından bu sağlıklı değil. Bakanlar Kurulu bu yetkisini nasıl ve ne şekilde kullanacak bunlar belirsiz ama Bakanlar Kurulu sorunu çözme noktasında iyi niyetli olursa bu onun elini rahatlatıyor. Tek taraflı hazırlanmış, ısrarla ve inatla kendi programlarını devam ettirmeye dair bir kanun olarak sürüyorlar. Halbuki ki barış sürecinin mimarı Öcalan'dır. Bu kanun onu görmezden geliyor" ifadesini kullandı.

(DİHA)