31 Mart'taki yerel seçimi kazanan ancak mazbatası elinden alınan CHP İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu, iptal edilen seçimin ardından üzüldüklerini ancak 23 Haziran’da büyük bir farkla eşinin seçimi kazanacağını söyledi. Kampanya sürecinde eşine yardımcı olduğunu anlatan Dilek İmamoğlu, “Bize yapılan dönüşler çok güzel. Sevgi katlanarak büyüyor. Birçok programa ve mitinge katılıyorum. Tüm mitinglerde sevgiyi ve insanların gözlerindeki umudu görebiliyorum” dedi.

Cumhuriyet'ten İlayda Kaya'ya konuşan Dilek İmamoğlu, “Çocuklar bu süreçte babalarını çok özlüyorlar fakat babalarının dışarıda ne için koşturduğunu bildikleri için hoşgörü gösteriyorlar” diye konuştu. Eşinin özellikle kadın, anne ve çocuklar üzerine düşündüğü projelere daha çok önem verdiğini anlatan Dilek İmamoğlu sorulara şu yanıtları verdi:

Eşinizin İBB’de 18 günlük başkanlığının ardından mazbatası alınınca neler hissettiniz?

Üzüldük. Bu üzüntü sadece kendi adımıza yaşadığımız bir üzüntü değildi. Bu tüm İstanbullular adına yaşadığımız üzüntüydü. Bu tek kişilik bir mücadele de değildi. Tüm İstanbul halkıyla yapılan mücadeleydi. İstanbul halkının çoğunluğu size oy veriyor ve siz seçimi kazanıyorsunuz. Sonra temsil hakkını sizin elinizden alıyorlar. Kötü bir duygu. Bir bakıma da 31 Mart sonrası her şey katlanarak daha güzel oldu. Ekrem İmamoğlu sevgisi, insanların bu davaya olan inancı katlanarak büyüdü. Bizim gibi, oy verenler de büyük haksızlığa uğradı. Oy verenler bunun bilincinde.

23 Haziran için yeni bir kampanya süreci var. Bu süreç nasıl ilerliyor? 

23 Haziran seçimi için geri dönüşler çok güzel. Hepimizi çok mutlu ediyor. Ekrem İmam-oğlu sevgisi katlanarak büyüyor. Ekrem’le birlikte birçok programa ve mitinge katılıyorum. Her yerde o sevgiyi, insanların gözlerindeki umudu görebiliyorum. 23 Haziran’da çok büyük bir farkla seçimi kazanacağız. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve bu ülkenin hukuk sistemine güvenmek zorundayız. Bu nedenle aynı süreç 23 Haziran’da yaşanmamalı. Seçimi kazanan ertesi gün görevine başlamalı.

Özellikle küçük kızınız Beren, babasını özlediğini söylemişti. Bu tempo aileye ve çocuklara nasıl yansıyor?

Ekrem, büyük bir emek ve motivasyonla çalışmalarını sürdürüyor. Bu dönemde çocukları oldukça az görüyor. Sabahları okula giderken onları yolcu ediyor. O küçücük bir öpücük bile çocukların mutlu olmasını sağlıyor. Ama genel olarak çok özlüyorlar. Beren, babasına çok düşkün. Bazen şikâyet ettiği oluyor. “Anne bugün de mi babam eve gelmeyecek” diyebiliyor. Ama babalarının dışarıda ne için koşturduğunu o kadar iyi biliyorlar ki hoşgörü gösteriyorlar. 

Bazen çocuklar sanki “Anne biz durumu idare edebiliyoruz. Sen bizi düşünme” diyorlar. Benim yükümü bile üzerimden alıyorlar. Ben bazen çocuklar adına da düşünüyorum. Psikolojilerinin etkilenmesini istemiyorum. Çocuklarla beraber ortayı buluyoruz. Çocuklar artık sürecin içinde. Beren, babasının projelerini tek tek sayabilir. 31 Mart gecesi biz seçimi kazanıp eve geldiğimizde ortanca oğlumun babasına sorduğu ilk sorusu, “Baba İstanbul’daki o büyük kütüphaneyi ne zaman açıyorsun” oldu. Böyle beklentileri olan çocuk babasının eve daha az gelmesini tolere edebilir.