Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gündeme ilişkin önemli açıklamalar yaptı, hükümete ve PKK'ye silahların susturulması için çağrıda bulundu.

Demirtaş, "PKK'den ve hükümetten silahların susturulmasını istiyoruz. Asker ve polisin silahlarını bırakmasını değil. Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini hükümetin de PKK'nin de bu kadar yaşananlardan sonra anlamış olmaları gerekir" dedi.

Diyarbakır'da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirtaş’ın açıklaması şöyle:

'SİLAHLARI SUSTURUN'

"Siyasi iktidar başka ülkede çözüm için arabulucu oluyor ama kendi ülkesinde bir siyasi krizi görmezden geliyor. Kendi ülkesindeki savaştan besleniyor. Bu yaklaşım kabul edilemez. Bu hepimiz için yeni bir şans olabilir ama bu fırsatın üstünü örtmeye karartmaya çalışıyorlar.

"Bir yıl önce Kürt illerine ordular göndereceklerine İmralı'da beklenen İzleme Heyeti'ni gönderseydiler, bu acıları yaşamayacaktık. O heyeti göndermeyenler artık Türkiye halklarına dönük darbe rejiminin siyasi zeminini oluşturdular ve bu zeminden besleniyorlar.

"Yani birbirine karşı silah sıkmamak, bombalı eylem yapmamak, operasyon yapmamak ve siyasete çözüm şansı bırakmaktan söz ediyoruz.

"Ateş kesmek ahlaksız bir şey değil. Bakın Suriye'de ateş kesmek için hükümetimiz uğraşıyor, olunca memnun olduk diyor, kendi ülkesinden ateşkesten söz edeni vatan haini ilan ediyor. Böyle şey olur mu?

"Silahların susmasını istemek en erdemli en onurlu duruştur. Biz bugün onu istiyoruz, ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Bu savaş yüz yıl da sürse 5 dakika da sürse bu savaş diyalog ile bitmek zorundadır. Ne PKK ne hükümet silah ile askeri yöntemlerle Kürt sorununun çözülemeyeceğini bu süre zarfında defalarca anlamış olmalılar.

ÖCALAN İLE GÖRÜŞME

"Her şeyden önce görüşmenin yapılmış olmasını çok önemsiyoruz. Çünkü Abdullah Öcalan'ın sağlık durumu ile ilgili bilgi alınamıyordu. Görüşmede siyasi mesajlar verilmiş bunlar kamuoyu ile paylaşıldı. Görüşmenin içeriği kardeşi Mehmet Öcalan'ın aktardığı şekildedir. Buradan anlıyoruz ki sayın Abdullah Öcalan 28 Şubat Dolmabahçe deklarasyonu açıklandığı gün nerede duruyorsa siyasi olarak aynı yerde duruyor.

TOPLUMSAL MUHALEFET, DEMOKRASİ BLOĞU

"Parlamento dışındaki muhalefet ile parlamento içindeki demokratik muhalefetin ilkeler çerçevesinde birleşmesi ve tüm bu hukuksuzluklara karşı, savaşa karşı, hükümetin kanuna aykırı uygulamalarına, zulme varan uygulamalarına karşı demokratik bir direniş ortayla koymak lazım.

"Toplumsal muhalefeti güçlendirecek güçlü bir demokrasi bloğu ve cephesine ihtiyaç var. Bunu örme konusunda belli mesafeler kat ettik. Şu anda muhalefet bu şekilde dağınık durmaya devam ederse bu tek adamlık rejimi adım adım Türkiye'ye kendini daha fazla dayatacaktır.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A ÇAĞRI

"İkinci çıkış yolu ise en zayıf ihtimaldir. Erdoğan'ın bütün bu yapılanlardan ders çıkarması. Bizim, HDP'nin, Kürtlerin, Türkiye'deki demokratların Türkiye'nin düşmanı olmadığını idrak etmesi, asıl düşmanlarının kim olduğunu fark ederek yeniden muhalefet ile işbirliği yapmasıdır.

"Halen bizi ülkenin düşmanı gibi görüp öyle göstermeye çalıştıkça bir işbirliği gelişmiyor. Erdoğan'ın bu konuda cesur olması lazım. Ben kendine daha önce defalarca çağrı yaptım.

"Biz bir muhalefet partisinin temsilcileriyiz. Yüz yüze diyalog kurmak yerine çekingen davranırsanız sizi yanlış bilgilendirirler. Ben Erdoğan'ın uzun süredir kendisini yanlış bilgilendiren ve yönlendiren bir ekip tarafından hataya sürüklendiğine inanıyorum.

"Geçmişte bunu Gülenciler yapıyor, şimdi farklı şekilde başka çevreler aynı yönlendirmeyi yapıyor. Bizi bizden dinlemek yerine başkasından dinlemeyi tercih ettiği müddetçe hata yapmaya devam edecek. Biz kendisi ile bütün bu konuları tartışmaya ve yüz yüze konuşmaya hazırız.

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

"Olup bitenler, 12 Eylül darbesinden yaşanan travmadan daha ağır bir durumda. 12 Eylül darbesinde toplumun tabana yayılmış şekilde bu kadar haksızlıklar, linç edilmesi söz konusu değildi.

"15 Temmuz darbe girişiminden sonra Erdoğan adına yapılanlar nicelik olarak da nitelik olarak da 80 darbesini aşmış durumda. Tabana yayılmış, halka yayılmış sistematik bir haksızlık söz konusu.

"İşten atılanlar, gözaltına alınanlar, tutuklananlar, yani kim kimi sevmiyorsa ona bir şekilde terörist olarak suçlayıp devletin mekanizmasını harekete geçiriyor.

"Eminim ki toplumu bu şekilde ağır bir mağduriyete sokanların içinde de kripto Gülenciler vardır. Diyebilir ki 15 Temmuz sonrası Erdoğan'ın politikasını belirleyenler de aslında Fetullahçılar oldu. Ben Gülencileri tasfiye ediyorum adı altında Erdoğan kendini tasfiye ediyor.

"Bunun ne kadar farkında bilemiyoruz. Biz bu bütün meseleleri ancak kendisi ile konuşarak aşabiliriz. Açığa alınan 11 bin öğretmen listesini hazırlayan Vali Yardımcısı FETÖ'den tutukludur.

'ERDOĞAN'IN DÜŞMANLARI VAR'

"Şimdi toplumsal mağduriyeti tabana yaymak için büyük çaba sarf eden devlet içerisinde kripto Gülenciler var. Ya da Erdoğan düşmanları var. Bütün bunları fırsat bilerek, Erdoğan kendisinin de dediği gibi at izini it izine karıştırarak bu darbe ile mücadeleyi toplum ile mücadeleye dönüştürmeye çalıştılar ve önemli ölçüde başarılı oldular.

"Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanının verdiği mesajlara bakılırsa tehlikenin hiç farkında değiller. Darbe tehdidi geçmiş değil, darbe 15 Temmuz’da başlayıp 16 Temmuz’da bitmedi. Devam eden bir süreçtir bu. Türkiye şu anda darbeyi yaşamaya devam ediyor.

"Bizzat Erdoğancılar Erdoğan adına işletiyorlar bu darbe sürecini. Buradan çıkışın tek yolu Yenikapıda kurulan sahte ittifak, şovenist, milli blok değildir.

"Buradan kurtuluşun tek yolu demokratik ilkeler çerçevesinde toplumsal geniş muhalif kesimlerle işbirliği yapmak, bir araya gelmektir. Kürtler başta olmak üzere. Bunu yapmadıkları sürece Erdoğancılar Erdoğan'ı sarayda yalnızlaştırdılar.”

(Kaynak: Bianet)