Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutulan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in 2013 yılında İstanbul'daki Newroz kutlamasında yaptıkları konuşmayla ilgili "terör örgütü propagandası yapmak" iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması, İstanbul Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşmaya Önder ve SEGBİS sistemiyle de Demirtaş katıldı. HDP milletvekilleri Pervin Buldan, Dirayet Taşdemir ve Filiz Kerestecioğlu’nun yanı sıra çok sayıda kişi de izleyici olarak duruşmaya katıldı.

Duruşmayı, İtalya ve İsviçre Başkonsoluslukları ile Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve İsveç konsolosluk yetkileri de izledi. Duruşma öncesi söz alan Av. Baran Doğan, 1757 yılında Fransa’da yapılan bir yargılamaya değinerek, “Çözümsüzlük içerisindeyiz ki bizi SEGBİS’e mecbur bırakan bir noktaya getiriyorsunuz. Bunun hukuka aykırı olduğunu dile getirelim. Bir azap çektirme aracı olarak kullanılmaktadır” dedi.

Demirtaş ise, “Ben de isterim ki orada savunma yapayım ama haftada yaklaşık olarak 20 farklı mahkemede duruşmaya katılıyorum. Bundan kaynaklı SEGBİS ile savunma yapmayı kabul ediyorum” diye konuştu.

KARAR BERAAT BİLE OLSA BİR BASKI YÖNTEMİDİR

Demirtaş, Anayasa’nın 83’üncü maddesini içeren “Yasama Dokunulmazlığı”na atıfta bulunarak, “Düşünce ifade özgürlüğü sınırları belirlenmiştir. Parlamenter sistemde milletvekillerine ekstra bir düzenleme yapılmıştır. Bir milletvekilinin suç işlediği iddiası ile dokunulmazlığı kaldırılabilir ama sorumluluğu kaldırılamaz. Bu anayasada düzenlenmiştir. Bu yönlü bir mutlak sorumsuzluk tespiti yapılmışsa davayı devam ettirmemeniz gerekir. Ben eğer ki Mecliste aynı konuşmayı yapmışsam dışarıda da aynı konuşmayı yapabilirim ve bunu yargılama konusu yapamazsınız. Nasıl ki bir mahkeme heyeti vermiş olduğu karardan kaynaklı yargılanamıyorsa, milletvekilleri de yapmış olduğu konuşmalardan yargılanamaz. Burada sizin mahkemenizin vereceği karar beraat bile olsa bir baskı yöntemidir. Bu açıdan davanın direkt düşürülmesi gerekiyor” dedi.

Avukatlar, 2013 Newroz’u öncesi Demirtaş’ın Melis Grup Toplantısı’nda yaptığı ve Newroz konuşması ile benzerlik gösteren iki ayrı konuşmasının yazı dökümleri ve görüntülerini mahkeme heyetine sundu. Av. Doğan ve Demirtaş’ın davanın düşürülmesi yönündeki talebine ilişkin iddia makamı mahkeme heyetine sunduğu mütalaasında taleplerin reddedilmesini istedi. Mahkeme heyeti ise verdiği ara kararında avukatlar ve Demirtaş’ın taleplerini oy birliği ile reddetti.

Demirtaş savunmasında şunları söyledi:

“Bu davanın açılış süreci ve seyri de önemli. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarihsiz bir fezleke Adalet Bakanlığı’na gönderiyor. Adalet Bakanlığı’nın yanıtında gönderilen tarihi öğreniyoruz. Konuşmamızın içeriğine dair tek bir suç yoktur. Türkiye’yi yeniden şiddet sarmalına götürmek amacıyla belli çevrelerce yönlendirilenler haricinde bir şey yoktur. Bakanlık bunu yeterli görmemiş ve iade etmiş. Bunun üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı ikinci bir fezleke hazırlamış. O kadar ciddiyetsiz ki yaptığımız konuşmanın üzerinden 15 sonra hazırlanmış bu fezleke. O kadar ciddi bir soruşturma ise neden 15 ay bekletildi. İkinci defa aynı savcı tarafından hazırlanan fezlekede Sebahat Tuncel milletvekili olmamasına rağmen dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyor. Bunu da fark eden bakanlık bir kez daha geri gönderiyor. İlk fezlekede bizim konuşmamıza dair bir şey yok. İkinci fezlekede ise bizim konuşmalarımıza eklentiler yapılıyor. Üçüncü fezleke ile ancak yargılamamız mümkün olabiliyor.

‘DOKUNULMAZLIĞIMIN KALDIRILMASI CUMHURBAŞKANI’NIN TALEBİ

Türkiye yargısı herkesi yargılama yetkisine sahiptir. Yeter ki yargı usulüne göre işletilmiş olsun. Biz asla bu mahkemeler bizi yargılayamaz demedik, bu şekilde yargılayamaz dedik. Üç erkinden biri olarak biz yargılanamıyoruz demiyoruz. Suç işliyorsa tabi ki yargılanır. Dokunulmazlığımın kaldırılmasının nedeni savcıların talebi değildir, cumhurbaşkanının baskısıdır. Savcının talebi doğrultusunda kaldırılsaydı bizde o zaman saygı duyarak, gelip savunmamızı yapardık. Cumhurbaşkanının ortalığı velveleye vererek, adeta bir kampanya yürütmüş ve bunun öncülüğünü yapmıştır.

Dokunulmazlığımızın kaldırılması tamamıyla siyasi bir karardır. Dokunulmazlığımızın kaldırılmasının tartışılması ile yargılama süreci başlamıştır. Bize söz verilseydi dokunulmazlıkların kaldırılması sırasında savunma hakkı elimizden alındı. Adil savunma yapma hakkımız gasp edildi. Ondan kaynaklı biz savcılıklara gitmeyeceğiz dedik. Biz burada yargının bağımsızlığını savunduk. Yargıya talimat veremezsiniz dedik. Bunun adı yargıya tanımamak değildi. MİT müsteşarı ve Erdoğan’ın oğlu ifade vermeye gitmediler. Çünkü onlar yargıya güvenmedi. Onlar güvenmiyor da bizim gitmememiz yargıya kafa tutmak mıdır. Milletvekilinin dokunulmazlığı dönem sonuna kadar kaldırılır. Usul böyledir. Bizimkinde ne yapıldı. Bizim bakanlıkta bulunan dosyalarımızın dokunulmazlığı kaldırıldı. Bizim geriye ait olan dosyalarımız kaldırıldı. O zaman geriye gidip o zaman da yargılanalım. Partimin görüşleri beğenilir veya beğenilmez. BU tür konuşmalarımız toplum tarafından kabul görmemişse yargılamayı kabul ederim. Ama barış konuşmalarını kabul görmüştür ki iki seçim arasında büyük bir fark oluşmuştur.

‘HAKKIMDA İDDİANAMELER HAZIRLAYANLAR BUGÜN GÖREVDE DEĞİLLER’

Savcılar lehte olan delilleri toplamakla yükümlüdür. Mademki bir milletvekili, genel başkan suçlama ile karşı karşıya ise iddianame 4 sayfayı geçmeliydi. 4 sayfa iddia ile ağır ceza da yargılanıyorum. Bu ülkenin cumhurbaşkanı adayıyım. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün kameraları var. Müşteki beyanlarına bile gerek yoktu. O dönem, çözüm sürecinde HDP’liler hakkında soruşturma başlatacak savcılar olacakları göze alamadığı için müştekiler ile suç duyurusu yapıldı. Benim hakkımda iddianame hazırlayanların büyük çoğunluğu bugün görevde değiller. Öğle kirli bir propaganda yaptılar ki, ülkemizin barışı için elimizden ne geliyorsa onu yaptık.

Şüphesiz eksik yaptıklarımız da olmuştur. Bir bu ülkenin barışı için çalıştık. Bunu minnet meselesiyle söylemiyoruz. Bizim bu ülkeye daha da barış borcumuz var. Gerçekten PKK’ye silah bırakmış olsaydık, demokrasiyi inşa etmiş olsaydık bugün ödül törenlerinden ödül törenlerine koşturuyorduk. Bugün bizi bu şekilde karşınıza getirenler bu barış sürecini bozanlardır zehirleyenlerdir. ‘Kandili dümdüz edin’ diyen bir muhalefet lideri vardı. Bu açık bir savaş konuşmasıdır. Ben ise askerler üşümesin demişim. Suçumuz Türk milliyetçisi olmamak mıdır. Bir Türkiye’de ölümlerin olmadığı bir barışın olacağına inanıyoruz.

‘BU YARGILAMALAR TARİHE GEÇECEK’

Biz tutuklanmadan 15 gün önce iktidar milletvekilleri tarafından tutuklanacağımız bize iletildi. Ama biz burada kalmaya devam ettik. Avrupa’nın kentlerinde kalmaktansa cezaevinde kalırız dedik. Siyaset sabır işidir. Bu yargılamalar tarihe geçecek. Yargının nasıl baskı altında olduğunu biliyoruz. Keşke yargıçlarımızın baskı altında olmadan çalışıyor diyebilseydik. Yargıçlar kolundan tutularak cezaevine atıldı. Suçlu mudur değil midir bilmiyorum. Hakkımızda beraat kararı vermekten endişe ediyorlar. Hakkımızda tutuklama kararı veren hakimin yerinde olmak istemiyordum. O gün ben tutuklanmasaydım kendisi tutuklanacaktı. Biz mahkemenize suçsuzluğumuzu ispatlamak için gelmedik sadece iddia makamının ne kadar ciddiyetsiz bir iddianame hazırladığını göstermek için geldik. Vereceğiniz karar bizim için bir yargı kararıdır. Biz siyaset yapmak için üzerimize düşen tüm sorumluluğu yapmaya devam edeceğiz. Hükmün geri bırakılmasına dair ise Demirtaş, AYM’nin Haberal kararına atıfta bulunarak, “Barışa dair bir konuşmadan yargılanıyorsak derhal bir beraat kararı verilmesini istiyorum. 101 davadan daha yargılanıyorum merak etmeyin.”

Duruşma, avukatların savunmasının ardından 7 Nisan'a ertelendi.