BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gündemdeki son gelişmelere ilişkin Cegerxwin Gençlik Kültür Merkezi binasında basın mensuplarıyla bir araya geldi. Burada basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Demirtaş, Paris'te 3 Kürt kadın siyasetçinin suikast sonucu öldürülmesi ve Abdullah Öcalan ile gerçekleşen görüşmelere ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

HABUR'LA KIYASLAMAYA TEPKİ

Demirtaş, cenaze töreninin Habur ile kıyaslanmasına tepki göstererek şunları söyledi:

"Bu Habur sendromu denilen mesele Kürtlerde bir sendrom değil. Habur'un sendrom haline getirdiği travma Kürtlerde bir sendrom oldu. Habur özellikle o dönem açılım adı altında yürüyen sürecin başında bulunanların iyi planlayamadığı, psikolojisini yaratamadığı, Türkiye toplumuna anlatamadığı bir süreçti aslında. Yoksa bir provokasyon değildi. Bu cenazeler üzerinden bir kez daha Habur olur mu olmaz mı gibi tartışılması da doğru değil. Çünkü biz Habur'u bir provokasyon olarak tanımlamıyoruz. Öyle bir şey yok. Habur'da insanlar PKK'lilerin silahlarını bırakıp dağdan gelişine sevinmişlerdir. Habur'da başka bir niyet de yoktur, başka bir amaç da yoktur. Ortaya çıkan bir sonuç da yoktur aslında."

"KİM PROVOKASYON YAPACAKSA HÜKÜMET ONU ENGELLESİN"

"Bir defa bu bir cenaze törenidir. 3 Kürt kadın siyasetçi çok vahşice Paris'te infaz ediliyorlar. Hem haklı olarak onlara duyulan bir sevgi ve sempati var, hem de katledilmelerine yönelik bir öfke var. Bunun bir cenaze töreni ile duyguların dile getirilmesi makul karşılanmalıdır. Halk da bunu yapacaktır. Bunun ötesinde bir şey yoktur. Bugüne kadar halk ne zaman provokasyon yapmıştır. Provokasyon derin güçlerden gelmiştir. İktidarı elinde bulunduranlardan gelir. Bunu kim ortaya koyuyorsa lütfen kaynaklarını ve bilgi aldıkları yerleri lütfen neden güçlü olduğunu açıklasın. Gereksiz bir kaygı uyandırmanın gereği yoktur. Ben bizden kaynaklı bir sıkıntının olmayacağını söylüyorum. Kim provokasyon yapacak bilgisi varsa Hükümet onu engellemelidir."

"CENAZELERİ SAHİPLENME, SÜRECİ SAHİPLENMEDİR"

Demirtaş, cenazeleri sahiplenmeyi, "tam da süreci sahiplenme" olarak nitelendirirken, "Sayın Öcalan'a yönelik bu saldırıyı halk sahiplenmeyle boşa çıkarıp, Sayın Öcalan şahsında bu süreci desteklediğini ortaya koyuyor," dedi. Demirtaş konuşmasına şöyle devam etti:

"Kürtler sevinirken, üzülürken toplu halde sevinmesin üzülmesin tek tek evine kapanıp mı sevinsin, tek tek eve kapanıp mı üzülsün. Ne bekleniyor Kürtlerden. Bunu ifade edenler ne konuştuğunun farkında mı? Kürtlerin nasıl sevineceğine ve nasıl üzüleceğine devlet karar verecekse buyursunlar bildikleri şekilde süreci çözsünler. Ama yok Kürt sorunu Kürtlerle birlikte çözülecekse yani bizim nasıl sevinip nasıl üzüleceğimize artık kendileri bize karar vermesin bir zahmet. Bu çok yanlış bir tartışmadır."

"KARŞILIKLI SAĞLIKLI YAKLAŞIM SÜRERSE SORUN ÇIKMAYACAKTIR"

Demirtaş, şu ana kadar herhangi bir yasaklama ve engelleme durumu ile karşılaşmadıklarını aktararak, "Bu cenaze süresince de devam edecektir. Bu karşılıklı sağlıklı yaklaşım devam ettiği sürece provokasyon yapmak isteyenlerin de hevesi kursağında kalacaktır. Cenaze ile ilgili hazırlıklar da kadın meclisimiz tarafından yürütülüyor," dedi.

"HÜKÜMETİN GERÇEK NİYETİNİ ANLAMIŞ DEĞİLİZ"

Hükümetin bu konuda konuşmalarının çelişkili olduğunu ifade eden Demirtaş, Arınç'ın açıklamalarının şahsi olduğunu hükümeti bağlayan açıklamalar olmadığını söyledi.

Süreçten karamsar olmadıklarını ve umudun gerçeğe dönüşmesi için uğraştıklarını dile getiren Demirtaş şu açıklamayı yaptı:

"Bizim durup dururken gereksiz yere heyecanlanma ve karamsar olma lüksümüz de yoktur. Çünkü halka karşı bir sözümüz var. Buradan baktığımızda Oslo sürecine karşı daha temkinli bir yaklaşım var. Geçmiş dönemden dersler çıkarılmaya çalışılıyor. Ama biz halen bugün itibariyle bile Hükümet'in gerçek niyetini, gerçek çözüm projesini çözmüş anlamış değiliz. Bu yönüyle bir karanlık nokta var. Bu aydınlandıkça bu sürece dair daha net konuşmamız olur. Net olan şudur biz çözüm istiyoruz. Biz barış sağlansın istiyoruz. Net olduğumuz husus budur. Kürt tarafı buna hazırdır. Hükümetin de başlattığı bir girişim var. Hükümet açısından da bu nettir. İmralı'da resmi görüşmeler yapılıyor, bu çok değerlidir. Ancak bunun dışında net bir şey yok. Bir süreç başlatıldı bunun altını doldurmak gerekiyor."

'BİZİM İMRALI'YA RESMİ BAŞVURUMUZ VAR'

"Sayın Öcalan'ın da bizimle bir görüşme talebi var. Bizim de resmi başvurumuz var Adalet Bakanlığı'na. Ne zaman gerçekleşir bilmiyorum. Sonuçta orası Adalet Bakanlığı'na bağlı bir cezaevi. Kendileri bu konuda ön açıcı olmadan cezaevine gitmemiz imkansız. Sürecin ilerlemesi için bu görüşmelerin olağan hale gelmesi lazım" diyen Demirtaş, şöyle devam etti:

"MÜZAKERE DENİLEN SÜREÇ TARAFLAR ARASINDAKİ MÜCADELE SÜRECİDİR"

"Bizimle paylaşılmış bir proje yok. Hükümet Kürtlerin özgürlükler konusundaki beklentisi ile aynı noktada değil. Biz daha müzakerenin başındayız. Tartışa tartışa en doğrusunu bulabiliriz. Müzakere dediğiniz süreç her iki tarafın anlaştığı sonra masaya oturduğu bir süreç değil, o müzakere süreci taraflar arasında bir mücadele sürecidir. Bunu hep birlikte izleyeceğiz. Müzakere bir çözüm arayışıdır. Bunun iyi anlaşılması lazım. Bir mutabakata varılmış değil. Oslo sürecinin içinde yoktuk; ama biz bu dönemde tabi başta Sayın Ahmet Türk ve Ayla Akat'ın İmralı'ya gidişi ile birlikte biz de resmen sürecin içinde olduk. Bizim gücümüz yettiğince sürecin içinde olacağız. BDP başından beri muhatap olduğunu söylüyordu. Kandil, Öcalan ve sivil siyaset muhataptır. BDP ve Kandil işin içinde olmadan sürecin sağlıklı yürümesi zor olur. Kast ettiğimiz budur. Bu aktörlerle doğru ilişkiye bağlıdır çözüm arayışları."

'PKK'YE YAPILAN OPERASYONLAR DEVLETE YAPILSAYDI NE DERDİNİZ?'

Demirtaş, son günlerde PKK'yi hedefleyen PKK'nin üst düzey yöneticilerini hedefleyen saldırıların gerçekleştiğini söyleyerek, "PKK sürecin başından bu yana resmi bir açıklama yapmış değil. Gördüğümüz kadarıyla müzakereyi başlatma adına şu ana kadar PKK'den resmi bir açıklama yok. Ne reddedildi ne de kabul edildi. Dolayısıyla halen devam eden bir arayış var. Şimdi tam da bu sürece PKK'nin cevap vereceği, kararını vereceği önemde Paris'te, Nusaybin'de, Lice'de, Çukurca'da ve en son Kandil'e hava operasyonunda çok sayıda PKK üst düzey yöneticisi katlediliyor ya da katledilmek isteniliyor. Evet şu an da Paris'teki resmi bir bağlantılı değil; ama diğer kalanların tamamı Türkiye'de güvenlik güçlerinin operasyonlarıyla yapıldı. Ben şimdi sormak istiyorum Sayın Başbakan'a: Şu 15-20 günlük süre içinde sizin PKK'ye yaptıklarınızı PKK devlete karşı yapmış olsaydı ne düşünürdün acaba. 'Süreci yine devam ettiririz' der miydiniz merak ediyorum."

"TEK TARAFLI BARIŞ OLMAZ"

"Bir yandan barış dili, kimse bu süreci provoke etmesin diye AKP'li yetkililer ha bire her gün sabahtan akşama kadar açıklama yapıyorlar. AKP'nin üst düzey yöneticileri son 10 gün içinde öldürülseydi Allah korusun. Başbakan çıkıp biz süreci devam ettirmeye niyetliyiz der miydi. Gördüğüm kadarıyla PKK'nin de süreci sağduyulu ve temkinli bir yaklaşımı var. Ama bu tek taraflı ne kadar sürer bilmiyorum. Tek taraflı barış olmaz" diye belirtti."

DEMİRTAŞ'TAN ÇAĞRI

Demirtaş, DTK'nin "hayatı durdurma" çağrısına da değinerek, şu çağrıda bulundu:

"Cenaze töreni sürdüğü saatlerde en azından o saatlerde insanlar işlerini güçlerini bıraksınlar cenaze törenine katılsınlar. Çünkü toplumumuz hassastır. Kritik bir dönem, yeni bir çözüm sürecinin arayışı var. AKP'ye rağmen yapmak istiyor. Büyük bir kitlesel katılımla Kürtler kendi siyasetçilerinin taleplerini sahiplenmek istiyor. Hayatı durdurma konusunda halkımızdan bir beklentimiz var. Katledilen insanlar Öcalan karşıtı insanlar değil, katledilen insanlar Öcalan'ın projelerini sahiplenen, çözüm sürecini sahiplenen ve bu yeni başlattığı sürece sevinç duyan insanlardı. Dolayısıyla bu süreci sahiplenmek cenazeleri sahiplenmektir. Bu süreci baltalamak isteyenler onu en zorlayacak katliamı gerçekleştirdiler. Cansız, Öcalan ile birlikte yola çıkmıştı. Öcalan'ın nasıl etkileneceğini biliyorlardı bu katliamı yapanlar. Onu etkilemek için doğrudan onu hedeflediler diye düşünüyorum." (ANF)