Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ağrı’daki iftar programında konuştu.

Ramazan ayının önemine dikkat çeken Demirtaş, barış mesajı verdi, şunları söyledi:

"Ramazan ayı, her bir Müslüman'ın kendini kantarda tarttığı bir aydır. Ramazanın, orucun mesajı anlaşılmıyor ki dünyanın birçok yerinde kan akıyor. Ya iç ya da emperyal devletlerin müdahaleleri, barışa hasret bir toplum yaratıyor. Anadolu, Mezopotamya topraklarında kan akıyor. Bizim en büyük eksiğimiz barıştır. Önce barış olacak ki geri kalan tüm nimetler anlamlı olsun. Ağrı'dan bir kez daha barış dileklerimizi yineliyoruz. Barışı istemek, dua etmek önemlidir. Kalben buna inanmak önemlidir ama tek başına yeterli değildir. Mücadele etmek gerekir. Tarihte bu yolu yürüyenler ağır bedenler öder. Barış yolu dikenlidir. Bir sene önce barışın selamı, kokusu gelmişti. Barışın kapıları açılmıştı. Türk'ü, Kürt'ü ölmüyordu. Bomba sesleri gelmiyordu. Geçici barış bile bu kadar güzelken, kalıcı barışla topraklarımızın nasıl cennette döneceğini söyleyebiliriz. Aldatmaca üzerine barış olmaz. Barışın adaletli olması lazım."

'BİZ ONLARI SUÇLAYACAĞIMIZA ONLAR BİZİ SUÇLUYOR'

AK Parti'nin Kürt belediyelerine dönük suçlamalarına da cevap veren Demirtaş, şöyle devam etti:

"Milyonlarca genç vatan haini ilan ediliyor, yetmiyor canla başla seçtiklerini, cezaevine atıyorlar. Burada nasıl bir adalet olacak. Adalet eşitliğin olduğu yerde olur. Barış böyle bir ortamda olur. Devleti yönetenler sizlerin, halkların oylarıyla iktidara gelenler ülkenin sorunlarını çözmekle yükümlülerdir. Eğer görevlerini yerine getiremeyeceklerse, istifa etmelidir. Adaleti, güvenliği, eşitliği sağlamak zorundadırlar. Bunu yapmayanlar zaten suç işliyorlar. Sonra biz onları suçlayacağımıza onlar bizi suçluyor."

“SORUMLU SİZSİNİZ”

Bir önceki başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da sık sık HDP'li vekilleri suçladığını hatırlatan Demirtaş, şimdiki başbakan Binali Yıldıram'a yüklendi:

"Davutoğlu kendini taşeron 4C işçisi gibiydi. Devrik başbakan Davutoğlu saray karşısında o kadar yetkisi vardı. Ona da söyledik sarayın emrinde çalışırsan, memur gibi davranırsan seni kapının önüne koyarlar gıkın çıkmaz. Ama o Bodrumlarda insanların katledilmesine göz yummasaydın seni kapının önüne koyabilirler miydi? Şimdiki başbakan o da bizi suçluyor. Eee ama ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Dağda, şehirde bir bomba patlıyorsa sorumluları sizsiniz."

İKTİDARA YAKIN MEDYAYA ELEŞTİRİ

"Bize hakaret eden köşe yazarları 50 bin dolar maaş alarak yalan haber yapıyorlar. İşleri güçleri yalan haber yapmak. Halk gerçeği ve hakikati öğrendiğinde, bunları kapının önüne koyacağından eminler. Bir insan 365 gün namaz kılabilir ama bir insan yalan söylüyorsa ve kul hakkı yiyorsa onlar iflah olmaz. Onlar yalan politikasını meşru hale getiriyorlar. Bir yabancı sadece AKP'ye bakarak İslam'ı anlamaya çalışsa, diyecek ki: 'Hırsızlık, yalan hakaret normaldir'."

“HAKKIMIZDA 550 FEZLEKE VAR”

"Onlar arabalarının bagajlarında silah taşıdılar diyorlar. Hakkımızda 550 fezleke var. Bu memlekette Adana'da içi silah dolu tırlar bulundu. DAİŞ'e gidiyordu. Onun haberini yapan gazeteci yargılanıyor, savcı görevinden oldu. Bu silahların hangi bütçe ile alındığı belli değil. Bunu örtmenin en iyi yolu, bunlar silah taşıdı diyerek bizi hedef göstermek. Kendi suçlarını örtüyorlar. Genel Başkan olarak bizim de eksiklerimiz var ama Allah var, hırsız, alçak değiliz."

BELEDİYELERE KAYYUM

"Belediyelerimizden bütçesini çarçur eden yok. Bir yıldır belediyelerimizden müfettişler çıkmamış. Tüm evraklar incelenerek, bu paralar nereye gidiyor diye bakılıyor. Normalde belediyelere müfettişler birkaç kez gelir. Arkadaşlarımız seçildiğinden bu yana müfettişler belediyelerden çıkmıyor. Madem dağa para gitti. Bir tane müfettişiniz bunu ispatlasaydı. Zaten paranın büyük bir çoğunluğu burada çalışanların parası olarak ödeniyor. Geriye kalanı ise hizmet için harcanıyor. Seçimle HDP ve DBP'li belediyeleri alamıyorlar. Trakya'daki, Karadeniz'deki kardeşim sizin yalanlarınıza inanabilir. Ama buradakine inandıramasın. Yoksa hepsinin yalanları ortaya çıkacak. Toplumun gerçekleri öğrenmemesi için baskı yapıyorlar."

'GAZZE VE FİLİSTİN'İ SAVUNAMADILAR'

"Bir buçuk yıl rabia işareti yapıp oy isteyen Erdoğan Mursi'ye karşı haksız bir darbe yapıldı. Müebbet verildi. Ama Saray'dakinden çıt yok. Kınıyorum bile diyemiyor. İşler kötüye gitmeye başladı. Suriye politikası çöktü, Ermenistan, Mısır politikası çöktü. Mavi Marmara'nın hesabını soracağız dediler. Ama herhangi bir şey yapmadılar. Bugün basında yer aldı. İsrail ve ABD ile gizli gizli görüşmüşler yapılıyor. Biz yapmasınlar demiyoruz. Fakat ahlaklı olsunlar görüşebilirler Mavi Marmara'nın hesabı sorulmadan hani İsrail ile görüşmezdiniz. Gazze ablukası kalktı mı? Hayır. Ne Gazze ne Filistin'i ahlaklı bir şekilde savunmadınız. Rusya meselesi de böyle. Uçak düşürüldüğünde biz dedik ki bu yanlış bu yanlış. Türkiye'nin en son ihtiyacı olan şey uçak düşürmektir dedik. Ama beni hemen vatan haini ilan ettiler. O dönem, 'Bu vatan soluğu Moskova'da aldı, Türkiye'yi sattı' dediler."

'HAKİM SAVCILAR SARAYA BİAT EDİYOR'

"Tüm Antalya kan ağlıyor. Turizm çökmüş. Oteller, restoranlar da çökmüş, tarım da çökmüş. Hayvancılık da bitmiş. Tüm Akdeniz, ve İstanbul'da durum bu. Türkiye'nin batısındaki kardeşlerimiz bunu anlamalı. Bizim barış girişimlerimiz sonuçsuz kalmasa böyle olur muydu? Suriye'deki savaşı kızıştırdılar. Rusya, Ermenistan ve Yunanistan'da da öyle oldu. Sıfır sorun diye geldiler. Sıfır komşu oldu.

“Bakın bunlar bizim doğru politikalarımızla çözülebilecek şeylerdi. Çözüm sürecinde barışa kavuşalım diye herkesin canı için mücadele ettik. Bu insanlar ölmeden çözüm bulmak siyasetin işidir. Eğer siz yapamıyorsanız bırakın başkaları yapsın. Halen cenazesi, kimliği tespit edilemeyenler var. Bir anne baba için oğlunun hangi üniformayı giydiği önemli mi? Biz umudumuzu yitirdiğimiz anda siyaseti bırakırız. Bilsem ki artık işim yok ben bu koltuğu işgal etmem. Hükümetin de bunu yapması gerekir.

“Tüm politikaları, polise askere devredeceksen ülkeyi hükümeti de askere bırak o zaman. Savaş bize çok büyük değerler kaybettirdi. 350 milyon dolar kaybı var Türkiye'nin savaşta. Elinde silahı olanlar var diyorlar. Var ama konuşarak ikna ederek, ne istiyorsun deme yolu varken, böyle bir politika uyguluyorsan bunun meşruiyeti olmaz. Ama adalet yok. Adalet, tuzdur. Tuz kokmuştur.

“Yargı emir alarak karar veriyor. Hakim savcıların bir kısmı saraya biat etmeyi hukukun üstünlüğünden daha önemli görüyor. Kalıcı olan adalettir. Hakim savcılar adalete hizmet etmek yerine saraya hizmet ediyorlar. Beni PKK propagandası yapmakla 93 kez suçlamışlar. Ben siyasi partinin genel başkanıyım eğer benim bir davetim olacaksa siyasi partiye olur. Hükümetin adaletsiz gaddar yönelimleri yüzünden binlerce genç dağa çıktı. Gel konuşalım ben mi daha çok genci dağa gönderdim yoksa siz mi? Benim hakkımda soruşturma açılacağına savcıların hakkında açılmalı. Ben demokratik siyaseti büyütmeye çalıştım.

“Cizre'de bodrumlarda katledildiğinde, ben dedim ki bu çocukları buradan çıkarabiliriz. Başbakanı aradım yapmayın daha büyük bir öfkeye yol açacak dedim. Tanınmasın diye insanları diri diri yaktılar. İstanbul'dan binlerce genç bu öfkeyle dağların yolunu tuttu. Çözüme vardı mı hayır. Bu yanlışta ısrar etmenin bir anlamı yok. Erdemli bir yol bir masa var devirdiğiniz masayı koyalım tekrar dedim. Bütün dediğimiz buydu. Başka hiçbir suçumuz yok. Tek bir yolsuzluk dosyam olsaydı karşınıza geçip konuşamazdım. Bir yerde zulüm haksızlık varsa buna ortak olmak büyük bir günahtır. Biz buna ortak olmayacağız. Zalimin zulmü varsa, mazlumun da allahı var diyoruz"