BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, geçtiğimiz gün katıldığı bir televizyon programında Abdullah Öcalan'ın odasının değiştirileceğini, eski hücresine alınacağını söylemişti.

Demirtaş bugün yaptığı açıklamada, "Öcalan'ın İmralı'daki odası değiştirilmiş. 2009'a kadar kaldığı biraz daha geniş olan eski odasına alınmış” dedi.

Demirtaş ayrıca, “İmralı'daki görüşmede fotoğraflar çekildi. Yakında bize teslim edecekler" dedi.

BDP Eşbaşkanı, "Çözüm sürecinde tıkanma yok. İlerlemede ciddiyetsizlik var" diye belirtti.

Diyarbakır'da Parti Meclisi toplantısını gerçekleştiren BDP'nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, basın mensuplarının İmralı'da Abdullah Öcalan ile yapılan son görüşme, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın Öcalan'ın konumu ile ilgili değerlendirmeleri, Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın Çözüm süreci ile ilgili değerlendirmeleri ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Irak gezisi ile ilgili soruları yanıtladı.

İmralı'da Öcalan ile yaptıkları son görüşmeyi değerlendiren Demirtaş, Öcalan’ın 2009 yılından beri kaldığı 12 metrekarelik odasının değiştirildiğini belirterek, şöyle dedi:

'ÖCALAN ESKİ ODASINA ALINDI, GÖRÜŞMENİN FOTOĞRAFLARI ÇEKİLDİ'

"Abdullah Öcalan'ın odasının değiştiği doğrudur, kendi yeri şu anda değişti. 2009 yılından itibaren kaldığı bu yerden çıkarıldı yine aynı cezaevinin içerisinde, bitişik odada, Türkiye'ye ilk getirildiğinde konulduğu yere konulmuş durumda. Yani konulduğu yer eski yeridir. Nispeten bir kaç metre daha geniş bir yerdir. Öyle çok özel olarak yapılmış bir yerden, çok daha önce nakledilmiş olduğu yere konulmuş durumda. Görüşmede ilk kez fotoğrafların çekildiği de doğrudur. Talebimizle ilgili orada fotoğraflar çekildi. Henüz bunları anlamış değiliz. Biz çekmiyoruz; cezaevi, Bakanlık yetkilileri tarafından çekilmiş fotoğraflardır. Yani her tutuklu ve hükümlünün cezaevinde çekme hakkı var biliyorsunuz. Bu çerçevede çekilmiş fotoğraflardır. Bunları yakın zamanda almayı düşünüyoruz.”

'ÖCALAN'I ARAÇ GİBİ DÜŞÜNMEK, SÜRECİ İLERLETMİYORUM DEMEKTİR'

BDP lideri Demirtaş, İmralı'da yürütülen müzakerelerin hükümet tarafından yeterince kavranmadığını, hükümetin bir kavrayış problemi olduğunu da belirterek, "Gerek danışmanların, gerek hükümet üyelerinin bir kavrayış problemi olduğu anlaşılıyor. Bu kadar ciddi bir sorunu tartışırken, bu kadar ciddi bir fikri beyan ederken bir değil bin düşünüp konuşmaları gerekir. Bu konular öyle sıradan basit konular değil, şimdi bir hükümet üyesinin çıkıp 'Abdullah Öcalan'ın konumunu mahkeme belirlemiştir dolayısıyla konumu bellidir' demesi abesle iştigaldir ve müzakereden anlamamaktır. Sayın Öcalan’ın şu saatten itibaren bir enstrüman bir araçmış gibi düşünülmesi bunun ifade edilmesi veya böyle yaklaşılması 'ben bu süreci ilerletmek istemiyorum' anlamına gelir. Kendisine yaklaşımın ciddi olması lazım... Düzeyli olması ve dış dünya ile ilişkilerinin de bu stratejik konumunun düşünülerek ayarlanması lazımdır" dedi. İmralı'ya yaklaşımın değişmesi gerektiğini ve İmralı rejimi ve sistemi denilen sistemin ortadan kalkması gerektiğini söyleyen BDP Genel başkanı Demirtaş, şöyle konuştu:

'İNSİYATİFİN BİR KISMI SAYIN BAŞBAKANDA BİR KISMI SAYIN ÖCALAN'DA'

"Şimdi bir Başbakan yardımcısı çıkıp Mahkeme onun statüsü ve konumunu belirlemiştir deyip işin içinden çıkamaz. Mahkeme mi avukat ve gazetecilerle görüşemez diyor. Mahkeme mi dış dünyadan akil insanlarla STK'larla görüşemez diyor. Siz diyorsunuz bunu. Hükümet olarak siz bunu engelliyorsunuz. Yoksa ortada hukuki bir problem yok, ciddi bir siyasi sorun var. Elbette ki hukuk mevzuatında düzenlemesi gereken şeyler olabilir ama asıl zihniyet siyasi zihniyettir. Hükümette bunun değişmesi gerekir. Ben değişmeyecek anlamında söylemiyorum bazı hükümet mensupları süreci doğru okumadan anlamadan konuşuyor olabilirler ama biz pratikte değişeceğini düşünüyoruz. Öcalan ile Akil insanlar komisyonu gidip görüşebilmeliydi, Meclisteki çözüm komisyonu görüşebilmeliydi. Şimdi deniyor ki ne gerek var. Ben de diyorum ki süreci başlatan kendisidir. Süreci ilerleten de kendisidir. Yani inisiyatifin bir kısmı sayın Başbakan’da ise inisiyatifin bir kısmı sayın Öcalan'dadır. Bu görüşme bu trafik içerisinde sayın Öcalan'ın bu rolünü, stratejik konumunu hesaba katmadan yürümek ilerlemek mümkün de değildir. Bu bir dayatmadan çok bir gerçekliktir. Siyasetin gerçeğidir, dilinin doğası gereğidir."

'SÜREÇTE TIKANMA NİYETİ VE GAYESİ YOK AMA CİDDİYETSİZLİK VAR'

BDP Genel başkanı Selahattin Demirtaş, çözüm sürecinin 2. aşaması konusunda 1 Eylül ve sonrasını biraz görmek gerektiğini ifade ederek, "Bir tıkınmadan veya tıkanma niyetinden söz etmek doğru olmaz. Hiçbir tarafta veya kesimde böyle bir tıkanma gayesi ve niyeti yoktur. Ama ilerleme kat etme konusunda bir lakaytlık ve ciddiyetsizlik görüyoruz. Hükümetin özellikle bu dönemde adım atması gerektiği dönemde, laf değil, iş yapmak düşer. Hükümetin laf üretmesi gereken dönem değil şu anda. Her şeye cevap vermesi gereken dönem değil. İş yapması gereken ve pratik yapması gereken bir dönemdir. Dolayısıyla sağlıklı bir şekilde katılımcı bir şekilde demokratikleşme paketi hazırlanmalı, parlamentoya sevk edilmeli, bütün bunlar sürecin ilerlemesini açabilecek düzeyde ciddi ele alınmalıdır. Yoksa şu anda yürütülmesi gereken tartışmalar kaç kişi çıktı, kaç kişi kaldı tartışması olmamalıdır" dedi.

'TÜRKİYE MÜMKÜNSE ULUSAL KONGREYE RESMİ KATILIMCI GÖNDERMELİDİR'

Erbil'de 15 Eylül'de yapılan Kürt Ulusal Kongresi konusunda ise Demirtaş, "Kürt ulusal kongresi toplanır ve başarılı bir şekilde sonuçlanırsa çözüm yanlısı herkesin elini güçlendirir. Çözmek istemeyen veya çözümsüzlükten beslenen çevreler ancak bu kongreden rahatsız olabilir. Türkiye'de bir çözüm süreci yürüyorsa bu kongrenin ortaya koyacağı irade olası tıkanmaları aşma konusunda devreye girebilir. Arabuluculuk yapabilir, tavsiyede bulunabilir, rol oynayabilir. Kongre bilişenleri olarak daha güçlü bir irade olarak bu ülkelerdeki çözüm süreçlerini daha fazla destekleyebilirler. Türkiye, kongreden korkmak ve kaygılanması yerine gerçekten dikkatle izlemeli ve mümkünse resmi olarak izlemeli ve katılımcı göndermeli, çıkan sonuçlara saygı duyarak kendi içindeki sorunları çözme konusunda bir fırsat olarak görmelidir kongreyi" diye konuştu.

Kandil'e İmralı'dan bir mektubun şu anda söz konusu olmadığını ancak, 1 Eylül’den sonra Kandil'e hitaben yazılmış bir mektubun olabileceğini söyleyen BDP Eş Başkanı Demirtaş, demokratikleşme paketinde yer almasını istedikleri ana dilde eğitim ve seçim barajının düşmesi konularında ise şöyle konuştu:

‘AKP KOLTUKLARINDA BİZİM OYLARIMIZLA OTURUYORLAR’

"Anayasadaki önerimiz budur. Biz anayasada bölge yönetimlerinin kurulmasını önerdik. Eğitim yetkisinin yerel ve bölge yönetimlerine devredilmesini önerdik. Bu şekilde her bölge Türkçe ile birlikte o bölgenin özgür dillerinde eğitim yapabilir. Bu ülkelerin bölünmesine değil, bir arada yaşamasına ve kaynaşmasına katkı sunacak bir projelerdir. Er geç olacaktır. Ana dilde eğitim ülkeyi bölmez, bu ülkede ana dilde eğitim er yada geç olacaktır. Bugün olmaz yarın olur, bunu engellemek imkansızdır. Bu bir takvim meselesidir. Bir de seçim barajı kalkacaktır bu ülkede. Şimdi yüzde 50 oy aldığını ve oyunun yüzde 55'e çıktığını söyleyen bir Başbakan seçim barajından korkar mı bizim ülkemizde korkuyor. Yani oyu yüzde 12 olsa korksa anlarım. Ama anketlerde oyumuz yüzde 55 var diyor. Bu seçim barajını kaldırmaya korkuyor. Çünkü demokrasiden korkuyorlar. Temel korku budur. Bu baraj durduğu müddetçe BDP'nin bir meselesidir. Biz bunun mücadelesini sürdüreceğiz, barajın kalkması için de elimizden gelen bütün çaba ve gayreti göstereceğiz. Seçim barajını asla kabul etmiyor ve içimize asla sindirmiyoruz. Oyumuz yüzde 30'lara çıksa bile biz seçim barajının kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Şu an zaten anketlere göre BDP'nin baraj problemi yoktur. Biz barajın kaldırılmasını kendimiz için istemiyoruz. Demokrasinin bir gereği olduğu için istiyoruz. Başbakan diyor ki herkes zaten parlamentoya girmiş durumda. 'Baraj kalksa bile bu 4 parti girecek' diyor. Bakın bakalım baraj kalktığında bizim milletvekili sayımız ne olacak. Şu an AKP koltuklarında oturan 30'ya yakın milletvekili bizim oylarımız ile oradadır. Aslında bizim kazandığımız Milletvekilleridir ama AKP'nin koltuklarında oturuyorlar. Bu içimize sindirebileceğimiz ve kabul edebileceğimiz bir şey değildir."

Suriye'de katliam yapan El Kaide bağlantılı çeteci grupları Türkiye'de destekleyen bazı örgütleri tarihin af etmeyeceğini de söyleyen BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Halk karşısında, tarih karşısında da suçlu pozisyona düşerler. Bunlara oradan ciddi bir katkı da gelmez. Orada yürütülen çete savaşı halkı da kurtarmaz. Baas rejimine ve Esat rejimine karşı direnmek meşrudur ama, İslamiyet adı altında İslamiyet ile hiçbir alakası olmayan katliamları çeteleri desteklemek en az onlar kadar suçlu olmaktır" dedi. Demirtaş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Irak ziyareti ile ilgili ise, "CHP'nin Irak ziyareti eksik bir ziyarettir. Hükümeti hep şu açıdan eleştirdik. Yani hükümet Ortadoğu politikasını Sünni hat üzerinden kuruyor. Biz mezhep üzerine politika geliştirmek doğru değil, Türkiye açısından bir tehlike oluşturur. CHP de bunun tersini yapıyor. Bu yanlış olur. Siz Irak gibi bir yere ziyaret yaptığınızda Kürdistan gibi federal bir bölgeye Irak'tan da çok yönü ile ayrı olan bir bölgeyi ziyaret etmiyorsanız bu bir eksiklik olur yanlış anlaşılmalara da yol açabilir. Dolayısıyla ben CHP'nin bu konudaki ziyaretini yetersiz ve yanlış planlanmış olarak düşünüyorum. O bölgedeki bütün güçlerle görüşmesi daha doğru olurdu" diye konuştu.