HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde ‘HDP her yerde’ başlıklı bir yazı yazdı. AK Parti ve MHP’nin ‘projelerinin ellerinde patlayacağını iyi bildiklerini’ savunan Demirtaş, HDP’nin diğer muhalif kesimlerle ittifakta ısrar etmesi gerektiğini yazdı.

Demirtaş’ın yazısından başlıklar şöyle:

BİR HAFTADA YAPABİLİRLERDİ

Türkiye’de faşist diktatörlük rejimini kalıcı hale getirmek için neredeyse her gün yeni bir adım atılıyor. 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı “lütuf”tan yararlanarak, 16 Temmuz’dan itibaren fütursuzca sürdürülen baskı uygulamalarına her gün bir yenisi ekleniyor. Bilerek ve zamana yayılmış planlı ve sistematik bir uygulama adım adım pratikleştiriliyor. Aslında Erdoğan-Bahçeli ittifakı istese bütün bu tutuklamaları, işten atmaları, sürgünleri, gazete-tv kapatmalarını vb. bir haftada yapabilirdi. Ancak toplum üzerindeki baskıyı ve korkuyu kesintisiz bir şekilde hissettirmek için bilinçli olarak zamana yayıyorlar. Herkesin korku içinde ve sıranın ne zaman kendisine geleceğini bekleyerek iliklerine kadar bunu hissetmesini arzuluyorlar. Tutuklanmamış, işten atılmamış toplum kesimlerini de bu şekilde sindirmek, teslim almak istiyorlar.

ÜSTÜNKÖRÜ YAPILIYOR

Baskı ortamının yarattığı tepkisizlikten de yararlanarak, hiç zaman kaybetmeden eş zamanlı olarak faşist rejimin bürokratik, kültürel, ekonomik ayağını da sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Aslında “yeni faşist rejimi” inşa etmek için AKP’nin elinde yeteri kadar “güvenilir, ehil, temiz (!) ve yetişmiş” kadrosu yoktur.

Örneğin yargı alanında kadrolaşmak için AKP yöneticisi avukatları alelacele hakim-savcı olarak atıyor; yardımcı doçentliği kaldırarak AKP’li üniversite mezunlarını doktoradan sonra doçent olarak atamak istiyor; orduda üst rütbelere atama usullerini değiştirip komuta kademesine bir kaç yıl içinde AKP’lileri yerleştirmeyi hedefliyor. Rektörleri zaten doğrudan kendisi atıyor artık. Vali ve kaymakamları sürekli değiştirerek en biat etmiş olanları tutturmaya çalışıyor.

Emniyet teşkilatındaki boşluğu on binlerce yeni polisle ve alttan üste hızlı atamalarla doldurmaya çalışıyor. Muhalif öğretmenleri sürgünle istifaya zorlayarak kendi kadrolarına alan açmaya çalışıyor vs. Fakat bütün bunlar o kadar üstünkörü, aceleyle, telaş ve panik halinde yapılıyor ki, memleketin niteliksiz, liyakattan yoksun ne kadar gereksiz ve etkisiz elemanı varsa, hepsi AKP kadrosu adı altında buralara dolduruluyor. Bu biçimde gerçekleştirilen kadrolaşma, bırakın AKP rejimini inşa etmeyi, bizzat kendileri AKP’nin başına bela olacaklar. Elbette topluma da büyük zararlar verip tahribatlara da yol açıyorlar ve açacaklar.

ELLERİNDE PATLAYACAĞINI BİLİYORLAR

Demem o ki, Erdoğan-Bahçeli ittifakı vizyonsuz, yüzeysel, meşruiyeti olmayan, kadrodan yoksun, hazırlıksız ve ahlaki temelleri olmayan bu “projenin” ellerinde patlayacağını çok iyi biliyor. Yapmaya çalıştıkları tek şey sürekli zaman kazanmak ve siyasi ömürlerini uzatmaya çalışmaktan ibarettir. Arzu ettikleri “yeni faşist rejimi” bir türlü inşa edememelerinin tek nedeni bu saydıklarım değil elbette. Önlerindeki en büyük engel toplumun önemli bir kesiminin faşizme karşı halen direniyor olmasıdır.

Evet belki Erdoğan-Bahçeli ittifakı henüz yenilmiş değil, ama sınırsız ve orantısız baskıya, güce ve devletin tüm imkanlarını seferber etmiş olmalarına rağmen henüz kazanmış da değiller. Bu gerçeklik karşısında paniklemeye başladıkları görülüyor artık. Toplumun, ölü toprağını yavaş yavaş üstünden atmaya başladığını, korku ve kaygıların yerini öfkenin aldığını görüyorlar. Ellerinde kullanmadıkları çok fazla baskı aracının da kalmadığını, tabiri caizse “cephanelerinin” tükendiğini fark ettikçe panikleri de artıyor.

‘YAPMAZLAR ARTIK’ DENENLERİ YAPACAKLAR

Şimdi bu noktadan sonra demokrasi güçlerinin halka öncülük yapma rollerini çok iyi oynamaları gerekiyor. Çünkü faşist rejimler böylesi aşamalarda son çırpışlarını yaparken, saldırıyı ve baskıyı maksimuma çıkarırlar. “Yok canım, o kadarını da yapmazlar artık” dediğiniz ne varsa onları yapmaya başlarlar. 

HDP başta olmak üzere bütün muhalif güçlerin faşizme karşı direnişi büyütme ve hep en ön safta olma gibi tarihsel misyonlarını yerine getirirken tereddütsüz olmaları gerekir. Zaten bu konuda görkemli bir direniş mirasımız ve mücadele geleneğimiz var.

AKP, 15 yıllık siyasi ömrünün en zayıf, en çaresiz günlerini yaşarken bunun görünür olmaması için azami çaba sarf ediyor. Demokrasi güçleri ise, aldıkları darbelere rağmen “öldürmeyen darbe güçlendirir” misali oldukça güçlüdür ve moral üstünlüğüne sahiptir. Bunun farkında olmak, arkamızdaki on milyonların kararlı ve dinamik gücünü bilerek, bunun hakkını vererek hareket etmek lazım.