Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenleri tarafından son günlerde yaşanan gelişmelere ilişkin Cezayir Lokantası’nda basın toplantısı düzenlendi.

Toplantıda konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, şunları söyledi:

'GEZİ, HDK PROJESİNİN HAKLILIĞINI ORTAYA KOYDU'

"Bizler, HDK bileşenleri olarak bir araya geldiğimizde toplumda son derece güçlü bir muhalefet potansiyelinin olduğu, hiç bir siyasi yapının tek başına bunu karşılama gücünün olmadığı, olmasının zorunluluğunun da bulunmadığı, bu nedenle sadece siyasi partilerin, hareketlerin değil, bireylerin, aktivistlerin, platformların, çevre hareketlerinin, kadın hareketlerinin, yani sokakta sözü olan herkesin tek bir siyasi çatı altında birleşme zorunluluğu olmadan mücadele birliği kurabileceğine dair bir öngörüydü HDK. Bugün Gezi direnişi ve Gezi direnişi etrafında ortaya çıkan halk muhalefeti aslında HDK projesinin ne kadar haklı bir proje olduğunu ortaya koydu" diye konuştu.

'ORTADA BİR DARBE TEHDİDİ, İHTİMALİ YOKTUR'

Demirtaş, şu anda AKP iktidarı üzerinde bir darbe tehdidinin olmadığını herkesin bildiğini belirterek, şöyle konuştu:

"AKP hükümeti şu anda olası bir darbe kaygısı veya ihtimali üzerine bütün bu baskı sistemini kurmuyor. Bir halk muhalefeti yükseliyor. AKP’nin gidişatına, halk üzerindeki baskısına ’Dur’ diyen güçlü bir halk muhalefeti yükseliyor. AKP’yi panikleten gerçek neden budur. Hiç kimse konuyu çarpıtmasın. Özellikle Başbakan Erdoğan darbe yalanı üzerine kurulu bu baskı politikasının artık halk tarafından yutulmadığını, yenilmediğini görmesi gerekir. Ortada bir darbe tehdidi, ihtimali yoktur. Evet, insanlar AKP hükümetine, politikalarına karşıdır, bu da insanların en doğal hakkıdır. AKP hükümetinin değişmesini, düşmesini istemek sokaktaki muhalefetin, parlamentodaki muhalefetin asli görevidir. Ama ne yazık ki, bugün insanlar ’Hükümeti düşürme, hükümeti devirme’ suçlamasıyla karşı karşıya kalıp, gözaltına alınıyorlar, tutuklanıyorlar ve AKP’nin yargısı, polisi, medyası eliyle darbeci olarak suçlanıyorlar. Bugün sokakta ortaya çıkan ve belki 90 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa gerçekleşmiş olan bu birlikteliğin kimlik, etnisite, sınıf, inanç, cinsiyet ayırımı gözetmeksizin sokakta birlikte duran bu muhalefetin, hükümeti bu kadar korkutuyor olmasını biz anlıyoruz. Ama yargıçların, savcının ve medyanın AKP’nin korkusunu paylaşıyor olmalarını anlamlandıramıyoruz. Bir yargıç sokaktaki muhalefetten niye korkar? Eğer bizatihi AKP’nin atadaığı mahkemeler değilse bunlar niye korkarlar? Bugün Türkiye’de ilerlemenin ve demokratikleşmenin önündeki en büyük engel maalesef ki, yargıdır. Kimse yargı gücünü ve yargının kendisine verdiği dokunulmazlık, tartışılmazlık gücünü kullanarak halka, halkın çocuklarına bunları yapamaz."

HUKUKÇULARA ÇAĞRI

Hukukçulara seslenen Demirtaş, şöyle devam etti:

"Toplum bu kadar özgürlük için ayaktayken vicdanı olan hukukçuların susması, bütün hukukçuların zan altında kalması demektir. Tecavüzcülerin, katillerin serbest bırakıldığı, tutuksuz yargılanmaya bile gerek duyulmadığı bir yargı sisteminde 12-13 yaşındaki çocuklar slogan attı diye, 90 yaşındaki insanlar yürüyüşe katıldı diye tutuklanıyorsa ve ağır cezalara çarptırılıyorsa yargıçlar, savcılar olarak hepiniz suçlusunuz. Ya sesinizi yükseltirsiniz, toplumun bu özgürlük taleplerinin arkasında olursunuz ya da bir siyasi partinin hukuk komisyonu olmaktan öteye gidemezsiniz. Vicdanı olan, hukuk ahlakıyla beslenmiş bütün yargıçları, hukukçuları, avukatları, savcıları sesini yükseltmeye ve bu hukuksuzluğa dur demeye çağırıyoruz. Taksim Dayanışması’na dönük hukuksuzluğu, hukuksuz gözaltıları ve tutuklamaları buradan bir kez daha kınadığımızı, Taksim Dayanışmasıyla birlikte olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Özellikle Hataylı iki gencin katledilmesiyle birlikte Hatay’da ortaya çıkan duyarlılığı, direnişi buradan selamlıyoruz. Başbakan’ın özellikle bir yandan Alevi açılımını yeniden başlatıyoruz söylemi, bir yandan da sokakta Gezi direnişiyle birlikte sokağa çıkan özellikle Alevi yurttaşlara ve kurumlara dönük baskıların da dözden kaçmadığını, Alevilerin özellikle hedef haline getirilmek istendiğini de buradan bir kez daha belirtmek istiyoruz."