HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başkanlığında bir heyet, Berlin’de Almanya hükümet ve muhalefetinin üst düzey yetkilileri ile görüştü.

Almanya’da şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz en etkili ve yoğun diplomatik görüşmelerdi” diyen Demirtaş, Kürt sorunu, Suriye ve mültecilik sorunu hakkında çözüm önerileri ve eleştirilerini ilk elden Alman yetkililere iletme fırsatı yakaladıklarını belirtti.

Demirtaş, iki gün süren kapsamlı görüşmelerinin sonuçlarını Yeni Özgür Politika Gazetesi’ne değerlendirdi. Demirtaş’ın gazeteye verdiği yanıtlar şöyle:

Heyetinizle birlikte Berlin’de iki günlük temaslarda bulundunuz. Kamuoyunda bu ziyaret oldukça merak ediliyordu. Sonuçlarını hakkında bilgi verebilir misiniz?

Almanya’da şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz, yaptığımız en etkili ve yoğun diplomatik görüşmelerdi. Almanya’da siyaset yapıcı kurum ve şahsiyetlerin neredeyse tümüyle görüşmeler gerçekleştirdik. Dışişleri bakanından, parlamento başkanına, Parlamento’da bulunan bütün partilerin genel başkanları, grup başkanları, dışilişkileri sözcüleri, başbakan yardımcısı, başbakanın güvenlik ve dış ilişkiler başdanışmanı, hepsi de bu görüşme trafiği içindeydi. İlk defa Alman hükümeti ve devleti HDP’yi doğrudan ve birinci ağızdan dinleme fırsatı buldu. Biz de Almanya’ya kendi politik yaklaşımlarımızı, çözüm önerilerimizi, eleştirilerimizi, direkt olarak iletme fırsatı bulduk, önemli bir ziyaretti. HDP’nin kabul düzeyi, uluslararası alandaki itibarı açısından da geldiğimiz noktayı gösteren önemli bir ziyaretti. 

Bu görüşmelerin Almanya-Türkiye olan ilişkilerine nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz? 

Alman-Türk ilişkileri çok uzun bir geçmişe dayalı, köklü stratejik ilişkilerdir. Öyle kolay kolay esneyecek, kolay değişecek ilişkilerde değildir. Biz, Türkiye ve Almanya ilişkilerinin kesilmesi, zayıflaması taraftarı değiliz. Doğru ilkeler üzerinde ve doğru bir geliştirici çizgi üzerine oturtulması şeklinde bir yaklaşımımız var. Bir defa Almanya özellikle bu son aylarda Erdoğan şahsında Türkiye’de ciddi bir sıkışıklık yaşayan AKP siyasetini kurtarma, nefes aldırma ve onu rahatlatma şeklindeki yaklaşımıyla Türkiye’de muhalefete karşı işlenen suçların örtülmesi konusunda da dolaylı olarak sorumluluk sahibi bir ülkedir. Kopenhag Kriterleri ve müzakere esaslarına dair sorgulanması gereken temel noktaları sorgulamadan, Türkiye kapsamlı köklü radikal bir özeleştiri yapmadan AKP hükümetiyle ilişki kurulması, özellikle mülteci anlaşmasının ilkesizlikler üzerine geliştirilmesi ve imzalanması Almanya’ya yönelik eleştirilerimizdir. Eleştirilerimizi birinci elden muhataplarımıza ifade ettik. 

Dediğim gibi Türkiye Almanya ilişkileri karşılıklı çıkarlar üzerine kurulmuş köklü bir ilişkidir. Fakat bu ilişkinin Türkiye de Kürtleri ve muhalefeti yok sayacak, ezecek bir potansiyele dönüşmemesi lazım. Tabii ki, bir anda değişiklik beklemiyoruz ama bu bir süreç meselesidir. Diplomaside sonuç almak için sabırlı, kararlı ve istikrarlı olmak gerekir. Özellikle Almanya’daki Kürt toplumunun ve Türkiyeli ilerici toplumun Alman kamuoyuna ve siyasi partilerine dönük diplomatik faaliyetlerini kesintisiz sürdürmeleri de gerekir.

Gördüğümüz kadarıyla heyetinize büyük bir ilgi vardı. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

Hem Türkiye hem de Ortadoğu genelinde, Rojava’da yükselen mücadeleyi ve Kürtleri hesaba katmadan hiçbir bölgesel veya küresel güç karar veremez ve ilerleyemez duruma gelmiştir. 

Bu HDP’nin hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada kredibilitesini yükseltiyor. İkinci neden de Almanya’nın Erdoğan’a verdiği destek, artık kendi iç kamuoyunda da tepkiyle karşılanıyor. İç kamuoyunda bu yönlü çok güçlü tepki ve eleştiriler var. Bunu da önlemek için bizimle görüşmelerde bulundular. Şu izlenimi vermeye çalıştılar: Sadece Erdoğan ile değil muhalefetle de görüşüyoruz.

Tabii bu onların bileceği iş. Nihayetinde biz kendi derdimizi ve çözümlerimizi anlatmak için yapıyoruz bu görüşmeleri.

Erdoğan’a karşı Alman halkında büyük bir tepki var. Sanatçılardan bilim insanlarına kadar büyük bir kesim tepki gösteriyor. Tabii ki, siyasetçiler de bunu mutlaka görüyor ve hissediyor. Almanya’da mülteci sorununun getirdiği kriz giderek büyüyor. Alman toplumu bu sorundan etkileniyor. Bunun çözülmesini de istiyor. Fakat AKP hükümeti gibi DAİŞ’i büyütmüş, beslemiş, Suriye’deki iç savaşı kızıştırmış ve insanlığa karşı birçok suç işlemiş bir hükümetin sorgusuz sualsiz bu şekilde kabul görmesi Alman toplumunda bir tepkiye neden oldu.

Sizce Alman kamuoyunun kendi hükümetine tepki göstermesi sadece mültecilik sorunundan mı kaynaklı? AKP ve Erdoğan’ın Kürtlere açtığı savaşın bunda etkisi var mı?

Tabii kamuoyu haklı olarak, aynı zamanda, özellikle son aylarda  Kürtlere karşı AKP’nin acımasız ve vahşi tutumu karşısında Almanya’dan tek bir itiraz ve eleştirinin gelmemesi ve bununla birlikte mülteci sözleşmesi imzalanırken her şey güllük gülistanlıkmış gibi davranılmasını hazmetmiyor. Bu kamuoyunu rahatsız etmiştir. Öte yandan baktığımız zaman Erdoğan aynı zamanda mülteciliğin de kaynağıdır. Avrupalılar bunu biliyor. Mülteciliği yaratan ve bunu koz olarak kullanan Erdoğan’ın kendisidir. Ahlaksızca mültecileri Ege’ye, Yunan sınırına yığan kendisidir. Bunlar sorgulanmadan, eleştirilmeden mülteciler anlaşmasının imzalanması sorunu çözmez, büyütür. Bizim, bu konuda eleştirilerimiz vardı ve gördük ki, Alman toplumu da bu konuda gerçekten son derece duyarlı bir toplum haline gelmiş.

Hertie School of Governance Üniversitesi'nde panelde yaptığınız konuşmayı, Rudaw ve Türk medyası, öz yönetim ilanına karşı olduğunuz, PKK'nin mücadelesinin de sizleri zorladığı biçiminde çarpıttı. Sizin bu konuda görüşünüzü almak istiyorum. 

Türk medyası psikolojik harekat merkezlidir. Güvenlik konseptinin bir başka ayağıdır. Türk basınının emniyet ve ordu ile ilişkileri var.  Onların basın ahlakı ile bir alakası yok.  Bunlara basın demek,  basın emekçilerine hakarettir. Söylediklerimizi psikolojik savaşın hizmetine koymak bunların görevidir. Buna şaşırmamak lazım. Bunları medya ve sosyal medya üzerinden teşhir etmek lazım. Halkımız bunlara değer vermemeli.  Bunlar yok sayılmayı hak ediyor.  Özgür medyanın kısıtlı imkanlarla yaptığı yeterlidir. İnsanlarımız bu yalanlara inanarak bunların değirmenine su taşımamalı.

HDP HEYETİNİN GÖRÜŞMELERİ

HDP heyeti Pazartesi günü Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Dış ve Güvenlik Politikaları Danışmanı Christoph Heusgen, CDU/CSU Dışilişkiler Sözcüsü Jurgen Hardt ve Andreas Nick, Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir ve Federal Almanya Parlamentosu Başkanı Norbert Lammert ile görüştü. Aynı gün Demirtaş, Hertie School of Governance Üniversitesi’nin düzenlediği panelde konuşmacı olarak yer aldı. Salı günü ise Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier ile Başbakan Yardımcısı ve Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sigmar Gabriel, Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth ile bir araya geldi. Demirtaş, Sol Parti Parlamento Grubu’na hitaben bir konuşma da yaptı. 

(Kaynak: Yeni Özgür Politika-Yeko Ardil)