Zeynep Kuray / ANF

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı tarafından açıklanan demokratik çözüm deklarasyonunda yer alan 'anadilde eğitim, anayasal güvence ve demokratik özerkliğin kabulü' şeklindeki taleplere Akil İnsanlar Heyetinde yer alan isimlerden ve hukukçulardan da tam destek geldi.

Üç talebin Türkiye’nin demokratikleşmesi için şart olduğunu vurgulayan heyet üyeleri ve hukukçular, bu taleplerin yerine getirilmemesi durumunda bir müzakereden söz edilemeyeceğini belirterek bu talepleri AKP hükümetinin bir an önce hayata geçirmesi gerektiğinin altını çizdi.

ANF’ye konuşan Akil İnsanlar Heyeti üyeleri ve hukukçular üç talebin meşruluğunu değişik pencerelerden bakarak anlattılar.

Ergin Cinmen, Avrupa Birliği Yerel Yönetim Özerklik Şartı’nın çekincesiz imzalanması gerektiğini vurgularken, Kezban Hatemi taleplerin meşru olduğunu ve anadilde eğitim hakkının kısıtlanamayacağını belirtti.

Ali Bayramoğlu, bu taleplerin yerine getirilmemesi durumunda bir müzakereden söz edilemeyeceğini belirtirken, Baskın Oran ise özerkliğin reddinin asimilasyonun devamı anlamına geleceğini belirtti.

Rıza Türmen ise, kimliklerin dayatılamayacağını belirterek şöyle dedi: “Bırakın insanlar kendilerini nasıl tanımlıyorsa öyle tanımlasınlar.”

CİNMEN: YEREL YÖNETİM ÖZERKLİK ŞARTI ÇEKİNCESİZ İMZALANMALI

KCK Yürütme Konseyinin taleplerinin son derece meşru talepler ve haklar olduğunu belirten hukukçu Ergin Cinmen, sadece Kürt sorununun çözümü için değil topyekun bir demokratikleşme için bunların gerekli şartlar olduğunu vurguladı.

“Anadilde eğitim hakkı bir annenin ak sütü kadar helaldir” diyen Cinmen, “İlk etapta herkesin Türkçe dışında bir anadilinin olduğu kabul edilmeli. Bunun üzerine bir masaya oturulmalı ve bilimsel olarak bu hususun Türkiye şartlarında nasıl hayata geçirilebileceği tartışılmalı” diye konuştu.

Bu taleplerin içinde yer alan özerklik şartı konusunda, Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı hatırlatan Cinmen, Avrupa Birliği üyelerinin yüzde 90’ının bu sözleşmeyi imzaladığını, Türkiye’nin de bu sözleşmeye imza atmasına rağmen 10 maddede çekince koyduğunu belirterek, “Ben bu demokratik pakette söz konusu çekincelerin kaldırılmasını beklerken tam tersi hiç yer almadı” dedi. Anayasa’da Kürt halkının haklarının güvenceye alınması gibi Çerkezlerin, Ermenilerin, Rumların, Lazların ve diğer tüm halkların haklarının güvence altına alınması gerektiğinin altını çizen Cinmen, yeni yapılacak Anayasa’ da tüm etnisitelere eşit uzaklıkta bir devlet aygıtı tanımlanması gerektiğini söyledi.

'ANADİLDE EĞİTİMİ HAKKINI HİÇ KİMSE ENGELLEYEMEZ'

KCK deklarasyonunda yer alan üç talebin de meşru olduğunu belirten Akil İnsanlar Güneydoğu Bölgesi Heyetinden Kezban Hatemi, ancak mevcut Anayasa ile ellerin kolların bağlı olduğunu söyledi.

Hatemi, “Biz orada uluslararası anlaşmalardaki yerel yönetimler konusunda Türkiye’nin koyduğu çekincelerin derhal kaldırılmasını istedik. Ayrıca bunları anayasal düzenlemeye tabi olanlar, kanuni düzenlemeye tabi olanlar, idari düzenleme ve uygulamalar ile halledilebilecek olanlar diye ayırmıştık. Bizim gördüğümüz kadarıyla başbakan idari düzenlemeleri yaptı ve siyasi iradesini koydu. Ama yasal düzenlemeler içinde iki, üç madde, örneğin seçim barajı dahi tam istenildiği gibi yer almadı” diye konuştu.

Bu düzenlemelerin yetersizliğini seçime bağlayan Hatemi, AKP hükümetinin seçim öncesi böyle düzenlemelere yanaşmadığını söyledi. Anadilde eğitimin hiç kimse tarafından kısıtlanamayacağını, engellenemeyeceğini vurgulayan Hatemi, “Bölgesel zenginlik kültürel zenginliktir” dedi. Artık bir sürece girildiğini belirten Hatemi artık kan akmayacağını ve kimsenin bu süreci durduramayacağını vurgulayarak, “Biraz sabır” dedi.

KCK deklarasyonunda yer alan üç talebin de meşru olduğunu söyleyen Ali Bayramoğlu ise, bu taleplerin pakette yer alması gerekirken maalesef yer almadığını söyledi. Bu taleplerin acilen hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Bayramoğlu, bunlar olmadan bir müzakereden de söz edilemeyeceğini vurguladı.

ORAN: BU ÜÇ TALEBİN REDDİ ASİMİLASYONUN DEVAMI MAHİYETİNDEDİR

Baskın Oran farklı kimliklerin birinci meselesinin o ülkedeki tek ekonomik pazarla ilgili olduğuna dikkat çekti. Oran, sözlerine şöyle şu örnekle açıklık getirdi: “Mesela Hakkari’de üretilen otlu peynir İstanbul’da, İstanbul’da üretilen buzdolabı Hakkari’de aynı fiyata bulunursa bir tek ekonomik pazardan söz edilir. Yoksa söz edilmez. Bu nedenle tek ekonomik pazar farklı etnik grupların bilinç kazanmasından önce kurulursa, asimilasyon mümkündür. Sonra kurulursa, asimilasyon imkansızdır. Türkiye’de Kürtlük bilinci 60’ların başında ortaya çıktı. Tek ekonomik pazar ise 80’lerin başında ortaya çıktı. Şimdi anadilde eğitimin reddi, özerklik şartının reddi asimilasyonun devamı mahiyetindedir ve imkansız olduğu gibi, tam tersine Kürtlük bilincini kuvvetlendirir.”

'AKP ÇÖL KABİLELERİ GİBİ ASİMİLE OLDU'

AKP hükümetinin seçim öncesi radikal adım atamayacağını, korktuğunu ifade eden Oran, İbni Haldun’un çöl kabileleri için söylediği sözlerin AKP için de geçerli olduğunu ifade etti. Oran, “Ne diyordu İbni Haldun? Çöl kabileleri zaman zaman gelip yerleşik toplumlara saldırırlar, onları fethederler, sonra kendileri yerleşik hale geçerler ve yerleşik toplumların ideolojilerini benimserler. AKP de devletin o tekçi zihniyetinin ve ideolojisinin fazla dışında değil. AKP, devlet olduktan sonra, kendisi asimile oluyor. Kemalizmin yaptığını tekrar etmeye başlıyor” dedi.

AKP’nin zaten demokrat olmadığını vurgulayan Oran, “AKP’nin iki niteliği var. Biri İttihatçı olmaması ki bu reformlar yapmasına olanak sağlıyor. İkincisi kasaba kökenli olması ki kasabalar Amerika başta olmak üzere dünyanın her yerinde muhafazakarlığın ve dinciliğin kaleleri olduğu için, belli bir noktadan sonra ileriye doğru gidememelerine neden oluyor” dedi.

'KÜRTLER YABANCI MI Kİ DİLLERİ YABANCI SAYILSIN?'

Üç talebin de haklı talepler olduğunu belirten Rıza Türmen, Kürt sorununun bir kimlik sorunu, bir dil sorunu olduğunu ve bu kapsamda taleplerin doğru ifade edildiğini söyledi.

Anadilde eğitimin doğuştan gelen bir hak olduğunu vurgulayan Türmen, bu talebin karşılanması önündeki en büyük engelin mevcut Anayasa’nın 42. maddesi olduğunu belirtti. Ancak aynı madde içerisinde yabancı dil öğreten okullar için “kanunla düzenlenir” diye bir ibarenin bulunduğunu belirten Türmen, “Şimdi buna göre düzenleme yapılıyorsa o zaman şunu sormak lazım: Kürtçe yabancı bir dil midir? Kürtler yabancı mıdır ki onların konuştuğu dil yabancı dil sayılsın? Bir kere burada anayasal bir problem var, önce bu problemi ortadan kaldırmak gerek. Bu da ancak Anayasa’yı tümden değiştirmekle mümkün” dedi.

'İNSANLAR KENDİLERİNİ TANIMLAMADA ÖZGÜR OLMALI'

Kimliklerin dayatıldığı bir ülkede demokrasiden söz edilemeyeceğini hatırlatan Türmen, “Devlet hiç kimseye sen Türksün, sen busun, osun diyemez. Özerk, bağımsız bireye saygı göstermesi gerekir. Her birey kendini nasıl tanımlıyorsa odur. Kürdüm der, Aleviyim der, Kürt Aleviyim der. Biri de reddeder ben asimile olmak istiyorum, Türk olmak istiyorum der. Bunda sorun nedir ben bunu anlamıyorum. Bırakın insanlar kendilerini tanımlasınlar” diye ifade etti.

'PAKETİN ÇÖZÜMLE ALAKASI YOK'

Pakette bu yönde düzenlemeler beklenirken hiçbirinin yer almadığını da hatırlatan Türmen, şu haliyle demokratik paketin içindeki tüm düzenlemeler uygulansa da Türkiye’nin şu anda bulunduğu durumdan daha ileriye taşımadığını vurguladı.

Bu paketin ne Kürt sorununun çözümünü ne de Türkiye’nin demokratikleşmesini amaçlamadığının altını çizen Türmen, “Bu paketin Kürt sorununun çözümüyle alakası yok, olsa olsa göz boyama, oyalama paketidir. Bunun en açık göstergesi de toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili düzenlemeler. Anlaşılan o ki bu yapılan, seçimden önce silahlar patlamasın paketi ” dedi.