Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin kuruluş yıldönümünde bir mesaj yayınladı.

Mesajına "Her şeyden önce geçtiğimiz iki hafta içinde benim ve eşimin geçirdiği korona süreci çerçevesinde dualarını ve iyi dileklerini sesli, yazılı ve görsel mesajlarla ileten kardeşlerimize ve dostlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum" diyerek başlayan ve dün yapılan son testinin negatif çıktığını açıklayan Davutoğlu, "Allah’tan eşim Sare hanımla birlikte şu anda hala rahatsız olan bütün vatandaşlarımıza da şifa niyazında bulunuyorum" dedi. 

AK Parti'nin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den aldığı iktidarı yine Bahçeli'ye devrettiğini söyleyen Davutoğlu'nun açıklamalarından başlıklar şöyle:

BUGÜN REFORM DENİLENLERİ İLK AŞAMADA İLETTİK

İlk aşamada, yıkmaya değil yapmaya, zarar vermeye değil düzeltmeye, egoya değil kamuya ayarlı hayat felsefemizin bir gereği olarak içinde bulunduğumuz iktidar partisinin en üst makamlarına gördüğümüz yanlışları en açık ve en samimi bir dille özel görüşmelerde aktardık. Bugün reform denilerek yeni bir umut oluşturulmaya çalışılan bütün hususları sözlü ve yazılı şekilde bizzat sayın Cumhurbaşkanına ilettik. Ne bir makam bekledik, ne dilsiz şeytan gibi sükut ettik ne de “birileri çıksın bedel ödesin sonra da biz konuşmaya başlarız” diye oportünist bir tavır içine girdik. Bu iyiniyetli çabalarımıza trol çetelerinin saldırıları, bizzat sayın Cumhurbaşkanını ağzından trenden inme binme ithamları ile, 28 Şubatta bile kesilmeyen konferanslarımızın iptallerine varan baskılarla cevap verildi. Baktık ki ülkemizin siyasi ve ekonomik şartları her geçen gün kötüleşiyor, yasakların kıskacı, yolsuzlukların cesameti ve yoksullukların çilesi büyüyor bu kez kamuoyu önünde açıklama yapma ihtiyacı hissettik ve haftalar süren istişareler neticesinde kaleme aldığımız manifestoyu 22 Nisan 2019’da halkımızla paylaştık.

BEKLENTİMİZ İHRAÇLA SONUÇLANDI 

Maalesef bütün iyimser beklentilerimiz kibirli bir inkarla, bütün samimi çabalarımız hak tanımaz bir ihraçla sonuçlandı. Bizler de AK Parti’nin değişime kendisini, Türkiye’nin gerçeklerine, milletin arzularına hatta AK Partililerin beklentilerine bile kendisini kapattığını görerek milletimizle buluşma kararı aldık. AK Parti bir aile yönetimine, iktidar ise başta 28 Şubat artıkları olmak üzere Türkiye’nin ve milletin hayrına sicilleri boş ancak darbecilikten ekonomik iflasa sicilleri sabıkalı isimlerle koalisyon hükümetine döndü. 20 yıl önce Türkiye’yi iflasa götüren Bahçeli’den devr aldığımız iktidar anahtarını, 20 yıl sonra Sayın Erdoğan milletin bütün emeğini ve AK Parti’nin birikimini yok ederek tekrar Bahçeli’ye teslim etti. Bununla da yetinmedi rotayı da milletin üç nesildir süren özgürlük ve değer mücadelesini bu değerlere düşmanlığını hiç bir zaman gizlememiş 28 Şubat teorisyeni marjinal bir partinin ve onu her dönemde şaibeli ilişkiler içine girmiş liderinin eline verdi. 2 Eylül 2019’da ihraç istemiyle disipline sevk edilince 13 Eylül 2019’da arkadaşlarımızla birlikte istifa ederek yeni bir siyasi hareket başlatacağımızı ilan ettik. Böylece bu mücadelede üçüncü aşamaya geçerek Gelecek Partimizin geleceğinin işaret fişeğini çakmış olduk.

KİMSEYİ İKNA EDEMEZLER DEDİLER

 O dönemde yazılan ve çizilenleri bir hatırlayın değerli kardeşlerim. Bir taraftan yandaş medya diğer taraftan ülkemize bu toprakların hamurundan neşet eden yeni bir iddialı gelecek ideali konmasından rahatsız olan çevreler “kuramazlar, yapamazlar, bu korku ortamında kimseyi ikna edemezler” dediler. Aynen bundan tam yüzyıl önce 2019 güzünde Sivas Kongresinden 2020 baharında TBMM’ne kuruluşuna giden süreçte Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye hareketi için söylenenler bizler içinde söylendi. “Ham hayal” dendi, “millet mücadeleden bezgin” dendi, “korku ve karamsarlık ikliminde umut çiçeği açmaz” dendi, “kendinizi ateşe atıyorsunuz” dendi. Biz ise üç temel kriter etrafında zor zamanda dünyevi makamlar için değerlerini terk etmeyecek refikler arama çabasına girdik: Samimiyet, basiret ve cesaret.

FARKLI KÖKENLERDENİZ AMA HEPİMİZ VATANDAŞIZ

3 Aralık 2019’daki Bolu toplantısı bizim Sivas kongremizdi. Toplantıdaki siyasi, mezhebi, etnik, kültürel ve ideolojik çeşitliliği gören bir arkadaşımız “hocam ortak hiçbir tecrübesi olmayan bu kadar birbirine benzemez bir kurucular heyeti ile risk almıyor musunuz?” diye sorduğunda şu cevabı vermiştim: “Her biri birbirine benzeyen bir klan topluluğu ile kolay bir yol yürümektense, toplumun bütün kesimlerini barındıracak şekilde çeşitlilik arz eden bir toplulukla zor bir yol yürümeyi tercih ederim. Ülkemizin geleceği bu zor yolu yürüyebilmemize bağlı” demiştim. O toplantıda daha partimizin ismi, adresi ve logosu belli değildi ama ruhu belirmişti: Özgürlükçü ve demokrat bir ruh. Daha sonra katılan arkadaşlarımızla birlikte 12 Aralık günü partimizin 152 kişilik kurucular listesini, tüzüğünü ve programını İçişleri bakanlığı ve Yargıtay başsavcılığına teslim edip kuruluşu ilan ettiğimizde bizi iktidar partisinin dar kulvarına sıkıştırmak isteyenlerin ne kadar yanıldığı ortaya çıktı. 13 Aralık günü yaptığımız tanıtım toplantısında da vurguladığımız ve bugün de tekrar ettiğimiz gibi “farklı kökenlerdeniz ama hepimiz onurlu ve eşit Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız; farklı yaşlardayız ama hepimiz genciz ve genç kalacağız”.

KARŞIMIZDA VESAYET REJİMİ VAR

Bu koalisyon iktidarı her ne kadar Türkiye’de olsa da artık milletle aynı dünyada yaşamamaktadır. Öncelikle altını açık bir şekilde çizerek ifade edeyim, karşımızda ağır bir vesayet rejimi bulunmaktadır. Vasisi Bahçeli, rota çizeni Perinçek olan bu vesayet rejiminden Sayın Erdoğan’a sadece sözcülük kalmıştır. Hayaller koalisyonsuz Türkiye, gerçekler meşru bir koalisyonu bile aratan Bahçeli ve Perinçek vesayet rejimidir. Cumhurbaşkanı’nın vasisi gibi konuşan konuşanadır. Bu iktidarın içinde bulunduğu vesayet rejimi dünyası milletin ve Türkiye’nin içinde bulunduğu dünyadan tamamen kopmuştur. Millet iş derdindedir bunlar bir kişiye beş maaş verme derdindedir. Maalesef bizzat Sayın Erdoğan’ın kendi ifadeleriyle ülkemizde “küresel siyasi gelişmelere uygun olarak” bakan ve Merkez Bankası başkanı değiştirilmiştir. Bunu bizzat Sayın Erdoğan söyleyebilmiştir. Yıllarca dış mihrak deyip durup, önlerine gelen herkesi dış mihrak uzantısı olarak suçlayıp sonra da küresel siyasi gelişmelere göre bakan değiştiriyoruz, politika değiştiriyoruz, hatta dış mihrak için reform bile yapmayı düşünüyoruz çizgisine gelmişlerdir. Hayaller tam bağımsız Türkiye, gerçekler bir odaktan başka odağa, bir eksenden başka eksene ne yaptığını bilmez şekilde savrulan Türkiye. Bu millet bu acizliği, bu onursuzluğu hak edecek ne yaptı size? Sayın Erdoğan’ın ülkeyi getirip bıraktığı yer “acı reçete” yazan bir iktidardır. Evet Erdoğan millete aç karna içilmek üzere acı reçete yazacaklarını söylüyor. Nasıl olsa kendilerine bu acı reçetenin ucu dokunmayacak, nasıl olsa onların keyfi yerinde.  

HER ŞEY YENİDEN BAŞLIYOR

Gelecek Partisi yarınlara odaklandıkça geçmişin yükünün azalacağını, 21. yüzyıla baktıkça geçen yüzyılın kısır çekişmelerinin anlamsızlaşacağını, geleceğe yürüyecek iradeyi ortaya koydukça eski Türkiye defterinin kapanacağını bir yıl gibi kısa bir sürede herkese göstermiştir. Bütün dünyanın durduğu ve endişeli bir şekilde geleceğini tekrar tekrar tefekkür ettiği 2020 yılı sonrasında küresel ve ulusal düzeyde yeni doğumlara şahitlik edeceğimizi şimdiden öngörebiliriz. COVID-19 salgını sonrası dünya ve Türkiye’nin farklı olacağını hepimiz görüyoruz. Gelecek Partisi olarak bu yeni döneme “Türkiye İçin Hazırız” diyerek giriyoruz. Gelecek Partisi altını çizerek tarihin akışının hızlanacağı, belli dinamiklerde makas değişiminin yaşanacağı ve eski dinamiklerin ya anlamsızlaşacağı ya da baştan aşağı değişeceği bu döneme, yani geleceğimize hazır olmamız gerektiğini düşünüyor. Gelecek bizimdir, gelecek milletimizindir, gelecek Türkiye’nindir. Hiç bir şey bitmedi; her şey bugün burada yeniden başlıyor.