Barış Bloku, Demokrasi İçin Birlik, Yurttaş Girişimi ve Diyalog Grubu TBMM’nin üçüncü partisi olan HDP’ye dönük baskılara ilişkin ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamada, HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin ve hukuk dışı uygulamaların Meclis’in üçüncü partisinin fiilen kapatılacağı endişesini doğurduğu ifade edildi.

Barış Bloku, Demokrasi İçin Birlik, Yurttaş Girişimi ve Diyalog Grubu’nu temsilen Ayşe Erzan, Levent Tüzel, Oya Baydar ve Zülfü Livaneli’nin konuşmacı olarak yer aldığı basın toplantısı Taksim Point Otel’de gerçekleştirildi.

“Hukuk herkes için” sloganıyla yapılan açıklamada, OHAL şartları altında yapılacak olan referandumun meşruiyetini gölgeleyecek adımların atıldığı ifade edildi.

Muhalif seslerin susturulmaya çalışıldığına dikkat çeken açıklamada, “Hangi partiden, hangi siyasal çizgiden olursa olsun, demokratik hukuk devletini savunan her kişi ve örgütün; yasal bir parti olan HDP’nin çalışmalarını özgürce sürdürebilmesi, referanduma eşit haklarla katılabilmesi için demokrasiye sahip çıkması gerektiğini düşünüyoruz” denildi.

‘HDP’NİN ADI MEDYADAN SİLİNMEYE ÇALIŞILIYOR’

HDP’nin eş başkanlarının tutuklu olduğunu hatırlatarak konuşmasına başlayan Oya Baydar, “Sayın Figen Yüksekdağ'ın vekilliğinin düşürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Bugün burada bu toplantıyı yapmamızın sebebi sadece siyasi değil, ahlaki ve vicdani bir çıkıştır” dedi.

Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Koruköy’de 14’üncü gününe giren sokağa çıkma yasağına ve köyde yaşanan hak ihlallerine dair konuşan Baydar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu da eleştirdi. Geçtiğimiz günlerde Koruköy’de yaşayan bir köylüye ait işkence fotoğraflarını ve köyde neler olduğunu Bakan Soylu’ya soran CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bakanın ağır sözlerine maruz kalmıştı.

Baydar, “Bakan Soylu, Sezgin Tanrıkulu’nun yönelttiği soruyu yanıtlamak yerine, Kemal Kılıçdaroğlu’ya da hitaben ‘adamlarını topla’ şeklinde ağır sözler söyledi. Soylu, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş için de ‘içerideki insan müsveddesi adam’ demişti. Müsveddenin kim temize çekilmiş olanın kim olduğunu sizin takdirinize sunuyorum” diye konuştu. Baydar, hükümetin yürüttüğü politikaların HDP’nin adını terörle eşleştirmeye çalıştığını ve medyadan da silmeye uğraştığını ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.

‘ORTADA SİSTEM MESELESİ VAR’

Diyalog Grubu adına konuşan Zülfü Livaneli, olağanüstü şartlarda referanduma gidildiğine dikkat çekerek, "Halkın bir bölümünü diğer bölüm üzerine kışkırtan hareketler görüyoruz. Bugün bizi burada birleştiren vicdanımızla birlikte hukuk ve barış isteğimizdir. Bunun için bir araya geldik” dedi.

Toplumsal bir diyalog için bir araya geldiklerini belirten Livaneli, birlik ve beraberliği bozmamak ve bu birlikteliği sürdürmek gerekliliğine dikkat çekti. Yöneten isimler değişse de aynı politikaların hakim olduğuna değinen Livaneli, “Ortada sistem meselesi var. 40 yıldır isimler değişse de sistem aynı. Bunu bir kader olarak kabul etmediğimiz için buradayız fakat durmadan aynı şeylerle uğraşmak durumundayız. Bizler de olmasak hiçbir şekilde itiraz edilemeyecek. Bu salondaki herkes adaletsizliğe ve hukuksuzluğa hayır diyoruz” diye konuştu.

Ortak açıklamayı da okuyan Livaneli, referanduma OHAL altında gidildiğini söyleyerek, “Muhalefetin ifade özgürlüğü ve propaganda olanakları Kanun Hükmünde Kararname’lerle kısıtlanıyor. Muhalif sesler çeşitli bahanelerle, hatta çoğunlukla gerekçe bile gösterilmeksizin susturulmaya çalışılıyor. Medya üzerindeki sansür, otosansür ve baskılar yoğunlaşıyor. On binlerce kişinin tutuklanıyor, yüz binler işlerinden, mesleklerinden atılıyor. İçerde ve dışarıda savaş ve çatışma ikliminin sürdüğü bu ortamda yapılacak referandumun meşruiyetini gölgeleyecek adımlara her gün bir yenisi ekleniyor” dedi.

Hukuksuz uygulamalara en çok hedef olan siyasi kuruluşun HDP olduğuna dikkat çeken Livaneli, HDP'nin haksız tutuklama, yaygın baskı ve engellemelerle kampanya örgütleyemez, çalışamaz hale getirilmek istendiğini söyledi.

Son olarak HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin düşürülmesi ile Cumhuriyet tarihinde, 1920’den bu yana ilk kez bir siyasal parti genel başkanının milletvekilliğinin düşürüldüğünü belirten Livaneli, kararın bir benzeri olmadığı gibi yürürlükteki Anayasa’ya da aykırı olduğunu söyledi.

‘YÜKSEKDAĞ KARARINDA ANAYASA İHLALİ VAR’

Livaneli şöyle devam etti: “Anayasa’nın 84. maddesi, milletvekilliğinin kesin hüküm giyilmesi halinde Genel Kurul’a bildirilmesiyle düşeceğini öngörüyor. 'Kesin hüküm giyme'den ne anlaşılması gerektiğini İçtüzük’ün 135. maddesi düzenliyor. Buna göre, 'seçilmeye engel bir suçtan dolayı hüküm giyen' milletvekilinin milletvekilliği düşer. Seçilmeye engel durumları düzenleyen 76. Maddede, 'zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik' gibi yüz kızartıcı suçlar sayılıyor ve 'bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezası' ile cezalandırma öngörüyor. Figen Yüksekdağ’ın kesinleşmiş hapis cezası 10 ay ve 'ağır hapis cezası' değil. Ayrıca, hüküm giydiği suç da propaganda yapmış olmak.

Figen Yüksekdağ kararında açık bir anayasa ihlali olduğu görülüyor. Yapılan işlemin hukuksal olmaktan çok siyasal nedenlerle gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Bu işlemle, bir yandan yasal bir parti olan HDP’nin sadece referandum sürecinde değil, aynı zamanda Meclis’te de saf dışı bırakılması, öte yandan henüz cezaevinde olmayan HDP ve CHP milletvekillerine gözdağı verilmesi amaçlanıyor. Bugün burada sizler aracılığıyla Türkiye kamuoyuna sesleniyoruz: Konumuz, HDP’ye yönelen baskılar kadar hukukun üstünlüğüne dayalı anayasal meşruiyetin yitimi ve demokrasinin tümüyle yok edilmeye çalışılmasıdır. Hangi partiden, hangi siyasal çizgiden olursa olsun, demokratik hukuk devletini savunan her kişi ve örgütün; yasal bir parti olan HDP’nin çalışmalarını özgürce sürdürebilmesi, referandum çalışmalarını eşit koşullarda yürütebilmesi, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması için sesini yükseltmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hayır’larımızı, demokrasiyi ‘ama’sız savunma kararlılığımızla pekiştirelim.”

'HALKIN İRADESİNE KAST EDİLMİŞTİR'

Demokrasi İçin Birlik adına konuşan Levent Tüzel de HDP'nin etkisizleştirilmesi ile demokratik muhalefete tehdit gönderildiğini ifade etti. Tüzel, yargının bağımsız olmadığına dikkat çekerek "Talimatlandırılmış yargı kararının ne ölçüde adil olduğu tartışma konusu. Kürt sorunu üzerinden halkı kutuplaştırarak idamı ve terörü öne atarak milliyetçiliğe göz kırpmak ve muhalif kesimi tehdit etmek referandumda 'evet'i çıkarmaya dönük. Sopa sallayarak bütün bir toplum susturulmaya çalışılıyor. Mesele sadece 6 milyon oy almış HDP'nin değil, mesele memleketin meselesi. Bu karar halkın iradesine kast etmiştir. Halkın iradesine başvurmak için referandum yapılıyor ama halk iradesiyle seçilmiş Figen Yüksekdağ'ın vekilliği düşürülüyor. Bu kabul edilemez bir riyakarlık. Demokrasi için bir araya gelen güçler bu haksızlığa sessiz kalmayacak" dedi.

'MİLLETVEKİLLERİNİ TUTUKLAMAK TBMM'Yİ SAKATLIYOR'

Barış Bloku adına konuşan Ayşe Erzan ise, Barış Bloku Eş Sözcü Bahadır Altan'ın Koruköy’e dair gözlemlerini paylaştı. Altan’ın Koruköy’de ne olduğunu öğrenmek için Nusaybin'e gittiğini ancak köye 15 kilometre kala jandarma arafından durdurulduğunu aktardı.

Erzan, “Köylülerin jandarmadan sakladığı telefonlar sayesinde heyetlerle bağlantı sağlanmış. Operasyon adı altında köylülere edilen kötü muamele ve vahim insan hakları olduğuna dair somut bulgu ve belgeler var. Basına işkence edilmiş halde fotoğrafları düşen kişinin 90'larda da işkence gördüğü ve ruhi sorunları olduğu, psikiyatrik tedavi aldığı biliniyor. Haber alma özgürlüğünün ihlali biçiminde sürüyor operasyonlar köylüleri terörist ilan ederek operasyonları meşrulaştırmak doğru değildir. Temel insan haklarının tanınmadığı, haber alma hakkının sağlanmadığı bu köylerde toplu göçertme işleyeceğinden endişe ediyoruz” diye konuştu.

Milletvekillerinin tutuklanmasını ve Yüksekdağ'ın vekilliğinin düşürülmesini de eleştiren Erzan, “Milletvekillerini tutuklamak doğrudan doğruya TBMM'yi sakatlıyor. Bu birkaç milletvekiline ya da partiye değil TBMM'ye yapılmış bir saldırıdır. Sayın Yüksekdağ'ın vekilliğinin düşürüldüğünü kabul etmek zorunda değiliz. Ben kendi adıma 8 Mart tebriklerimi Yüksekdağ'ın TBMM adresine göndereceğim” dedi. (Kaynak: Evrensel)