Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Çözüm Süreci"ne karşı olan, sabote etmek için çabalayan, her türlü engellemeyi yapan, düne kadar HDP'nin şikayet ettiği hangi konu varsa, hepsinin arkasında 'Paralel Yapı' vardır. Şu anda onunla flört ediyor. Bir ilkesizlik tutarsızlık varsa budur" dedi.

Akdoğan, HDP'nin barajı aşmasının tehlikeli bir durum olduğunu öne sürerek 'Böyle bir örgütün kontrolü altında olan, vesayeti altında olan elinde silah olan adamın sözünün geçtiği bir yapının ben siyaseten güç kazanmasını doğru bulmuyorum' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, HaberTürk Televizyonunda katıldığı programda, 7 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akdoğan, HDP'nin barajı aşamaması durumunda, Çözüm Süreci'ni kiminle yürüteceklerine dair soruya şu yanıtı verdi:

"SÜRECİN SAHİBİ BİZİZ"

"Biz bu süreci başlattığımızda, HDP Meclis'te yoktu. 2005'te Cumhurbaşkanımız, o zaman Başbakan olarak bu süreci başlattığında, demokratik açılım, milli birlik ve kardeşlik, bunlar iç içe geçmiş halkalar. Bunlar var mıydı? Yoktu. Bu sürecin sahibi biziz. Burada elbette HDP'nin bir rolü var. Buradakilerin hepsi de milletvekili değil. Bu süreç devam edecektir."

"BARAJI GEÇEMEZSE SÜPER OLUR" DEDİM DİYE...

Seçim sürecinde ayyuka çıkmış hilelerden bahsetmeyen  Akdoğan, HDP'nin barajı geçip geçmeyeceğine milletin karar vereceğini söyleyerek, "Ben barajı geçmezse süper olur dedim diye bu sanki demokrasiye karşı bir şeymiş gibi algılanıyor. Bugün seçime kaç parti giriyor. Bunların hepsi barajı geçiyor mu? Milletin iradesidir bu" diye konuştu.

Demirtaş'ın "Demokrasiye inanan bir insan böyle bir laf eder mi?" sözlerinin hatırlatılması üzerine de Akdoğan şunları söyledi:

"Bu bir siyasi yarış ben daha fazla oy almak isterim, senin de daha az oy almanı isterim. Türkiye'de barajı geçemeyen bir çok parti var, o zaman Türkiye'de demokrasi yok mu? Utanılması gereken şudur, barajı geçmezsek bunu bir kıyamet alameti gibi gösterirsen, tehditvari konuşursan, arkadan yok bunlar başka yere gidip parlamento mu kuracak, toplumsal olaylar mı çıkacak bunların konuşulmasıdır ayıp olan. Bunlardır saygısızlık, demokrasiye yakışmayan da budur. Hükümet olmuş partiler, meclisin dışında kaldılar. Dağa mı çıktılar? İnsanları tehdit mi ettiler?""

"DEMOKRASİ AÇISINDAN BİR SORUN"

HDP'nin barajı geçmesini demokrasi açısından bir sorun olarak değerlendiren Akdoğan, şöyle konuştu:

"Bugün Avrupa'da bir takım partiler var. Irkçı, faşist, şiddeti öven kafatasçılık yapan. Bu anlayış hoş görülüyor mu? Demokrasi açısından bir tehlike olarak görülüyor. Tolere ediyor, fiili bir şiddete bulaşmadıktan sonra. Anlayış olarak idare ediyorlar. baktığımız zaman, HDP şiddeti öven yaklaşımlar içinde değil mi? Selahattin Demirtaş utanmaktan bahsediyor. Sen çağrı yaptın onlarca insan hayatını kaybetti. Utanma duygun varsa, senin sokağa çıkamaman lazım. Japonya'yı örnek veriyor. Geçen İzmit'te köprü inşaatında kablo koptu, Japon mühendis intihar etti. Senin yaptığın çağrıdan sonra bir sürü insan hayatını kaybetti. Sen önce buna bakmalısın."

"HDP'NİN BARAJI GEÇMESİ TEHLİKELİ BİR DURUM"

"Terör örgütünün vesayeti altında bir yapı" diyen Akdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Siyasi alanı geliştirmek, demokratik alanı güçlendirmek, bu kanalları açmak siyasi partileri güçlendirmeye eyvallah. Bu şöyle olursa olur; Sen silahlı örgütle bağını kesersin. Sen bir söz söylediğinde yarın Kandil'den birisi seni azarlıyorsa, ikide bir gidip onlara hesap vermek zorunda kalıyorsan, elinden kan damlayan adama ikide bir selam çakıyorsun, senin milletvekili listelerini bile onlar belirliyorsa, örgüt komiseri gelip de seçilmiş belediye başkanlarına posta koyabiliyorsa, o zaman böyle bir yapının güç kazanması demokrasinin güç kazanması değildir. Elinde silah olan adamın güç kazanmasıdır. Bunu birbirinden ayırmak lazım."

Bu yüzden HDP'nin barajı geçmesini tehlikeli bir durum olarak gördüğüne dikkati çeken Akdoğan, "Böyle bir örgütün kontrolü altında olan, vesayeti altında olan elinde silah olan adamın sözünün geçtiği bir yapının ben siyaseten güç kazanmasını doğru bulmuyorum. Siyasi aktörler elbette güç kazanmalı. Sen ona karşı güç kazanacaksın. Onu yanına alıp diğer partilere karşı güç kazanmayacaksın" diye konuştu.

"BİR ÖZERKLİK PEŞİNDESİN"

HDP'nin "demokratik özerklik" taleplerini dillendirmediğine dikkati çeken Akdoğan, "Yıllardır demokratik özerklik diyordunuz. Şimdi neden bahsetmiyorsunuz? Çünkü bu PKK'nın siyasi projesi. Demokratik de sırf hoş görünsün diye başına eklenmiş bir şey. Bir özerklik peşindesin. Bunun adına kantonlaşma da diyebiliriz. Suriye'de bunu yaptınız. Orada bütün Kürt grupları bastırdı, Kandil'den silahlı gruplar gitti farklı olan kimseye de tahammülleri yok. Bu anlayışın iyi sorgulanması lazım" değerlendirmesinde bulundu.

"HDP barajın altında kalırsa, Batılılar ne diyecek" şeklinde bir kaygının bulunduğunu anlatan Akdoğan, "Bu barajı geçti yarın herhangi bir şey olduğunda, tekrar tehdide başvurmayacağının garantisi var mı? Yedekte bir silahlı örgüt var. Batıya gidip de şunu demezler mi; 'bakın haritaya kıpkırmızı HDP'nin rengine burası boyandı. Buradakilerin hepsi beni istiyorlar. Elinde de silahlı örgüt var. Ben burada demokratik özerklik ilan ediyorum' dediğinde bu bir problem oluşturmayacak mı?" diye sordu.

"İNANDIRICILIĞI OLMAZ"

"Çözüm Süreci'nin amacı HDP'yi güçlendirmek değil ki örgüte silah bıraktırmak" diyen Akdoğan, bu ikisini birbirinden ayırmak gerektiğinin altını çizdi.

HDP'nin, "şiddetle ilişkisini kesememesi, şiddet çağrısı yapması, bir silahlı örgütle organik bağ içerisinde olması ve onun vesayeti altında kalması" nedeniyle güçlenmesinin demokrasiye katkı sağlayacağını düşünmediğini yineleyen Yalçın Akdoğan, "Sen ona karşı bir varlık ortaya koyarsın. Bu iki farklı yöntemdir, aydınlık ve karanlık gibi. Sen onu kınamadan ve devre dışlı kalmasını sağlamadan, o yöntemi dışlamadan, diğer yöntem üzerinde konuşursan bunun inandırıcılığı olmaz" dedi.

"DEMİRTAŞ'IN SÖZLERİ YAKIŞIK ALMADI"

Akdoğan, Demirtaş'ın kendisine yönelik sözlerine ilişkin, "Yakışık almadı. Kişiselleştirmeyi sevmiyorum. Ben de mecburen bir şey söylemek zorunda kaldım. Partiler düzeyinde eleştiri getirmeye çalışıyorum" diye konuştu.

Çözüm Süreci'nin aktörleri olarak belli hassasiyetleri gözetmeleri gerektiğini savunan Akdoğan, şöyle devam etti:

"Çözüm Süreci var diye biz bunlarla siyasi mücadeleyi bir tarafa koyacak halimiz yok. Bu süreç başarılı olsa bile, bizim siyasi mücadelemiz devam edecek. Biz bu anlayışa Kürtleri terk edemeyiz. Bu anlayışı doğru bulmuyoruz. Bu dibinde ot bitirmeyen ceberut, Kürtlerin Baası dediğimiz bir zihniyettir. Terör örgütünün siyasi projelerini savunan bir siyasi anlayış. Türkiye partisi olmak şu demek değildir; Orada örgüt dursun, sen teröristlerle kucaklaşma şenlikleri yap, oy kullanmaya giden adamın yolu kesilsin, Ak Parti mitingine giden vatandaşın yolu kesilsin, bu Türkiye partisi olmak değildir. Nasıl bir Türkiye tasavvurun var bunu ortaya koymaktır. Aydın'da, Muğla'da, Trabzon'daki insana da bir şey söyleyebilmendir."

"BUNLARIN DEVLET DEĞİL DİN TARAFINA ALERJİSİ VAR"

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kaldırılması yönünde bir düşüncesinin olup olmadığının sorulması üzerine Akdoğan, şu yanıtı verdi:

"Ben istemedim. 1993'te biz Yeni Zemin diye bir dergi çıkardık. O dönem Özal'ın son dönemi. Türkiye kabuğunu kırmaya çalışıyor. İslami kesimde de demokrasiyi savunan bir yayıncılıktı Yeni Zemin. O dergiyi de biz çıkarıyorduk. Orada kadın konusunu, din devlet ilişkilerini, asker sivil ilişkileri, yeni anayasa bugün konuştuğumuz belki de AK Parti'nin hayata geçirdiği pek çok konuyu o gün konuşuyorduk. Ama olmadı. Türkiye kabuğunu kıramadı. O gün bizim söylediğimiz din-devlet ilişkileri bağlamında tartışmalar. Ben öyle bir yazı yazmadım ama bizim derginin kapak sayfasında 'Dinin özgürleşme talebi' diye bir yazı vardı. Din-devlet ilişkilerinde biz devlet tarafında bir eleştiri getiriyorduk. Bir alerji varsa devlete dönüktü. O günkü devlet anlayışı, din üzerinde tasallut kuran dini cemaatlere baskı yapan bir devlet ve laiklik anlayışı var. Din değil devlet tarafına bir düzenleme ihtiyacına vurgu yapıyordu kapak dosyası."

"Bunların devlet değil, din tarafına bir alerjisi var" değerlendirmesinde bulunan Akdoğan, "Partiler, YÖK ile ilgili bir şey söyleyebilirler. Diyanet ile ilgili bir projeleri olabilir. Ben bunu eleştirmiyorum. Ama birtakım şeyler yan yana geldiği zaman İmam Hatiplerin orta bölümünü kapatacak bir şey öneriyorsanız, din dersi kaldırılsın diyorsanız, Diyanet kaldırılsın diyorsanız, bunlar toplamda bir fotoğraf veriyor. Bizim eleştirdiğimiz budur. Dine dönük bir alerji görüntüsü veriyorsunuz biz bunu eleştiriyoruz" diye konuştu.

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "Seçim öncesi bir koalisyon var o da AK Parti artı Erdoğan koalisyonu" sözlerinin hatırlatılması üzerine Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Hiç katılmıyorum ben. Cumhurbaşkanlığının adaylık sürecinde söylediği şey neydi, 'ben halkın ilk defa seçtiği bir cumhurbaşkanı olacağım, halkın içinde olacağım, farklı bir cumhurbaşkanı olacağım' dedi. Bu seçim vaadiydi Cumhurbaşkanının. Şu anda farklı bir cumhurbaşkanı. Bu etkinlikler seçim sürecine endeksli etkinlikler değil. Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı Saray'ında grup grup insanlar geliyor. Cumhurbaşkanımız bütün şehirlere gideceğim halkla buluşacağım dedi. Bu seçimden sonra da devam edecek bir şeydir" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hedefe konulduğu takdirde kendisini savunacağına dikkati çeken Akdoğan, "Böyle bir dünya yok, sen onu eleştireceksin, Cumhurbaşkanı sessiz kalacak. Cumhurbaşkanımız elbette kendisini savunuyor. 'Muhtar bile olamaz' ile 'başkan seçtirmeyiz' zihniyetini aynı görüyorum" dedi.

Kaynak: Hürriyet