Saadet Partisi’nden ayrıldıktan sonra bir süre bağımsız milletvekilliği yapan ve CHP’ye katılma kararı alan Cihangir İslam, CHP’ye geçmesinin ardından partisi ve HDP hakkında açıklamalarda bulundu.

İslam, “Israrla HDP'nin de Millet İttifakı'nın içinde olmasını başından beri savundum, hala daha savunuyorum” dedi.

‘SAADET PARTİSİ’NDE ÇALIŞMA ALANI BULAMADIM’

Saadet Partisi’nden ayrılık sürecine ilişkin Independent Türkçe'den Can Bursalı'ya konuşan İslam, “Rahmetli Erbakan döneminde Saadet Partisi'nin kurucusu oldum ve Genel İdare Kurulu üyeliğine kadar seçildim. Sonrasında da gönülsel bir kopmadan bahsetmiyorum. Ama çalışma alanı bulamadım. Yani bir kırgınlık falan yaşamadık. İttifaktan bahsetmiyorum, ama Saadet Partisi'nin, parti olarak ortaya koymaya çalıştığı şeylerle benim öncelik olarak gördüğüm şeyler tam olarak örtüşme içinde olmadı. 

Mesela bir İstanbul Sözleşmesi meselesi idi. Saadet Partisi İstanbul Sözleşmesi'ne anlayamadığım bir şekilde karşı idi. Halbuki kadına şiddeti önlemeye çalışan bir sözleşme o. Başka yönlerden mahzurlu buluyordu. Olabilir. Yani saygı duyarım. Yani kendi geliştirdikleri bu siyaset içerisinde ben onlara faydalı olamıyordum. Bunu böyle söyleyebilirim. Hani nasıl söyleyeyim belki bir ekol farklılığı diyebilirsiniz buna. Yani onların ihtiyaçlarına cevap verebilecek şeyler yok benim kafamda” ifadelerini kullandı.

‘CHP ÖRGÜTLERİ İLE TANIŞIKLIĞIM 1 AY ÖNCE BAŞLAMADI’

İslam CHP’ye katılma sürecine dair ise partisiyle ilişkisinin yeni başlamadığını belirterek, “Benim anlayabildiğim kadarı ile Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Karamollaoğlu bir anlamda beni siyasette görmek istediler. Belki de ortak kararları idi. İnanın detayına çok da girmedim. Evet, Sayın Kılıçdaroğlu ile Adalet Yürüyüşü yaptık. Bir yandan da Sayın Karamollaoğlu ve ekibi ile daha eskiden yaptığımız yürüyüşler var. Ben de bütün bu iyi insanların hepsinin bir arada, olmasını istedim. Bir anlamda biz Millet İttifakı'nın ön çalışması gibiydik orada. Mesela bir panel yaptık, 4 partinin genel başkan yardımcılarını falan topladık ilk defa panelde. Bu önemli bir şeydi. Taksim Hill Otel'deydi toplantı. Biz işin bu yönünde idik. Biz bir anlamda bu insanların bir araya gelmesini istiyorduk. 

“Benim CHP örgütleri ile tanışıklığım 1 ay önce başlamadı. Benim CHP örgütleri ile tanışıklığım, Adalet Yürüyüşü'de başladı. Sayın Kılıçdaroğlu ile 25 gün gece gündüz bir aradaydık. En azından akşamları zaman zaman bir araya geldik, ülke meselelerini konuştuk. Onun aklından geçenleri dinlemek bana büyük güven verdi. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ve CHP'nin siyasetini genişletme hamlesi, 30 Ekim 2013'e dayanır. Nedir 30 Ekim 2013? 4 tane başörtülü milletvekilinin TBMM'ye girmesi ve CHP ‘nin bunu desteklemesi. 

O günden sonra ben gerçekten CHP'ye kulak kesilen bir insan oldum. Çünkü bu farklı bir şeydi. Bu iyiye doğru bir evrimleşmeydi. Daha sonra Adalet Yürüyüşü'nde bunları detaylı konuşma fırsatı bulduk. Baktım ki Sayın Kılıçdaroğlu ile demokrasi, insan hakları gibi konularda kaygılarımız çok farklı değil. Bu ülkede herkes kendi kimliği ile yaşasın. Daha açık söyleyeyim yani Kürt kendi kimliği ile yaşayabilsin. Alevi kendi kimliği ile yaşayabilsin. Veya herhangi bir kınamaya maruz kalmasın” dedi.

'HDP MİLLET İTTİFAKI İÇERİSİNDE YER ALMALI'

HDP’nin Millet İttifakı içerisinde olması gerektiğini belirten İslam, bu düşüncesini şöyle savundu:

“Israrla HDP'nin de Millet İttifakı'nın içinde olmasını başından beri savundum, hala daha savunuyorum. Tabi birtakım problemler tek taraflı değil, siyasetin içinden baktığınız zaman daha farklı. Sivil toplum bize şunu öğretti; farklı kimliklerle, benzer siyasetler güdülebilir. Yani bugün siyasete baktığınızda bazı siyasetçiler -bugün bizi yönetenler de öyle düşünüyor- zannediyor ki ben tek bir kimlik yaratırsam, tek bir kimlik oluşturursam, ülke düze çıkar. Hayır böyle değil. Önemli olan şudur: Farklılıklarımıza rağmen sizinle biz aynı mekânı bir hukuk sistemi, bir adil sistem içerisinde paylaşabiliyor muyuz? Birbirimizin arkasını kollayabiliyor muyuz? Birlikte iş yapabilme becerimiz var mı? Yöneticimizi bu ülkeyi yöneteceğimizi, mevzuatımızı birlikte tayin edebiliyor muyuz? 

“Ben bu halkın bunu becereceğini zaten umuyordum, biliyordum, hissediyordum. Ama şimdi artık gün geçtikçe yayılıyor. Şu anda ne oluyor, şu anda başkasını kendisi gibi düşünmeye ve olmaya zorlayanlar aslında son derece gayrı medeni ve hatta yabani duruyorlar ve toplumun önemli bir kesimi tarafından da bir anlamda yadırganıyorlar. Özellikle CHP'nin İyi Parti'nin Saadet Partisi'nin, Demokrat Parti'nin, ısrarla HDP'nin de bu işin içinde olmasını başından beri savundum, hala daha savunuyorum. Gelecek Partisi ve Deva Partisi de bu ittifakın içinde yer almalı. Büyümeye elverişli taraf, bu çoğulcu taraftır. Ve her geçen gün de büyüyor. Zaten şu anda bütün anketler gösteriyor ki, muhalefet büyüyor. Türkiye'de bugün AK Parti MHP, BBP, Vatan Partisi gibi düşünmeyenler çoğunlukta. 

“Öncelikle sorularımı parti adına değil, kendi adıma yanıtladığımı belirteyim. Bütün partiler içerisinde İyi Parti'de de CHP'de de HDP ile mesafeli olanları ve HDP ile daha yakın ilişkide olmak isteyen gruplar var. Bu belli. Saadet Partisi'nin içinde de böyle olduğunu söyleyebilirim. Ama ben Türkiye'de çoğulcu bir demokrasinin yerleşmesi için bütün partiler kendi kimliklerini koruyarak, ortak prensipler ölçüsünde birbirine yaklaşmalı. Yani şu anda muhalefetin iki görevi var. Birincisi devleti yeniden yerine oturtmak, ikincisi kendi programını uygulamak. İşte bu devleti ve ilişkilerimizi yeniden sağlıklı bir şekilde yerine oturtacaktır. İttifakımızın kapısı herkese açıktır. Yani MHP'ye de AK Parti'ye de açıktır, onlar da katılabilir. Ama onlar tek başına ve şeffaf olmayan, otoriter bir biçimde yönetmek istiyorlar.”