CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, CHP Kurultayı öncesinde gündemi değerlendirdi.

“Kim genel başkan olmalı?” yerine iktidar olmak için “Ne yapmalı?” sorusuna yanıt aranması gerektiğini söyleyen Bekaroğlu, “CHP bunu yapacak; bu milletin önüne, herkesin kendisini içinde bulacağı bir gelecek tasarımı/ ütopya koyacak. Kurucu ayarlar diyorlar ya… İşte kurucu olmak. Atatürk ve arkadaşları 1920’lerde milletin önüne böyle bir ütopya koymuşlar, milleti peşlerinden sürüklemişlerdi. Herkesin hikâyesi farklı ama 1950’de Menderes, 1983’te Özal ve 2002’de de Erdoğan milletin önüne bir gelecek tasarımı koydular. Şimdi bunu yapacak tek siyasi parti olarak CHP var” dedi.

Bekaroğlu, Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın sorularını yanıtladı.

*CHP Kurultayı yaklaşıyor. 3 aday adayı var. Kim gerekli delege sayısına ulaşır şimdilik bilmiyoruz ama bir genel başkanlık yarışı kesin görünüyor. CHP’de liderlik sorunu mu yaşanıyor?

CHP, ana muhalefet partisi ama uzun süreden beri iktidar partisinin aldığı oyun yarısını alıyor, yüzde 25’lerde saplanmış durumda. Bence şimdi sorulacak soru; CHP ne yapmalı ki, bu durumdan çıksın, iktidar alternatifi haline gelsin? Eğer bu soruya “CHP’nin sorunu genel başkandır, genel başkanı değiştirsin iktidara gelir” cevabı veriyorsanız isimler üzerinde konuşursunuz. “Kim genel başkan olmalı?” yerine “Ne yapmalı?” sorusunu sormak gerekir?

*Peki, soralım, ne yapmalı?

Bu soruyu önce aday adaylarına soralım. Sayın Kocasakal ve İnce aday olduklarını açıkladılar, tebrik ediyorum, başarılar diliyorum ve onlara “CHP’yi iktidara taşımak için hangi politikalar öneriyorsunuz?” diye soruyorum. Biri, “CHP çizgisini, yolunu, yönünü kaybetti, kuruluş ayarlarına dönerse her şey hallolur” diyor. İkinci kez aday olan Sayın İnce ise CHP’yi hangi politikalarla iktidara taşıyacağını henüz söylemiş değil.

‘CHP MİLLETİN ÖNÜNE BİR ÜTOPYA KOYMALI’

*Sizce CHP ne yapmalı ki, 2019’da iktidarın alternatifi olup seçimi kazansın?

Millet olma, toplum olma vasıflarımızı kaybediyoruz. Parçalanıyoruz, dağılıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi toplumun önüne artık bir gelecek tasarımı koyamıyor. Muhalif olanlar, farklı olanlar, 5 yıl sonra, 10 yıl sonra bu ülkede kendilerine bir gelecek göremiyorlar, hiç kimse “muhalif de, farklı da olsam, ben bu ülkede, işimle gücümle, çoluk çocuğumla yaşarım, bir haksızlıkla karşı karşıya kalırsam hakkım bana teslim edilir, Ankara’da yargıçlar var” diyemiyor. İşte CHP bunu yapacak; bu milletin önüne, herkesin kendisini içinde bulacağı bir gelecek tasarımı/ ütopya koyacak. Kurucu ayarlar diyorlar ya… İşte kurucu olmak. Atatürk ve arkadaşları 1920’lerde milletin önüne böyle bir ütopya koymuşlar, milleti peşlerinden sürüklemişlerdi. Herkesin hikâyesi farklı ama 1950’de Menderes, 1983’te Özal ve 2002’de de Erdoğan milletin önüne bir gelecek tasarımı koydular. Şimdi bunu yapacak tek siyasi parti olarak CHP var.

*Nedir bu ütopya, nasıl anlatılacak bu hikâye, halk nasıl inandırılacak?

Ben paradigma değişikliği diyorum bazıları ayağa fırlıyor, “Ne demek, sen kim oluyorsun, kuruluş ideolojimizi, altı okumuzu mu değiştirmek istiyorsun?” diyorlar. Hayır, böyle bir şey yapmak istemiyorum. 1920’lerde bu ütopyanın adı cumhuriyetti, eşit yurttaşlıktı, 1950’lerde demokrasi eklendi. Yine cumhuriyet ve demokrasi diyeceğiz ve elbette adalet. Bunu anlatmak için samimi olmanız yeterli; samimi olursanız, bu millet sizi anlar, size inanır.

‘HEDEF, DEVLETİ ERDOĞAN’DAN ALMAK DEĞİL DEĞİŞTİRME OLMALI’

*Bu kavramların altını nasıl dolduruyorsunuz?

Benim milletin ulusal sınırlar içindeki egemenliği anlamı ile ulus devlete bir itirazım yok, olamaz. Ama otoriter, tekleştirici, tüm imkânları/gücü ve kararı merkezde, bir yerde ve hatta bir kişide toplayan devlet anlayışı ve aygıtında sorun var. Böyle bir anlayışla devlet birikimin ve tahakkümün aracı oluyor. Kimin eline geçerse o devletin imkânları ile toplamaya, biriktirmeye başlıyor. “Demokratikleştireceğim” diye yola çıkan Erdoğan ve partisi AKP de devleti ele geçirdikten sonra onu birikim ve tahakküm aracı olarak kullanmaya başladı. Bugün “Erdoğan devleti” olarak eleştirdiğimiz heyulayı Tayyip Erdoğan icat etmedi, bu heyula dün de vardı.

*Bu anlayış nasıl değişmeli?

Devlet, vatandaşların insanca ve istedikleri gibi yaşamalarını kolaylaştırmak için, yine vatandaşların iradesi ve kararı ile oluşan bir organizasyondur. İnanç, kimlik ve yaşam tarzı konusunda devletin tercihi olamaz; tercih yurttaşlarındır. Devlet, elindeki araçlarla (okul, ordu, radyo, TV, YÖK, RTÜK, Diyanet…) insanlara kimlik, inanç ve yaşam tarzı dayatmaz. Devlet; tüm imkanları (İhale, kredi, teşvik, arazi, vergi,…) merkezde toplayıp istediğini istediğine veremez, istediğinden istediğini alamaz. Sosyal demokrat bir parti olan CHP, devleti Erdoğan’ın elinden almayı değil, değiştirmeyi, dönüştürmeyi, demokratikleştirmeyi, tam bir hukuk devleti haline getirmeyi önüne hedef olarak koymalı, bunu yüksek sesle dillendirmelidir. Yetmez; bunun için tüm kurumları ve kuralları demokratikleştirecek yeni bir devlet organizasyonu projesi hazırlamalıdır.

‘CHP, KİMLİK SİYASETİ TUZAĞINI BOZMALI’

*Bunları Sayın Kılıçdaroğlu anlatmıyor mu? 7 Haziran Seçimleri öncesi yayınlanan seçim bildirgesinde bunlar vardı ama CHP’yi iktidar yapmadı.

Sorun “kimlik siyaseti” Algı şu: Birikim ve tahakkümün aracı olan devlet dün ‘onlar’ın elindeydi, bugün ‘şunlar’ın elinde. Şimdi ‘şunlar’ diyor ki, “aman devleti ‘onlara’ bırakmayalım, bizim elimizde kalsın, bizim elimizde kalsın ki devletin elindeki imkânları paylaşalım, biz zengin olalım, ihaleleri biz alalım, biz müdür olalım, bir müsteşar olalım, biz karar verelim, ağa da bey de biz olalım…”. ‘Şunlar’ dediğim, AKP’liler, muhafazakârlar, Sünni Türk dindarlar… nasıl derseniz deyin. ‘Onlar’ dediğim, dindar olmayanlar, laik/seküler olanlar, Aleviler…

Bakın Türkiye toplumunun sosyolojisine; şu meşhur yüzde 65-35. ‘Şunlar’ yüzde 65. Eğer siyaset kimlik üzerinden yapılacaksa, eğer ‘şunlar’ ve ‘onlar’ ölçü olacaksa ‘şunlar’ hep kazanacaktır. CHP’nin bu tuzağı bozması gerekiyor. Esas beka meselesi bu tuzağın bozulmasıdır. Türkiye’yi kimlik siyasetinden çıkarmak, hem ilkesel olandır, hem de CHP için siyasi olandır, yani CHP ancak böyle seçim kazanabilir. Sayın Kılıçdaroğlu, sürekli olarak anlatıp duruyor, “biz kimlik siyaseti yapmıyoruz, kimlikler, inançlar ve yaşam tarzları siyaseti yapmıyoruz” diyor. Kılıçdaroğlu yapmıyor ama toplumdaki CHP algısı hala bir kimlik partisi olduğu yönünde. Farklı yaşam tarzında olanlar CHP’de siyaset yapamazlar mı, yaparlar. Bakın ben hiç çizgimi, yaşam tarzımı değiştirmeden CHP’de siyaset yapıyorum.

*Bir dakika; ilkesel olan tamam, siyasi olması da tamam, beka meselesi ne oluyor?

Bakın Nergis Hanım; bu iş, yani kimlikler üzerinden yapılan iktidar kavgası Türkiye’yi kutuplaştırmanın çok ilerisine götürdü, milleti böldü, düşman cephelere dönüştürdü. Allah korusun ama bu iş çatışmaya, iç savaşa kadar gidebilir. Gitmez mi diyorsunuz, öyle olsun tabii kim çatışma ister, komşularımızın durumunu görmüyor muyuz, kim bunu ister! Ama bu iş senin benim isteyip istemememle olan bir iş değil. Millet bölünmüş, neredeyse dağılıyor, küçük bir kıvılcım yangına dönüşebilir. İşte size beka sorunu; Allah korusun yok oluruz, bakın Irak’a, bakın Suriye’ye, nasıl yok oluyorlar. İşte kurucu parti olan CHP’nin görevidir bunu engellemek, hatta iddia ediyorum, bunu ancak CHP engelleyebilir. Niçin mi? Çünkü AKP bu konuda parmağını kımıldatmayacaktır. Kımıldatmayacaktır çünkü bu kutuplaşma, kimlik siyaseti onun işine geliyor, bu sayede seçimleri hep kazanıyor.

‘TOPLUM HARİTASI AYNEN CHP’YE YANSIMALI’

*Sayın Kılıçdaroğlu mu anlatamıyor, inandırıcı mı bulunmuyor, sorun genel başkan sorunu mu?

Hayır, mesele Kılıçdaroğlu meselesi değil. Mesele kişi meselesi değil. Bir bütün olarak, kurum olarak, örgütler olarak CHP’nin bu anlamda gayret etmesi gerekir. Sayın Kılıçdaroğlu, sürekli olarak anlatıp duruyor, “biz kimlik siyaseti yapmıyoruz, kimlikler, inançlar ve yaşam tarzları siyaseti yapmıyoruz” diyor. Gerçekten de öyledir; Sayın Kılıçdaroğlu kimlik siyaseti yapmıyor. Kılıçdaroğlu yapmıyor ama toplumdaki CHP algısı hala bir kimlik partisi olduğu şeklindedir. “CHP’de sekülerler var, laikler var, namaz kılmayanlar var, dindar olmayanlar var, oruç tutmayanlar var, içki içenler var, açıklar var, Aleviler var…” Böyle midir bu iş, farklı yaşam tarzında olanlar CHP’de siyaset yapamazlar mı? Hayır, böyle değil, çok küçük bir azınlığın dışında kimse kimseye ses çıkarmıyor; bakın ben hiç çizgimi, yaşam tarzımı değiştirmeden CHP’de siyaset yapıyorum.

Söyleşinin tamamı burada.

Kaynak: Gazete Duvar