Radikal yazarı Cengiz Çandar, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim'in Türkiye'deki temaslarını değerlendirdi. Çandar, Salih Müslim'in Türkiye'ye gelişini ve yaptığı görüşmeleri "Başlıbaşına çok önemli bir gelişme" olarak nitelendirirken, bunun, "Türkiye’nin Rojava’ya yönelik yaklaşımında ‘değişme sinyalleri’ni ortaya koyduğunu," söyledi.

Salih Müslim'in Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) yaptığı açıklamayı hatırlatan Çandar, onun "PYD’ye karşı Türkiye’nin geçmişte oluşan tavrı değişti… Türkiye, Kürtlerin varlığından rahatsız değil, görüşmeler devam edecek. Halkımıza selamlarımızı söylüyoruz. İleriye baksınlar. Güzel günler ileridedir," sözlerini söylediğini aktardı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da Salih Müslim ile yapılan görüşmeye yönelik, "MİT, kendileriyle gerekli olan görüşmeleri yapıyor... Attıkları bu adımların yanlış, tehlikeli adımlar olduğu noktasında kendilerine gerekli uyarılar yapılacak," sözlerini hatırlatan Çandar, Erdoğan'ın PYD konusuna tam anlamıyla ‘senkronize’ olamadığını ve ‘iç politika hesapları’ndan ötürü gerçeğe tam uymayan mesajlar vermeyi tercih ettiğini belirtti.

Çandar yazısına şöyle devam etti:

İnsan bu sözlerden ne anlar?

Salih Müslim, MİT tarafından ‘uyarılmak’ için Türkiye’ye çağrılmıştır. Attığı yanlış ve tehlikeli adımlar konusunda uyarılmıştır. Bunun dışında bir şey konuşulmamıştır.

Anlaşılan Tayyip Erdoğan, PYD konusuna tam anlamıyla ‘senkronize’ olamamış ya da kendince sebeplerle ‘iç politika hesapları’ndan ötürü gerçeğe tam uymayan mesajlar vermeyi tercih ediyor.

Zira, DİHA’ya (Dicle Haber Ajansı) yaptığı açıklamada, Salih Müslim, “Türkiye’ye Dışişleri Bakanlığı’nın daveti üzerine geldim... Yüz yüze Dışişleri yetkilileri ile görüşmelerimiz oldu. Görüşmelerimiz iyi ve olumluydu... Rojava’da halkın kendi bölgelerinde denetimi ele geçirmesinin üzerinden bir yıl geçti... Artık bir yürütmenin olması gerekiyor. Geçici de olsa bir yürütmenin olması gerekiyor. Bir düzenin oluşması gerekiyor... Bunu anlattık görüşmelerimizde” sözleriyle neler konuşulduğunu ve kendi tutumlarının ne olduğunu anlattı.

En önemlisi de ‘görüşmelerde karşılıklı bir anlayış olduğunu’ vurgulayarak yaptığı şu ekleme: “Türk yetkililer ‘bu sizin hakkınızdır’ dediler...”

Salih Müslim’in bu çarpıcı açıklaması ile ‘görüşmeler’e ilişkin Ankara’nın ortaya koyduğu tavrın ne olduğu konusunda Aslı Aydıntaşbaş’ın dünkü Milliyet’teki şu satırları örtüşüyor:

“... Salih Müslim’in sürpriz İstanbul ziyaretinde Ankara tarafından verilen en temel mesaj, ‘Suriye’ye bakışımızda Kürt fobisi yok’ oldu. Daha yakın zamanlara kadar ‘Kırmızı çizgilerimiz’ edebiyatı üzerinden şekillenen Türk dış politikası, bugün artık Irak ve Suriye’deki Kürt varlığını Türkiye’nin bir hinterlandı gibi görme eğiliminde. Yine de, Suriye’deki iç savaşın doludizgin devam ettiği günlerde, Ankara’nın kamuoyunda ‘PKK’nın Suriye uzantısı’ diye anılan PYD’nin liderini İstanbul’a davet etmiş olması, güvenlik ve diplomaside sahiden yeni bir sayfa açıldığının işareti...”

Bu arada, “Suriye’ye bakışımızda Kürt fobisi yok” mesajını, “Rojava-PYD ve ‘Devlet’in kronik Kürt alerjisi” başlıklı yazıma gönderilmiş bir tür ‘düzeltme’ olarak ‘olumlu’ biçimde algılıyorum.

Madem artık Irak ve Suriye’deki Kürt varlığı, bir ‘tehdit algılaması’ konusu olmaktan çıkıp ‘Türkiye’nin hinterlandı’ olarak görülüyor, o takdirde Kürtlerin en büyük parçası olan Türkiye’nin Kürtlerini de buna uyan bir bakış açısıyla değerlendirmek şart oluyor.

Yani?

Yani, bir yandan Kürtlerin temel haklarını bir an önce yasal güvenceye almak, binlerce Kürt tutukluyu serbest bırakmak zorunlu hale geliyor.

Yani, Abdullah Öcalan fotoğraflı bir cep telefonu taşıyan Salih Müslim’i Türkiye’ye davet etmiş ve onunla bölgenin geleceğini tartışmaya başlamışsanız; Abdullah Öcalan’ın mevcut tutukluluk durumunu izah etmek güçleşiyor...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.