Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu.

Buldan, sözlerine Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP’nin önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sağlık durumuna bilgi vererek başladı.

Buldan, “Sevgili Selahattin Demirtaş’ın 26 Kasım’da nefes daralması ve göğüs sıkışması sonucu geçici bir süre bilinç kaybı yaşadığını üzülerek öğrendik. Kendisi yaşadığı sağlık probleminin kamuoyuna yansımasını istememiştir. Cezaevine giden arkadaşlarımız ve avukatlarla da bu durumu paylaşmamış, bilgi vermemiştir. Bunun özellikle bilinmesini isteriz” dedi.

AKP’nin HDP avına çıktığını savunan Buldan, “Evet siyasi ligden düşeceğini anlayan AKP iktidarı, ayakta kalabilmek için gece gündüz HDP’ye gözaltı operasyonları yaptırmaktadır. Geçen hafta HDP, DTK, yöneticileri, insan hakları savunucuları, sendikacılar, gazeteciler dahil 150’ye yakın kişi hukuksuzca gözaltına alındı.  Son bir ayda partimize yönelik Van, Ankara, Antalya, Antep, Mardin, Urfa, Batman, Kocaeli ve İstanbul’da gerçekleştirilen operasyonlarda aralarında belediye eş başkanlarımız ve parti yöneticilerimizin de bulunduğu 350’ye yakın siyasetçi gözaltına alındı, büyük çoğunluğu tutuklandı. HDP’nin neredeyse yarısı içeridedir. AKP polisi, AKP savcısı resmen HDP’li avına çıkmıştır” diye konuştu.

‘DEMİRTAŞ’IN DURUMUNU YAKINEN TAKİP EDİYORUZ’

HDP’li milletvekillerin dün Demirtaş ile görüştüğünü söyleyen Buldan, Demirtaş’ın sağlık durumunun iyi olduğunu paylaştı.

Buldan, “Partimizin girişimleri sonucu kendisi tam teşekküllü hastaneye sevk edildi. Gerekli kontrol ve tetkikleri yapıldı. Şuan için genel sağlık durumunun iyi olduğunu ve gelişmeleri yakinen takip ettiğimizi belirtmek isterim. 3 yıldır hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan Sevgili Demirtaş, Sevgili Figen Yüksekdağ ve tutuklu tüm milletvekili, belediye eşbaşkanı arkadaşlarımız ve yine hasta tutsaklar derhal tahliye edilmeli ve bu hukuksuzluğa, rehine politikasına bir an önce son verilmelidir. Demirtaş, Yüksekdağ ve tüm arkadaşlarımızın sağlığı dahil yaşayacağı her olumsuzluktan bu iktidar sorumlu olacaktır” diye konuştu.

‘ÖZGÜR BASINI YILDIRAMADILAR’

Konuşmasında Özgür Ülke Gazetesi’nin bombalanmasının 25’inci yıl dönümüne olması dolayısıyla saldırıda yaşamını yitirenleri anan Buldan, şunları söyledi: “O dönem özgür basını bombalarla, faili meçhul cinayetlerle, gözaltında kaybetmelerle susturmaya, gerçeklerin üzerini karartmaya çalıştılar. Ama özgür basını yıldıramadılar. Bugün de özgür basını susturmaya çalışan aynı anlayışın devam ettiğini görüyoruz. İktidarın emriyle gazeteciler gözaltına alınıp tutuklanıyor. Ancak biliyoruz ki gerçekler asla karartılamayacak, bu ülkede özgür basın hiçbir zaman susmayacaktır.”

‘ENGELLİLERİN YAŞAM STANDARDI ÜLKENİN VİCDANINI YANSITIR’

3 Aralık Uluslararası Engelliler Günü’nü nedeniyle engelli yurttaşların sorunlarına da değinen Buldan, şu şekilde konuştu:

“Türkiye nüfusunun yüzde 13’ünü engelliler oluşturmaktadır. Engellilerin yaşam standardı bir ülkenin toplumsal vicdanını yansıtır. Eğitimden sağlığa, sosyal ve ekonomik her türlü alanın dışında bırakılmanın yanı sıra, toplumsal sürece katılımda demokratik haklar ve en temel insan haklarından dahi mahrum bırakılan engelliler, meselenin sosyal bir olgu olarak algılanamaması sebebiyle ancak vicdani duygularla üzerinde durulan hayırseverlik faaliyetlerinin konusu olmak durumunda bırakıldılar. Engelliliği kişisel bir trajedi olmaktan çıkarıp, bu konuda engellileri merkeze koyan bir bakışa acilen ihtiyaç vardır. HDP olarak engelli yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık başta olmak üzere tüm taleplerinin sonuna kadar yanındayız ve bu talepler gerçekleşinceye kadar birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz”

‘KADIN CİNAYETLERİ İKTİDARIN SORUMLULUĞUNDA İŞLENİYOR’

Her gün yeni bir kadın cinayetinin yaşandığını belirten Buldan,  şöyle devam etti:

“Sokaklar kadına karşı yeni bir şiddete sahne olmasın. Eskişehir’de Ayşe Tuba Arslan, altı ay önce ayrıldığı ve hakkında uzaklaştırma kararı bulunan kişinin satırlı saldırısı sonucu ne yazık ki hayatını kaybetmiştir.  Saldırgan hakkında 23 kez şikâyette bulunmasına rağmen kadının başvurusu takipsizlikle sonuçlanmıştır. Savcılığın gerekçesi bildik ve tanıdık: ‘Delil ve tanık yokluğu.’ Oysa delilde ortada, fail de ortada, tanık da ortada. Bunları dikkate alacak bir yargı yok. Ve yargının bu takipsizliği kadın cinayetlerini beraberinde getirmektedir Kadın cinayetleri devletin, iktidarın, yargının ve güvenlik kurumlarının sorumluluğunda işlenmektedir”

‘AMED SPOR AKP’YE GOL ATMAYA DEVAM EDECEKTİR’

“Kadını, yurttaşı korumayan iktidar, 7 gün 24 saat HDP’yle, toplumsal muhalefetle, demokrasi mücadelesi verenlerle uğraşmaktadır. Yetmiyor. Amed Spor’la uğraşıyorlar, hedef gösteriyorlar. Futbol topundan korkan bir iktidar var. Amed Spor’un büyümesi, gelişmesi bunları rahatsız ediyor. Amed Spor başta olmak üzere bölgedeki futbol takımları halkımızın gözbebeğidir. Amed Spor sadece bir takım değildir, bir kimliktir, iddiadır, hedeftir ve halk arkasındadır. Amed Spor, tüm engellemelere ve baskıya rağmen AKP’nin kalesine gol atmaya devam edecektir.

‘HDP’NİN NEREDEYSE YARISI İÇERİDEDİR’

Evet siyasi ligden düşeceğini anlayan AKP iktidarı, ayakta kalabilmek için gece gündüz HDP’ye gözaltı operasyonları yaptırmaktadır. Geçen hafta HDP, DTK, yöneticileri, insan hakları savunucuları, sendikacılar, gazeteciler dahil 150’ye yakın kişi hukuksuzca gözaltına alındı.  Son bir ayda partimize yönelik Van, Ankara, Antalya, Antep, Mardin, Urfa, Batman, Kocaeli ve İstanbul’da gerçekleştirilen operasyonlarda aralarında belediye eş başkanlarımız ve parti yöneticilerimizin de bulunduğu 350’ye yakın siyasetçi gözaltına alındı, büyük çoğunluğu tutuklandı. HDP’nin neredeyse yarısı içeridedir. AKP polisi, AKP savcısı resmen HDP’li avına çıkmıştır.

GERÇEK SUÇLULAR DIŞARIDA, HDP İÇERİDE

Biz bir ayda 350 IŞİD’linin yakalandığını duymadık. 350 suç örgütünün çökertildiğini görmedik. Hırsızlık, yolsuzluk yapan 350 suçlunun gözaltına alındığına tanık olmadık. Gerçek suçlular dışarıda, HDP içeride. 10 Ekim katliamında da ortaya çıktı IŞİD’liler elini kolunu sallaya sallaya dolaşır ama HDP’liler tutuklanır.

Kadınlar sokak ortasında göz göre göre öldürülür, faile dokunulmaz, ama basın açıklaması yaptı diye HDP’liler, demokratik kurum temsilcileri gözaltına alınır. Yolsuzluk yapan kayyımlar görev başında tutulur, ancak hırsızlığı ortaya çıkardığı için Diyarbakır Belediye Eşbaşkanımız Selçuk Mızraklı tutuklanır. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır. Bu nasıl bir rezil anlayıştır. Ülkeyi getirdikleri yer tam bir çürümedir.

‘DEMOKRATİK SİYASETİ SUÇMUŞ GİBİ GÖSTERİYORLAR’

AKP-MHP ittifakı, yasal demokratik faaliyetleri, demokratik etkinlikleri, siyasi parti faaliyetlerini suç haline getirmek için uğraşmaktadır. Vekillerimizin her konuşması ve katıldığı etkinlik fezleke konusu yapılıyor. Neredeyse nefes alıp vermemize dahi dava açacak düzeye gelmişler.

Demokratik siyaseti suçmuş gibi göstermek isteyen AKP, cemaatle birlikte bir dönem işlediği suçlara önce bir baksın. Suç arıyorlarsa, teröre destek arıyorlarsa cemaat geçmişlerine baksınlar. Orada her şeyi görürler. Cemaati 15 Temmuz’da darbe yapacak düzeye getiren, kamunun her kademesine darbecileri yerleştiren, onların her istediğini yapan, darbenin siyasi ayağını kendi içinde sır gibi saklayan kendileridir. Suç arıyorlarsa beraber yürüdükleri yollara baksınlar.

‘AKP YENİ BİR PARALEL REJİM İNŞA ETMEYE ÇALIŞIYOR’

Anayasayı, yasaları çiğneyerek halkın seçtiği belediye başkanlarını tek tek görevden alıp, yerine kayyım atayan bu zihniyet, paralel devlet zihniyetinin devamıdır. AKP, kayyım atamalarıyla tüm ülkeyi kuşatacak yeni bir paralel rejim inşa etmeye çalışıyor. Anayasanın, yasanın, hukukun, adaletin, halk iradesinin, demokrasinin yok sayıldığı bir rejimdir bu.

HDP’ye bu denli yüklenmelerinin sebebini çok iyi biliyoruz. Hedefleri, demokratik siyaset alanını kapatmak, toplumsal muhalefeti tasfiye etmek, Saray iktidarını ve faşizm politikalarını kalıcı hale getirmektir. AKP-MHP iktidarının önündeki tek engel HDP’dir.

31 Mart’ta ve 23 Haziran’da HDP’nin gücü görüldü. Şimdi bu gücü bitirmenin gayreti içerisindeler. HDP’yi bitirdikleri gün demokratik taleplerin, toplumsal muhalefetin de biteceğini, herkesin susacağını ve iktidarlarının sağlamlaşacağını düşünüyorlar. Bu nedenle bize yöneliyorlar. Ama yanılıyorlar. HDP bitmez, bu mücadele bitmez. Evet, biz bedel ödüyoruz. Ama büyük kaybeden kendileri olacaktır.

‘ALEVİ YURTTAŞLARA TEHDİLERİN TESADÜFİ OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ’

Şimdi son günlerde Alevi toplumunu hedef alan bir takım tehlikeli oyunların oynandığını görüyoruz. Özellikle İzmir, son olarak Mersin ve Adana’da Alevi yurttaşların yaşadığı evlere işaret konularak Alevi toplumu tehdit edilmektedir. Alevilere yeniden Maraş, Çorum, Sivas hatırlatılmaktadır.

Bu tehditler AKP’nin mezhepçi, ayrımcı, kutuplaştırıcı politikalarından bağımsız düşünülemez. Diyanet’in Alevi köylerine Sünni din görevlisi göndermesinden ayrı ele alınamaz. Özellikle Türkiye-IŞİD ilişkilerinden ve Suriye’de izlenen mezhepçi politikalardan ayrı düşünülemez. IŞİD ve ÖSO Suriye’de, Humus’ta, Hama’da Alevi katliamları yaptı. Bu cihatçı yapıların AKP iktidarından gördüğü destek Alevi yurttaşlara yönelik tehditlerin tesadüfi olmadığını gösteriyor.

 ‘HDP, ALEVİLERİN YANINDADIR’

Bu tehlikeli durum karşısında Cumhurbaşkanı ‘Ali’siz Alevilik’ tanımı yaparak, Aleviler adına Alevilik tarifi yapmaktadır. Sen Aleviler adına karar veremezsin. Buna yetkin de yok, haddin de. Senin tek yapman gereken Alevilerin inancına ve kimliğine saygı duymak, ayrımcı, ötekileştirici, dışlayıcı politikalardan vazgeçmek, Alevi toplumunun temel taleplerini acilen yerine getirmektir.  Bugüne kadar Alevilerin hangi sorununu çözdün ki Aleviler adına konuşma cüretine bulunuyorsun. Aleviler bu iktidara asla prim vermemiştir, vermeyecek de. Buradan Alevi toplumuna seslenmek istiyorum: Merak etmeyin sizler asla yalnız değilsiniz. HDP yanınızdadır ve hep yanınızda olmaya devam edecektir.

‘DEMOKRATİK ALANI VE KAZANIMLARI AKP’YE TESLİM ETMEYECEĞİZ’

Özellikle tecrit politikasını derinleştirerek faşizmi kalıcılaştırmak istiyorlar. Ama tecritle bugüne kadar sonuç almadılar, alamazlar. Bundan sonra da alamayacaklar. Bu halk ne kendisinin, ne de özgür iradesinin tecrit altına alınmasına izin vermez, vermeyecektir. Tarih boyunca mazlumlar zalimler karşısında hiçbir zaman susmadı. Bugün de susmayacaktır. İnanın ki bizlerin yaşadığının milyonda birini AKP yaşasaydı bir saatte tuz buz olurlardı. Ama bizler ayaktayız.

Ayakta olmaya devam edeceğiz. Bizleri  bundan öncekiler yıldıramadı, bunlar da yıldıramayacaktır.  Demokratik siyasetten, demokratik mücadeleden, barış ve özgürlük yürüyüşünden bugüne kadar vazgeçmedik, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz. Demokratik alanı ve kazanımları asla AKP’ye teslim etmeyeceğiz. Kaybeden kendileri olacaktır ve yaptıkları zulümlerle, hukuksuzluklarla hep anılacaklar.

‘VATANDAŞ EKMEĞİNİ, BUNLAR MERMİ FİYATINI DÜŞÜNÜYOR’

Hukuku, adaleti bitiren bu iktidarın krizi derinleştirdiği önemli bir başka alan ise ekonomidir. İşsizlik, yoksulluk, açlık her gün daha da tırmanmaktadır. Vatandaş, manava, pazara, kasaba gidemez oldu. AKP vatandaşın sofrasındaki ekmeğine, çocuğun cebindeki okul harçlığına, işçinin, memurun elindeki simit parasına göz dikmiş durumdadır.

Yolsuzluklarla, yandaşa dağıtılan rantlarla ve savaşa, silaha harcanan paralarla ekonomideki kara delik giderek büyümektedir. Vatandaşın derdi bırakalım ay sonunu, ayın ortasını bile getiremediği bu dönemde iktidarın  S-400’ün yanına, F35, patriot gibi yeni silahlar almak gibi bir derdi var. Vatandaş, ekmeğini düşünürken, bunlar mermi fiyatının hesabını yapıyor.

‘KRİZ HALKIN SOFRASINDA YAŞANIYOR’

EYT’liler hakkını istiyor. Saray yok diyor. Ama öbür yandan ÖSO çetelerine maaş vermeyi biliyorlar. Şimdi de ekonomik kriz gerçeğini gizlemeye, bunun konuşulmasını dahi yasaklı hale getirmeye çalışıyorlar. EYT’lilere para yok diyen Saray’ın harcamalarına bir bakalım.

Tek kullanımlık mutfak takımına eski parayla 1.4 trilyon, çatal bıçak takımına 1.5 trilyon, mefruşata 3.8 trilyon, giyeceklere 6.1 trilyon hediyelere 2 trilyon lira para harcanmış. Vatandaş ekmek parası bulamazken, intihara yönelirken, Saray har vurup harman savuruyor. Kriz halkın sofrasında yaşanıyor. Sarayın sofrasında ve mutfağında değil elbette.

‘ASGARİ ÜCRET 3 BİN 200 TL OLMALI’

Böylesi bir süreçte milyonlarca işçiyi ilgilendiren 2020 asgari ücreti görüşülüyor. Asgari ücret bir aile için geçim ücreti haline getirilmeli, toplumun tüm kesimlerinin görüşleri alınarak belirlenmelidir. Asgari ücret net 3 bin 200 TL olmalıdır, ki bu DİSK’in de bugün açıkladığı bir rakam. Ve bu konuda işçilerin haklı, meşru ve insanca taleplerinin yanındayız, onların mücadelesi bizim de mücadelemizdir.

‘TEPKİLER ARTINCA GERİ ADIM ATTILAR’

Bunların halkı zerre kadar düşünmediklerinin bir başka göstergesi de termik santrallerdir. Biliyorsunuz ölüm saçan 15 kömür termik santraline filtre takılmasını ekonomik maliyeti gerekçe göstererek 2022’ye kadar erteleyen bir yasa maddesi çıkardılar.

AKP-MHP oylarıyla kabul edildi bu madde. Sırf yandaş şirketlerin kasasından para çıkmasın diye insanların sağlığıyla oynadılar. Halk zehir mi soluyor, hastalanıyor mu umurlarında olmadı. İnanın bunların zihniyetinin o termik santralin bacasından çıkan zehirli havadan hiçbir farkı yoktur.

Kamuoyunda tepkinin büyümesi üzerine Cumhurbaşkanı o yasayı veto etmek zorunda kaldı. Tabi şunu iyi biliyoruz ki bu yasayı Erdoğan’ın onayı olmadan Meclis’e getirmediler. Tepkiler artınca geri adım attılar.

‘SİVİL YERLEŞİM ALANLARI HEDEF ALINIYOR’

Siyasi ömürlerini uzatmak için içeride, dışarıda, karada, denizde, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de her yerde çatışma ve gerilim politikasını alabildiğine yaymaya çalışıyorlar. 9 Ekim’de girdikleri Kuzey ve Doğu Suriye’de sivilleri, sivil yaşamı hedef almaya devam ediyorlar.

Dün Tel Rıfat İlçesinde gerçekleştirdikleri bombardımanda 8’i çocuk 10 sivilin yaşamını yitirdiği haberleri geldi. 10 sivil de yaralı. Çocukları hedef alan bu saldırıyı lanetliyor ve kınıyorum. Suç ve cinayet örgütüne dönüşen ÖSO çeteleri Kuzey ve Doğu Suriye’de her gün savaş suçu işliyor. ÖSO çeteleri, insanları evlerinden alarak sokak ortasında katlediyor.

IŞİD yeniden kendisine alan açmaya çalışıyor. Bütün bunlar AKP iktidarının sorumluluğunda yaşanıyor. Türkiye Kuzey Suriye’den çekilmediği sürece bölgeye huzur ve istikrar gelmeyecektir. Siviller her gün hedef alınmaya devam edecektir.

‘AKP’SİZ BİR TÜRKİYE ARTIK UZAKTA DEĞİL’

AKP’siz bir Türkiye artık çok da uzakta değildir. Biz HDP olarak bu sürecin daha fazla uzamaması için erken seçim çağrısı yaptık. Buradan bu çağrıyı bir kez daha yineliyoruz. Ülkenin acil ihtiyacı bir erken seçimdir. Bu iktidardan bir an önce kurtulmak ve yeni anayasa başta olmak üzere büyük bir demokratikleşme sürecini başlatmak ülkenin ve toplumun tüm demokrasi güçlerinin önünde duran acil gündem olmalıdır. Omuz omuza verirsek başarırız. 7 Haziran’da, 1 Kasım’da, 24 Haziran’da, 31 Mart’ta, 23 Haziran’da başardık. Yine başaracağız.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı