Ercan Jan Aktaş / Demokrat Haber

Anarşistler seçimlerde ne yapar? Oy kullanır mı? Ya da kullanmalı mı? Tüm bunları 1 Kasım öncesi bir anarşistle konuştuk…

Kısaca kendini tanıtır mısın?

Öncelikle kendi kimliğimden de her kimlikten tiksindiğim kadar midem bulandığı için gerçek adımı ve soyadımı kullanmak istemiyorum, genelde internette bana rastladıkları isim yada nick name ile tanısın insanlar beni. Umarım bunu anlayışla karşılarsınız. İnternette #One nick name’i kullanıyorum. Dünyaca ünlü hacktivist grup Anonymous’un sloganı olan We are #One ve matrix filminden esinlenerek bulduğum bir ad bu. Türkiye’nin en saygın finans kurumlarından birinde çalışmaktayım, işçiyim öyle rütbeli bir memur falan değilim. Aslında her gün sokakta gördüğünüz, faturaları olan ve bu hayatın parmaklıkları arasına herkes kadar sıkışmış sıradan biriyim. Halkım diyebilirim sanırım

Bugünün politik denklemi içinde Türkiye’ye dair değerlendirmen nedir?

Yani böyle bir değerlendirme yapmak haddime olur mu bilmiyorum, lakin kendi hayata duruş noktamı belirlerken, anti politik olmaya bilhassa dikkat ediyorum. (Bakın a politik değil bilhassa anti politik.) Dolayısıyla politik bir bakış açısı ve değerlendirme yapmam mümkün olsa bile bunu yapmak istemeyecek biriyim. Sadece şunu söyleyebilirim Türkiye için, sanırım 2009 yılına ait Alexis adlı 16 yaşındaki Yunan gencinin polis tarafından vurulmasının yıl dönümünde, Yunanlılar Yunanistan’ı yakıyorlar, parlamento binasına kadar ilerliyorlar ve parlamento binası önünde seçimden beklentisi olan komünistler ile karşı karşıya kalıyorlar, ardından komünist kitle ile anarşizan kitlenin birbiri ile çatışması başlıyordu. Komünistler ile anarşistlerin çatışma yaşadığı bir toplum, anlıyor musunuz ne demek istediğimi? Biz bunun neresindeyiz peki? Siz düşünün. Yani bir kronoloji olsaydı elimizdeki veri, Yunanistan siyaset teknolojisinin en üst modellerini sergileyebiliyorken, biz henüz monarşi ve feodalite arasındayız diyebilirdim kolaylıkla… Biraz da Türkiye’nin gerçek burjuvaziyi hiç tanımamış olmasına bağlıyorum ben bunu, yani evet proletarya adına ve fikriyatı altında örgütleneceğiz evet ama kime karşı? Bizim yaşadığımız coğrafyada insanların fikir ve sistem kurgulamaktan önce neye düşman olacağını bilmiyor oluşu bence en büyük sorunsallardan biri…

Cizre’de, Silopi’de, Sur’da başka bir çok ilçede özyönetim deneyimleri var, o süreci nasıl görüyor ve nasıl değerlendiriyorsun?

Analiz sonrası sentezleme yaparken Naom Chomsky gibi bir duayen ve fikir insanı bile bir öngörüde bulunamıyor. Eğer hayata bakış noktanız anarşi bandında ise elbette özyönetim modellerine 'Yanlıştır', ya da 'Karşıyım' diyemezsiniz. Ben de demiyorum, insanların küçük komünler halinde daha kolay kendilerini bulabileceğine inanıyorum, belki biraz da ilkellik var serde ama hayatında o topraklara hiç ayak basmamış, o gelir seviyelerini görmemiş bir insanın meclisin içinde 14bin tl maaş alarak, batıda yetişip iyi okullarda okuduktan sonra, o topraklar üstüne yasa çıkarmasını anlamlandırmak zaten mümkün değil. Gel gelelim, özyönetim modellerinin sonrası önemli, yani gene karşı duracağımız bir şeye dönüşebilir, yine de gereken bir tecrübe olduğu kesin. Bu arada siz mesela milletvekilliğine aday olmak istediniz, adaylık sürecini hepimizden iyi bildiğinizi düşünerek cevaplıyorum biraz da bu soruyu. Ne demek istediğimi anlayabiliyorsunuzdur sanırım.

Ve son olarak elbette her özyönetim modeli başarılı olsa da olmasa da, sonrasındaki değerlendirmeye tâbi tutmadan önce kuşkusuz devrimdir. Ben devrimin tarafıyım koşulsuz ve şartsız. Bu sözcük benim için romantik görünmenin bir yolu değil. Olmaya çalıştığım bir gerçek.

7 Haziran ve sonrası için değerlendirmen nedir?

7 Haziran seçimlerinde kendi hayatsal ilkelerimden taviz vermeyerek oy kullanmadım açıkçası. Hatta HDP’nin barajı geçeceğine ve baraj kaygısı olmadığına emindim. Demirtaş’ın oturaklı söylemleri ve emin duruşu zaten bize bunu gösteriyordu. Aç bir siyasetçi gibi değil de şimdiden insanlara bir adım ötesini gösteren bir lider gibi davranıyor. HDP kitle partisi olma yolunda hızlıca yol alıyor ve güzel söylemlere, Türkiye’de sol siyasetin aç olduğu söylemlere imza atıyordu, ve de barajı geçtiler. Bu benim için ne iyi, ne de kötü bir sonuç değildi, lakin beklemediğim hamle Bahçeli'den geldi ve bence yapabileceği en akıl dışı hamleyi yaparak, muhteşem bir kibir koydu ortaya. Anarşist bir birey MHP’yi trollemek istese ne yapacaksa Bahçeli adeta onu yaptı. Ardından matematik bozuldu ve kaos başladı. AKP panikledi ve zaten siyasal gücü elinde tutarken sanki muhalefette olan kendileriymiş gibi bastırmaya çalıştı durumu. Ardından CHP’nin yumuşak ama her şeye karşın omurgalı duruşu ve HDP’nin gene dik ve sert tutumu kaosa yol açtı.

Onca illegal örgüt ve benim gibi bireysel anarşistler istesek yapamazdık bu tabloyu. Tabi bunun aktif politikanın yani her zamanki gibi bizlere yansıması çok acı oldu. İktidar kaygısına düşen partinin çok ön planda olarak yarattığı bir kaos şüphesi herkesin içinde oluştu. Ama halkın aptallığına güvenen iktidar partisi bunun da üstesinden gelerek saçma sapan komplo teorileri ile kendi kitlesini militarize etmeyi sürdürdü. Şimdi işte çok keskin bir viraj var önümüzde diye düşünüyorum. Ölen insanların bu soğuk siyasal polemik ve istatistiklerden çok daha değerli olduğuna inanıyor ve sadece onların onuru, beklentisi, umudu için dahi olsa istenmeyen çocuğa oy vereceğim. Yani evet Suruç’ta ölen genç Kürt kardeşim, merak etme mirasın olan oy o sandığa girecek. Bu biraz da duygusal bir insan olmamdan kaynaklanıyor belki ama anarşiye çok şey borçluyum, bir diyeti olmalı. Herkes benim gördüğüm kadar doğru/yanlış/psikopatça, her ne diyorsanız öyle görmek zorunda değil dünyayı. Bu yüzden stratejik bir hareket olarak, Türkiye’de hiç dile getirilmeyen problemleri en azından söylem olarak bile canlandırabildiği için, HDP benim partim olmasa bile, benim kısmen sesim olabilir diye düşünüyorum. Yani anarşist olmasa bile aykırı çocuk Demirtaş dostumuza bir şans daha kesinlikle verilmeli. Ve bu oyu ben vereceğim. Bireysel duruşumdur tabi, siyasal duruşum bu değil tabi ki. Aynı gün HDP tek başına iktidar olsa, muhtemelen beş gün sonra da sokakta HDP’ye karşı eylem yapıyor olurduk.