Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, HDP Meclis İdare Amiri Mahmut Toğrul ve HDP Muş Milletvekili Şevin Coşkun Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaret ederek basın emekçilerinin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutladı.

Bilgen ziyaret sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ın istifasıyla ilgili tartışmalara dair “Yerel seçimlerdeki kampanya siyasi faaliyet değildir” şeklindeki açıklamasının sorulduğu Bilgen, “Hukuk metinlerini okurken en azından asgari objektif okuma hassasiyetinin gösterilmesi gerekir. Bu mesele sadece Meclis Başkanı’nın kişisel performansı, geleceği, buna dair kaygıları üzerinden tartışılacak bir mesele değildir. Bu kendisine de haksızlıktır.  Meclis Başkanı’nın pozisyonuyla ilgili ayrı bir tanımlama var. Başkasına çağrı yapılacak bir durum yok. Hangi partinin temsilcisi olursa olsun doğrudan onu bağlayan bir durumdan söz ediyoruz. Meclis’teki tartışmalarda bile oturumu yönetenin görüş beyan etmemesi gibi bir hassasiyetle düzenlenmiş bir mevzuatın yanına seçim kampanyasını siyasi faaliyet saymama yaklaşımı insanların hukuk metinlerini okuma biçimlerini hafife almaktır” dedi.

‘İSTİFA MEKANİZMASI ZORUNLU’

Bilgen, Yıldırım’ın “Aday olan milletvekilleri, belediye başkanları istifa ederse ben de edeceğim” şeklindeki açıklamaya dair de şunları ifade etti:

“Kamu görevlileriyle ilgili bir istifa mekanizması zorunlu. Geri dönüşün de yolu yöntemi tarif edilmiş. Milletvekilleri ile ilgili de, bu iktidar döneminde, yanlış hatırlamıyorsam Gökçek’in milletvekili adaylığı döneminde kendisi hakkındaki dosyalar, yargılama süreçleri için bir düzenleme yapılmıştı. Milletvekillerine seçildikten sonra tercih yapma hakkı tanınmıştı. Burada herkesle kendi pozisyonunu eşitleyerek bir normalleştirme tavrı anlaşılır değil.”

YSK BU RİSKİ GÖZE ALIR MI?’

Bilgen, Anayasa’nın 94’üncü maddesine atıfta bulunarak, “17 Şubat’a kadar müeyyidesi olmayan bir Anayasa hükmü ile karşı karşıyayız. Evet, böyle bir tarif var, ‘istifa etmezse ne olur’a ilişkin bir somut müeyyide yok. Ama 17 Şubat’tan sonra, adaylıkların kesinleşmesinden sonra YSK bu konuda bir söz söylemez, somut bir tavır ortaya koymazsa geriye bir tek seçenek kalır o da bir kaostur. Eğer Sayın Yıldırım belediyeyi kazanırsa mazbatanın verilmemesi ihtimalidir. Bu kaosu kimsenin göze almaması gerekir. ‘Bu YSK böyle bir şey yapmaz’ diye düşünülebilir ama bu kaosun ifade ettiği anlam çok daha tehlikeli olur. Kendi elimizle ülkeyi kaotik bir ortama sürüklemeye fırsat vermemek gerekiyor. Geçmişte bunun örnekleri var. Adaylığına göz yumulmuş, adaylığına onay verilmiş ama seçildikten sonra YSK’nin mazbata vermediği vekiller var. Anaysa YSK için de bağlayıcı. Dolayısıyla YSK, ‘istifa edilmesi halde istifa edilmediği için Anayasa’nın 94’üncü Maddesi açıkça ihlal edilmiş ve seçimin eşit ve güvenli gerçekleşmesi engellenmiştir’ diyebilir. Bu risk göze alınabilir bir risk midir? Takdiri bu konuda başkana bırakıyoruz” diye konuştu.

‘RUH SAĞLIĞI KANUN TEKLİFİ İÇİN PARLAMENTO NE KADAR ORTAKLAŞIR GÖRECEĞİZ’

MHP’nin ruh sağlığı alanındaki hizmet alan ve verenlerin koşullarına ilişkin verdiği kanun teklifini de değerlendiren Bilgen,“Elbette ekonomik nedenler, askeri nedenler vardır ama siyasi liderlerin psikolojik sorunlarının insanlığa ne kadar ağır faturalar ödettiği ortadadır. Konunun bir boyutu budur. Toplumla ilgili olan boyutunu biz biraz af tartışması gibi görüyoruz. MHP’nin Emeklilikte Yaşa Takılanlarla ilgili talepler konusundaki tavrı ve af tartışmasındaki tutumu seçim pazarlıklarının bir parçası gibi görünüyor. Böyle mi değil mi bunu gösterecek olan MHP’nin tavrı, ısrarı. Biz ısrarlı olunan her konuda toplum yararını gözeten bir yaklaşım varsa ortaklaşıyoruz. Ama bunun çözümü konusunda parlamento ne kadar ortaklaşır ve bir düzenleme yapmayı başarır; onu teklifi yapanların performansı ile birlikte göreceğiz” ifadesinde bulundu.