HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Fenerbahçe'deki başkanlık yarışına değinen Bilgen, "Sporda da siyasette de değişimin değerli olduğunu, bırakmayı bilmenin önemli olduğunu, sandık sonucuna saygı göstermenin önemli olduğunu ifade etmek isterim. Fenerbahçe’yi kutlarım" dedi.

Erdoğan'ın Diyarbakır mitingindeki sözlerini eşleştiren Bilgen, "Cumhurbaşkanı Kürt sorununun bittiğini iddia etti. Kürt sorununu çözme iddiasıyla yola çıkıp hiçbir şey yapmadan Kürt sorununun bittiğini ilan etmek, Türkiye’de iktidarın bitişini ilan etmesidir" diye konuştu.

Ayhan Bilgen'in açıklamalarından satır başları şöyle:

28 Nisan’dan bu yana HDP’ye yönelik operasyonlarda 136 kişi gözaltına alındı, 14’ü tutuklandı. Kaymakamların müdahalesi de seçmen iradesi üzerindeki en temel baskılardan birini oluşturuyor. Yine sivil görünümlü çevrelerin parti çalışmalarımıza yönelik saldırılar ve bu saldırıları yapanların hiçbir soruşturmaya tabi tutulmaması bu seçim döneminin ne kadar eşit olacağı konusunda somut göstergedir. Ankara’ da, İstanbul’da, Antalya’da çok sayıda örnek var. Ama güvenliği sağlaması gerekenler hiçbir işlem yapmıyor. Eşbakanlarımızın ziyaretleri sırasında tüm çalışmalar kameralara kaydediliyor, bu baskıyla insanlar yıldırılmaya çalışılıyor. Biz tüm bu baskılara rağmen değişimin önünün açılacağına dair umutluyuz.

DİYARBAKIR'DA SAAT KULASİ YOK

Dün Sayın Cumhurbaşkanı’nın Diyarbakır’da sarf ettiği sözlere prompter bile dayanamadı. Tarihi gerçekleri ters yüz deden mesajlar verildi. 2015 yılında seçim yapıldı ama Cumhurbaşkanı HDP’ye verilen oyların HDP’yi şımarttığını ve HDP’nin halkı sokağa döktüğünü ifade etti. 2015’te şımarıp 2014’te halkı sokağa dökmek mümkün değil. Bu teknoloji henüz icat edilmedi. Tıpkı aya 4 şeritli yol yapmak gibi hayal dünyalarının nereye ulaştığının göstergesi. Diyarbakır’da saat kulesini yıktığımızı söylüyor, oysa Diyarbakır’da saat kulesi yok. Bunlar bütün Diyarbakırlılar tarafından bilinir ama galiba alanda çok Diyarbakırlı yok ki bu söz de alkış almış.

Bu seçimin ana gündemi HDP’yi baraj altında bırakmaya odaklı. Tabi ki bundan medet ummak hem yüzde 10 barajını kaldırmayıp, HDP’yi baraj altında bırakarak seçimlerden başarıyla çıkmayı ummak tam bir siyasi ahlak sorunudur. Seçmen kimi isterse onu tercih eder. Bu barajın sadece HDP’ye yönelik uygulanıyor olması ve sadece yüzde 10 barajıyla yetinmeyip her türlü engelin HDP‘ye dayatılıyor olması AKP’ye oy veren seçmenler tarafından da değerlendirilebilir, muhasebesi yapılabilir. 

KÜRT SORUNUNUN BİTTİĞİNİ İLAN ETMEK İKTİDARIN BİTİŞİNİN İLANI

Cumhurbaşkanı Kürt sorununun bittiğini iddia etti. Kürt sorununu çözme iddiasıyla yola çıkıp hiçbir şey yapmadan Kürt sorununun bittiğini ilan etmek, Türkiye’de iktidarın bitişini ilan etmesidir. Geçmişte de sorunu ölüm sayacı ile operasyonlara indiren yaklaşımlar sandıkta hangi sonuçla karşılaştıysa bugünkü iktidar da aynı sonucu alacaktır. 

Kobanî eylemleri üzerinden partimize ve adayımız Demirtaş’a yönelik tehdit içeren mesajlar var. Artık siyasi eleştiri olarak tarif edilemeyecek, bu tehdit mesajlarının muhatabı yargı mı seçmen mi kamuoyu tehdit edecek. Biz tam 11 kez Kobanî olayları araştırılsın diye Meclis’te komisyon kurulması önerisinde bulunduk, her seferinde AKP oylarıyla reddedildi. Araştırılmasını istemiyorsunuz gerçeklerin ortaya çıkmasından rahatsız oluyorsunuz ve partimizi hedef gösteriyorsunuz. 

Biz hiçbir ölümü onaylamıyoruz. Hepsinin faillerinin bulunmasını istiyoruz. Ama birileri bu ölümleri ayırt ediyorlar. Hepimizin iddianamelerinde net bir tespit var. 5-6 kişinin ölümü ile ilgili yargı süreci işliyor. Ne Bingöl’de hayatını kaybeden emniyet görevlileriyle ilgili ne de hayatını kaybeden partililerimizle ilgili hiçbir yargı süreci yok. Bu bile nasıl bir algı operasyonu ile karşı karşıya olduğumuzun göstergesi.

Eylemlerin başlangıç noktasında partimiz tarafından yayınlanan twitter mesajı bir demokratik eylem çağrısıdır. Cumhurbaşkanı’nın “Kobanî düştü düşecek” mesajı IŞİD çevreleri tarafından retweet edilirken sokaklar gerilime taşınıyordu. İlk ölüm olayı Varto’da “Kobanê düştü düşecek” mesajından sonra Hasan Buksur’un ölümüdür. Hiçbir yargılama yok. Ekrem Kaçaroğlu İzmir’de linç edilerek öldürülmüştür. Failleri serbest bırakılmıştır. Kurtalan’da bir korucu başı infaz gerçekleştirmiştir, 4 kişi hayatını kaybetmiştir. Kamera görüntüleri kaybolmuştur. Bingöl’de emniyet görevlilerinin öldürülmesiyle ilgili faillerin cezalandırıldığını söylemiştir Davutoğlu, aracın içindeki ilgisiz insanların infaz edilmesini bu olayla ilişkilendirilmiştir. Ama cezalandırılanların konuyla hiçbir ilgisi olmadığı hükümet yetkilerince biz net bir şekilde ifade edilmiştir. Bunlar sadece birkaç örnek.

HDP’YE YÖNELİK DAYANIŞMA ENGELLENMEK İSTENİYOR

Bu haksızlığı, bu algı operasyonunu önemli bir seçim taktiği olarak görüyoruz. Hem diğer muhalefet parti tabanlarının HDP’ye yönelik dayanışma duygusu kırmak, HDP’yi kriminalize etmek, HDP’nin barajı geçmesini engellemek hem de ikinci turda muhalefetin dayanışma, ortaklaşma sergilemesini engellemek için partimiz ve adayımız kriminalize edilmektedir. 

Sayın Demirtaş’a yapılan ziyaretler Cumhurbaşkanı’nı çok rahatsız etmiş. Ahmet Kaya’nın şarkısında olduğu gibi “başım belada” şarkısını hatırlatıyor bu durum. Başının o kadar belada olduğunu düşünüyor ki, aslında Cumhurbaşkanı hukukun gereğini yapsa gücü yetmiyor, onunla eşit şartlarda yarışmayı göze alamıyor. Geriye ancak cezaevindeki birini mitinglerin ana her gün gündemini yapmak kalıyor. Pınarhisar cezaevi türbe miydi ki oraya ziyarete gidiyordu insanlar. Şimdi Edirne ziyaretleri neden bu kadar rahatsız ediyor. Kaldı ki yasal bir hak. Sadece birinci derece yakınları ve kendilerinin izin verdiği milletvekilleri gidebiliyor. Ama Pınarhisar’da basın toplantısı düzenleniyordu. Bu tavır doğrudan doğruya partimizi adayımızı hedef almak ve gerilimi tırmandırarak seçmenin sağlıklı tercihi yapmasını engellemeye çalışmaktır. 

SANDIK GÖREVLİSİ OLMAK İSTEYENLER POLİS DENEYİMİNDEN GEÇİYOR

Son günlerde Ümraniye’de bir örneğini bildiğimiz bir olay var. Sandık görevlilerinin kamu görevlisi olmasıyla ilgili zaten bir düzenleme yapıldı, biliyorsunuz. Buna rağmen bu kamu görevlilerinin bile polis denetiminden geçmesi ve uygun olmayanların yerine yeni görevlendirmeler yapılması her şeyi sandıkta bitirme beklentisini ortaya koyuyor. Adeta seçmen iradesini belirlemek, yönetmekle ilgili bir arayıştır bu. Biz bu açıdan Adil Seçim Platformunun arayışlarını, çalışmalarını değerli görüyoruz. Bugünden sonra da barış içinde yaşamı önemseyen herkesi müşahit çalışmamıza katılmaya çağırıyoruz. 

SORU-CEVAP

Soru: Bugün Akşener ve İnce arasında parlamenter sisteme dönüşün yol haritasını belirlemek amacıyla bir görüşme gerçekleşecek. Görüşmeye dair görüşünüz neler? Bu konuda size gelen bir randevu talebi var mı?

Askerin siyasete bu kadar dahil edilmesi kime karşı olursa olsun kimin lehine gözükürse gözüksün siyasetin demokratikleşmesi açısından ciddi bir tehdittir. Türkiye bunu 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de yaşadı. Osmanlı’nın çöküş döneminde bir ülkenin bitişine zemin oluşturdu neredeyse. Biz bir üst rütbelinin bir siyasi mesajı coşku içinde alkışlamasını kabul edilebilir görmüyoruz. Ondan daha vahim olan Milli Savunma Bakanı’nın o komutanı savunma biçimidir. “Başkomutanı alkışladı” demek bu iki şapkalı halin ne kadar kalıcı hale geldiğinin göstergesidir. Konuşurken siyasi parti başkanı gibi konuşacaksınız ama bir başkomutan gibi alkışlanmayı bekleyeceksiniz. Bu kabul edilemez. 

Soru: İnce ve AKP’liler arasında iftar programında Erdoğan’ı alkışlayan asker sonrasında “apolet” tartışması başladı ve en son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İnce’ye “Sana yakışan gibi Demirtaş’ın omuzlarına tak” yanıtını verdi. Hem bir askerin Cumhurbaşkanını alkışlaması hem de sonrasındaki tartışmalara dair görüşleriniz?

Akşener ziyareti önemli. Kimlere yaparsa yapsın Türkiye’de değişimin önünü açmak için açık bir tavır olduğu düşüncesindeyiz. Seçimlerden önce Türkiye’de demokratik parlamenter bir yapı kurulması konusunda biz de birtakım çalışmalar içinde yer aldık. Bizim açımızdan 16 Nisan referandumunda ortaya çıkan güçlü hayır iradesi sadece Erdoğan karşıtlığını değil bir alternatif ortaya koymayı gerektirir. Bu alternatif de demokratik parlamenter sistemin, yerelin, basının, sivil toplumun da dahil olduğu güçler ayrılığının kurulmasıdır. Bu çabaları önemli görüyoruz. 

Soru: Muharrem İncenin ikinci tura kalması durumunda partinizin İnce’yi destekleyeceği konuda bir yazılı mutabakat var mı? 

Bizim kimseyle yazılı mutabakat metnimiz yok ama toplumun bir mutabakatı var. Toplumun bütün partilerden beklediği net bir tavır var. Bizim şu anda biricik gündemimiz barajı geçmek, baraj altında kalmamak, Türkiye’nin bir krizle karşılaşmasına fırsat vermemek ve değişimin önünü açmaktır. Hem Milletvekili hem Cumhurbaşkanı seçiminde alacağımız oylar Türkiye demokrasisi için yeni bir fırsat doğuracak. 

İkinci turda herhangi bir koltuk paylaşımı hesabıyla değil, hangi aday ikinci tura kalırsa kalsın bir ortaklaşmayı beraberinde getirecektir. Partimize yönelik yüzde 10 barajına yönelik dayanışma ne kadar değerliyse ikinci tur dayanışması da o kadar değerli olacaktır. Tüm isimlerden bağımsız olarak söylüyorum. Birinci turda bize oy veren seçmenlere biz de ikinci turda aynı olgunlukla cevap vereceğiz.