Yüzlerce milletvekili adayı içinde en çok dikkati çeken isimlerden biri olan sinemacı-yazar Sırrı Süreyya Önder, kucaklayıcı bir dille seçmenin karşısında... Önder’le YSK’nın kararını, Güneydoğu’da yaşanan gerginliği, bölünme paranoyasını Haber Türk'ten Elif Key konuştu...

"İnsaf çarşısında buluşalım" diyor, "Kelimeleri hoyratça kullanmayalım" diyor, "Hayat bizi tekzip etmez inşallah" diyor. Sırrı Süreyya Önder'in sırrı samimiyetinde, seçtiği, kullandığı kelimelerde... BDP'nin İstanbul 2. Bölgeden bağımsız milletvekili adayı olan Önder Türkiye'nin ihlaller ülkesi olmasından kurtulmasını istiyor. Sihirli bir formülü yok, elinde yine kelimeleri var, diyor ki: "Kibiri bir yana bırakacağız, bu ülkeyi gül bahçesine döndüreceğiz!"
Nasıl geçiyor günleriniz?
Kaosla. Daha bir türlü kampanyayı başlatamadık. Kitleyi teskin etmeye, yatıştırmaya, süreci barış çizgisinden hiç kopartmamaya yönelik muazzam bir seferberlik halimiz var.
YSK'nın kararıyla kendiliğinden başlamış gibi oldu kampanyanız belki de...
Bizim kampanyamız da böyle olur herhalde! Oldukça değişik bir kampanya; o konvoya git gaz ye, öbür tarafa git bomba ye, öbür tarafa dön acılara tanık ol... Böyle bir şey, bakalım ne olacak?
YSK'nın geri adım atmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Haddinden fazla ileri gitmiş birisinin bir geri adım atmasını makuliyet gibi görmemek lazım. Bir hak ihlali var. Yitip giden bu canlar, bu kadar stres, üzüntü, gerilim, maddi hasar; bunlar ne olacak? Herkesin bunu düşünmesinde fayda var.
Kimileri "BDP, YSK'nın bu kararından nemalanıyor" dedi. Bölgedeki sıkıntıyı YSK ile ilintilendirmek ne kadar mantıklı?
Bölge, nevruzdan beri sıkıntı içinde, kaynayan bir kazan. Millet oradaki olayların YSK kararı üzerine başladığını düşünüyor ama bu yanlış bir algı. Tüm bu zulmün üstüne YSK bir tüy dikti. Bakın; Ankara siyaseti ilginçtir, onlar birbirlerinin gözüne bakarlar ve ne yapılması gerektiğini anlarlar. Çünkü hepsi statükonun bir parçası. AKP "Ben hükümetim ama iktidar değilim" diyecek durumda değil. Kendisini dönüştürerek hâkim sınıflar ittifakında yerini almıştır. Bu, hâkim sınıflar koalisyonunun kendi içindeki mevzilenme, yer kapma savaşıdır. Bunun faturası her zaman olduğu gibi yoksullara, Ermenilere, Kürtlere, bu ülkenin bütün alttakilerine
çıkıyor.
Bu mudur ileri demokrasi sizce?
Valla ilerisinden vazgeçtim, demokrasinin d’siyle alakası yok yapılanların. Bir tenakkuz halindeler. İkiye ayrılıyor: Bir savaştan nemalananlar var, onlar güvercin kasapları; hem maddi hem siyasi olarak varlıklarını buna borçlular. Bir de böyle bir ithamı hak etmeyen kesim var, onlar da barışa hazır değiller. Nasıl barış olur; hiçbir fikirleri yok. Ama bunun bir cevabı var: Bu yaptığınız şekilde barış gelmez.

"MEDYADA BİRÇOK İNSAN ŞİZOİD EĞİLİMLE YAŞIYOR"

Ankara siyaseti içinde kendinizi hayal ediyor musunuz? Mesela Meclis'teki ilk gününüzü düşünüyor musunuz?
Güçlükle! Valla işin hayal kısmına daha hiç giremedim. Daha ilk günden beri bu sıkıntılarla cebelleşiyoruz. Bizim derdimiz kendimizi Meclis'te hayal etmekten ya da "Orada ne yaparız?"dan öte bir şey. Bir duruşumuz var bizi biz eden, böyle bir şey için bize temsilcilik görevi verilmesine sebep olan... Biz her türden haksızlığın karşısında durduk ve mazlumların hemen yanıbaşında, çoğu zaman önlerinde olduk. Bunu böyle yapmaya devam edeceğiz. Kimse bizden sihirli bir şey beklemesin. Orada halkın dirayetli, namuslu, kararlı, inatçı sesi olacağız. Her türden zulme itiraz edeceğiz. Azınlıklara, cinsel tercihlere, çevreye karşı yapılan ayrımcılığa karşı duracağız. Bu ülkede zaten sürüsüne bereket hak ihlali var. Bu ülke hak ihlallerinden ibaret bir ülke, birinden çıkıp diğerine koşturacağız! Yapacağımız bu olacak.
Adaylığınız konusunda size çok ısrar ettiler. Tahminim; kucaklayıcı bir diliniz olduğu için... Bu dil size kimden miras?
İlk defa bu soruluyor. Ben de hiçbir yerde bu konuya dair konuşmadım. Size söyleyeyim; bu hakikilikle ilgili bir şeydir. Ben yazıda çok yetenekli bir adam değilim, doğru dürüst
konuşamıyorum da. Fakat inandığınız gibi yaşıyorsanız, söylediğiniz sözlerin bir hakikiliği oluyor. O zaman "Su" da deseniz, "Hava" da deseniz insanlar etkileniyor. Ana akım medyada, birçok insan şizoid bir eğilimle yaşıyor. Yazılarında başka, hayatında başka... Yani diyelim yazılarında mangalda kül bırakmıyor ama sosyal hayatta bunun hiçbir karşılığı yok. Biz böyle yaşamamaya çalışıyoruz. Ben yazıyla başlamadım, mücadeleyle başladım, buraya geldim. Kendimi bildim bileli i sosyalist mücadelenin içindeyim. Bir de hissettiğimi yazıyorum ve söylüyorum, öyle olunca da karşımda böyle insanlar buluyorum. Bir Umur Talu ya da Ece Temelkuran yazısını okuyup da etkilenmeyecek insan var mı? O yüzden işi teknikten çok inandığı gibi yaşamaya bağlamak lazım.

'BANA DESTEK OLMAK İÇİN PARA GETİRENLER VAR'

Çok insanla karşılaşıp konuşuyorsunuz. Adaylığınıza gelen tepkiler nasıl?
Beni bu kadar çok seven insan olduğunu bilmiyordum. İnternette "Biz onu çok severdik, niye oradan aday?" diye tepkiler var. Sevginin böylesini çok anlamış değilim. Kaşımı, gözümü sevmiyorlar kuşkusuz. Bir bırakın bakalım, neler yapacağız edeceğiz. Sevdiğiniz yanımız, sevmediğiniz yanlarımızdan besleniyor, bunu idrak etmek lazım. Galiz bir öfkeyle konuşanlar da var. Bunlara da bir şey demiyorum. "Seven de söven de sağolsun" dedim hep, kişisel alanlarımla ilgili bir takışmaya girmedim. Bu konuda zamanın utandırıcılığına güveniyorum. Bir de çok coşkuyla destekleyenler var. İşin en ağır vebali bu. Bana para getirenler var, bu benim için çok kıymetli. Karı-koca memurlar gelip 300-400 lira veriyorlar, "Bununla belki çay ısmarlarsınız insanlara" diyorlar. Biri diyor ki, "Param yok, geleyim şoförlüğünüzü yapayım." Bu duygu insana çok ağır sorumluluk yüklüyor. Bu güveni zedelerseniz kendinize ve halkınıza çok ihanet etmiş olursunuz.

'TARIK AKAN SORUSUNU SORMAMIŞ OL'

Memleket kısaltmalarla boğuşuyor. YSK, YQS, ÖSYM derken ömrümüz mü kısalıyor?
Eğitimimizi artırıyor. Alamadığımız temel eğitimi alıyoruz. Hukuk eğitimi alıyoruz. Kuş gribi çıktı, hepimiz doktor olduk. Deprem oldu, hepimiz jeolog olduk.
Yaşananlar 12 Eylül'ün devamı mı?
Kurcaladığın zaman görürsün ki, bugün yaşadığımız hangi kötülük varsa o günlerden devralınmıştır. Öyle bir gayya kuyusudur ki, gerçekten bu milletin ahlakını, erdemini, zamanını gasp etmiştir. Yattıkları yerde yatamasınlar!
Tarık Akan da "Darbeler önümüzü açtı" demiş.
Allah akıl fikir versin. Sen bunu sormamış ol!
Son günlerde en çok hangi kelimeyi duymaktan sıkıldınız?
"Bölünme" kelimesini duymaktan çok sıkıldım. Bir bölünme paranoyasıdır gidiyor. Bütünleşme ve en geniş temsiliyet sağlama konusunda bu blokun dışında ikinci bir siyasi parti yok. Bunu kendim de bu blokun içindeyim diye söylemiyorum, vallahi de billahi de! Beş benzemezin bir araya gelmesi gibi bir durum da yok. Ortak payda şu: Gerçekten insanlıktan yana duran, bunda samimi olan insanlar bir araya geldi.
Bunun bir terazisi var mı?
Var. Bugüne kadar zor dönemeçlerde nasıl durduğunuzla ilgili... Bu insanların hiçbiri fire vermedi zor günlerde. İnsanlığı, barışı, ortaklığı savundu.
Muhalif bir sinemacıyken, aktif siyasete atılıyorsunuz. "Nereden girdim bu işe?" diyor musunuz?
Hiç demem. Ben hayata sinemacı olarak başlamadım, sosyalist olarak başladım. Sosyalistliğimi sinema üzerinden devam ettirdim, şimdi de politika üzerinden devam ettireceğim.

‘BARIŞ İÇİN KİBİRİ BİR TARAFA BIRAKACAKSIN'

Barışın nasıl olacağına dair sizin bir formülünüz var mı?
Bir sihirli formülümüz yok, olmazsa olmazlar var. Kibiri bir tarafa bırakacaksın, "Ben sana veririm" anlayışı kardeşlik dili değildir. Ortaklaşmanın nimetlerini, külfetlerini bir tarafa koyacağız. Bu ülkeyi bir gül bahçesine dönüştüreceğiz. Kendimiz ve çocuklarımız için yaşanabilir bir yer haline getireceğiz.
Sivil itaatsizlik BDP'nin söylemlerini radikalleştirecek mi?
BDP'nin topyekûn tavrına nasıl yaklaştığınıza bağlı. Siz silahı, bölünmeyi reddeden bir siyasal harekete fütursuzca, daha orantısız bir şiddetle mukabele ederseniz, ne olacağını kimse kestiremez.
Ama iki defa düşünüp "Ya hele bir durun, bir bakalım" noktasına gelirseniz, bu ülkede barış denildiği kadar uzak bir menzilde değildir, uzatsak elimizi dokunabiliriz. Her
şey bize bağlı! Ama barış savaşmaktan daha fazla emek istiyor. Savaşın o acı dilini yükselten herkese "Dur kardeşim" demek zorundayız.
39 ilde 61 adayla seçime giriyor BDP. Tüm adaylar seçilirse, sizin diliniz diğer vekilleri de etkiler diye düşünüyor musunuz?
Ben temasın, dokunmanın kıymetine inananlardanım. Yüz yüzden utanır! Buna sanıldığından daha geniş bir alan tanıma taraftarıyım. İnşallah hayat bizi tekzip etmez.

‘KIZIM CEREN DE KAMPANYAM İÇİN ÇALIYOR'

Kızınızla bu koşturmaca içinde görüşebiliyor musunuz?

Kızım Ceren'le gün içinde görüşüp hasret gideriyoruz, gündemi değerlendiriyoruz. Kızım da kampanyada aktif olarak yer alıyor. Ben her şeyden bunaldığımda ona bir sarılıyorum, bütün sıkıntımı unutuyorum. Onun kampanyadaki asıl görevi bu.
Oy kullanabilecek mi?
Ceren 19 yaşında, oy kullanabilecek.
En azından 2 oy cepte.
Vallahi, biz kendi kendimizin seçmeniyiz.

HABERTÜRK