HDP Parti Sözcüsü Osman Baydemir, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Hakkari'nin Tale (Oğul) köyünde 4 vatandaşın silahlı İHA ile bombalaması ve ardından yaşanan tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"Gel beraber gidelim, ailelerini ziyaret edelim. Köylülerle görüşelim, bu insanlar kimlerdi? HDP olarak çağrıda bulunuyoruz" diyen Baydemir, şunları söyledi:

"SON 20 GÜNDE EN AZ 10 SİVİL SALDIRILAR SONUCU HAYATINI KAYBETTİ"

HDP, her şart ve koşulda yaşam hakkının korunmasının partisidir. Kimden gelirse gelsin ve hangi ulvi amaca sığınılırsa sığınılsın sivillere yönelik saldırıyı reddediyor, yaşam hakkını kutsuyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun güvenlik kuvvetlerini suç örgütlerinden ayıran onun tabi olduğu hukuk ve insan hakları kaideleridir.

Son 20 günde en az 10 sivil yurttaş saldırılar sonucu hayatını yitirdi. Bir kez daha kimden gelirse gelsin reddediyor, kınıyoruz. Bu sivil masum insanların haklarının korunması için etkin çabamızı sürdürmeye devam edeceğiz.

31 Ağustos’ta, Kurban Bayramının arifesinde ikinci Roboski vakasına tanıklık ettik. Hakkari'nin Talê köyünde silahlı İHA saldırısı sonucu Mehmet Temel yaşamını yitirdi, 3 yurttaş da yaralandı.

Mehmet Temel 36 yaşında, tesisat işi yapan 3 çocuk babası bir yurttaştı. Hiçbir şey katmadan annesi Sima Temel’in olaydan sonraki beyanını aktarmak istiyorum: “Bayram arifesinde köydeki evdeydim. Oğlum Mehmet Temel beni almaya gelecekti.

Bir gün sonra Van T tipi Cezaevi’nde bir yıldır tutuklu olan eşim Mustafa Temel’in görüş günü ziyaretine gidecektik. Mehmet beni aradı, ben erken olduğunu söyledim, akşamüstü şehre gideriz dedim. O da Kanireş Çeşmesinde öğlen yemek yiyeceğini, sonra gelip beni alacağını söyledi. Namaz kılıyordum ki, bir bomba sesi duydum, aşağı indim. Köylüler de sesi duymuştu, dışarı çıkanlar Kanireş’e doğru koşuyorlardı. Bir yeğenim beni Hakkari merkeze götürdü ve hastaneye gittik. Orada oğlumun ağır yaralandığını söylediler, sonra da öldüğünü söylediler, ben de baygınlık geçirmişim."

İsmail Aydın 45 yaşında 5 çocuğu var. Çocuklarına ekmek götürmek için inşaatta çalışıyor. Kardeşi Suphi Aydın’ın anlatımlar Mehmet Temel ‘in anlatımlarıyla örtüşüyor. Musa Tarhan 8 çocuk babası. Oğluyla birlikte seyyar kebapçılık yapıyor.

4 insan da rızkının peşinde olan insanlar. Hangi anlayıştır ki masum insanları terörist olarak ilan ediyor. Bu nasıl bir anlayıştır ki kendi yurttaşına ölümü reva görüyor.

HUKUKTA 'İŞBİRLİKÇİ' YOK 

Gerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, gerek Vali’nin, gerek AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın açıklamaları kabul edilebilir değildir. Bakın; hukukta şu andaki derdest olan hukukta işbirlikçi suçu diye bir suç yoktur. Bu insanların gitmiş olduğu piknik alanı, kamuya açık piknik alanıdır. Yasaklı bölge de değildir, çatışma bölgesi de değildir Bu insanlar o mıntıkaya gittiklerinde zorunlu olarak kontrol noktasından geçmek zorundalar. O gün kontrol noktasından da geçtiler, GBT kontrolü yapıldı. Eğer suçlularsa neden o kontrol noktasında gözaltına alınmadılar?

Olay mahallinde daha cumhuriyet savcılığı inceleme yapmadı. Başka bir yaralı, başka bir cenaze de yok bu 4 sivil insan dışında.

"ERDOĞAN NEREDE O SİVİLLER DİYOR, BİR MEZARDA"

AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Nerede o siviller” diye soruyor. Buyurun o siviller: Mehmet Temel, 35 yaşında evli 3 çocuk babası. Şimdi mezarda. Haksız yere bir insanı katletmek, öldürmek kainatı, insanlığı öldürmekle eşdeğerdir. Nerede o siviller diyorsun: İsmail Aydın duvar ustası, 45 yaşında, evli, 5 çocuk babası. Nerede o siviller diye soruyorsun: Musa Tarhan, evli, 8 çocuk babası, ekmeğinin peşinde koşuyor. İbrahim Sak, evli, 6 çocuk babası.

Hiç lafı gevelemenin gereği yok. Bir devletin meşruluğu onun tabi olduğu hukuktur. Eğer sen kendi hukukunu çiğnersen, yok sayarsan, öldürdüğün her sivili olduğundan farklı gösterirsen suç örgütünden ne farkın kalır?

Kürt coğrafyasında yaşayan milyonlar senin gözünde işbirlikçi ve teröristse başka bir irdeleme yapman gerekir. Şu anda insanlar senin bu anlayışını sorguluyor. Bu saldırı senin birlikte yaşama yönelik saldırındır. Oturup vakada sorumlu olanlar, kastı olanlar hakkında soruşturma açmak, hakikatin ortaya çıkması için çaba göstermek varken siviller öldürülmesin diye çaba sarf eden insanları tehdit etmek aklını yitirmekle eşdeğerdir. Ve bunun kimseye faydası yoktur.

"BAYRAKTAR HOLDİNG PARA KAZANDI"

HDP savaşa, çatışmaya, ölmeye, öldürmeye karşıdır. Lakin savaşın da çatışmanın da bir ahlakı vardır. İnsanlık onun için hukuki olarak savaş suçu terimini üretmiştir.

30-40 yıldır bu coğrafyada Kürt sorunu silahla, çatışmayla çözülmedi. Bir 30 yıl daha çözülmeyecek.

Peki neden bu yol, neden savaş? Çünkü savaşın kazandırdıkları da var. Onlardan bir tanesi de silah tüccarlarıdır. Bir Kürt sivil hayatını yitirir, Bayraktar Holding para kazanır. Bu kadar basit.

Bir fırın düşünün, insanlar ekmek yemeyi bırakırsa o fırın para kazanır mı? O fırının para kazanabilmesi için ekmek satması lazım. Silah tüccarlarının para kazanması için silah satması, silah satması için de savaşın devam etmesi lazım. Silahının insan öldürmesi lazım. Vicdan sahibi olan herkes önce savaşa karşı çıkar aynı zamanda sivillerin hayatını yitirmesini kimden gelirse gelsin reddeder. Kimin kurşunu olursa olsun sivillere yöneltilen kurşunu reddediyoruz.

"HA BİR MAFYA ÖRGÜTÜ DEMİRTAŞ'I CEZAEVİNDE TUTUYOR HA HÜKÜMET"

Ne diyorlar; ya terörist ya terörist işbirlikçisi. Sizin açınızdan terörist olmayan kaldı mı? Muhalif gazeteci terörist, muhalif yazar size göre terörist, sendikalı öğretmen size göre terörist, sizin politikalarınıza alkış tutmayan TV kanalı terörist. Sizin terörizm tanımınızı reddediyoruz. Bu ülkede 6 milyon insanın oyunu alan Selahattin Demirtaş AKP Genel Başkanı tarafından terörist ilan ediliyor ve şu anda cezaevinde.

Dünyanın hiçbir yeri yoktur ki hem demokrasiyle yönetiliyorum desin hem de 11 milletvekili cezaevinde olsun. Ha bir mafya örgütü Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde tutuyor ha Hükümet. Çünkü bir kanunsuzluk söz konusu. Bir tutuklu tutuklu bulunduğu müddetçe her ay tutukluluk incelemesi yapılır. Kaçma şüphesi var mı, suç vasfı değişmiş mi gibi özellikler incelenir. Ayhan Bilgen böylesi bir inceleme sonucu tahliye edildi. Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk incelemesi 22 Haziran’da yapıldı en son. Ya tutukluluk incelemesi yapıp kararını vereceksin ya da bırakacaksın.

Eğer bir ülkede muhalefet yoksa, muhalefetin sesi kıstırılıyorsa her ölüm meşrulaştırılmaya çalışılır. 2 yılda 3 bin insanımızı yitirdik, 3 bin insan toprağa düştü. Çatışma ortamının içinde masum siviller hayatını yitirdi. 3 aylık bebeden 70 yaşındaki neneye, 15 yaşındaki gence kadar. Hep birlikte ‘dur ‘ dememizin vakti geçmiştir. Tehdidin büyüklüğünün de farkındayız. Hükümetin politikalarını alkışlamayan herkes tehdit altında ama buna rağmen bu tehditten kurtulmanın tek yolu, savaşı, OHAL’i, KHK’lerı durdurmaktır.

"MCLİS'TE ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURALIM" 

Bir kez daha açıktan çağrı yapıyoruz: sizin “terör” dediğiniz işte bu: Mehmet Temel 35 yaşında evli ve 3 çocuk babası. Piknik alanında çekilen fotoğraflar. Allah’tan korkun, Peygamber’den korkun. Yazıktır, günahtır.

Gel beraber gidelim, ailelerini ziyaret edelim. Köylülerle görüşelim, bu insanlar kimlerdi? HDP olarak çağrıda bulunuyoruz. Gelin Meclis’te araştırma komisyonu kuralım. Başta bu hadise olmak üzere tüm sivil ölümlerini Meclis araştırsın. Ucu kime dokunursa dokunsun açığa çıkaralım. Ama tehditle, şantajla olanı olduğundan farklı göstermekle asla sonuç alınmadı, alınamayacak. Yarabbim, bu mazlumların hakkını hukukunu zalimin yanına bırakma.

"30 YILDIR HA BU YAZ, HA BU KIŞ BİTECEK"

Bir Gazetecinin, İçişleri Bakanı, “20 Kasım’a kadar bizi izlemeye devam edin” dedi. Bunlara ilişkin değerlendirmeniz nedir? sorusuna Baydemir şöyle yanıt verdi: 

30 yıldır aynı propaganda. Ha bu yaz, ha bu kış. Ha bu bahar, ha bu güz. 30 yıldır aynı söylem. Ne demek 20 Kasım, daha bir sürü insanın ölmesi demek. Ölümle çözüm olmadı, olmaz. Yıkımdan çözüm olmadı, olmaz. Bugüne kadar 35 - 36 adet 20 Kasım geçti. Bugüne kadar yüzlerce takvim verildi, binlerce kez bitti, bitecek dendi. Bitmedi çünkü yöntem yöntem değil.

2013-2015 arasında cumhuriyet tarihinde ilk defa doğru bir yola meyledildi. Ama bu doğru yol, tek başına iktidar olma uğruna heba edildi. Suriye’de Kürtler statü sahibi olmasın diye heba edildi. Kürt düşmanlığı politikasına geri dönüldü. Kürt düşmanlığı politikası kimseye kazandırmadı, kazandırmaz. Takvim vermek çıkmazdır. Ancak barışın takvimi, diyaloğun takvimi verilirse, halktan özür dilenirse, “bir daha asla” denilirse o zaman bir çıkış yolu bulunabilir. Biz bunlar olsun diye mücadeleye devam edeceğiz. Faşizmin gerilemesi mücadelesine devam edeceğiz.