Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP hükümeti döneminde faili meçhul cinayetlerin yaşanmadığını savunadursun, İHD’nin verileri Erdoğan’ı tekzip eder nitelikte.

İHD Diyarbakır Şubesi’nin verilerine göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da 607 sivil insan faili meçhul cinayet ile polis, asker ve korucular tarafından yargısız infaz sonucu öldürüldü.

Faili meçhuller bir yana bu dönemde aleni bir şekilde insanları katleden güvenlik görevlileri hakkında gerekli tahkikat bile yapılmadı ve katiller zamanla aklandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşma bölgede ciddi tepkilere neden oldu.

Konuşmasında Cumartesi Anneleri ile yaptığı görüşmeye değinen Erdoğan, ilginç bir iddiayı da ortaya attı.

Erdoğan, iktidara geldikleri 2002 yılından bu yana faili meçhul cinayetlerin yaşanmadığını ileri sürerek, kendi dönemlerinde sadece bir faili meçhul olayın olduğunu, bundan da haberdar olmadıklarını söyledi.

Oysa ki, Erdoğan’ın bahsettiği 9 yıllık dönemde faili meçhul cinayetler ve yargısız infazlar da sürdü.

Nitekim İHD Diyarbakır Şubesi’nin sadece ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kapsayan verileri, Erdoğan’ı tekzip eder nitelikte.

İHD’nin raporlarına göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2010 yılına kadar 607 sivil yurttaş, faili meçhul bir şekilde veya polis, asker ve korucular tarafından öldürülürken, 527 kişi ise yaralandı.

 Yaşanan ölüm ve yaralanmaların yıllara göre dağılımı şöyle;

2002 – 41 ölü 18 yaralı

2003 – 80 ölü 22 yaralı

2004 – 68 ölü 56 yaralı

2005 – 43 ölü 56 yaralı

2006 – 72 ölü 13 yaralı

2007 – 103 ölü 72 yaralı

2008 – 52 ölü 117 yaralı

2009 – 91 ölü 77 yaralı

2010 – 57 ölü 96 yaralı

ARTIK 'MEÇHUL'E GEREK YOK, ALENİ YAPILIYOR!

Verilere göre, özellikle bu süreçte polis ve askerler tarafından yargısız infaz sonucu katledilen insanların sayısında çarpıcı rakamların olduğu gözleniyor. Gerek kırsal kesimde gerekse kent merkezlerinde güvenlik güçlerinin silah kullanma yetkisinin ihlali sonucu gerçekleşen bu olaylarda, katillerin hükümet ve yargı tarafından korunarak, ceza almalarının engellenmesi, bu olayları da faili meçhul kategorisine koymakta. Bu şekilde 90’lı yıllarda gizli bir şekilde yapılan ve adına faili meçhul denilen olaylar artık aleni bir şekilde gerçekleştirilmeye başlandı. Bu süreçte, Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Aydın Erdem ve 2006 Mart olaylarında yaşamını yitirenler kamuoyunda bilinen sadece birkaç olay.

AL SANA AKP DÖNEMİNDEKİ ‘FAİLİ MEÇHUL’ CİNAYETLER

Aşağıdaki veriler ise polis, asker ve korucular tarafından öldürülenlerin değil, Erdoğan’ın bahsettiği ‘faili meçhul’ cinayetlerden sadece birkaç olay. 2002 yılından 2010 yılına kadar geçen 9 yıllık süreçten bu yana yaşanan faili meçhul cinayetlerin küçük bir bölümünü dikkatlerinize sunuyoruz:

*Siirt ili Şirvan ilçesine bağlı Zıvzik Köyünde ikamet eden Abidin Ovat (1961 Siirt ili Şirvan ilçesi nüfusuna kayıtlı, ilkokul mezunu evli altı çocuk babası.), çift sürmeye gittiği sırada kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Ubat’ın kimler tarafından öldürüldüğü konusunda herhangi bir bilginin elde edilmediği ancak 3 Kasım seçimleri döneminde DEHAP adına müşahitlik yaptığından dolayı Üstpınar Karakolu yetkilileri tarafından tehdit edildiği, öldürüldüğü yerde yapılan incelemelerde bir askeri palaskanın mevcut olduğu belirtildi. (İHD Siirt- 30 Kasım 2002/ Özgür Gündem)

*Erzurum ili Karayazı ilçesine bağlı Aşağı İncesu köyünde 25 Kasım günü evden çıktıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan HADEP Üyesi İbrahim Karakaş’ın (25), 6 Aralık günü köye üç kilometre uzaklıkta cesedinin bulunduğu belirtildi. Karakaş’ın ensesinden tek kurşunla vurulmak suretiyle öldürüldüğü açıklandı. (21 Aralık 2002/ Evrensel)

*Diyarbakır ili Bismil ilçesinde ikamet eden ve bir işi için Batman’a giden 29 yaşındaki Medeni Ekinci, kimliği belirsiz iki kişi tarafından silahlı saldırıya uğradı. Ekinci, olay yerinde yaşamını yitirirken olayın failleri bulunamadı. (22 Ocak 2003/ Hürriyet)

*20 Kasım 2002 günü akşam saat 17.00 sıralarında, Varto İlçe Jandarma Alay Komutanlığı’nda görevli Astsubay Celal Şan ile görüşmeye gidiyorum diyerek evden ayrılan ve bir daha kendisinden haber alınamayan, Muş ili Varto ilçesi Karapınar köyünde ikamet eden evli, beş çocuk babası 40 yaşındaki Sıddık Kaya, 19 Nisan 2003 tarihinde Bulanık’a bağlı Serinova Beldesi yakınlarda Murat Nehri kıyısında ölü olarak bulundu. Kaya’nın cesedi Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Cesedin, otopsi yapılmak üzere İstanbul’a gönderileceği açıklandı. (20 Nisan 2003/ Özgür Gündem)

*Batman’ın Şafak Mahallesinde ikamet eden Nuri Emin Kalenderoğlu (30), evden çıktıktan kısa bir süre sonra Muhammet İkbal Caddesi üzerinde kimliği belirsiz kişi/ kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Kafasından ve vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan Kalenderoğlu, olay yerinde yaşamının yitirdi. Kalenderoğlu’nun bir yıl önce cezaevinden çıktığı belirtildi. (3 Mayıs 2003/ Diyarbakır Söz)

*Turan Özmen (30) adlı kişi 4 Mayıs 2003 günü işyerinde kimliği belirsiz kişilerce açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Özmen’in babası M.Hanefi Özmen, oğlunun faili meçhul cinayete kurban gittiğini, faillerinin bulunması için Emniyet Müdürlüğü’nce ciddi bir çalışma yapılmadığını, oğlundan ve kendisinden bir astsubay tarafından para istediğini, DEHAP’lı oldukları için ailesine ve kendisine baskı uygulandığını, defalarca gözaltına alındığını, işkence gördüğünü belirtti. (İHD Bingöl)

*Bingöl ili Genç ilçesi Döşekkaya Köyüne 9 Haziran 2003 günü kimliği belirlenemeyen 8 kişi tarafından baskın düzenlendi. Baskın sırasında köy muhtarı Ali Keleş kaçırıldı. Saat 21.00 sıralarında kaçırılan Keleş’in köy yakınlarındaki kırsal alanda öldürüldüğü bildirildi. (10 Haziran 2003/ Cumhuriyet-Zaman)

 *Kemal Vural, 20 Haziran 2003 tarihinde şubemize yaptığı başvuruda şu beyanlarda bulundu: “Mardin ili Mazıdağı ilçesi Ulutaş köyünde ikamet etmekteyiz. 19 Haziran 2003 günü 1981 Ulutaş köyü nüfusuna kayıtlı oğlum Recep Vural koyunları otlatmak için kırsal alana gitmişti. Saat 10.00 sıralarında köyün çobanı Genco Yıldız, beni telefonla arayarak Recep’in koyunlarla birlikte ortadan kaybolduğunu söyledi. Yanıma Halil Denli’yi alarak olay yerine gittim. Köyün çobanı oradaydı. Aynı zamanda bulunduğumuz yerde çok sayıda asker ve korucu da vardı. Sanırım esrar aramaya çıkmışlardı. Yanımıza gelerek bir ceset bulduklarını, cesedin üzerinde kimlik olmadığını ve bize cesedi göstererek tanıyıp tanımadığımızı sordular. Ceset oğluma aitti. O sırada kendimi kaybettim ve siz öldürdünüz diye bağırdım. Onlar da kendilerinin öldürmediklerini sadece cesedi bulduklarını söylediler. Saat 13.00 sıralarında savcı geldi. Oğlumun karnına bir kurşun isabet etmişti. Oğlum koyunları otlatırken her zaman yanına kaleşnikof alırdı. Savcı olayın intihar olabileceğini söyledi. Daha sonra otopsi için Diyarbakır Devlet Hastanesine getirildi. Otopsi sırasında ben yoktum. Ama otopsiye giren savcı otopsiden sonra telefonla biriyle konuştu ve telefondaki kişiye “Raporu istediğiniz gibi hazırladık” dedi. Sonra cenazeyle birilikte tekrar Mazıdağı’na geldik. Mazıdağı Jandarma Karakolu’nda görevli olan üsteğmen beni yanına çağırarak “Olayı biz yapmadık, eğer askerin üzerine atarsanız yanınıza bırakmam” diyerek tehditlerde bulundu. Oğlum, özellikle kafasından ve hayalarından darbe almıştı. Her yeri yara bere içindeydi. Bunu bütün köylüler gördü. Olaya intihar süsü verilmek isteniyor ancak oğlumun vücudundaki darp izleri bunun şüpheli bir ölüm olduğunu gösteriyor. Olayın faillerinin bulunmasını istiyorum.” (İHD Mardin - Diyarbakır)

*Bingöl ili Genç ilçesi Yumaklı Köyüne bağlı Yeniköy mezrasına, 10 Temmuz 2003 günü akşam saat 19.30 sıralarında kimliği belirsiz kişilerce silah sıkıldıktan sonra baskın düzenlendi. Baskında, köylüleri bir meydanda toplayan kimliği belirsiz kişiler, Erdal Acar (30), Ahmet Acar (50), Hüseyin Özmen (55) ve Mahmut Kaya’yı Yamaç Jandarma Karakolu’na götürüp ifadelerini alacaklarını söyleyerek ayrıldıklarını belirttiler. Onları takip eden Hacı Kaya’nın ise köylülerin karakol istikametinin tersine götürüldüğünü söylediği, bunun üzerine köy halkını çağırdığı, ancak köylülerin silahlı iki kişi tarafından engellendikleri belirtildi. Gece saat 22.00 sıralarında silah sesleri duyduklarını belirten köylüler, telefon olmadığı için güvenlik görevlilerine haber veremediklerini açıkladılar. Sabahleyin yapılan aramada ise, mezradan 3 kilometre uzakta, Erdal Acar (30), Ahmet Acar (50), Hüseyin Özmen (55) ve Hacı Kaya’nın ölü olarak, Mahmut Kaya’nın ise yaralı olarak bulunduğu bildirildi. Mahmut Kaya, daha sonra yaşamını yitirdi. (İHD Bingöl- 12 Temmuz 2003/ Yeniden Özgür Gündem-Zaman-Sabah-Radikal-Cumhuriyet-Evrensel- Milliyet )

*Abit Dorak, 11 Temmuz 2003 tarihinde şubemize yaptığı başvuruda şu beyanlarda bulundu; “Şırnak il merkezine bağlı Kumçatı DEHAP Belde Başkanıyım. Belde teşkilatımızı yaklaşık bir hafta önce açtık. 2,5 ay önce, teşkilatın kuruluşu için evraklarımızı verdiğimiz gün, beldede bulunan karakol komutanı Astsubay rütbeli olan kişi bizi karakola çağırdı. Ben ve Belde sekreteri Reşit Benzer karakola gittik komutan bize ‘ben burada olduğum süre zarfında DEHAP teşkilatı burada açılmayacak, ben burada DEHAP tabelasını görmek istemiyorum dedi. Bir defa daha bizi çağırdı ve bize ‘siz bu ay büronuzu açacakmışsınız? Bu yüzden benim moralim iyi değil siz de bunu iyi düşünün eski koşullara dönmek istemiyorsanız bu tür şeyler yapmayın’ dedi. Parti teşkilatını açmadan iki gün önce de kendisine bildirim yapmaya gittiğimizde bize yine telkinlerde bulundu. Ayrıca köyümüzde bulunan korucu aşireti Demir ailesinden de dolaylı tehditler aldık. Koruculardan Ahmet Demir ve diğer bir kaçı, bu partinin burada açılmasına izin vermeyeceklerini çeşitli yerlerde söylemiş. Yine bizim mahallenin muhtarı olan ve okuma yazması olmayan Ahmet Bertan da parti belde teşkilatının imzaladığı belgeleri bilmeden imzaladığını, bu nedenle kendisinin karakol tarafından tehdit edildiğini, kendisi de korucu olduğundan silahının ve muhtarlık mührünün elinden alınacağı şeklinde tehditlere maruz kaldığını bu nedenle o belgelerin kendisine geri getirilmesi gerektiği şeklinde tehditlere maruz kaldığını yeğenim İbrahim Dorak’a defalarca söyledi. Bu olayların yanı sıra 10 Temmuz 2003 günü gece saat 01.30 sıralarında yaklaşık 20-25 kişilik aile fertleri ile tarlada patos yaparken, gizliden bize yanaşan kişi veya kişilerce üzerimize silahla ateş edildi. Saldırı sonrası 1968 Şırnak ili Kumçatı belde nüfusuna kayıtlı yeğenim Halit Coşkun yaşamını yitirdi. Ateş edenleri takip etmeye çalıştık ancak yakalayamadık.” (İHD Diyarbakır-12 Temmuz 2003/ Diyarbakır Söz-Yeniden Özgür Gündem-Cumhuriyet)

*12 Aralık 2003 tarihinde Batman ili İkiztepe köyünde bulunan evinden, kimliği belirsiz kişilerce alınan 19 yaşındaki Kazım Sever’in, ertesi sabah okula giden çocuklar tarafından, yolun 10 metre yakınında parçalanmış şekilde cesedi bulundu. (İHD Batman – 17 Aralık 2003/ Diyarbakır Gün)

*Batman’ın Bağlar Mahallesinde bulunan ablasının evinde kalan Gültekin Gümüş (19), 19 Aralık 2003 tarihinde işten eve dönerken kimliği belirsiz kişi veya kişilerce silahlı saldırıya uğradı. Kafasından ve vücudunun çeşitli yerlerinden yara alan Gümüş, olay yerinde yaşamını yitirdi. (İHD Batman)

*Adem Acet, Ahmet Güçlü ve Ali Akbaş Adlı kişiler, Batman’ın Bankalar Caddesi üzerinde yürüdükleri sırada, kimliği belirsiz kişilerin silahlı saldırısına maruz kaldılar. Saldırı sonucu, Adem Acet hayatını kaybederken, Ahmet Güçlü ile Ali Akbaş yaralandı. Olayla ilgili incelemenin devam ettiği belirtildi. (20 Ocak 2004/ Yeniden Özgür Gündem)

*8 Mart 2004 tarihinde yargısız infaz olmak usulüyle öldürülen İmam Boztaş olayı incelemek üzere Tunceli ili Mazgirt ilçesine bağlı Alanyazı Köyüne giden İnsan Hakları Heyetiyle görüşen İmam Boztaş’ın babası Hıdır Boztaş şu beyanlarda bulundu: “8 Mart 2004 akşam saatlerinde akşam yemeğini yedikten sonra İmam, eşi ve üç çocuğuyla birlikte bitişiğimizde bulunan kendi evlerine gittiler. Saat 22.00’e doğru eşim sobaya atmak için, dışarıya avluya odun almak üzere çıktı. Dışarıya çıkan eşim, hemen kapımızın önünde, kar maskeli, silahlı ve asker giyimli iki kişi ile karşılaşmış. Bu kişiler, ısrarla oğlum İmam’ı çağırmasını istemişler. Gelen sesler üzerine ben de dışarı çıktım ve asker giyimli iki kişiyi gördüm. Eşim, kapıyı çalıp İmam’a dışarı çıkması için seslendi. Dışarıya çıkan İmam’ı yanlarına çağırdılar. Bunun üzerine İmam onları tanımadığını, ve bu nedenle de yanlarına gitmeyeceğini söyledi. Daha sonra İmam’ ı ısrarlı bir şekilde çağırdılar ve bizim kapımızın önüne geldiği esnada da hemen ateş etmeye başladılar. O esnada İmam, yere yığıldı. Ateş eden şahıslar daha sonra hemen buradan ayrıldılar. İmam, yere yığıldığında halen nabzı atıyordu. Kurşun seslerini duyan köylüler 5-10 dakika sonra buraya geldiler. Bunun üzerine Ağaçardı Köyündeki akrabamız Şahin Polat, en yakın Karakol olan Bulgurcular Karakolunu telefonla arayarak durumu anlatmış ve saat 22.30 sıraları olmasına rağmen, telefona herhangi bir asker değil, ancak Karakol Komutanının kendisi, Ahmet Kaçan yanıt vermiş. Şahin Polat, telefonu yanıtlayan Komutan Ahmet Kaçan’ a olayı anlatmış ve yardım istemiş ancak, Komutan Kaçan da “yalan söylüyorsunuz, İmam’ı kim neden dolayı vursun ki?, sakın ben gelene kadar da O’nu yerinden kaldırmayın ve Hastaneye götürmeyin” demiş. Bu nedenle de biz İmam’ı hastaneye kaldıramadık. Zaten yarım saat geçtikten sonra İmam yaşamını yitirdi. Olayın üzerinden iki saat geçtikten sonra Karakol Komutanı Ahmet Kaçan ve bir grup asker köye geldiler. Oysa Karakol buraya sadece 1.5 km. uzaklıktadır. Ben ve eşim gelen kişilerin asker giyimli şahıslar olduğunu söyleyince, O bunu reddetti. Daha sonra içeride otururken odada bulunan oğlum İmam’ın cep telefonunu aldı ve beraberinde götürdü. Oğlum İmam daha öncede karakol komutanı tarafından ölümle tehdit edilmişti. Bunun üzerine köyden ayrılmıştı. Olay tarihinde köye misafir olarak gelmişti.” (İHD Diyarbakır)

*Ağrı ili Doğubeyazıt ilçesinde ikamet eden ve eczacı olan Mehmet ilhan ile yeğeni Faruk İlhan, 7 Nisan 2004 tarihinde kimliği belirsiz bir kişi tarafından uğradıkları saldırı sonucu hayatlarını kaybettiler. (İHD Van - 17 Nisan 2004/ Ülkede Özgür Gündem)

*Dersim ili Malazgirt ilçesinden traktörü ile köye giden Mustafa Büyükkaya (43), kimliği belirsiz kişiler tarafından uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. (15 Ağustos 2004/Ülkede Özgür Gündem)

*Diyarbakır ili Silvan ilçesinde yayınlanan Mücadele Gazetesi sahibi Yaşar Parlak, 18 Ağustos 2004 tarihinde akşam saatlerinde Selahattin Eyyubi Camii avlusunda otururken kimliği belirsiz kişilerce uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. (20 Ağustos 2004/Hürriyet)

*Van ili Gürpınar ilçesine bağlı Hamurkesen ile Işıklar köyleri arasında bulunan stabilize yolda arabası ile yakılmış bir ceset bulundu. Yapılan araştırmada cesedin Hayrettin Sevet’e (30) ait olduğu, önce kurşunlandığı ve daha sonra arabası ile birlikte yakıldığı belirtildi. Olayın faillerinin bulunması için soruşturma başlatıldı. (21 Eylül 2004/ Diyarbakır Söz)

*7 Haziran 2005 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Gurgin Yavuzer şu beyanlarda bulundu: “Biz ailece Batman’da ikamet ediyoruz ancak 1977 Mardin merkez nüfusuna kayıtlı kardeşim Murat Yavuzer ile kız kardeşim Diyarbakır’da ikamet ediyorlardı. Kardeşim Murat, 1 Haziran 2005 tarihinde Diyarbakır’da güvenlik kuvvetlerince gözaltına alınarak önce çarşı karakoluna götürüyorlar, daha sonra Sağlık Karakoluna götürüyorlar. 2 Haziran 2005 tarihinde saat 10.00 sıralarında kardeşimin öldüğü haberi geldi. Polislerin belirttiğine göre kendisini hücrede asarak intihar etmiş. Ancak kardeşim Murat’ın bulunduğu hücre boy olarak çok alçak ve kardeşim Murat’ın boyu uzun. Biz olayın intihar olmadığını düşünüyoruz.” (İHD Diyarbakır)

*14 Haziran 2005 tarihinde saat 21.00 sıralarında Bingöl ili Karlıova ilçesi Çat Karayolunda aralarında Malazgirt DEHAP Eski İlçe Başkanı İhsan Bertan’ın da bulunduğu araca kimliği meçhul kişi veya kişilerce silahlı saldırı düzenlendiği, saldırı sonucu İhsan Bertan’ın yaşamını yitirdiği, Aydın Baysal isimli şahsın yaralandığı açıklandı. (İHD Bingöl)

*Almanya’da ikamet eden ve yaz aylarında Tunceli merkeze bağlı Artuluk Köyünde tatilini geçiren 68 yaşındaki Hasan Şahin adlı kişi köyünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi. Şahin’in oğlu Süleyman Şahin’in Kongra-Gel üyesi olduğu ve HPG’nin bölge sorumluluğu yaptığı bu nedenle de sürekli defalar tehdit edildiği belirtildi. (4 Ağustos 2005/ Özgür Gündem)

*Şırnak ili Cizre ilçesinde ikamet eden TOFAŞ Bayi Muttalip Özalp, özel otosu ile Cizre ilçesinden Şırnak’a giderken Kızılsu mevkiinde kimliği belirsiz kişi veya kişilerce durdurulmuş, kafasına sıkılan tek kurşun ile öldürüldüğü belirtildi. (31 Aralık 2005/ Diyarbakır Söz)

*Mardin merkeze bağlı Yaylı köyünde kar maskeli oldukları iddia edilen üç kişinin uzun namlulu silahlarla yaylım ateşine tuttuğu evden, aynı aileden 19 yaşındaki Mehmet Ç, 17 yaşındaki Canan Ç., ve 20 yaşındaki Gülistan adlı kardeşlerin saldırı sonucu yaşamlarını yitirdiği, anne Sultan Ç. İle 8 yaşındaki kızı yaralandıkları belirtildi. (13 Aralık 2005/ Sabah)

 *17 yaşındaki Mahsum Mızrak, görgü tanıklarının 30 Mart 2006 tarihinde 10 Nisan Polis Karakolu tarafından gözaltına alındığına tanıklık edilmesine rağmen, ailesi, Karakollara, Baroya, İHD’ ye, Emniyet Müdürlüklerine ve Hastanelere başvurularda herhangi bir netice alamamıştır. Son olarak aile, 3 Nisan 2006 tarihinde saat 18:00’ da Devlet Hastanesine gitmiş ve 30 Mart 2006 tarihinden beri kimliği belli olmayan ceset olarak morgda tutulduğunu öğrenmiştir. 30 Mart 2006 tarihli otopsi tutanağına göre, kişinin ölüm nedenin, ateşli silah mermisi (gaz fişeği) yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanaması sonucu meydana gelmiş olduğu belirtti. (İHD Diyarbakır)

*20 Temmuz 2006 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Mehmet Ata Öktem şu beyanlarda bulundu: “Oğlum Abdullah Öktem 28 Haziran 2006 tarihinde itirafçı olduğunu öğrendiğim bazı şahıslar tarafından infaz edildi. Verdikleri ifadelerde mayına bastığını söylüyorlar. Ancak ifadeleri çelişkilidir. Mayına basıp parçalanan cesette kimlik ve kağıtların da parçalanması gerekmektedir. Oğlumun kimliği sapasağlamdır. Mayına basarak öldüğünü sanmıyorum. Onunla beraber olanlar itirafçı olduğundan oğlumun infaz edildiğini düşünüyorum.” (İHD Diyarbakır)

*Mardin ili Nusaybin ilçesinde Şırnak ili İdil İlçesi’ne özel otomobiliyle akraba ziyaretine giden, kimliği belirlenmeyen 40 yaşlarında olduğu tahmin edilen bir kişi Cizre’ye yakın Pınarbaşı köyü yakınlarında kişi veya kişilerce başına ateş edilerek öldürüldüğü, ardından aracına benzin dökülerek yakıldığı belirtildi. (5 Ocak 2007/ Güneydoğu Ekspres)

*10 günden beridir kendisinden haber alınamayan ‘Soro’ lakaplı itirafçı Mehmet Akkoyun, Urfa ili Ceylanpınar ilçesine bağlı Emûşa köyünde ölü olarak bulunduğu belirtildi. Adli Tıp Kurumuna gönderilen Akkoyun’un 1992 yılında PKK’ye katıldığı ve 4 yıl önce askerlere teslim olduğu belirtildi. (28 Mart 2007/Güncel)

*Bitlis ilinde, 11 Haziran 2007 tarihinden bu yana kayıp olan HADEP ve DEHAP döneminde Tatvan ilçesinde Gençlik Kollarında çalışma yürüten Menice Uğuş (25)’ın Bitlis'in Hizan İlçesinde ölü bulunduğu belirtildi. (15 Haziran 2007/DİHA)

*Hakkari ili Şemdinli ilçesinde geçici köy korucusu, Sait Severcan'ın (45), nöbet tutuğu kulübede silahla vurularak öldürülmüş halde bulunduğu belirtildi. (30 Ağustos 2007/ANF)

*Şırnak ili Beytüşşebap İlçesine bağlı Beşağaç (Hemkan) Köyü'nde, kimliği belirsiz kişi ve kişilerce bir minibüsün taranması sonucu 7’si korucu 12 kişinin öldürüldüğü, ve 3 kişinin de yaralandığı belirtildi. (29 Eylül 2007/Demokrasi)

*28 Temmuz 2008 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Menduh Ak şu beyanlarda bulundu: “19.07.2008 tarihinde aile ferlerinin Bingöl’ün Genç ilçesinde Haraba Mezrasında bulunan tarlalarında taş toplarken dört bir yandan aile fertlerine ateş açıldığını ateş açanlara sivil olduklarını belirtmelerine rağmen taramanın durmadığını o esnada Fikri Özcan adında eski bir komşularının elinde silahla aile fertlerinin bulunduğu yere doğru geldiğini kardeşi Fehmi ye zaten bende seni arıyordum dediğini ve aralarında boğuştuğunu, silahın tutukluk yapmasından dolayı silahını bırakıp kaçtığını ve daha sonra taramanın durduğunu ancak aile fertlerinden 4 kişinin öldüğünü 7 kişinin de yaralandığını belirtmektedir. Ayrıca bu olay esnasında ve sonrasında askerleri aradıklarını, durumu bildirdiklerini ancak hiçbir şekilde kimsenin olay yerine gelmediğini olayın üzerinden onca zaman geçmesine rağmen ve ellerinde boğuşup aldıkları Fikri Özcan’a ait silah olduğu halde kimsenin olayı yaşayan aile fertlerinin ifadelerini almadığını belirmektedir. Bu nedenle yaşanan bu olaylarla ilgili bizden yardım talebinde bulunmaktadır.” (İHD Diyarbakır-19 Temmuz 2008/İyibilgi-Mynet-İnternethaber-DİHA)

*Şırnak'ın Beytüşşebap İlçesi'nde dün gece araçla Beşağaç Köyü'nden Günyüzü Köyü'ne gitmekte olan DTP'li Necman Ölmez ile Ferhat Erdiş kimliği henüz tespit edilemeyen kişiler tarafından öldürüldüğü belirtildi. (26 Temmuz 2009 / DİHA)

*İzmir'den Mardin'in Nusaybin İlçesi'ne akrabalarını ziyarete geldiği bildirilen Nimetullah Akbal (31), Çağ Caddesi'nde yürürken, kimliği henüz belirlenemeyen kişi veya kişilerin silahlı saldırısına uğradığı vücuduna 12 kurşun isabet eden Akbal’ın kaldırıldığı Nusaybin Devlet Hastanesi'nde müdahaleye rağmen kurtarılamadığı belirtildi. (13 Temmuz 2009 / DİHA)

*Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'nin Altıok Mahallesi'nde henüz bilinmeyen bir nedenle Yücel Yaşar (31) isimli vatandaşa ait olan 21 TE 259 plakalı otomobil kimliği belirsiz kişi veya kişilerce tarandı. Çevredeki vatandaşların haber vermesi üzerine olay yerine gelen ambulansla Bismil Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Yaşar, ilk müdahalenin ardında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildi. Yaşar hastaneye yetiştirilmeden yolda hayatını kaybetti. (12.02.2010/DİHA)

*Şırnak’ın Güneyce Köyü’nde geçici köy koruculuğu yapan Göçer Göktaş’ın (45) operasyon amacıyla gittiği Çırav Dağı’nda işkence edildikten sonra ensesinden vurularak öldürüldüğü öğrenildi. (20.04.2010/Zaman)      

*Diyarbakır'ın Hani İlçesine bağlı Ovacık Mezrası'nda yaşayan Opçin ailesi silahlı saldırıya uğradı. Yukarı Turalı Köyü'ne bağlı Ovacık Mezrası'nda yaşayan Hüseyin Opçin (40) ile eşi Hacer Opçin (35) henüz bilinmeyen bir nedenden dolayı bu sabah kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Olayda Hacer Opçin hayatını kaybetti. Ağır yaralanan Hüseyin Opçin hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. (23.06.2010/)

*Avrupa'da yaşayan bir aile yaz tatili için geldiği Kahramanmaraş'ın Pazarcık İlçesi Karahasanlı Köyü'ne gitmek isterlerken dün akşam saat 22.00 civarında Pulyanlı ve Çınar köyleri arasında asker ve HPG'lilerin elbiselerine giyen ile sivil giyimli bir grup silahlı kişiler tarafından araçlarına dakikalarca ateş edildiği iddia edildi. Güvenlik gerekçesiyle ismini vermek istemeyen aileden bir kadın koluna aldığı kurşunla yaralandı. Olay yerinden hızla uzaklaşan aile, köyleri olan Karahasanlı Köyü girişindeki polis noktasına başvurdu. Fakat ailenin burada polislerden aldığı cevap ise "Susun sakın hiçbir şey söylemeyin evinize gidin" oldu. Saldırıya uğrayan aile kendilerine ateş edenleri 'Kontrgerilla' olduğundan şüpheleniyor. Saldırının olduğu yerde orman yangını olduğunu belirten aile üyeleri, kurşunlanmış bir aracın ise hala olay yerinde bulunduğunu söyledi. (21.07.2010/ANF)               

*Diyarbakır'ın merkez Bağlar İlçesi'nde oturan Lise 1. sınıf öğrencisi Recep Çelik (17), 25 Haziran'da gece 02.00 sıralarında evine giderken, kimliği belirsiz iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Diyarbakır Devlet Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırılan Çelik, buradan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne sevk edildi. Beyin Cerrahi bölümünde 10 gün kaldıktan sonra İntaniye bölüme alınan Çelik, omzundan sinir damarlarına isabet eden kurşunlar nedeniyle belden aşığa felç oldu. Olayın meydana geldiği yerde MOBESE kameraları olmasına rağmen 27 gündür Çelik'i vuranlar hala yakalanmadı. Olay öncesi evden çıkmadan önce babasıyla ufak bir tartışma yaşayan Çelik, gece 02.00 sıralarında evine dönmek için Direkhane'den geçerken arabayla gelen ve tanımadığı iki kişinin kendisine, "Bu saatte burada ne geziyorsun" diyerek, önce havaya bir el ateş açtığını ardından arabadan inen bir kişinin kendisine iki el ateş açtığını söyledi. Çelik olay anın şöyle anlattı. "Araba içinde bulunan bir kişi 'Bu saatte ne yapıyorsun' dedi. Geceydi, beni kaçırmalarından korktum, sokakta kimse yoktu. Sonra kaçtım. Tanımadığım bir kişi arabadan indi. Uzun boylu 1.80 boyunda vardı, hafif sarışındı. Adam arabadan indiği gibi bir el havaya ateş açtı ve beni kovaladı. Sonra omzumdan tutarak sırtıma iki el ateş etti. Kendimi kaybettim o an. Hiç bir şey hissetmiyordum. Sadece boynumu hissediyordum. Konuşma tarzı normal Diyarbakırlılara benzemiyordu. Türkçeleri düzgündü. Polis konuşmasına benziyordu. Şüphelendim, ama kim olduklarını bilmiyorum. İki kişiydiler. Bana kurşun sıkan kişi tek arabadan inmişti. Ben yere yığıldıktan sonra arabayı kullanan diğer kişi de arabadan indi. Sonra 'Lan bu öldü' deyip kaçtılar. Araba gri renkteydi eminim. Polisler şimdi araştırıyor" dedi. (22.07.2010/DİHA)

*Yüksekova-Hakkari karayolunun 20. kilometresinde bulunan Suüstü (Şakitan) Köprüsü bölgesinde yol kenarındaki dereye atılmış bulunan cesedin Engin Urak (28) isimli bir şahsa ait olduğu öğrenildi. Görgü tanıklarının anlatımına göre, sigara kaçakçılığı yapan Urak'ın polis tarafından takip edildiğini ve olay yerinde araçtan indirilerek dipçikle öldürüldüğü ileri sürüldü. Edinilen bilgilere göre, dün gece saatlerinde sigara kaçakçılığı yaptığı belirtilen 26-27 yaşlarındaki Engin Urak ve bir arkadaşının içinde bulunduğu minibüs polislere ait olduğu belirtilen kedi gözlü bir Toyota marka araçla takibe alındı. Uzun süre devam eden kovalamaca sonucu Suüstü (Şakitan) Köprüsü mevkiinde araç durduruldu. Başkale'nin Gedikbaşı (Çuğ) köyü nüfusuna kayıtlı Urak'ın yanında bulunan arkadaşının araçtan atlayarak dağlık alana kaçtığı ve böylece kurtulduğu belirtilirken, Urak'ın ise polis tarafından yakalandığı ileri sürüldü. Etrafa saçılan mermi kovanlarından çok sayıda silah sıkıldığı görülürken, Urak'ın vücudunda her hangi bir kurşun izinin olmaması kulak ve burnundan kan akması darp edilerek öldürüldüğü şüphelerine neden oldu. Urak'ın amcasının oğlu Kerem Urak'ın anlatımlarına göre, Urak'ın silah dipçikleriyle vurularak öldürüldüğü belirtildi. Amcağolu Urak, olayın görgü tanıklarının kendilerine anlattığı bilgilere göre, yol kenarında polis tarafından Urak'a diz çökertildiği ve ellerinin başına konulduğu böylelikle darp edilerek öldürüldüğünü söyledi. Urak'ın dayısı Şefik Aytekin ise, Urak'ın cenazesinde kurşun izi olmadığını belirterek, Engin ve arkadaşına ait olan aracın kaza süsü verilerek dereye yuvarlatıldığını belirtti. Araç ile cenazenin arasında 50 metre mesafe bulunduğunu söyleyen Aytekin, sabah saatlerinde Yüksekova Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polislerin olay yerine gelip aracı emniyete çektiğini söyledi. Aytekin, Urak'ın kardeşinin sabah Yüksekova Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alındığını ve daha sonra olay yerine götürdüğünü böylelikle olaydan haberdar olduklarını da ifade etti. (22.07.2010/DİHA)

*Şırnak'ta oturan ve iki gündür kayıp olduğu belirtilen taksi şoförü Salih Taşar'ın (29) cenazesi akşam saatlerinde Şırnak-Siirt karayolu üzerinde bulunan Kaymakam Çeşmesi civarında elleri kemeriyle bağlanmış, ayakları ise iki yerden koli bandıyla bağlanmış ve kafasına taşlarla vurularak öldürülmüş bir halde bulundu. Taşar'ın, önceki gün Küçük Sanayi Sitesinden müşteri almak için gittiği ve geri dönmediği belirtildi. Ailesinin tüm aramalarına rağmen Taşar'a 2 gün boyuncu ulaşmadı. Bugün öğle saatlerinde Taşar'ın 63 SE 553 plakalı Renault marka aracı olaydan Küçük Sanayi Sitesi yakınlarında terk edilmiş halde bulundu. Yakınlarının haber vermesi üzerine olay yerine gelen polisler, Taşar'ın terk edilmiş aracını incelemek üzere Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürdü. Akşam saatlerinde ise Taşar'ın Kaymakam Çeşmesi yakınlarında elleri bağlanmış bir şekilde infaz edilmiş cesedi bulundu. İşkence izlerinin olduğu ceset Şırnak Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Cesedin otopsi raporu için Diyarbakır'a götürüleceği belirtildi. Öte yandan Taşar'ı vuran kişiler bugün Taşar'ın ağabeyi Ahmet Taşar'ın telefonuna iki kısa mesaj gönderdi. İlk mesajda "Adamınızı merak etmeyin onu Irak'a götürüyoruz" denilirken, ikinci mesajda da "Biz örgütüz adamınızı öldürdük. Bundan sonra daha çok kişiyi böyle öldüreceğiz" denildiği belirtildi. (01.08.2010/ANF)

*09.08.2010 tarihinde şubemize başvuran Abdulkadir Güneş, şu beyanlarda bulundu: “Benim yeğenim, Aslan Güneş İstanbul’da kasaplık yapıyordu. Diyarbakır’da ailesini ziyaret amaçlı geliyor. 2 ay kadar bir süre kaldıktan sonra bir gün yani, bugün itibari ile 15 gün önce 25.07.2010 tarihinde Mardin yolunda tahminen 5 kilometre uzaklıkta öldürüldüğü haberini aldık. Ağabeyim Hıdır Güneş bana haber verdi. Oğlunun hastanede olduğunu söyledi. Beraber Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’ne gittik. Bize öldüğünü söylediler. Cenazemizi morgdan alıp defnettik. Ve konuyla ilgili bizlere her hangi bir şey sorulmadı. Biz de taziyeden sonra 04.08.2010 günü savcılığa başvurduk. Olay takibiyle ilgili bilgi edinmek istedik. Savcı bu olayla ilgili bir kişinin yakalandığını ve delil yetersizliğinden mahkemede serbest bırakıldığını söyledi. Ve ayrıca bu şahsın köy korucusu olduğu, Şanlıurfa Viranşehir nüfusuna kayıtlı Sait İlçetay isimli şahıs olduğu söylendi. Biz de bu duruma itiraz ederek neden bu insanın hakkının aranmadığını söyledik. Savcı da mahkemeyle ilgili dosyanın fotokopisini bize vererek gidin bir hukukçu bulup hakkınızı tekrar arasın dedi. Bizim hukukçu tutabilme imkânımız olmadığı için İHD’ye başvurduk. Hukuken bize bu konuda yardımcı olmanızı talep ediyoruz.”(İHD Diyarbakır)

ANF